» 33 / Ahzâb  37:

Kuran Sırası: 33
İniş Sırası: 90
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73

 » 33 / Ahzâb  Suresi: 37
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذْ (VÎZ̃) = ve iƶ : ve hani
2. تَقُولُ (TGVL) = teḳūlu : diyordun
3. لِلَّذِي (LLZ̃Y) = lilleƶī : kimseye
4. أَنْعَمَ (ÊNAM) = en'ǎme : ni'met verdiği
5. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
6. عَلَيْهِ (ALYH) = ǎleyhi : ona
7. وَأَنْعَمْتَ (VÊNAMT) = ve en'ǎmte : ve senin ni'met verdiğin
8. عَلَيْهِ (ALYH) = ǎleyhi : kendisine
9. أَمْسِكْ (ÊMSK) = emsik : tut
10. عَلَيْكَ (ALYK) = ǎleyke : yanında
11. زَوْجَكَ (ZVCK) = zevceke : eşini
12. وَاتَّقِ (VETG) = vetteḳi : ve kork
13. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah'tan
14. وَتُخْفِي (VTḢFY) = vetuḣfī : fakat gizliyordun
15. فِي (FY) = fī :
16. نَفْسِكَ (NFSK) = nefsike : içinde
17. مَا (ME) = mā : şeyi
18. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
19. مُبْدِيهِ (MBD̃YH) = mubdīhi : açığa vuracağı
20. وَتَخْشَى (VTḢŞ) = ve teḣşā : ve çekiniyordun
21. النَّاسَ (ELNES) = n-nāse : insanlardan
22. وَاللَّهُ (VELLH) = vallahu : Allah'tır
23. أَحَقُّ (ÊḪG) = eHaḳḳu : layık olan
24. أَنْ (ÊN) = en :
25. تَخْشَاهُ (TḢŞEH) = teḣşāhu : çekinmene
26. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : ne zaman ki
27. قَضَىٰ (GŽ) = ḳaDā : kesince
28. زَيْدٌ (ZYD̃) = zeydun : Zeyd
29. مِنْهَا (MNHE) = minhā : o kadından
30. وَطَرًا (VŦRE) = veTaran : ilişiğini
31. زَوَّجْنَاكَهَا (ZVCNEKHE) = zevvecnākehā : biz onu sana nikahladık
32. لِكَيْ (LKY) = likey : için
33. لَا (LE) = lā :
34. يَكُونَ (YKVN) = yekūne : olmaması
35. عَلَى (AL) = ǎlā : üzerine
36. الْمُؤْمِنِينَ (ELMÙMNYN) = l-mu'minīne : mü'minler
37. حَرَجٌ (ḪRC) = Haracun : bir güçlük
38. فِي (FY) = fī : hususunda
39. أَزْوَاجِ (ÊZVEC) = ezvāci : evlenmek
40. أَدْعِيَائِهِمْ (ÊD̃AYEÙHM) = ed'ǐyāihim : evlatlıkları
41. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : zaman
42. قَضَوْا (GŽVE) = ḳaDev : kestikleri
43. مِنْهُنَّ (MNHN) = minhunne : kadınlarıyle
44. وَطَرًا (VŦRE) = veTaran : ilişkilerini
45. وَكَانَ (VKEN) = ve kāne : ve
46. أَمْرُ (ÊMR) = emru : buyruğu
47. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
48. مَفْعُولًا (MFAVLE) = mef'ǔlen : yerine getirilmiştir
ve hani | diyordun | kimseye | ni'met verdiği | Allah'ın | ona | ve senin ni'met verdiğin | kendisine | tut | yanında | eşini | ve kork | Allah'tan | fakat gizliyordun | | içinde | şeyi | Allah'ın | açığa vuracağı | ve çekiniyordun | insanlardan | Allah'tır | layık olan | | çekinmene | ne zaman ki | kesince | Zeyd | o kadından | ilişiğini | biz onu sana nikahladık | için | | olmaması | üzerine | mü'minler | bir güçlük | hususunda | evlenmek | evlatlıkları | zaman | kestikleri | kadınlarıyle | ilişkilerini | ve | buyruğu | Allah'ın | yerine getirilmiştir |

[] [GVL] [] [NAM] [] [] [NAM] [] [MSK] [] [ZVC] [VGY] [] [ḢFY] [] [NFS] [] [] [BD̃V] [ḢŞY] [NVS] [] [ḪGG] [] [ḢŞY] [] [GŽY] [] [] [VŦR] [ZVC] [] [] [KVN] [] [EMN] [ḪRC] [] [ZVC] [D̃AV] [] [GŽY] [] [VŦR] [KVN] [EMR] [] [FAL]
