Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
(1-3) Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman. Onun vukûu için bir yalan yoktur. (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir.(56:1) | |
(4-6) O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır. Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır. Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir.(56:4) | |
(7-9) Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur. İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene? Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş'emedir, nedir Ashâb-ı Meş'eme?(56:7) | |
(10-12) Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir. İşte mukarreb olanlar, onlardır. Naîm cennetlerinde mütena'im olacaklardır.(56:10) | |
(13-15) (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır. Ve biraz da sonrakilerdendir. Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.(56:13) | |
Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır.(56:16) | |
(17-18) Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır. Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile.(56:17) | |
(19-20) Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar. Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet'in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar).(56:19) | |
(21-22) Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar). (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır).(56:21) | |
(23-24) Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler). İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır).(56:23) | |
(25-26) Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir(56:25) | |
(27-28) Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn? Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar.(56:27) | |
Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları (altında)dırlar.(56:29) | |
Ve yayılmış gölgededirler.(56:30) | |
(31-32) Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar. Ve pek çok meyveli bir yerdedirler.(56:31) | |
Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş(olan meyveler arasında).(56:33) | |
(34-35) Ve yükseltilmiş yataklardadırlar. Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık.(56:34) | |
(36-37) İşte onları bakireler kıldık. Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.(56:36) | |
(38-40) Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir). (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir. Ve sonrakilerden bir cemaattir.(56:38) | |
(41-43) Ashâb-ı Şimal ise, ne? Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler. Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.(56:41) | |
(44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.(56:44) | |
Ve demekte olmuşlardı ki: «Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?»(56:47) | |
(48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»(56:48) | |
Sonra şüphe yok ki, sizler ey sapıklar, tekzîp ediciler!(56:51) | |
Elbette ki, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyecek kimselersiniz.(56:52) | |
Artık karınlarınızı ondan doldurucularsınız.(56:53) | |
(54-55) Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz. Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz.(56:54) | |
İşte bu, onların o ceza günündeki ziyafetleridir.(56:56) | |
Biz sizi yarattık. Artık tasdik eder olmalı değil mi idiniz!(56:57) | |
Rahimlere döktüğünüz nutfeyi gördünüz mü? (haber veriniz!)(56:58) | |
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar Biz miyiz?(56:59) | |
Sizin aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Biz önüne geçilmiş olanlar değiliz.(56:60) | |
(61-62) Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş'ette yaratmak üzere (kâdiriz). Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz?(56:61) | |
Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü?(56:63) | |
Haber veriniz onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler Biz miyiz?(56:64) | |
Eğer dilese idik onu elbette bir ot kırıntısı yapardık. Artık siz, şaşırır dururdunuz.(56:65) | |
(66-68) «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz). Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).» Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?(56:66) | |
(69-71) Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz? Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz? Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz?(56:69) | |
(72-74) Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz? Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık. Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.(56:72) | |
(75-76) Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim. Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir.(56:75) | |
(77-78) Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur'an'dır. Bir mahfûz kitaptadır.(56:77) | |
Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez.(56:79) | |
Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.(56:80) | |
Şimdi siz bu kelâma ehemmiyet vermeyiciler misiniz?(56:81) | |
Ve rızkınızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız?(56:82) | |
(83-84) Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit. Ve siz o zaman bakar durursunuz.(56:83) | |
Ve biz (O can çekiştirene) sizden daha yakınız. Velâkin siz göremezsiniz.(56:85) | |
O halde haydi, eğer siz ceza görmeyecekler oldunuz iseniz.(56:86) | |
Onu (o çıkmak üzere olan canı) geri çevirseniz ya. Eğer siz sâdıklar oldunuz iseniz!(56:87) | |
Artık (o ölen) eğer mukarreblerden oldu ise,(56:88) | |
İşte (ona) bir rahat, bir güzel rızk ve bir Nâim cenneti (vardır).(56:89) | |
Ve eğer Ashâb-ı Yemîn'den ise,(56:90) | |
İmdi sana Ashâb-ı Yemîn'den bir selâm (denilecektir).(56:91) | |
Ve fakat eğer tekzîp edenlerden, sapıklardan oldu ise,(56:92) | |
Artık (ona da) pek kaynar sudan bir ziyafet vardır.(56:93) | |
Ve cehenneme bir atılış (da vardır).(56:94) | |
Şüphe yok ki bu, elbette bu, (verilen haberler) dosdoğru bir hakikattır.(56:95) | |
Artık azim olan Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.(56:96) | |