» 18 / Kehf  65:

Kuran Sırası: 18
İniş Sırası: 69
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110

 » 18 / Kehf  Suresi: 65
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَوَجَدَا (FVCD̃E) = fevecedā : ve buldular
2. عَبْدًا (ABD̃E) = ǎbden : bir kul
3. مِنْ (MN) = min : -dan
4. عِبَادِنَا (ABED̃NE) = ǐbādinā : kullarımız-
5. اتَيْنَاهُ ( ËTYNEH) = āteynāhu : biz ona vermiştik
6. رَحْمَةً (RḪMT) = raHmeten : bir rahmet
7. مِنْ (MN) = min :
8. عِنْدِنَا (AND̃NE) = ǐndinā : katımızdan
9. وَعَلَّمْنَاهُ (VALMNEH) = ve ǎllemnāhu : ve ona öğretmiştik
10. مِنْ (MN) = min :
11. لَدُنَّا (LD̃NE) = ledunnā : katımızdan
12. عِلْمًا (ALME) = ǐlmen : bir ilim
ve buldular | bir kul | -dan | kullarımız- | biz ona vermiştik | bir rahmet | | katımızdan | ve ona öğretmiştik | | katımızdan | bir ilim |

[VCD̃] [ABD̃] [] [ABD̃] [ETY] [RḪM] [] [AND̃] [ALM] [] [LD̃N] [ALM]
FVCD̃E ABD̃E MN ABED̃NE ËTYNEH RḪMT MN AND̃NE VALMNEH MN LD̃NE ALME

fevecedā ǎbden min ǐbādinā āteynāhu raHmeten min ǐndinā ve ǎllemnāhu min ledunnā ǐlmen
فوجدا عبدا من عبادنا آتيناه رحمة من عندنا وعلمناه من لدنا علما

 » 18 / Kehf  Suresi: 65
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فوجدا و ج د | VCD̃ FVCD̃E fevecedā ve buldular Then they found
عبدا ع ب د | ABD̃ ABD̃E ǎbden bir kul a servant
من | MN min -dan from
عبادنا ع ب د | ABD̃ ABED̃NE ǐbādinā kullarımız- Our servants,
آتيناه ا ت ي | ETY ËTYNEH āteynāhu biz ona vermiştik whom We had given
رحمة ر ح م | RḪM RḪMT raHmeten bir rahmet mercy
من | MN min from
عندنا ع ن د | AND̃ AND̃NE ǐndinā katımızdan Us,
وعلمناه ع ل م | ALM VALMNEH ve ǎllemnāhu ve ona öğretmiştik and We had taught him
من | MN min from
لدنا ل د ن | LD̃N LD̃NE ledunnā katımızdan Us
علما ع ل م | ALM ALME ǐlmen bir ilim a knowledge.

18:65 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve buldular | bir kul | -dan | kullarımız- | biz ona vermiştik | bir rahmet | | katımızdan | ve ona öğretmiştik | | katımızdan | bir ilim |

[VCD̃] [ABD̃] [] [ABD̃] [ETY] [RḪM] [] [AND̃] [ALM] [] [LD̃N] [ALM]
FVCD̃E ABD̃E MN ABED̃NE ËTYNEH RḪMT MN AND̃NE VALMNEH MN LD̃NE ALME

fevecedā ǎbden min ǐbādinā āteynāhu raHmeten min ǐndinā ve ǎllemnāhu min ledunnā ǐlmen
فوجدا عبدا من عبادنا آتيناه رحمة من عندنا وعلمناه من لدنا علما

[و ج د] [ع ب د] [] [ع ب د] [ا ت ي] [ر ح م] [] [ع ن د] [ع ل م] [] [ل د ن] [ع ل م]