VÎZ̃ TGVL LLZ̃Y ÊNAM ELLH ALYH VÊNAMT ALYH ÊMSK ALYK ZVCK VETG ELLH VTḢFY FY NFSK ME ELLH MBD̃YH VTḢŞ ELNES VELLH ÊḪG ÊN TḢŞEH FLME ZYD̃ MNHE VŦRE ZVCNEKHE LKY LE YKVN AL ELMÙMNYN ḪRC FY ÊZVEC ÊD̃AYEÙHM ÎZ̃E GŽVE MNHN VŦRE VKEN ÊMR ELLH MFAVLE

ve iƶ teḳūlu lilleƶī en'ǎme llahu ǎleyhi ve en'ǎmte ǎleyhi emsik ǎleyke zevceke vetteḳi llahe vetuḣfī nefsike llahu mubdīhi ve teḣşā n-nāse vallahu eHaḳḳu en teḣşāhu felemmā ḳaDā zeydun minhā veTaran zevvecnākehā likey yekūne ǎlā l-mu'minīne Haracun ezvāci ed'ǐyāihim iƶā ḳaDev minhunne veTaran ve kāne emru llahi mef'ǔlen
وإذ تقول للذي أنعم الله عليه وأنعمت عليه أمسك عليك زوجك واتق الله وتخفي في نفسك ما الله مبديه وتخشى الناس والله أحق أن تخشاه فلما قضى زيد منها وطرا زوجناكها لكي لا يكون على المؤمنين حرج في أزواج أدعيائهم إذا قضوا منهن وطرا وكان أمر الله مفعولا

 » 33 / Ahzâb  Suresi: 37
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ ve hani And when
تقول ق و ل | GVL TGVL teḳūlu diyordun you said
للذي | LLZ̃Y lilleƶī kimseye to the one,
أنعم ن ع م | NAM ÊNAM en'ǎme ni'met verdiği Allah bestowed favor
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah bestowed favor
عليه | ALYH ǎleyhi ona on him
وأنعمت ن ع م | NAM VÊNAMT ve en'ǎmte ve senin ni'met verdiğin and you bestowed favor
عليه | ALYH ǎleyhi kendisine on him,
أمسك م س ك | MSK ÊMSK emsik tut """Keep"
عليك | ALYK ǎleyke yanında to yourself
زوجك ز و ج | ZVC ZVCK zevceke eşini your wife
واتق و ق ي | VGY VETG vetteḳi ve kork and fear
الله | ELLH llahe Allah'tan "Allah."""
وتخفي خ ف ي | ḢFY VTḢFY vetuḣfī fakat gizliyordun But you concealed
في | FY within
نفسك ن ف س | NFS NFSK nefsike içinde yourself
ما | ME şeyi what
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
مبديه ب د و | BD̃V MBD̃YH mubdīhi açığa vuracağı (was to) disclose.
وتخشى خ ش ي | ḢŞY VTḢŞ ve teḣşā ve çekiniyordun And you fear
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanlardan the people,
والله | VELLH vallahu Allah'tır while Allah
أحق ح ق ق | ḪGG ÊḪG eHaḳḳu layık olan has more right
أن | ÊN en that
تخشاه خ ش ي | ḢŞY TḢŞEH teḣşāhu çekinmene you (should) fear Him.
فلما | FLME felemmā ne zaman ki So when
قضى ق ض ي | GŽY ḳaDā kesince ended
زيد | ZYD̃ zeydun Zeyd Zaid
منها | MNHE minhā o kadından from her
وطرا و ط ر | VŦR VŦRE veTaran ilişiğini necessary (formalities),
زوجناكها ز و ج | ZVC ZVCNEKHE zevvecnākehā biz onu sana nikahladık We married her to you
لكي | LKY likey için so that
لا | LE not
يكون ك و ن | KVN YKVN yekūne olmaması there be
على | AL ǎlā üzerine on
المؤمنين ا م ن | EMN ELMÙMNYN l-mu'minīne mü'minler the believers
حرج ح ر ج | ḪRC ḪRC Haracun bir güçlük any discomfort
في | FY hususunda concerning
أزواج ز و ج | ZVC ÊZVEC ezvāci evlenmek the wives
أدعيائهم د ع و | D̃AV ÊD̃AYEÙHM ed'ǐyāihim evlatlıkları (of) their adopted sons
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
قضوا ق ض ي | GŽY GŽVE ḳaDev kestikleri they have ended
منهن | MNHN minhunne kadınlarıyle from them
وطرا و ط ر | VŦR VŦRE veTaran ilişkilerini necessary (formalities).
