» 80 / Abese  Suresi:

Kuran Sırası: 80
İniş Sırası: 24

Hakkı Yılmaz Meali
Gurup gurup inmiş âyetlerin her bir inişini kanıt gösteririm ki (80:1)
arkadaşınız sapmamıştır, azmamıştır. (80:2)
O, boş iğreti arzusundan da konuşmuyor. (80:3)
"Onun size söyledikleri; inen o ayet gurupları, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. "(80:4)
Arkadaşınıza o konuştuklarını müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi, egemenlik kurmuş olan öğretti. (80:5)
(6,7) Ve müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi olan ve egemenlik kurmuş olan, en yüksek ufukta idi. (80:6)
(8,9) Sonra yaklaştı ve hemen sarktı. Birinde iki yay uzunluğu kadar, diğerinde de daha yakın olmuştu. (80:8)
Hemen de kuluna, (80:10)
son kiraz ağacının yanında (80:14)
–ki yanında oturmaya değer konaklama yeri vardır– vahyettiğini vahyetti. (80:15)
O zaman kiraz ağacını kaplayan kaplıyordu. (80:16)
Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. (80:11)
Onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz?/Onun gördüğü şey hakkında o'nunla mücâdele mi ediyorsunuz? (80:12)
Andolsun onu, başka bir inişte daha gördü. (80:13)
Göz şaşmadı ve azmadı. (80:17)
Andolsun, Rabbinin alâmetlerinin/göstergelerinin en büyüğünü gördü. (80:18)
(19,20) Buna rağmen, hiç düşündünüz mü Lât ve Uzzâ'yı, diğer üçüncü Menât'ı? (80:19)
Erkek sizin için, dişi Allah için mi? (80:21)
İşte bu, bu şekilde olursa, eksik/ haksız bir bölüştürmedir. (80:22)
Bunlar, Allah, haklarında bir kanıt indirmediği hâlde sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Andolsun, onlara, Rablerinden doğru yolun kılavuzluğu geldiği hâlde onlar, sadece zanna, bir de nefislerinin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. (80:23)
Yoksa insan için, her özleyip hayal ettiği mi var? (80:24)
Âhiret de, dünya da Allah'ındır. (80:25)
Ve göklerde nice melekler var ki, Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için izin vermesinden sonraki durum dışında, yardımları, kayırmaları hiçbir işe yaramaz. (80:26)
O âhirete inanmayanlar, melekleri kesinlikle dişilerin isimlendirilmesiyle isimlendiriyorlar. (80:27)
Oysaki onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Onlar yalnızca zanna uyuyorlar. Zan ise “Hak”tan hiçbir şey kazandırmaz. (80:28)
Bizim öğüdümüzden/ Kur’ân'dan geri duran ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden hemen mesafelen. (80:29)
Onların bilgiden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz senin Rabbin, yolundan sapmış olanı başkalarından daha iyi bilendir, kılavuzlandığı doğru yolda olanı da başkalarından daha iyi bilendir. (80:30)
(31,32) "Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de “En güzel” ile ödüllendirmesi için Allah'ındır. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır. Sizi, hem topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen O'dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın. Allah'ın koruması altına girmiş kimseyi O daha iyi bilir. "(80:31)
Peki, o yüz çeviren kişiyi gördün mü/ hiç düşündün mü? (80:33)
O, azıcık verdi ve inatla sıkıca tuttu. (80:34)
Geçmişin geleceğin bilgisi onun yanında mı da, o da onu görüyor? (80:35)
Ya da bilgilenmedi mi Mûsâ'nın sayfalarındakiler ile? (80:36)
"Ve de, o çok vefalı İbrâhîm'in sayfalarındakiler ile; “"(80:37)
Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın günahını çekmez. (80:38)
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başka şey yoktur. (80:39)
Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. (80:40)
Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir. (80:41)
Hiç kuşkusuz, son varış yalnızca Rabbinedir. (80:42)
Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da… (80:43)
Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de… (80:44)
