CONJ – prefixed conjunction wa (and) EMPH – emphatic prefix lām CERT – particle of certainty الواو عاطفة اللام لام التوكيد حرف تحقيق
آتينا
ا ت ي | ETY
ËTYNE
āteynā
verdik
We gave
,Te,Ye,Nun,Elif, ,400,10,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
داوود
|
D̃EVVD̃
dāvūde
Davud'a
Dawood
Dal,Elif,Vav,Vav,Dal, 4,1,6,6,4,
"PN – genitive proper noun → David" اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
منا
|
MNE
minnā
tarafımızdan
from Us
Mim,Nun,Elif, 40,50,1,
P – preposition PRON – 1st person plural object pronoun جار ومجرور
فضلا
ف ض ل | FŽL
FŽLE
feDlen
bir üstünlük
Bounty.
Fe,Dad,Lam,Elif, 80,800,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun اسم منصوب
يا
ي | Y
YE
yā
EY/HEY/AH
"""O!"
Ye,Elif, 10,1,
جبال
ج ب ل | CBL
CBEL
cibālu
dağlar
mountains
Cim,Be,Elif,Lam, 3,2,1,30,
VOC – prefixed vocative particle ya N – accusative masculine plural noun أداة نداء اسم منصوب
أوبي
ا و ب | EVB
ÊVBY
evvibī
tesbih edin
Repeat praises
,Vav,Be,Ye, ,6,2,10,
V – 2nd person feminine singular (form II) imperative verb PRON – subject pronoun فعل أمر والياء ضمير متصل في محل رفع فاعل
معه
|
MAH
meǎhu
onunla beraber
with him,
Mim,Ayn,He, 40,70,5,
LOC – accusative location adverb PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun ظرف مكان منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
والطير
ط ي ر | ŦYR
VELŦYR
ve TTayra
ve (ey) kuşlar
"and the birds."""
Vav,Elif,Lam,Tı,Ye,Re, 6,1,30,9,10,200,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and) N – accusative masculine noun → Bird" الواو عاطفة اسم منصوب
وألنا
ل ي ن | LYN
VÊLNE
ve elennā
ve yumuşattık
And We made pliable
Vav,,Lam,Nun,Elif, 6,,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) V – 1st person plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun الواو عاطفة فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
له
|
LH
lehu
ona
for him
Lam,He, 30,5,
P – prefixed preposition lām PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun جار ومجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَلَقَدْ: ve andolsun ki | اتَيْنَا: verdik | دَاوُودَ: Davud'a | مِنَّا: tarafımızdan | فَضْلًا: bir üstünlük | يَا: EY/HEY/AH | جِبَالُ: dağlar | أَوِّبِي: tesbih edin | مَعَهُ: onunla beraber | وَالطَّيْرَ: ve (ey) kuşlar | وَأَلَنَّا: ve yumuşattık | لَهُ: ona | الْحَدِيدَ: demiri |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولقد WLGD̃ve andolsun ki | آتينا ËTYNEverdik | داوود D̃EWWD̃Davud'a | منا MNEtarafımızdan | فضلا FŽLEbir üstünlük | يا YEEY/HEY/AH | جبال CBELdağlar | أوبي ÊWBYtesbih edin | معه MAHonunla beraber | والطير WELŦYRve (ey) kuşlar | وألنا WÊLNEve yumuşattık | له LHona | الحديد ELḪD̃YD̃demiri |
Kırık Meal (Okunuş) : |veleḳad: ve andolsun ki | āteynā: verdik | dāvūde: Davud'a | minnā: tarafımızdan | feDlen: bir üstünlük | yā: EY/HEY/AH | cibālu: dağlar | evvibī: tesbih edin | meǎhu: onunla beraber | ve TTayra: ve (ey) kuşlar | ve elennā: ve yumuşattık | lehu: ona | l-Hadīde: demiri |
Kırık Meal (Transcript) : |VLGD̃: ve andolsun ki | ËTYNE: verdik | D̃EVVD̃: Davud'a | MNE: tarafımızdan | FŽLE: bir üstünlük | YE: EY/HEY/AH | CBEL: dağlar | ÊVBY: tesbih edin | MAH: onunla beraber | VELŦYR: ve (ey) kuşlar | VÊLNE: ve yumuşattık | LH: ona | ELḪD̃YD̃: demiri |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve andolsun ki biz, Dâvûd'a, katımızdan lûtfettik, üstünlük verdik. Ey dağlar dedik, onunla berâber tenzîh edin beni ve ey kuşlar, siz de ve ona, demiri yumuşattık.