 » 18 / Kehf  Suresi: 65
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فوجدا و ج د | VCD̃ FVCD̃E fevecedā ve buldular Then they found
Fe,Vav,Cim,Dal,Elif,
80,6,3,4,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine dual perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والألف ضمير متصل في محل رفع فاعل
عبدا ع ب د | ABD̃ ABD̃E ǎbden bir kul a servant
Ayn,Be,Dal,Elif,
70,2,4,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
من | MN min -dan from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
عبادنا ع ب د | ABD̃ ABED̃NE ǐbādinā kullarımız- Our servants,
Ayn,Be,Elif,Dal,Nun,Elif,
70,2,1,4,50,1,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
آتيناه ا ت ي | ETY ËTYNEH āteynāhu biz ona vermiştik whom We had given
,Te,Ye,Nun,Elif,He,
,400,10,50,1,5,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رحمة ر ح م | RḪM RḪMT raHmeten bir rahmet mercy
Re,Ha,Mim,Te merbuta,
200,8,40,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
عندنا ع ن د | AND̃ AND̃NE ǐndinā katımızdan Us,
Ayn,Nun,Dal,Nun,Elif,
70,50,4,50,1,
N – genitive noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وعلمناه ع ل م | ALM VALMNEH ve ǎllemnāhu ve ona öğretmiştik and We had taught him
Vav,Ayn,Lam,Mim,Nun,Elif,He,
6,70,30,40,50,1,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
لدنا ل د ن | LD̃N LD̃NE ledunnā katımızdan Us
Lam,Dal,Nun,Elif,
30,4,50,1,
N – genitive noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
علما ع ل م | ALM ALME ǐlmen bir ilim a knowledge.
Ayn,Lam,Mim,Elif,
70,30,40,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَوَجَدَا: ve buldular | عَبْدًا: bir kul | مِنْ: -dan | عِبَادِنَا: kullarımız- | اتَيْنَاهُ: biz ona vermiştik | رَحْمَةً: bir rahmet | مِنْ: | عِنْدِنَا: katımızdan | وَعَلَّمْنَاهُ: ve ona öğretmiştik | مِنْ: | لَدُنَّا: katımızdan | عِلْمًا: bir ilim |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فوجدا FWCD̃E ve buldular | عبدا ABD̃E bir kul | من MN -dan | عبادنا ABED̃NE kullarımız- | آتيناه ËTYNEH biz ona vermiştik | رحمة RḪMT bir rahmet | من MN | عندنا AND̃NE katımızdan | وعلمناه WALMNEH ve ona öğretmiştik | من MN | لدنا LD̃NE katımızdan | علما ALME bir ilim |
Kırık Meal (Okunuş) : |fevecedā: ve buldular | ǎbden: bir kul | min: -dan | ǐbādinā: kullarımız- | āteynāhu: biz ona vermiştik | raHmeten: bir rahmet | min: | ǐndinā: katımızdan | ve ǎllemnāhu: ve ona öğretmiştik | min: | ledunnā: katımızdan | ǐlmen: bir ilim |
Kırık Meal (Transcript) : |FVCD̃E: ve buldular | ABD̃E: bir kul | MN: -dan | ABED̃NE: kullarımız- | ËTYNEH: biz ona vermiştik | RḪMT: bir rahmet | MN: | AND̃NE: katımızdan | VALMNEH: ve ona öğretmiştik | MN: | LD̃NE: katımızdan | ALME: bir ilim |
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken kullarımızdan bir kulu buldular ki biz, katımızdan ona rahmet ihsân etmiştik ve katımızdan ilim belletmiştik.
Adem Uğur : Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Ahmed Hulusi : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz Ona indîmizden (Hakikatini yaşatan) bir rahmet vermiş ve yine Onda ledünnümüzden (Tecelli-i sıfat olarak tahakkuk etme {mardiye} şuuru) ilim açığa çıkarmıştık.
Ahmet Tekin : Orada, dindar, ahlâklı, hayırhasenat sahibi mü’min, salih kullarımızdan birini buldular. Nezdimizden ona rahmet, peygamberlik vermiştik. Yüce katımızdan kendisine ilim öğretmiştik.
Ahmet Varol : Derken kullarımızdan kendisine katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.
Ali Bulaç : Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet kullarımızdan bir kul (olan Hızır’ı) buldular ki, biz ona, katımızdan bir vahy vermiş ve tarafımızdan (gayblara dair özel) bir ilim öğretmiştik.
Bekir Sadak : Bu arada ikisi katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ogrettigimiz kullarimizdan birini buldular.
Celal Yıldırım : Böylece onlar kendisine yanımızdan bir rahmet verdiğimiz ve katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
Diyanet İşleri : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Diyanet İşleri (eski) : Bu arada ikisi katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.
Diyanet Vakfi : Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Edip Yüksel : Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ılim öğretmiştik
Fizilal-il Kuran : Orada kendisine tarafımızdan rahmet sunduğumuz ve katımızdan dolaysız biçimde ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.
Gültekin Onan : Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Hakkı Yılmaz : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir bilgi öğretmiştik.
Hasan Basri Çantay : Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik.
Hayrat Neşriyat : Derken ikisi, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu (Hızır’ı) buldular.
İbni Kesir : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki Biz, ona; katımızdan bir rahmet vermiş ve kendisine nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
İskender Evrenosoğlu : Böylece katımızdan, kendisine rahmet verdiğimiz ve ledun (gizli) ilmimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
Muhammed Esed : Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak (özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona kendi indimizden bir rahmet vermiştik. Ve ona nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
Ömer Öngüt : Derken kendisine nezdimizden bir rahmet verdiğimiz, tarafımızdan has bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu (Hızır'ı) buldular.
Şaban Piriş : Orada, kendisine esenlik verip, katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
Suat Yıldırım : Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki Biz ona lütfedip, nezdimizden rabbanî bir ilim öğretmiştik.
Süleyman Ateş : (Orada) Kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.
Tefhim-ul Kuran : Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Ümit Şimşek : Orada kullarımızdan bir kul buldular ki, katımızdan ona bir rahmet vermiş, tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Yaşar Nuri Öztürk : Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}