وكان ك و ن | KVN VKEN ve kāne ve And is
أمر ا م ر | EMR ÊMR emru buyruğu (the) Command
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
مفعولا ف ع ل | FAL MFAVLE mef'ǔlen yerine getirilmiştir accomplished.

33:37 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve hani | diyordun | kimseye | ni'met verdiği | Allah'ın | ona | ve senin ni'met verdiğin | kendisine | tut | yanında | eşini | ve kork | Allah'tan | fakat gizliyordun | | içinde | şeyi | Allah'ın | açığa vuracağı | ve çekiniyordun | insanlardan | Allah'tır | layık olan | | çekinmene | ne zaman ki | kesince | Zeyd | o kadından | ilişiğini | biz onu sana nikahladık | için | | olmaması | üzerine | mü'minler | bir güçlük | hususunda | evlenmek | evlatlıkları | zaman | kestikleri | kadınlarıyle | ilişkilerini | ve | buyruğu | Allah'ın | yerine getirilmiştir |

[] [GVL] [] [NAM] [] [] [NAM] [] [MSK] [] [ZVC] [VGY] [] [ḢFY] [] [NFS] [] [] [BD̃V] [ḢŞY] [NVS] [] [ḪGG] [] [ḢŞY] [] [GŽY] [] [] [VŦR] [ZVC] [] [] [KVN] [] [EMN] [ḪRC] [] [ZVC] [D̃AV] [] [GŽY] [] [VŦR] [KVN] [EMR] [] [FAL]
VÎZ̃ TGVL LLZ̃Y ÊNAM ELLH ALYH VÊNAMT ALYH ÊMSK ALYK ZVCK VETG ELLH VTḢFY FY NFSK ME ELLH MBD̃YH VTḢŞ ELNES VELLH ÊḪG ÊN TḢŞEH FLME ZYD̃ MNHE VŦRE ZVCNEKHE LKY LE YKVN AL ELMÙMNYN ḪRC FY ÊZVEC ÊD̃AYEÙHM ÎZ̃E GŽVE MNHN VŦRE VKEN ÊMR ELLH MFAVLE

ve iƶ teḳūlu lilleƶī en'ǎme llahu ǎleyhi ve en'ǎmte ǎleyhi emsik ǎleyke zevceke vetteḳi llahe vetuḣfī nefsike llahu mubdīhi ve teḣşā n-nāse vallahu eHaḳḳu en teḣşāhu felemmā ḳaDā zeydun minhā veTaran zevvecnākehā likey yekūne ǎlā l-mu'minīne Haracun ezvāci ed'ǐyāihim iƶā ḳaDev minhunne veTaran ve kāne emru llahi mef'ǔlen
وإذ تقول للذي أنعم الله عليه وأنعمت عليه أمسك عليك زوجك واتق الله وتخفي في نفسك ما الله مبديه وتخشى الناس والله أحق أن تخشاه فلما قضى زيد منها وطرا زوجناكها لكي لا يكون على المؤمنين حرج في أزواج أدعيائهم إذا قضوا منهن وطرا وكان أمر الله مفعولا

[] [ق و ل] [] [ن ع م] [] [] [ن ع م] [] [م س ك] [] [ز و ج] [و ق ي] [] [خ ف ي] [] [ن ف س] [] [] [ب د و] [خ ش ي] [ن و س] [] [ح ق ق] [] [خ ش ي] [] [ق ض ي] [] [] [و ط ر] [ز و ج] [] [] [ك و ن] [] [ا م ن] [ح ر ج] [] [ز و ج] [د ع و] [] [ق ض ي] [] [و ط ر] [ك و ن] [ا م ر] [] [ف ع ل]

 » 33 / Ahzâb  Suresi: 37
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ ve hani And when
Vav,,Zel,
6,,700,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
تقول ق و ل | GVL TGVL teḳūlu diyordun you said
Te,Gaf,Vav,Lam,
400,100,6,30,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
للذي | LLZ̃Y lilleƶī kimseye to the one,
Lam,Lam,Zel,Ye,
30,30,700,10,
P – prefixed preposition lām
REL – masculine singular relative pronoun
جار ومجرور
أنعم ن ع م | NAM ÊNAM en'ǎme ni'met verdiği Allah bestowed favor
,Nun,Ayn,Mim,
,50,70,40,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah bestowed favor
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
عليه | ALYH ǎleyhi ona on him
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
وأنعمت ن ع م | NAM VÊNAMT ve en'ǎmte ve senin ni'met verdiğin and you bestowed favor
Vav,,Nun,Ayn,Mim,Te,
6,,50,70,40,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
عليه | ALYH ǎleyhi kendisine on him,
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
أمسك م س ك | MSK ÊMSK emsik tut """Keep"
,Mim,Sin,Kef,
,40,60,20,
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperative verb
فعل أمر
عليك | ALYK ǎleyke yanında to yourself
Ayn,Lam,Ye,Kef,
70,30,10,20,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
زوجك ز و ج | ZVC ZVCK zevceke eşini your wife
Ze,Vav,Cim,Kef,
7,6,3,20,
N – accusative masculine noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
واتق و ق ي | VGY VETG vetteḳi ve kork and fear
Vav,Elif,Te,Gaf,
6,1,400,100,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form VIII) imperative verb
الواو عاطفة
فعل أمر
الله | ELLH llahe Allah'tan "Allah."""