Adem Uğur : Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin" dedik. Ona demiri yumuşattık.
Ahmed Hulusi : Andolsun ki Davud'a bizden bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar (benlik sahipleri), Onunla beraber beni tespih edin ve de kuşlar (ilimle seyredenler)!" Onun için, keskin (demir leblebi olan gerçeği) olanı (hakikate imanı) yumuşattık.
Ahmet Tekin : Andolsun, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik.
'Ey dağlar! Yankılanarak onunla beraber Allah’ı tesbih edin, siz de ey kuşlar, öterek onunla beraber tesbih edin, zikredin.' dedik. Onun için demiri yumuşattık.
Ahmet Varol : Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar! Onunla birlikte (onun tesbihini) yankılayın!' Kuşlara da (bunu emrettik). Ona demiri yumuşattık.
Ali Bulaç : Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.
Ali Fikri Yavuz : Gerçekten Davud’a, tarafımızdan (kendisine has olmak üzere) bir fazilet verdik: “- Ey dağlar ve kuşlar! Davud ile beraber tesbih edin?” dedik. Ona demiri de yumuşattık, (demiri eritmeden, çamur gibi, şekillendirme kudretini, Davud’a verdik).
Bekir Sadak : (10-11) «Ey daglar ve kuslar! Davud tesbih ettikce siz de onu tekrarlayin» diyerek and olsun ki, ona katimizdan lutufta bulunduk; «genis zirhlar yap, dokumasini saglam tut» diye ona demiri yumusak kildik. Ey insanlar! Yararli is isleyin; dogrusu Ben yaptiklarinizi grenim.
Celal Yıldırım : And olsun ki, Davud'a kendi katımızdan bir üstünlük verdik; «Ey dağlar ve kuşlar, Onunla beraber tesbihte bulunup sesinizi çıkarın!» dedik ve ona demiri yumuşattık da,
Diyanet İşleri : (10-11) Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir lütuf verdik. “Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih edin” dedik ve “(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur diye demiri ona yumuşattık. “Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm” diye vahyettik.
Diyanet İşleri (eski) : (10-11) 'Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın' diyerek and olsun ki, ona katımızdan lütufta bulunduk; 'geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut' diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.
Diyanet Vakfi : Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. «Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin» dedik. Ona demiri yumuşattık.
Edip Yüksel : Katımızdan Davud'a lütufta bulunmuştuk: 'Ey dağlar, ilahisine katılın; ey kuşlar sizler de.' Ona demiri yumuşatmıştık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Andolsun ki, biz Davud'a tarafımızdan bir fazilet verdik. «Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin.» dedik ve bunu kuşlara da (emrettik) ve ona demiri yumuşattık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Andolsun ki, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik: «Ey dağlar, çınlayın (tesbih edin) onunla beraber, siz de ey kuşlar!» dedik ve ona demiri yumuşattık.
Elmalılı Hamdi Yazır : Şanım hakkı için Davuda bizden bir fadıl verdik: ey dağlar çınlayın onunla beraber ve ey kuşlar! dedik ve ona demiri yumuşattık
Fizilal-il Kuran : Biz gerçekten Davud'a kendi katımızdan ayrıcalık sunduk. «Ey dağlar, o tesbih ettikçe siz de söylediklerini tekrarlayın. Ey kuşlar sizde» dedik. Ayrıca demiri avucunda yumuşattık.
Gültekin Onan : Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte [benim tesbihimi] dönderin / tekrarlayın (evvibiy)" (dedik) ve kuşlara da [aynısını emrettik]. Ve ona demiri yumuşattık.
