Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden(lerin) | ve Saddū: ve engel olanların | ǎn: -dan | sebīli: (Allah) yolu- | llahi: Allah | eDelle: boşa çıkarmıştır | eǎ'mālehum: işlerini | (47:1) | |
|velleƶīne: ve kimselerin | āmenū: inanan(ların) | ve ǎmilū: ve yapanların | S-SāliHāti: iyi işler | ve āmenū: ve inananların | bimā: | nuzzile: indirilene | ǎlā: | muHammedin: Muhammed'e | ve huve: ki o | l-Haḳḳu: gerçektir | min: tarafından | rabbihim: Rableri | keffera: örtmüştür | ǎnhum: onlardan | seyyiātihim: günahlarını | ve eSleHa: ve düzeltmiştir | bālehum: hallerini | (47:2) | |
|ƶālike: bu böyledir | bienne: çünkü | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ttebeǔ: uymuşlardır | l-bāTile: batıla | ve enne: ve şüphesiz | elleƶīne: ki | āmenū: inananlar ise | ttebeǔ: uymuşlardır | l-Haḳḳa: hakka | min: gelen | rabbihim: Rablerinden | keƶālike: işte böyle | yeDribu: anlatır | llahu: Allah | linnāsi: insanlara | emṧālehum: onların durumlarını | (47:3) | |
|feiƶā: zaman | leḳītumu: karşılaştığınız | elleƶīne: kimselerle | keferū: inkar eden(lerle) | feDerbe: vurun | r-riḳābi: boyunlarını | Hattā: nihayet | iƶā: zaman | eṧḣantumūhum: onları iyice vurup sindirdiğiniz | feşuddū: sıkıca bağlayın | l-veṧāḳa: bağı | feimmā: ister | mennen: iyilikle (bırakırsınız) | beǎ'du: ondan sonra | veimmā: veya | fidā'en: fidye alırsınız | Hattā: kadar | teDeǎ: bırakıncaya | l-Harbu: harb | evzārahā: ağırlıklarını | ƶālike: işte | velev: şayet | yeşā'u: dileseydi | llahu: Allah | lānteSara: öc alırdı | minhum: onlardan | velākin: fakat | liyebluve: denemek için | beǎ'Dekum: bir kısmınızı | bibeǎ'Din: diğeriyle | velleƶīne: kimselerin | ḳutilū: öldürülen(lerin) | fī: | sebīli: (Allah) yolunda | llahi: Allah | felen: asla | yuDille: zayi etmeyecektir | eǎ'mālehum: yaptıkları işleri | (47:4) | |
|seyehdīhim: onları doğru yola iletecektir | ve yuSliHu: ve düzeltecektir | bālehum: durumlarını | (47:5) | |
|ve yudḣiluhumu: onları sokacaktır | l-cennete: cennete | ǎrrafehā: tanımladığı | lehum: kendilerine | (47:6) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | in: eğer | tenSurū: siz yardım ederseniz | llahe: Allah(ın dinin)e | yenSurkum: (O da) size yardım eder | ve yuṧebbit: ve sağlam tutar | eḳdāmekum: ayaklarınızı | (47:7) | |
|velleƶīne: kimselere ise | keferū: inkar eden(lere) | feteǎ'sen: yıkım | lehum: onlara olsun | ve eDelle: ve boşa çıkarmıştır | eǎ'mālehum: onların işlerini | (47:8) | |
|ƶālike: böyledir | biennehum: çünkü onlar | kerihū: hoşlanmamışlardır | mā: | enzele: indirdiğinden | llahu: Allah'ın | feeHbeTa: (Allah da) heder etmiştir | eǎ'mālehum: onların amellerini | (47:9) | |
|efelem: | yesīrū: gezip dolaşmadılar mı? | fī: | l-erDi: yeryüzünde | fe yenZurū: görsünler | keyfe: nasıl | kāne: olduğunu | ǎāḳibetu: sonunun | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablihim: kendilerinden önceki | demmera: yıkıp başlarına geçirmiştir | llahu: Allah | ǎleyhim: onları | velilkāfirīne: kafirlere de vardır | emṧāluhā: onun benzeri sonuçlar | (47:10) | |