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
وتخفي خ ف ي | ḢFY VTḢFY vetuḣfī fakat gizliyordun But you concealed
Vav,Te,Hı,Fe,Ye,
6,400,600,80,10,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
في | FY within
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
نفسك ن ف س | NFS NFSK nefsike içinde yourself
Nun,Fe,Sin,Kef,
50,80,60,20,
N – genitive feminine singular noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ما | ME şeyi what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
مبديه ب د و | BD̃V MBD̃YH mubdīhi açığa vuracağı (was to) disclose.
Mim,Be,Dal,Ye,He,
40,2,4,10,5,
N – genitive masculine (form IV) active participle
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وتخشى خ ش ي | ḢŞY VTḢŞ ve teḣşā ve çekiniyordun And you fear
Vav,Te,Hı,Şın,,
6,400,600,300,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person feminine singular imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanlardan the people,
Elif,Lam,Nun,Elif,Sin,
1,30,50,1,60,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
والله | VELLH vallahu Allah'tır while Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"CIRC – prefixed circumstantial particle
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو حالية
لفظ الجلالة مرفوع
أحق ح ق ق | ḪGG ÊḪG eHaḳḳu layık olan has more right
,Ha,Gaf,
,8,100,
ADJ – nominative masculine singular adjective
صفة مرفوعة
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
تخشاه خ ش ي | ḢŞY TḢŞEH teḣşāhu çekinmene you (should) fear Him.
Te,Hı,Şın,Elif,He,
400,600,300,1,5,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فلما | FLME felemmā ne zaman ki So when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
قضى ق ض ي | GŽY ḳaDā kesince ended
Gaf,Dad,,
100,800,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
زيد | ZYD̃ zeydun Zeyd Zaid
Ze,Ye,Dal,
7,10,4,
"PN – nominative proper noun → Zayd"
اسم علم مرفوع
منها | MNHE minhā o kadından from her
Mim,Nun,He,Elif,
40,50,5,1,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
جار ومجرور
وطرا و ط ر | VŦR VŦRE veTaran ilişiğini necessary (formalities),
Vav,Tı,Re,Elif,
6,9,200,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
زوجناكها ز و ج | ZVC ZVCNEKHE zevvecnākehā biz onu sana nikahladık We married her to you
Ze,Vav,Cim,Nun,Elif,Kef,He,Elif,
7,6,3,50,1,20,5,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine singular first object pronoun
PRON – 3rd person feminine singular second object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به اول و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به ثان
لكي | LKY likey için so that
Lam,Kef,Ye,
30,20,10,
P – prefixed preposition lām
SUB – subordinating conjunction
جار ومجرور
لا | LE not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يكون ك و ن | KVN YKVN yekūne olmaması there be
Ye,Kef,Vav,Nun,
10,20,6,50,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
على | AL ǎlā üzerine on
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
المؤمنين ا م ن | EMN ELMÙMNYN l-mu'minīne mü'minler the believers
Elif,Lam,Mim,,Mim,Nun,Ye,Nun,
1,30,40,,40,50,10,50,
N – genitive masculine plural (form IV) active participle
اسم مجرور
حرج ح ر ج | ḪRC ḪRC Haracun bir güçlük any discomfort
Ha,Re,Cim,
8,200,3,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
في | FY hususunda concerning
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أزواج ز و ج | ZVC ÊZVEC ezvāci evlenmek the wives
,Ze,Vav,Elif,Cim,
,7,6,1,3,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
أدعيائهم د ع و | D̃AV ÊD̃AYEÙHM ed'ǐyāihim evlatlıkları (of) their adopted sons
,Dal,Ayn,Ye,Elif,,He,Mim,
,4,70,10,1,,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إذا | ÎZ̃E iƶā zaman when
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
قضوا ق ض ي | GŽY GŽVE ḳaDev kestikleri they have ended
Gaf,Dad,Vav,Elif,
100,800,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
منهن | MNHN minhunne kadınlarıyle from them
Mim,Nun,He,Nun,
40,50,5,50,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine plural object pronoun
جار ومجرور
وطرا و ط ر | VŦR VŦRE veTaran ilişkilerini necessary (formalities).
