CONJ – prefixed conjunction wa (and) V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb PRON – subject pronoun الواو عاطفة فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الطعام
ط ع م | ŦAM
ELŦAEM
T-Taǎāme
yemeği
the food
Elif,Lam,Tı,Ayn,Elif,Mim, 1,30,9,70,1,40,
N – accusative masculine noun اسم منصوب
على
|
AL
ǎlā
in spite of
Ayn,Lam,, 70,30,,
P – preposition حرف جر
حبه
ح ب ب | ḪBB
ḪBH
Hubbihi
sevdikleri
love (for) it,
Ha,Be,He, 8,2,5,
N – genitive masculine noun PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
مسكينا
س ك ن | SKN
MSKYNE
miskīnen
yoksula
(to the) needy,
Mim,Sin,Kef,Ye,Nun,Elif, 40,60,20,10,50,1,
N – accusative masculine singular indefinite noun اسم منصوب
ويتيما
ي ت م | YTM
VYTYME
ve yetīmen
ve yetime
and (the) orphan
Vav,Ye,Te,Ye,Mim,Elif, 6,10,400,10,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) N – accusative masculine singular indefinite noun الواو عاطفة اسم منصوب
وأسيرا
ا س ر | ESR
VÊSYRE
ve esīran
ve esire
and (the) captive,
Vav,,Sin,Ye,Re,Elif, 6,,60,10,200,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) N – accusative masculine indefinite noun الواو عاطفة اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَيُطْعِمُونَ: ve yedirirler | الطَّعَامَ: yemeği | عَلَىٰ: | حُبِّهِ: sevdikleri | مِسْكِينًا: yoksula | وَيَتِيمًا: ve yetime | وَأَسِيرًا: ve esire |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ويطعمون WYŦAMWNve yedirirler | الطعام ELŦAEMyemeği | على AL | حبه ḪBHsevdikleri | مسكينا MSKYNEyoksula | ويتيما WYTYMEve yetime | وأسيرا WÊSYREve esire |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve yuT'ǐmūne: ve yedirirler | T-Taǎāme: yemeği | ǎlā: | Hubbihi: sevdikleri | miskīnen: yoksula | ve yetīmen: ve yetime | ve esīran: ve esire |
Kırık Meal (Transcript) : |VYŦAMVN: ve yedirirler | ELŦAEM: yemeği | AL: | ḪBH: sevdikleri | MSKYNE: yoksula | VYTYME: ve yetime | VÊSYRE: ve esire |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.
Adem Uğur : Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Ahmed Hulusi : O'nun sevgisi ile yoksulu, yetimi ve ellerine mahkûm olanları doyururlar.
Ahmet Tekin : Çevresi, çaresi olmayan yoksula, yetime, dula ve esire, sevdikleri, yemek ihtiyacında oldukları yiyecekleri can ü gönülden isteyerek yedirirler.
Ahmet Varol : Kendilerinin ona sevgi duymalarına rağmen [1] yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Ali Bulaç : Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Ali Fikri Yavuz : Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler.
Bekir Sadak : Onlar icleri cektigi halde, yiyecegi yoksulla, oksuze ve esire yedirirler.
Celal Yıldırım : (8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.
Fizilal-il Kuran : Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve tutsaklara yedirirler.
Gültekin Onan : Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Hakkı Yılmaz : (5-22) "Şüphesiz, “iyi adamlar”, kâfur katılmış bir tastan içerler, fışkırtıldıkça fışkırtılacak bir pınardan ki ondan, verdikleri sözleri yerine getiren, kötülüğü yayılan bir günden korkan ve “Biz sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz ve sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz; evet, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde Rabbimizden korkarız” diyerek Allah sevgisi için/sevmesine rağmen yiyeceği, yoksula ve öksüze ve tutsağa veren Allah'ın kulları içerler. Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur; onlara aydınlık ve sevinç rastlayacak, sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve ipekleri verecek; orada tahtlara kurulmuş olarak kalacaklar; orada bir güneş de, dondurucu bir soğuk da görmeyecekler ve bahçenin gölgeleri onların üzerlerine sarkacak ve alçaltıldıkça alçaltılacak. Ve aralarında gümüş bir kap ve billûr kâseler dolaştırılacak, -kendilerinin ayarladığı billûrları gümüştendir-. Ve orada onlar, karışımı zencefil olan bir tastan sulanırlar, orada Selsebil denilen bir pınardan... Ve aralarında büyümez, yaşlanmaz çocuklar dolaşır; onları gördüğünde, saçılmış birer inci sanacaksın! Orayı gördüğünde, mutluluk ve büyük bir mülk ve yönetim göreceksin; üzerlerinde ince, yeşil ipekli, parlak atlastan giysiler olacak; gümüş bileziklerle süslenmiş olacaklar; Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecek. Şüphesiz ki bu, sizin için karşılıktır. Çalışmalarınız da karşılık ödenecek niteliktedir. "
Hasan Basri Çantay : (Yemeğe olan) sevgi (lerine ve iştihâlarına) rağmen yoksulu, yetimi, esîri doyururlar (dı).
Hayrat Neşriyat : Ona (o mala) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen, yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler(di).
İbni Kesir : Onlar; yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
İskender Evrenosoğlu : Ve sevdiği taamı (yemeği), miskinlere (fakir ve yoksullara), yetimlere ve esir olanlara yedirirler.
Muhammed Esed : Ve kendi istekleri ne kadar çok olursa olsun, muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler,
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve taam yedirirler, onu sevdikleri halde yoksullara ve yetimlere ve esir olanlara.
Ömer Öngüt : Kendi canları çektiği halde; yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Şaban Piriş : Sevmelerine rağmen yemeği düşküne, yetime ve esire yedirirler.
Suat Yıldırım : Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler.
Süleyman Ateş : Yoksula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler:
Tefhim-ul Kuran : Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
Ümit Şimşek : Canlarının çektiği yemeği yoksula, yetime ve esire seve seve yedirirler.
Yaşar Nuri Öztürk : Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]