| Ahmed Hulusi Meali |
|
 Asıldı yüzü ve çevirdi yüzünü!(80:1) | |
| O âmâ geldi diye.(80:2) | |
| Ne bilirsin, belki o arınacak!(80:3) | |
| Yahut hatırlatılanı düşünecek de böylece o zikra (hatırlatma) kendisine fayda verecek!(80:4) | |
| Kendini mustağni görene gelince. . .(80:5) | |
| Sen ona ilgi gösteriyorsun!(80:6) | |
| Onun arınmamasından sana ne!(80:7) | |
| Ama sana öğrenme hevesiyle gelen o!(80:8) | |
| O haşyet duyuyor!(80:9) | |
| Sen onunla ilgilenmiyorsun!(80:10) | |
| Hayır, muhakkak ki o hatırlatmadır.(80:11) | |
| Dileyen Onu hatırlar!(80:12) | |
| Çok şerefli kayıtlardadır,(80:13) | |
| Ulviyete yükseltilmiş ve tümüyle arınmış!(80:14) | |
| Sefere'nin (yazıcı meleklerin) elleri (kuvveleri) ile.(80:15) | |
| Keriym (şerefli, üstün) ve Barr (daima iyilik ve tâat sadır olan Sefere).(80:16) | |
| Ölesi (de hakikati göresi) insan, ne kadar da inkârcıdır!(80:17) | |
| Hangi şeyden yarattı onu?(80:18) | |
| Bir nutfeden yarattı onu; tabiatını oluşturdu!(80:19) | |
| Sonra yolunu kolaylaştırdı ona.(80:20) | |
| Sonra öldürdü de kabre (bedene) yerleştirdi onu.(80:21) | |
| Sonra onu dilediğinde kabrinden (bedeninden) bâ's eder.(80:22) | |
| Hayır! Ona emrettiği şeyi henüz yerine getirmedi (Hilâfetinin tam hakkını veremedi).(80:23) | |
| İnsan yediğine bir baksın!(80:24) | |
| Doğrusu biz o suyu bolca akıtıp döktük.(80:25) | |
| Sonra arzı bir şakk ile yardık da (böylece),(80:26) | |
| Orada ekinler yetiştirdik.(80:27) | |
| Üzüm, taze yonca,(80:28) | |
| Zeytin, hurma,(80:29) | |
| Sık ve iri ağaçlı bahçeler,(80:30) | |
| Meyve ve çayır,(80:31) | |
| Siz ve en'amınız yararlansın diye.(80:32) | |
| O korkunç sayha duyulduğunda,(80:33) | |
| O süreçte kişi, kardeşinden kaçar,(80:34) | |
| Anasından, babasından,(80:35) | |
| Karısından ve oğullarından!(80:36) | |
| O süreçte onlardan her birinin derdi kendi işidir!(80:37) | |
| O süreçte yüzler (vardır) parıldar!(80:38) | |
| Gülen, müjdelendiğiyle sevinçli!(80:39) | |
| O süreçte nice yüzler de (vardır) toz kapatmış!(80:40) | |
| Onu da karalık bürür!(80:41) | |
| İşte bunlar facir (bâtıla meyleden) hakikat bilgisini inkâr edenlerin ta kendileridirler!(80:42) | |