Vav,Tı,Re,Elif,
6,9,200,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
وكان ك و ن | KVN VKEN ve kāne ve And is
Vav,Kef,Elif,Nun,
6,20,1,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
أمر ا م ر | EMR ÊMR emru buyruğu (the) Command
,Mim,Re,
,40,200,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
مفعولا ف ع ل | FAL MFAVLE mef'ǔlen yerine getirilmiştir accomplished.
Mim,Fe,Ayn,Vav,Lam,Elif,
40,80,70,6,30,1,
N – accusative masculine indefinite passive participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذْ: ve hani | تَقُولُ: diyordun | لِلَّذِي: kimseye | أَنْعَمَ: ni'met verdiği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَيْهِ: ona | وَأَنْعَمْتَ: ve senin ni'met verdiğin | عَلَيْهِ: kendisine | أَمْسِكْ: tut | عَلَيْكَ: yanında | زَوْجَكَ: eşini | وَاتَّقِ: ve kork | اللَّهَ: Allah'tan | وَتُخْفِي: fakat gizliyordun | فِي: | نَفْسِكَ: içinde | مَا: şeyi | اللَّهُ: Allah'ın | مُبْدِيهِ: açığa vuracağı | وَتَخْشَى: ve çekiniyordun | النَّاسَ: insanlardan | وَاللَّهُ: Allah'tır | أَحَقُّ: layık olan | أَنْ: | تَخْشَاهُ: çekinmene | فَلَمَّا: ne zaman ki | قَضَىٰ: kesince | زَيْدٌ: Zeyd | مِنْهَا: o kadından | وَطَرًا: ilişiğini | زَوَّجْنَاكَهَا: biz onu sana nikahladık | لِكَيْ: için | لَا: | يَكُونَ: olmaması | عَلَى: üzerine | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler | حَرَجٌ: bir güçlük | فِي: hususunda | أَزْوَاجِ: evlenmek | أَدْعِيَائِهِمْ: evlatlıkları | إِذَا: zaman | قَضَوْا: kestikleri | مِنْهُنَّ: kadınlarıyle | وَطَرًا: ilişkilerini | وَكَانَ: ve | أَمْرُ: buyruğu | اللَّهِ: Allah'ın | مَفْعُولًا: yerine getirilmiştir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذ WÎZ̃ ve hani | تقول TGWL diyordun | للذي LLZ̃Y kimseye | أنعم ÊNAM ni'met verdiği | الله ELLH Allah'ın | عليه ALYH ona | وأنعمت WÊNAMT ve senin ni'met verdiğin | عليه ALYH kendisine | أمسك ÊMSK tut | عليك ALYK yanında | زوجك ZWCK eşini | واتق WETG ve kork | الله ELLH Allah'tan | وتخفي WTḢFY fakat gizliyordun | في FY | نفسك NFSK içinde | ما ME şeyi | الله ELLH Allah'ın | مبديه MBD̃YH açığa vuracağı | وتخشى WTḢŞ ve çekiniyordun | الناس ELNES insanlardan | والله WELLH Allah'tır | أحق ÊḪG layık olan | أن ÊN | تخشاه TḢŞEH çekinmene | فلما FLME ne zaman ki | قضى GŽ kesince | زيد ZYD̃ Zeyd | منها MNHE o kadından | وطرا WŦRE ilişiğini | زوجناكها ZWCNEKHE biz onu sana nikahladık | لكي LKY için | لا LE | يكون YKWN olmaması | على AL üzerine | المؤمنين ELMÙMNYN mü'minler | حرج ḪRC bir güçlük | في FY hususunda | أزواج ÊZWEC evlenmek | أدعيائهم ÊD̃AYEÙHM evlatlıkları | إذا ÎZ̃E zaman | قضوا GŽWE kestikleri | منهن MNHN kadınlarıyle | وطرا WŦRE ilişkilerini | وكان WKEN ve | أمر ÊMR buyruğu | الله ELLH Allah'ın | مفعولا MFAWLE yerine getirilmiştir |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶ: ve hani | teḳūlu: diyordun | lilleƶī: kimseye | en'ǎme: ni'met verdiği | llahu: Allah'ın | ǎleyhi: ona | ve en'ǎmte: ve senin ni'met verdiğin | ǎleyhi: kendisine | emsik: tut | ǎleyke: yanında | zevceke: eşini | vetteḳi: ve kork | llahe: Allah'tan | vetuḣfī: fakat gizliyordun | : | nefsike: içinde | : şeyi | llahu: Allah'ın | mubdīhi: açığa vuracağı | ve teḣşā: ve çekiniyordun | n-nāse: insanlardan | vallahu: Allah'tır | eHaḳḳu: layık olan | en: | teḣşāhu: çekinmene | felemmā: ne zaman ki | ḳaDā: kesince | zeydun: Zeyd | minhā: o kadından | veTaran: ilişiğini | zevvecnākehā: biz onu sana nikahladık | likey: için | : | yekūne: olmaması | ǎlā: üzerine | l-mu'minīne: mü'minler | Haracun: bir güçlük | : hususunda | ezvāci: evlenmek | ed'ǐyāihim: evlatlıkları | iƶā: zaman | ḳaDev: kestikleri | minhunne: kadınlarıyle | veTaran: ilişkilerini | ve kāne: ve | emru: buyruğu | llahi: Allah'ın | mef'ǔlen: yerine getirilmiştir |
Kırık Meal (Transcript) : |VÎZ̃: ve hani | TGVL: diyordun | LLZ̃Y: kimseye | ÊNAM: ni'met verdiği | ELLH: Allah'ın | ALYH: ona | VÊNAMT: ve senin ni'met verdiğin | ALYH: kendisine | ÊMSK: tut | ALYK: yanında | ZVCK: eşini | VETG: ve kork | ELLH: Allah'tan | VTḢFY: fakat gizliyordun | FY: | NFSK: içinde | ME: şeyi | ELLH: Allah'ın | MBD̃YH: açığa vuracağı | VTḢŞ: ve çekiniyordun | ELNES: insanlardan | VELLH: Allah'tır | ÊḪG: layık olan | ÊN: | TḢŞEH: çekinmene | FLME: ne zaman ki | : kesince | ZYD̃: Zeyd | MNHE: o kadından | VŦRE: ilişiğini | ZVCNEKHE: biz onu sana nikahladık | LKY: için | LE: | YKVN: olmaması | AL: üzerine | ELMÙMNYN: mü'minler | ḪRC: bir güçlük | FY: hususunda | ÊZVEC: evlenmek | ÊD̃AYEÙHM: evlatlıkları | ÎZ̃E: zaman | GŽVE: kestikleri | MNHN: kadınlarıyle | VŦRE: ilişkilerini | VKEN: ve | ÊMR: buyruğu | ELLH: Allah'ın | MFAVLE: yerine getirilmiştir |
Abdulbaki Gölpınarlı : An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nîmet verdiği ve senin de nîmetler verdiğin kişiye eşini bırakma ve çekin Allah'tan diyordun ve Allah'ın açığa vuracağı şeyi, içinde gizliyordun ve insanlardan korkuyordun ve Allah'tan korkman daha doğruydu ve o, daha lâyıktı buna. Derken Zeyd, eşinden ilişiğini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah'ın emri yerine gelmiş oldu.
Adem Uğur : (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Ahmed Hulusi : Hani sen, Allâh'ın üzerine in'amda bulunduğu ve senin de kendisine in'amda bulunduğun kimseye (Hz. Rasûlullah'ın evlatlığı Zeyd b. Harise): "Eşini nikâhında tut ve Allâh'tan korun" diyordun, (fakat) Allâh'ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin (bu fikrini yanlış anlayıp Allâh yolundan dönerler diye)! (Oysaki) Allâh, kendisinden endişe etmene daha lâyıktır! Zeyd ondan boşanınca, onu (Zeynep'i) seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için (onlarla evlenmek hususunda) bir zorluk - engel olmasın. . . Allâh'ın hükmü yerine gelmiştir!
Ahmet Tekin : Rasulüm! Hani Allah’ın kendisine nimet verdiği, İslâm’ı nasip ettiği, senin de ihsanda bulunduğun, hürriyetine kavuşturduğun, güzel yetiştirdiğin kimseye: 'Eşini yanında tut. Allah’a sığın, emirlerine yapış, günahlardan arın, azaptan korun!' diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, boşandıktan sonra, Allah’ın Zeynep’le evlenmeni emrettiğini, insanlardan çekinerek, içinde gizliyordun. Oysa, asıl kendisinden korkman gereken Allah’tır. Zeyd ondan ilişkisini kesince, boşayınca, biz, onu sana nikâhladık. Evlâtlıklarının, ilişkilerini kestikleri kadınları nikâhlamada mü’minlere bir güçlük olmasın istedik. Böylece de Allah’ın planı icra edilmiş oldu.