|ƶālike: bu böyledir | bienne: çünkü | llahe: Allah | mevlā: koruyucusudur | elleƶīne: kimselerin | āmenū: inanan(ların) | ve enne: ve şüphesiz | l-kāfirīne: kafirlerin ise | lā: yoktur | mevlā: koruyucuları | lehum: onların | (47:11) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | yudḣilu: sokar | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan(ları) | ve ǎmilū: ve yapanları | S-SāliHāti: iyi işler | cennātin: cennetlere | tecrī: akan | min: | teHtihā: altlarından | l-enhāru: ırmaklar | velleƶīne: kimseler ise | keferū: inkar eden(ler) | yetemetteǔne: (dünyada) biraz yaşarlar | ve ye'kulūne: ve yerler | kemā: gibi | te'kulu: yediği | l-en'ǎāmu: hayvanların | ve nnāru: ve ateştir | meṧven: yerleri | lehum: onların | (47:12) | |
|ve keeyyin: nicesini | min: -den | ḳaryetin: kent(ler)- | hiye: (öyle ki) | eşeddu: daha şiddetliydi | ḳuvveten: kuvvet bakımından | min: -den | ḳaryetike: senin kentin- | lletī: | eḣracetke: seni çıkardıkları | ehleknāhum: biz yok ettik | felā: ve olmadı | nāSira: yardım eden | lehum: onlara | (47:13) | |
|efemen: kimse olur mu? | kāne: olan | ǎlā: üzerinde | beyyinetin: bir delil | min: -nden | rabbihi: Rabbi- | kemen: kimseler gibi | zuyyine: süslendirilen | lehu: kendilerine | sū'u: kötü | ǎmelihi: işi | vettebeǔ: ve uyan | ehvā'ehum: keyiflerine | (47:14) | |
|meṧelu: durumu (şudur) | l-cenneti: cennetin | lletī: | vuǐde: söz verilen | l-mutteḳūne: muttakilere | fīhā: içinde vardır | enhārun: ırmakları | min: -dan | māin: su- | ğayri: olmayan | āsinin: bozulma | ve enhārun: ve ırmakları | min: -ten | lebenin: süt- | lem: | yeteğayyer: değişmeyen | Taǎ'muhu: tadı | ve enhārun: ve ırmakları | min: -tan | ḣamrin: şarap- | leƶƶetin: lezzet veren | lişşāribīne: içenlere | ve enhārun: ve ırmakları | min: -dan | ǎselin: bal- | muSaffen: süzme | ve lehum: ve Onların | fīhā: orada | min: -ten | kulli: her çeşit- | ṧ-ṧemerāti: meyvalar | ve meğfiratun: ve bağışlama (vardır) | min: -nden | rabbihim: Rableri- | kemen: kimseler gibi olur mu? | huve: o | ḣālidun: ebedi kalan | fī: | n-nāri: ateşte | ve suḳū: ve içirildiği | māen: suyun | Hamīmen: sıcak | feḳaTTaǎ: parça parça kesen | em'ǎā'ehum: barsaklarını | (47:15) | |
|ve minhum: ve onlardan | men: kimisi | yestemiǔ: seni dinler | ileyke: gelip | Hattā: nihayet | iƶā: zaman | ḣaracū: çıktıkları | min: -dan | ǐndike: senin yanın- | ḳālū: derler | lilleƶīne: olanlara | ūtū: verilmiş | l-ǐlme: bilgi | māƶā: ne? | ḳāle: söyledi | ānifen: az önce | ulāike: onlar | elleƶīne: kimselerdir | Tabeǎ: mühürlediği | llahu: Allah'ın | ǎlā: üzerini | ḳulūbihim: kalbleri | vettebeǔ: ve ardına düşmüş | ehvā'ehum: keyiflerinin | (47:16) | |
|velleƶīne: kimselere gelince | htedev: hidayet bulan(lara) | zādehum: onların artırmıştır | huden: hidayetlerini | ve ātāhum: ve onlara vermiştir | teḳvāhum: korunmalarını | (47:17) | |
|fehel: -mı? | yenZurūne: bekliyorlar- | illā: yalnızca | s-sāǎte: sa'atin | en: | te'tiyehum: kendilerine gelmesini | beğteten: ansızın | feḳad: işte | cā'e: geldi | eşrāTuhā: onun belirtileri | feennā: neden mümkün olsun? | lehum: onlara | iƶā: sonra | cā'ethum: kendilerine geldikten | ƶikrāhum: öğüt almaları | (47:18) | |
