REM – prefixed resumption particle COND – conditional particle SUP – supplemental particle الفاء استئنافية حرف شرط حرف زائد
تثقفنهم
ث ق ف | S̃GF
TS̃GFNHM
teṧḳafennehum
onları yakalarsan
you gain dominance over them
Te,Se,Gaf,Fe,Nun,He,Mim, 400,500,100,80,50,5,40,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb EMPH – emphatic suffix nūn PRON – 3rd person masculine plural object pronoun فعل مضارع والنون للتوكيد و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
في
|
FY
fī
in
Fe,Ye, 80,10,
P – preposition حرف جر
الحرب
ح ر ب | ḪRB
ELḪRB
l-Harbi
savaşta
the war,
Elif,Lam,Ha,Re,Be, 1,30,8,200,2,
N – genitive masculine noun اسم مجرور
فشرد
ش ر د | ŞRD̃
FŞRD̃
feşerrid
dağıt
disperse
Fe,Şın,Re,Dal, 80,300,200,4,
RSLT – prefixed result particle V – 2nd person masculine singular (form II) imperative verb الفاء واقعة في جواب الشرط فعل أمر
بهم
|
BHM
bihim
onları
by them
Be,He,Mim, 2,5,40,
P – prefixed preposition bi PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun جار ومجرور
من
|
MN
men
kimseleri de
(those) who
Mim,Nun, 40,50,
REL – relative pronoun اسم موصول
خلفهم
خ ل ف | ḢLF
ḢLFHM
ḣalfehum
arkalarında ki
(are) behind them,
Hı,Lam,Fe,He,Mim, 600,30,80,5,40,
LOC – accusative masculine location adverb PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لعلهم
|
LALHM
leǎllehum
böylece
so that they may
Lam,Ayn,Lam,He,Mim, 30,70,30,5,40,
ACC – accusative particle PRON – 3rd person masculine plural object pronoun حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
يذكرون
ذ ك ر | Z̃KR
YZ̃KRVN
yeƶƶekkerūne
ibret alsınlar
take heed.
Ye,Zel,Kef,Re,Vav,Nun, 10,700,20,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |فَإِمَّا: bundan dolayı | تَثْقَفَنَّهُمْ: onları yakalarsan | فِي: | الْحَرْبِ: savaşta | فَشَرِّدْ: dağıt | بِهِمْ: onları | مَنْ: kimseleri de | خَلْفَهُمْ: arkalarında ki | لَعَلَّهُمْ: böylece | يَذَّكَّرُونَ: ibret alsınlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فإما FÎMEbundan dolayı | تثقفنهم TS̃GFNHMonları yakalarsan | في FY | الحرب ELḪRBsavaşta | فشرد FŞRD̃dağıt | بهم BHMonları | من MNkimseleri de | خلفهم ḢLFHMarkalarında ki | لعلهم LALHMböylece | يذكرون YZ̃KRWNibret alsınlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |feimmā: bundan dolayı | teṧḳafennehum: onları yakalarsan | fī: | l-Harbi: savaşta | feşerrid: dağıt | bihim: onları | men: kimseleri de | ḣalfehum: arkalarında ki | leǎllehum: böylece | yeƶƶekkerūne: ibret alsınlar |
Kırık Meal (Transcript) : |FÎME: bundan dolayı | TS̃GFNHM: onları yakalarsan | FY: | ELḪRB: savaşta | FŞRD̃: dağıt | BHM: onları | MN: kimseleri de | ḢLFHM: arkalarında ki | LALHM: böylece | YZ̃KRVN: ibret alsınlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Savaşta üst gelirsen onları, izlerini izliyenlere de tesir edecek ve onları da korkutacak bir tarzda cezâlandır da bunu ansınlar, ibret alsınlar bundan.
Adem Uğur : Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Ahmed Hulusi : Eğer onları harpte yakalarsan, onlarla, onların arkalarında bulunanları dağıt ki ibret alsınlar.