Ahmet Varol : Hani Allah'ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye: 'Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın' diyordun. Allah'ın ortaya çıkaracağı şeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Oysa Allah kendinden korkmana daha layıktır. Sonunda Zeyd onunla ilişkisini kesince onu seninle evlendirdik ki, oğullukları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde üzerlerine bir zorluk olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Ali Bulaç : Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm), hem o zamanı hatırla ki, Allah’ın kendisine (İslâm dinini) nimet verdiği, senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğun kimseye (Zeyd’e şöyle) diyordun: “- Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut (onu boşama). Allah’dan kork.” Nefsinde ise, Allah’ın açığa vuracağı şeyi (şayet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun, insanlardan da (bu hususta) sakınıyordun. Halbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık ki, oğullukların ilişkilerini kestikleri zevcelerini nikâhlamakta müminlere bir günah olmasın. (Artık oğullukların boşadıkları kadınlar, iddetleri çıktıktan sonra, babalıklar tarafından nikâhlanabilir. İslâmdan önce yasak olarak yerleşen böyle bir âdet, Allah’ın hikmeti icabı İslâmda kaldırılmak üzere tatbikini bizzat Peygamberde bulmuştur.) Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
Bekir Sadak : Allah'in nimet verdigi ve senin de nimetlendirdigin kimseye: «Esini birakma, Allah'tan sakin» diyor, Allah'in aciga vuracagi seyi icinde sakliyordun. Insanlardan cekiniyordun; oysa Allah'tan cekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik, ki evlatliklari esleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda muminlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin. Allah'in buyrugu yerine gelecektir.
Celal Yıldırım : Hani sen, Allah'ın nîmetlendirdiği ve senin de nîmet verip beslediğin kimseye, «eşini nikâhında tut; Allah'tan korkup (yanlış bir karar vermekten) sakın !» diyordun da Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun ; insanlardan (onların dedikodusundan) endişe ediyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkup sakınmana daha lâyıktır. Zeyd o eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu seninle evlendirdik; tâ ki oğullukları eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenme hususunda mü'minler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine gelir.
Diyanet İşleri : Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
Diyanet İşleri (eski) : Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: 'Eşini bırakma, Allah'tan sakın' diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
Diyanet Vakfi : (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Edip Yüksel : ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, 'Karını tut ve ALLAH'ı gözet,' diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki, inananlar, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: «Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork» diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir de hatırla o vakti ki, o kendisine hem Allah'ın nimet verdiği, hem de senin iyilik ettiğin kimseye: «Zevceni kendine sıkı tut ve Allah'tan kork!» diyordun da Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanları sayıyordun. Oysa Allah, kendisini saymana daha layıktı. Sonra Zeyd o kadınla ilişiğini kestiğinde Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklarının ilişkilerini kestikleri eşlerini nikahlama hususunda müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri fiile (pratiğe) çıkarılmış bulunuyor.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem hatırla o vakıt ki o kendisine hem Allahın in'am ettiği hem senin in'am ettiğin kimseye: «zevceni kendine sıkı tut ve Allahdan kork» diyordun da nefsinde Allahın açacağı şeyi gizliyordun, nâsı sayıyordun, halbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti, sonra vaktâ ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti biz onu sana tezvic eyledik tâ ki oğullukların ilişiği kestikleri zevcelerinde mü'minlere bir darlık olmasın, Allahın emri de fi'le çıkarılmış bulunuyor
Fizilal-il Kuran : Ey Muhammed! Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye, eşini bırakma, Allah'tan sakın diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kesince onu seninle evlendirdik ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlara evlenmek konusunda mü'minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
Gültekin Onan : Hani sen, Tanrı'nın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Tanrı'dan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Tanrı'nın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Tanrı, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadından boşandıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda inançlılar üzerine bir güçlük olmasın. Tanrı'nın buyruğu yerine getirilmiştir.
Hakkı Yılmaz : Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: “Eşini yanında tut ve Allah'ın koruması altına gir!” diyordun da insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymana çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, Zeyneb'ten ilişkisini kesince, Biz Zeyneb'i seninle evlendirdik. Ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, evlatlıklardan ayrılan kadınla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Hasan Basri Çantay : (Habîbim) hatırla o zamanı ki Allahın kendisine ni'met verdiği ve senin de yine kendisine lûtufta bulunduğun zâte sen: «Zevceni uhdende tut. Allahdan kork» diyordun da Allahın açığa çıkarıcısı olduğu şey'i içinde gizliyor, insanlar (ın dedi kodusun) dan korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıkdı. Şimdi mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesdi, biz onu sana zevce yapdık. Tâki oğullarının kendilerinden ilişkilerini kesdikleri zevceler (ini almakda) mü'minler üzerine günâh olmasın. Allahın emri yerine getirilmişdir.