|feǎ'lem: bil ki | ennehu: ki o | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | llahu: Allah'tan | vesteğfir: ve mağfiret dile | liƶenbike: kendi günahın için | velilmu'minīne: ve inanan erkekler için | velmu'mināti: ve inanan kadınlar için | vallahu: ve Allah | yeǎ'lemu: bilir | muteḳallebekum: dönüp dolaşacağınız yeri | ve meṧvākum: ve varıp duracağınız yeri | (47:19) | |
|ve yeḳūlu: ve derler | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | levlā: değil miydi? | nuzzilet: indirilmeli | sūratun: bir sure | feiƶā: zaman | unzilet: indirildiği | sūratun: bir sure | muHkemetun: hükmü açık | ve ƶukira: ve söz edilince | fīhā: onda | l-ḳitālu: savaştan | raeyte: görürsün | elleƶīne: kimselerin | fī: bulunan | ḳulūbihim: kalblerinde | meraDun: hastalık | yenZurūne: baktıklarını | ileyke: sana | neZera: bakışı gibi | l-meğşiyyi: baygınlık çökmüş | ǎleyhi: üzerine | mine: -den | l-mevti: ölüm- | feevlā: daha yakın | lehum: onlara | (47:20) | |
|Tāǎtun: ita'at etmektir | ve ḳavlun: ve söylemektir | meǎ'rūfun: güzel | fe iƶā: zaman | ǎzeme: azmedildiği | l-emru: işe | felev: şayet | Sadeḳū: sadık kalsalardı | llahe: Allah'a | lekāne: elbette olurdu | ḣayran: daha iyi | lehum: kendileri için | (47:21) | |
|fehel: öyle mi? | ǎseytum: belki de | in: eğer | tevelleytum: işbaşına gelecek olursanız | en: | tufsidū: bozgunculuk yapacaksınız | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ve tuḳaTTiǔ: ve koparacaksınız | erHāmekum: rahimleri (akrabalık bağlarını) | (47:22) | |
|ulāike: onlar | elleƶīne: kimselerdir | leǎnehumu: la'netlediği | llahu: Allah'ın | feeSammehum: sağır yaptığı | ve eǎ'mā: ve kör ettiği | ebSārahum: gözlerini | (47:23) | |
|efelā: | yetedebberūne: düşünmüyorlar mı? | l-ḳurāne: Kur'an'ı | em: yoksa | ǎlā: üzerinde | ḳulūbin: kalbler(inin) | eḳfāluhā: kilitleri (-mi var?) | (47:24) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimselere | rteddū: dönen(lere) | ǎlā: üzerine | edbārihim: arkaları | min: | beǎ'di: sonra | mā: | tebeyyene: belli olduktan | lehumu: kendilerine | l-hudā: doğru yol | ş-şeyTānu: şeytan | sevvele: sürüklemiştir | lehum: onları | ve emlā: ve uzun emellere düşürmüştür | lehum: onları | (47:25) | |
|ƶālike: bu böyledir | biennehum: çünkü onlar | ḳālū: dediler | lilleƶīne: kimselere | kerihū: hoşlanmayan(lara) | mā: | nezzele: indirdiğinden | llahu: Allah'ın | senuTīǔkum: size ita'at edeceğiz | fī: | beǎ'Di: bazısında | l-emri: işin | vallahu: oysa Allah | yeǎ'lemu: biliyor | isrārahum: onların gizlediklerini | (47:26) | |
|fekeyfe: nice olur? | iƶā: | teveffethumu: canlarını alırken | l-melāiketu: melekler | yeDribūne: vurarak | vucūhehum: yüzlerine | ve edbārahum: ve arkalarına | (47:27) | |
|ƶālike: bu böyledir | biennehumu: çünkü onlar | ttebeǔ: ardınca gittiler | mā: şeylerin | esḣaTa: kızdıran | llahe: Allah'ı | ve kerihū: ve hoşlanmadılar | riDvānehu: O'nu razı edecek şeylerden | feeHbeTa: ve boşa çıkardı | eǎ'mālehum: onların amellerini | (47:28) | |