Ahmet Tekin : Bundan dolayı onları savaş sırasında yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
Ahmet Varol : Onları savaşta yakalayacak olursan onlar(a karşı yapacağın uygulama) ile arkalarında olanları da dağıt. Olur ki ibret alırlar.
Ali Bulaç : Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Ali Fikri Yavuz : Onun için, o ahdlerini bozanları harbde yakalarsan kendilerine yapacağın ağır muamele ile arkalarındakileri dağıt. Olur ki düşünürler de ibret alıp ahdi bozmaktan sakınırlar.
Celal Yıldırım : Savaşta onları (ne zaman yakalarsan,) öylesine darmadağın et ki arkalarındakiler öğüt ve ibret alsınlar.
Diyanet İşleri : Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.
Diyanet İşleri (eski) : (56-57) Anlaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakınmayarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. Savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.
Diyanet Vakfi : Eğer savaşta onları yakalarsan, ibret almaları için onlar ile (onlara vereceğin ceza ile) arkalarında bulunan kimseleri de dağıt.
Edip Yüksel : Savaşta onları yakalarsan, onları arkalarındakilere ibret olacak şekilde darmadağın et. Belki ders alırlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onun için onları ne zaman savaşta yakalarsan kendileri ile arkalarındakilerini ürküt; belki ibret alırlar.
Elmalılı Hamdi Yazır : onun için onları ne zaman harbde yakarlarsan kendileriyle arkalarındakileri ürgüt gerek ki ıbret alırlar
Fizilal-il Kuran : Eğer savaşta, onları ele geçirirsen, onları geride kalanlara bir ibret olacak biçimde cezalandır.
Gültekin Onan : Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
Hakkı Yılmaz : "Artık onları harpte; bozuma uğratma işinde yakalarsan, ibret almaları için onlarla birlikte arkalarındaki kişileri dağıt. "
Hasan Basri Çantay : Onun için eğer bunları harbde muhakkak yakalarsan onlar (a yapacağın ceza) ile arkalarında (ahdi bozacak) kimseleri de ürküt. Me'müldür ki (onlar da) iyice ibret alırlar.
Hayrat Neşriyat : O hâlde onları savaşta yakalarsan, artık onlar(a vereceğin cezâ) ile arkalarında bulunanları (öyle) ürküt ki ibret alsınlar!
İbni Kesir : Bunun için eğer savaşta ele geçirirsen; onları dağıt ki arkalarında olanlar ibret alsınlar.
İskender Evrenosoğlu : Fakat onları, harpte yakaladığın zaman onları öyle yıldır (korkut ki); onların arkasındakiler, böylece tezekkür etsinler.
Muhammed Esed : onları savaşta karşında bulursan, arkalarından gelenler için öyle yıldırıcı bir ders ver ki, belki berikiler akıllarında tutarlar;
Ömer Nasuhi Bilmen : İmdi her ne zaman muharebede onları kat'i sûrette yakalar isen onlar ile arkalarındaki kimseleri ansızın korkut. Umulur ki, ibret alırlar.
Ömer Öngüt : Eğer onları savaşta ele geçirirsen, (vereceğin cezâ ile) arkalarındakileri de ürküt. Belki ibret alırlar.
Şaban Piriş : Savaşta onları yakalarsan darmadağın et ki arkalarındakilere ibret olsun!
Suat Yıldırım : Onları savaşta ele geçirirsen, kendilerine öyle bir muamele yap ki onların arkasındaki bütün öbür düşmanlara da ibret olsun da, akıllarını başlarına alsınlar.
Süleyman Ateş : Savaşta onları yakalarsan, onlar(a vereceğin cezâ) ile arkalarında bulunan kimseleri de dağıt ki ibret alsınlar.
Tefhim-ul Kuran : Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır) . Umulur ki ibret alırlar.
Ümit Şimşek : Savaşta onları ele geçirdiğin zaman öyle cezalandır ki, arkalarındakiler darmadağın olsun-belki böylece ibret alırlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki, ders alabilsinler.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]