Hakkı Yılmaz : (10,11) "Ve andolsun ki Biz Dâvûd'a tarafımızdan bir fazlalık ve kuşları verdik; “Ey dağlar! Onunla beraber dönün!” Ve o'nun için demiri yumuşattık: Bol bol zırhlar yap ve biçimlemede ölçülendir. –Siz de sâlihi işleyin. Kesinlikle Ben yaptıklarınızı en iyi görenim.– "
Hasan Basri Çantay : Andolsun ki biz Dâvuuda bizden bir imtiyaz verdik. «Ey dağlar, onunla birlikde tesbîh edin» (dedik), kuşlara da (bunu emretdik). Ona demiri de (mum gibi) yumuşatdık.
Hayrat Neşriyat : (10-11) Şânım hakkı için, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar! Onunla berâber tesbîh edin!' (dedik). Ve 'Geniş zırhlar yap!' diye demiri ona yumuşattık. 'Hem dokumasında ölçüyü gözet (güzel ve yeteri kadar yap) ve (ehlinle birlikte) sâlih amel işleyin! Çünki ben ne yaparsanız hakkıyla görenim' (diye vahyettik).
İbni Kesir : Andolsun ki; Davud'a, katımızdan lutuf ihsan ettik. Ey dağlar; onunla birlikte siz de tesbih edin ve kuşlar da. Ona demiri yumuşak kıldık.
İskender Evrenosoğlu : Ve andolsun ki Dâvud (a.s)'a, Bizden bir fazilet verdik (nefsini tasfiye ettik). Ey dağlar, onunla beraber bana yönelin ve ey kuşlar (siz de)! Ve Biz de ona demiri yumuşattık.
Muhammed Esed : Ve (böylece) Biz Davud'u lütfumuzla onurlandırdık: "Siz ey dağlar! Onunla birlik olup Allah'ın yüceliğini terennüm edin! Ve (siz de) ey kuşlar!" Biz o'ndaki bütün sertliği ve katılığı yumuşattık
Ömer Nasuhi Bilmen : Şanım hakkı için Biz Dâvud'a tarafımızdan bir fazilet vermiştik. «Ey dağlar! O'nunla beraber tesbihte bulunun» (dedik). Kuşlara da (böyle emrettik). Ve onun için demiri yumuşattık.
Ömer Öngüt : Andolsun ki Davut'a kendi katımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin!" (dedik). Ona demiri yumuşattık.
Şaban Piriş : Davud’a katımızdan bir lütuf vermiştik. -Ey dağlar ve kuşlar Davud’la birlikte yönelin. Ona demiri de yumuşatmıştık.
Suat Yıldırım : (10-11) Biz Davud’a tarafımızdan bir imtiyaz verdik: "Ey dağlar! Ey kuşlar! Onunla beraber tesbih edin, şevke gelip Allah’ın yüceliğini terennüm edin." dedik. Ayrıca demiri ona yumuşattık (demiri şekillendirme kudreti verdik) "Bütün bedeni örtecek uzun zırhlar yap, onları dokumada intizama dikkat et ve siz de ey Davud ailesi! Hepiniz faydalı ve makbul işler yapınız, çünkü Ben yaptıklarınızı görüyorum." buyurduk.
Süleyman Ateş : Andolsun, Dâvûd'a tarafımızdan bir üstünlük verdik: "Ey dağlar, onunla beraber tesbih edin. Ve ey kuşlar (siz de onun tesbihine katılın)!" (dedik) ve ona demiri yumuşattık:
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. «Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin» (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.
Ümit Şimşek : Biz Davud'a tarafımızdan bir lütufta bulunmuştuk. 'Ey dağlar ve ey kuşlar, onunla beraber tekrarlayın' dedik. Demiri de onun için yumuşattık.
Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun, biz, Dâvud'a katımızdan bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar, onunla birlikte tespih edin ve ey kuşlar siz de." dedik. Ve onun için demiri yumuşattık.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]