|em: yoksa | Hasibe: sandılar (mı?) | elleƶīne: | fī: bulunanlar | ḳulūbihim: kalblerinde | meraDun: hastalık | en: | len: asla | yuḣrice: ortaya çıkarmayacağını | llahu: Allah'ın | eDğānehum: kinlerini | (47:29) | |
|velev: şayet | neşā'u: biz dileseydik | leeraynākehum: onları sana gösterirdik | fe leǎraftehum: sen onları tanırdın | bisīmāhum: simalarından | veleteǎ'rifennehum: ve onları tanırdın | fī: | leHni: üslubundan | l-ḳavli: sözlerinin | vallahu: ve Allah | yeǎ'lemu: bilir | eǎ'mālekum: yaptığınız işleri | (47:30) | |
|velenebluvennekum: andolsun biz sizi deneyeceğiz | Hattā: kadar | neǎ'leme: bilinceye | l-mucāhidīne: cihadedenleri | minkum: içinizden | ve SSābirīne: ve sabredenleri | ve nebluve: ve sınayacağız | eḣbārakum: söylediğiniz sözleri | (47:31) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ve Saddū: ve engel olanlar | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah | ve şāḳḳū: ve incitenler | r-rasūle: Elçiyi | min: | beǎ'di: sonra | mā: | tebeyyene: belli olduktan | lehumu: kendilerine | l-hudā: doğru yol | len: asla | yeDurrū: zarar veremezler | llahe: Allah'a | şey'en: hiçbir | ve seyuHbiTu: ve boşa çıkaracaktır | eǎ'mālehum: onların işlerini | (47:32) | |
|yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | eTīǔ: ita'at edin | llahe: Allah'a | ve eTīǔ: ve ita'at edin | r-rasūle: Elçi'ye | ve lā: ve | tubTilū: boşa çıkarmayın | eǎ'mālekum: işlerinizi | (47:33) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ve Saddū: ve engel olanlar | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah | ṧumme: sonra | mātū: ölenler | vehum: onlar | kuffārun: kafir olarak | felen: asla | yeğfira: affetmeyecektir | llahu: Allah | lehum: onları | (47:34) | |
|felā: asla | tehinū: gevşemeyin | ve ted'ǔ: ve davet etmeyin | ilā: | s-selmi: barışa | veentumu: siz iken | l-eǎ'levne: galip durumda | vallahu: Allah | meǎkum: sizinle beraberdir | velen: ve asla | yetirakum: zayi etmeyecektir | eǎ'mālekum: sizin amellerinizi | (47:35) | |
|innemā: şüphesiz | l-Hayātu: hayatı | d-dunyā: dünya | leǐbun: bir oyundur | velehvun: ve eğlencedir | ve in: ve eğer | tu'minū: inanırsanız | ve tetteḳū: ve korunursanız | yu'tikum: size verir | ucūrakum: mükafatlarınızı | ve lā: ve | yeselkum: sizden istemez | emvālekum: mallarınızı | (47:36) | |
|in: eğer | yeselkumūhā: onları isteseydi | fe yuHfikum: ve sizi sıkıştırsaydı | tebḣalū: cimrilik ederdiniz | ve yuḣric: ve ortaya çıkarırdı | eDğānekum: kinlerinizi | (47:37) | |
|hā: onlar | entum: sizin | hā'ulā'i: onlarsınız ki | tud'ǎvne: çağrılıyorsunuz | litunfiḳū: infak etmeye | fī: | sebīli: yolunda | llahi: Allah | feminkum: ama içinizden | men: kimisi | yebḣalu: cimrilik ediyor | ve men: ve kimse | yebḣal: cimrilik eden | feinnemā: şüphesiz | yebḣalu: cimrilik etmiş olur | ǎn: karşı | nefsihi: kendi nefsine | vallahu: ve Allah | l-ğaniyyu: zengindir | veentumu: ve sizler | l-fuḳarā'u: fakirsiniz | ve in: ve eğer | tetevellev: yüz çevirecek olursanız | yestebdil: yerinize getirir | ḳavmen: bir toplum | ğayrakum: sizden başka | ṧumme: sonra | lā: | yekūnū: onlar olmazlar | emṧālekum: sizin gibi | (47:38) | |