(45,46) "Hiç kuşkusuz, Allah yaratmayı plâna koyduğu zaman iki çifti; erkeği ve dişiyi bir nutfeden/spermden oluşturan da O'dur. "(80:45)
Hiç kuşkusuz, öteki yaratılış da sadece O'nun işidir. (80:47)
Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O'dur, nimete boğan da… (80:48)
Hiç kuşkusuz, Şi’ra’nın/bilginin, bilincin Rabbi de O'dur.” (80:49)
Hiç kuşkusuz, senin Rabbin daha önceden gelmiş olan Âd'ı değişime, yıkıma uğrattı. (80:50)
Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı. (80:51)
Daha önce de Nûh'un toplumunu. Şüphesiz onlar, evet onlar, Allah'ın ortaklarının olduğunu kabullenerek, başkalarından daha çok yanlış yapan, daha azgın kimselerdi. (80:52)
Altı üstüne gelmiş kentleri de yere O geçirdi. (80:53)
Orayı kaplayan kaplayıverdi. (80:54)
"Peki, Rabbinin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisinden kuşkuya düşüyorsun? "(80:55)
İşte Kur’ân'da açıklananlar, ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. (80:56)
"Yaklaşacak olan; kıyâmet, ölüm yaklaştı. "(80:57)
Onu Allah'ın astlarından kaldıracak/ buna engel olacak kimse yoktur. (80:58)
Peki, şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz? (80:59)
Ve gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. (80:60)
Ve siz, aklını gereği gibi kullanmayan kimselersiniz. (80:61)
Haydiyin, boyun eğip teslimiyet gösterin Allah'a ve kulluk edin! (80:62)
(1,2) Elçi, kendisine, o kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve sırt çevirdi. –(80:1)
(3,4) Ne bilirsin, belki o da arınıp temizlenecek, belki öğütlenir ve de öğüt kendisine yararlı olur. (80:3)
(5-7) "Kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören o kişiye gelince de; onun arınmamasından sana bir sorumluluk olmadığı hâlde sen ona yöneliveriyorsun. "(80:5)
(8-10) "Amma! Bilgiyle, sevgiyle, saygıyla ürpererek koşa koşa sana gelen var ya; sense yapmakta olduğun işi daha iyi sanarak, ondan rahatlıkla uzaklaşıyorsun.– "(80:8)
(11-16) Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! Kur’ân, değerli sayfalar içinde, yüceltilmiş, tertemiz temizlenmiş, saygın, iyi yazıcıların ellerinde bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. (80:11)
"Onulmaz bir duruma düştü o insan! Ne tuhafça kâfir; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden biri oldu o insan! "(80:17)
Allah, hangi şeyden oluşturdu kendisini? (80:18)
Bir spermden! Allah, oluşturdu da ölçümlendirip-biçimlendirdi, (80:19)
sonra, yaşarken elçi göndererek, kitap indirerek hak yolu kendisine kolaylaştırdı, (80:20)
sonra onu öldürdü, kabre koydurdu, (80:21)
sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı. (80:22)
Kesinlikle kendisinin düşündüğü gibi değil! O insan, Allah'ın kendisine emrettiğini şimdiye kadar hiç yerine getirmedi. (80:23)
Hadi, bakıversin insan kendi yiyeceğine! (80:24)
Biz suyu döktükçe döktük. (80:25)
Sonra toprağı yardıkça yardık. (80:26)
(27-32) Böylece yeryüzünde, size ve hayvanlarınıza geçimlik olarak daneler/ hububat, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar, gür çimenli, sık ağaçlı bahçeler, meyve ve otlak bitirdik. (80:27)
(33-36) "Sonra, şiddetle çarpanın çıkardığı korkunç ses geldiği zaman; öyle bir gün ki o, kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, oğullarından kaçar. "(80:33)
O gün onlardan her kişi için, kendisini boş bırakmayacak bir uğraş vardır. (80:37)
(38,39) "Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl; gülen, müjdeleyen. "(80:38)
(40,41) "Ve yüzler vardır o gün, üzerlerinde toz-toprak; tozu-toprağı da bir is bürümüştür. "(80:40)
"İşte bunlar, evet bunlardır küfreden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, din-iman tanımayıp kötülüğe batanlar. "(80:42)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}