İbni Kesir Meali |
|
Kıyamet koptuğu zaman,(56:1) | |
Onun vukuunu hiç bir yalanlayıcı yoktur.(56:2) | |
O; alçaltıcı, yükselticidir.(56:3) | |
Yer; sarsıldıkça sarsıldığı;(56:4) | |
Dağlar, ufalandıkça ufalandığı;(56:5) | |
Dağılmış toz haline geldiği zaman;(56:6) | |
Siz üç sınıf olmuşsunuzdur:(56:7) | |
Sağcılar; o sağcılar ne mutludurlar.(56:8) | |
Solcular; o solcular ne bahtsızdırlar.(56:9) | |
Önde olanlar da öncüdürler.(56:10) | |
İşte onlar en çok gözde olanlardır.(56:11) | |
Naim cennetlerindedirler.(56:12) | |
Bir çoğu öncekilerden,(56:13) | |
Birazı da sonrakilerden.(56:14) | |
Murassa tahtlar üzerindedirler.(56:15) | |
Karşılıklı olarak üzerinde yaslanırlar.(56:16) | |
Ölümsüz civanlar etraflarında dolaşırlar.(56:17) | |
Main'den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle.(56:18) | |
Ondan baş ağrısına uğratılmayacakları gibi, akılları da giderilmez.(56:19) | |
Beğenecekleri meyveler,(56:20) | |
Kuş eti, içlerinin çektiğinden.(56:21) | |
Şahin gözlü huriler de;(56:22) | |
Saklı inci misali.(56:23) | |
Yapmakta olduklarına karşılık olarak.(56:24) | |
Orada ne boş bir laf, ne de günaha sokacak birşey işitmezler.(56:25) | |
Yalnız selama karşılık; selam, denir.(56:26) | |
Sağcılar; ne bahtiyardır o sağcılar.(56:27) | |
Dikensiz kiraz,(56:28) | |
Salkımları sarkmış muz ağaçları,(56:29) | |
Yayılmış gölge,(56:30) | |
Çağlayan su,(56:31) | |
Bir çok meyve,(56:32) | |
Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan.(56:33) | |
Yükseltilmiş döşekler üstündedirler.(56:34) | |
Gerçekten Biz; onları, yeni bir yaratılışla yarattık.(56:35) | |
Ve onları el değmemişler kıldık.(56:36) | |
Eşlerine düşkün hep bir yaşıtlar.(56:37) | |
Sağcılar için.(56:38) | |
Bir çoğu da sonrakilerdendir.(56:40) | |
Solcular da. Solcular kimlerdir?(56:41) | |
Kızgın ateşte, kaynar sulardadırlar.(56:42) | |
Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.(56:43) | |
Ne serindir, ne de hoştur.(56:44) | |
Çünkü onlar; bundan önce refahla şımarmışlardı.(56:45) | |
Ve büyük günah işlemekte direnip dururlardı.(56:46) | |
Ve derlerdi ki: Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeniden diriltileceğiz?(56:47) | |
Önce gelmiş geçmiş atalarımız da mı?(56:48) | |
De ki: Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler,(56:49) | |
Belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.(56:50) | |
Sonra gerçekten siz ey sapıklar, yalanlayıcılar;(56:51) | |
Muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından.(56:52) | |
Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan.(56:53) | |
Üstüne de içeceksiniz o kaynar sudan.(56:54) | |
Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.(56:55) | |
İşte ceza günü onlara sunulacak ziyafet budur.(56:56) | |
Sizi; Biz, yarattık. Hala tasdik etmez misiniz?(56:57) | |
Söyleyin öyleyse; dökmekte olduğunuz meni nedir?(56:58) | |
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar Biz miyiz?(56:59) | |
Biz, takdir ettik aranızda ölümü. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.(56:60) | |
Yerinize benzerlerinizi getirmekte ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte.(56:61) | |
Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz?(56:62) | |
Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin.(56:63) | |
Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler?(56:64) | |
Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.(56:65) | |
Doğrusu borç altına girdik,(56:66) | |
Daha doğrusu biz mahrumlarız.(56:67) | |
Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu;(56:68) | |
Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler?(56:69) | |
İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz?(56:70) | |
Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi,(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratanlar?(56:72) | |
Biz, onu bir ibret ve konaklayanlar için faydalı kıldık.(56:73) | |
Öyleyse Rabbını o büyük adıyla tesbih et.(56:74) | |
Hayır yıldızların yerleri üzerine yemin ederim;(56:75) | |
Gerçekten bilseniz bu, büyük bir yemindir.(56:76) | |
Şüphesiz o; şerefli bir Kur'an'dır.(56:77) | |
Korunmuş bir kitabdadır.(56:78) | |
Ona arınmış olanlardan başkası dokunamaz.(56:79) | |
Alemlerin Rabbından indirilmedir.(56:80) | |
Siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?(56:81) | |
Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?(56:82) | |
Hele can boğaza gelince;(56:83) | |
O vakit görürsünüz siz.(56:84) | |
Biz ona sizden daha yakınız, ama görmezsiniz.(56:85) | |
Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,(56:86) | |
Onu geri çevirsenize. Şayet sadıklar iseniz.(56:87) | |
Eğer o kişi gözdelerden ise;(56:88) | |
Rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti.(56:89) | |
Şayet sağcılardan ise;(56:90) | |
Selem sana sağcılardan.(56:91) | |
Eğer sapık yalanlayıcılardan ise;(56:92) | |
İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet,(56:93) | |
Ve cehenneme atılış.(56:94) | |
Şüphesiz ki bu; kesin gerçeğin kendisidir.(56:95) | |
Öyleyse Rabbını büyük adıyla tesbih et.(56:96) | |