Hayrat Neşriyat : Hani (sen), kendisine hem Allah’ın ni'met verdiği, hem de senin ni'met verdiğin kimseye (Zeyd’e): 'Zevceni üzerinde (nikâhında) tut ve Allah’dan sakın!' diyordun; Allah’ın, kendisini ortaya çıkarıcı olduğu şeyi ise, içinde gizliyordun ve insanlardan çekiniyordun.Hâlbuki Allah, kendisinden çekinmene daha lâyıktır. Buna rağmen Zeyd (kendisini fazîlet cihetiyle ona koca olarak denk görmediğinden) ondan ihtiyâcı (olan boşamasını) yerine getirince, onu sana (biz) nikâhladık; tâ ki, kendi(zevce)lerinden alâka(larını) kestikleri zaman evlâdlıklarının zevceleri (ile evlenmeleri husûsu)nda mü’minlere bir zorluk olmasın! Ve Allah’ın emri, (böylece) yerine getirilmiş oldu.
İbni Kesir : Hani sen; Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye diyordun ki: Eşini bırakma ve Allah'tan kork. Allah'ın açığa vuracağı şeyi de içine saklıyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi. Nihayet Zeyd onunla bağını kopardığında, onu seninle evlendirdik ki böylece evladlıkları eşleriyle bağlarını kopardıklarında onlarla evlenmek konusunda mü'minlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
İskender Evrenosoğlu : Ve Allah'ın, onu ni'metlendirdiği ve senin de kendisini ni'metlendirdiğin kişiye: “Zevceni (kendine) tut (boşama) ve Allah'a karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allah'ın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan korkuyordun (çekiniyordun). Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri (boşadıkları) kadınların evlenmelerinde, mü'minlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allah'ın emri yerine getirilmiş oldu.
Muhammed Esed : Ve bir zaman, (ey Muhammed,) Allah'ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, "Eşini terk etme ve Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" demiştin. Ve (böylece) Allah'ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi içinde gizlemiştin; çünkü insanlar(ın ne düşüneceklerin)den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! (Fakat) sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde onu seninle evlendirdik ki (gelecekte) evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar(la evlendikleri) için müminler suçlanmasın. Ve Allah'ın buyruğu (böylece) yerine getirilmiş oldu.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve hatırla o zaman ki, O kendisine Allah'ın in'am ettiği ve senin de kendisine in'am ettiğin kimseye, «Zevceni kendin için tut ve Allah'tan kork,» diyordun ve kendi içerinde Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi gizliyordun ve nâstan korkuyordun. Halbuki, korkmaya en ziyâde layık olan Allah'tır. Sonra Zeyd, o kadından alakasını nihâyete erdirince onu seninle evlendirdik. Tâ ki oğulluklarının alakalarını zevcelerinden kestikleri zaman o zevcelerde mü'minler üzerine bir darlık (bir günah) olmasın. Ve Allah'ın emri yerine getirilmiş oldu.
Ömer Öngüt : Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye; “Eşini yanında tut, Allah'tan kork!” diyordun da, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyor, insanlardan çekiniyordun. Oysa asıl korkulmaya lâyık olan Allah idi. Nihayet Zeyd'in o kadınla bir bağı kalmayınca biz onu sana nikâhladık. Böylece evlatlıkların eşleriyle bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek hususunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Şaban Piriş : Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye: -Eşini tut ve Allah’tan sakın! diyordun. Allah’ın açıklayacağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır. Zeyd, eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu sana eş kıldık. Evlatlıkları eşleriyle ilişkisini kesince, onlarla evlenmek için müminler üzerine bir günah olmadığını göstermek için Allah’ın emri yapılagelmiştir.
Suat Yıldırım : Hani hem Allah’ın nimet ve ihsanına, hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen: "Eşini yanında tut, Allah’tan kork!" demiştin. Allah’ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin. Halbuki asıl Allah’tan çekinmen gerekirdi. Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra, Biz onu sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri her zaman gerçekleşir.
Süleyman Ateş : Allâh'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allâh'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene lâyık olan, Allâh idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allâh'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.
Tefhim-ul Kuran : Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: «Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın» diyordun; insanlardan da çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirmiş olduk; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Ümit Şimşek : Hem Allah'ın nimetine, hem senin iyiliğine erişmiş olan kimseye sen 'Allah'tan kork da eşini yanında tut' diyordun. Bunu söylerken, insanlardan korkarak, Allah'ın daha sonra açığa çıkaracağı birşeyi gönlünde gizliyordun. Oysa Allah korkulmaya daha lâyıktır. Sonra Zeyd onunla ilişkisini kesince, Biz onu sana nikâhladık-tâ ki, evlâtlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmekte mü'minler için bir günah olmadığı belli olsun. Böylece Allah'ın emri yerine getirilmiş bulunuyor.
Yaşar Nuri Öztürk : Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}