PRP – prefixed particle of purpose lām V – 1st person plural imperfect verb, subjunctive mood PRON – 3rd person feminine singular object pronoun اللام لام التعليل فعل مضارع منصوب و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
لكم
|
LKM
lekum
size
for you
Lam,Kef,Mim, 30,20,40,
P – prefixed preposition lām PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun جار ومجرور
تذكرة
ذ ك ر | Z̃KR
TZ̃KRT
teƶkiraten
bir ibret
a reminder
Te,Zel,Kef,Re,Te merbuta, 400,700,20,200,400,
N – accusative feminine indefinite (form II) verbal noun اسم منصوب
وتعيها
و ع ي | VAY
VTAYHE
ve teǐyehā
ve onu bellesin
and would be conscious of it
Vav,Te,Ayn,Ye,He,Elif, 6,400,70,10,5,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) V – 3rd person feminine singular imperfect verb, subjunctive mood PRON – 3rd person feminine singular object pronoun الواو عاطفة فعل مضارع منصوب و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أذن
ا ذ ن | EZ̃N
ÊZ̃N
uƶunun
kulak(lar)
an ear
,Zel,Nun, ,700,50,
"N – nominative feminine indefinite noun → Ear" اسم مرفوع
واعية
و ع ي | VAY
VEAYT
vāǐyetun
belleyen
conscious.
Vav,Elif,Ayn,Ye,Te merbuta, 6,1,70,10,400,
ADJ – nominative feminine indefinite active participle صفة مرفوعة
Kırık Meal (Okunuş) : |linec'ǎlehā: onu yapalım diye | lekum: size | teƶkiraten: bir ibret | ve teǐyehā: ve onu bellesin | uƶunun: kulak(lar) | vāǐyetun: belleyen |
Kırık Meal (Transcript) : |LNCALHE: onu yapalım diye | LKM: size | TZ̃KRT: bir ibret | VTAYHE: ve onu bellesin | ÊZ̃N: kulak(lar) | VEAYT: belleyen |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bu, size bir öğüt ve ibret olsun ve belleyip unutmayan kulaklarda kalsın diye.
Adem Uğur : Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.
Ahmed Hulusi : Onu, sizin için bir hatırlatma ve iyi algılayan kulak da onu iyi kavrasın diye (naklettik)!
Ahmet Tekin : Bunları size bir ibret yapalım da, anlayıp değerlendirebilecek kimselerin kulaklarında kalmaya devam etsin istedik.
Ahmet Varol : Bunu sizin için bir ibret yapalım ve kavrayan kulaklar bunu kavrasın diye.
Ali Bulaç : Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip kavrasın.'
Ali Fikri Yavuz : Onu (müminleri kurtarıp da kâfirleri boğmamızı) size bir ibret yapalım ve onu belleyip saklıyan kulaklar saklasın diye...
Bekir Sadak : (11-12) Su tastigi vakit, size bir ibret olmak uzere, anlayisli kulaklar anlasin diye suzulen gemide, sizi Biz tasimisizdir.
Celal Yıldırım : (11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık.
Diyanet İşleri : (11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.
Diyanet İşleri (eski) : (11-12) Su taştığı vakit, size bir ibret olmak üzere, anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemide, sizi Biz taşımışızdır.
Diyanet Vakfi : Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.
Edip Yüksel : Ki o size bir ders olsun ve dinleyen kulaklar anlasın.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye
Fizilal-il Kuran : Onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulaklar onu bellesin.
Gültekin Onan : Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu 'belleyip kavrasın'.
Hakkı Yılmaz : (11,12) Şüphesiz Biz, onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye sular kabarınca sizi gemide Biz taşıdık.
Hasan Basri Çantay : Onu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım, onu belleyen kulaklar da bellesin diye.
Hayrat Neşriyat : Tâ ki onu sizin için bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar, onu bellesin!
İbni Kesir : Ki bunu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım. Ve anlayışlı kulaklar anlasın diye.
İskender Evrenosoğlu : Onu sizin için bir ibret kılalım ve işiten kulaklar onu bellesin diye.
Muhammed Esed : ki bütün bunları size (kesintisiz) bir uyarı haline getirelim ve her uyanık ve duyarlı kulak onu bilinçle algılayabilsin.
Ömer Nasuhi Bilmen : (11-12) Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık).
Ömer Öngüt : Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve anlayışlı kulaklar onu anlasın diye.
Şaban Piriş : Bunu sizin için bir öğüt/uyarı kılalım ve anlayışlı kulaklar duysun diye...
Suat Yıldırım : (11-12) Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım, hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık.
Süleyman Ateş : Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin.
Tefhim-ul Kuran : Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip kavrasın.
Ümit Şimşek : Bunu size bir ibret yapalım ve işitecek kulaklar onu iyice bellesin diye.
Yaşar Nuri Öztürk : Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]