Ahmed Hulusi Meali |
|
Yaklaştı o saat ve Kamer (Ay) yarıldı!(54:1) | |
Eğer bir mucize görseler yüz çevirir ve: "Olağan bir sihirdir" derler!(54:2) | |
Yalanladılar ve hevâlarına (nefslerine hoş gelen şeylere, sonu boş arzularına) tâbi oldular! (Oysa) her hükmün gereği açığa çıkacaktır!(54:3) | |
Andolsun ki onlara içinde vazgeçirici özellik ihtiva eden haberlerden gelmiştir.(54:4) | |
Hikmeti bâliğa (amacı tam açıklayan hikmetli anlatım) verilmiştir! Ne var ki uyarmalar (anlayışı kıtlara) fayda vermiyor!(54:5) | |
O hâlde onlardan yüz çevir! O çağırıcının çok dehşetli, korkunç olaya çağırdığı süreçte. . .(54:6) | |
Gözleri dehşetten önlerine eğik hâlde, sanki yayılan çekirge sürüsü misali, cedeslerinden (kozalarından) çıkıyorlar.(54:7) | |
Çağırıcıya süratle koşan Hakikat bilgisini inkâr edenler: "Bu şiddetli bir gündür!" derler.(54:8) | |
Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir" dediler; (görevinden) engellediler.(54:9) | |
Nihayet (Nuh da) Rabbine: "Gerçek ki ben mağlup oldum; bana yardım et" diye dua etti.(54:10) | |
Biz de kuvvetle dökülen bir su ile semânın kapılarını açtık!(54:11) | |
Arzı da kaynaklarıyla fışkırttık da takdir edilmiş hükümle sular (birbirine) kavuştu!(54:12) | |
Onu (Nuh'u) tahta ve çivilerle oluşmuş (tekne) ile taşıdık.(54:13) | |
(Tekne) gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilene (Nuh'a) bir ceza olmak üzere!(54:14) | |
Andolsun ki onu (tekneyi insanlar için) bir işaret olarak (geride) bıraktık! Düşünen yok mu?(54:15) | |
Benim azabım ve uyarmalarım bak nasıl oldu!(54:16) | |
Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu?(54:17) | |
Ad da yalanladı! (Peki) benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu?(54:18) | |
Muhakkak ki biz onların üzerine, uğursuz bir gün içinde sürekli helâk edici bir kasırga irsâl ettik.(54:19) | |
İnsanları, sanki sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp atıyordu.(54:20) | |
Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu?(54:22) | |
Semud da uyarıcıları yalanladı.(54:23) | |
Dediler ki: "Bizden bir beşere mi tâbi olacağız? O takdirde muhakkak ki inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız. "(54:24) | |
"Zikir (hakikat ilmini hatırlatıcı) aramızdan Ona mı ilka olundu? Bilakis O küstah bir yalancıdır!"(54:25) | |
Yarın kimin küstah bir yalancı olduğunu bilecekler!(54:26) | |
Muhakkak ki biz, onlara bir sınav objesi olarak dişi deve irsâl ettik. . . Artık onları gözetle ve sabret.(54:27) | |
Onlara haber ver ki, su aralarında paylaştırılmıştır. . . Her kısım sudan, nöbetleşe payını alsın.(54:28) | |
Arkadaşlarına seslenip çağırdılar. Onlar da payını aldı, deveyi de vahşi şekilde boğazladılar!(54:29) | |
Muhakkak ki biz onların üzerine sayha-i vâhide (bir tek şiddetli titreşimli ses) irsâl ettik de (davarların önüne) konmuş çöp kırıntısı gibi oldular.(54:31) | |
Andolsun ki Kurân'ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Buna göre bir düşünen yok mu?(54:32) | |
Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.(54:33) | |
Muhakkak ki biz onlara taşlar fırlatan kasırga irsâl ettik. . . Lût'un ailesi müstesna. . . Onları seherde kurtardık.(54:34) | |
İndîmizden bir nimet olmak üzere. . . Şükredeni işte böyle cezalandırırız!(54:35) | |
Andolsun ki (Lût) onları şiddetle yakalamamız konusunda uyardı da, onlar uyarıcıları kuşkuyla karşıladılar!(54:36) | |
Andolsun ki Onun (Lût'un) konuklarından (şehvetle) zevk almak istediler de bu yüzden (görüşlerini) tam bir körlüğe soktuk! "Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!"(54:37) | |
Andolsun ki yerini bulmuş azap onlara sabahleyin bastırdı.(54:38) | |
Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!(54:39) | |
Andolsun ki Firavun ailesine de uyarıcılar geldi.(54:41) | |
İşaretlerimizin hepsini yalanladılar! Biz de onları karşı konulmaz kudretle yakaladık!(54:42) | |
Sizin hakikat bilgisini inkâr edenleriniz bunlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa zeburlarda (hikmetli bilgilerde) sizin için bir kurtuluş müjdesi mi var?(54:43) | |
Yoksa: "Biz yardımlaşan (yenilmez) topluluğuz" mu diyorlar?(54:44) | |
Yakında o topluluk (Bedir'de) yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar!(54:45) | |
Hayır, onların azapla buluşma zamanı O Saat'tir (ölüm)! O saat, (savaş yenilgisinden) daha şiddetli ve daha acıdır.(54:46) | |
Muhakkak ki suçlular bir sapma ve ahmaklık içindedirler.(54:47) | |
O süreçte yüzleri üzere ateşte sürüklenirler! "Sakar'ın (cehennemin) yakışını tadın!" (denilir).(54:48) | |
Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık!(54:49) | |
Emrimiz (hüküm ve oluş) tektir; göz kırpması gibidir (Allâh'a göre "AN" içinde olmuştur)!(54:50) | |
Andolsun ki sizin benzerlerinizi helâk ettik. . . Bunu bir düşünen yok mu?(54:51) | |
İşledikleri her şeyin bilgisi zeburlardadır (hikmet dolu bilgi metinlerinde).(54:52) | |
Küçük - büyük hepsi satır satırdır!(54:53) | |
Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve nehir kıyılarındadırlar.(54:54) | |
Melik-i Muktedir'in kuvveleriyle hakikati yaşam boyutundadırlar!(54:55) | |