Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
(Gerçekleşecek) Kıyamet!(69:1) | |
Nedir, o Kıyamet?(69:2) | |
Gerçekleşenin (Kıyametin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?(69:3) | |
Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.(69:4) | |
Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.(69:5) | |
Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.(69:6) | |
Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.(69:7) | |
Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?(69:8) | |
Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler.(69:9) | |
Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.(69:10) | |
Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.(69:11) | |
Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.(69:12) | |
Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,(69:13) | |
Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,(69:14) | |
İşte o gün olacak olur.(69:15) | |
O gün gök yarılmış, sarkmıştır.(69:16) | |
Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.(69:17) | |
O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.(69:18) | |
Kitabı sağından verilen, «alın okuyun kitabımı..»(69:19) | |
«Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim» der.(69:20) | |
Artık o hoşnut bir hayattadır.(69:21) | |
Yüksek bir cennettedir.(69:22) | |
Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.(69:23) | |
«Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için.» (denir).(69:24) | |
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: «Keşke kitabım verilmeseydi de,(69:25) | |
Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,(69:26) | |
Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.(69:27) | |
Malım bana hiç fayda vermedi.(69:28) | |
Gücüm de benden yok olup gitti.»(69:29) | |
(Zebanilere şöyle denir): «Onu yakalayın da bağlayın.»(69:30) | |
«Sonra cehenneme atın onu.»(69:31) | |
«Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun.»(69:32) | |
Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.(69:33) | |
Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.(69:34) | |
Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.(69:35) | |
Bir irinden başka yiyecek de yok.(69:36) | |
Onu günahkârlardan başkası yemez.(69:37) | |
Andolsun gördüklerinize,(69:38) | |
Ve görmediklerinize..(69:39) | |
Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.(69:40) | |
O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.(69:41) | |
Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!(69:42) | |
O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.(69:43) | |
O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,(69:44) | |
Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.(69:45) | |
Sonra da onun şah damarını keser atardık.(69:46) | |
O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.(69:47) | |
O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür .(69:48) | |
Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.(69:49) | |
Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.(69:50) | |
Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.(69:51) | |
O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle.(69:52) | |