Süleyman Ateş Meali |
|
Olacak vak'a olduğu (kıyâmet koptuğu) zaman,(56:1) | |
Onun oluşunu yalanlayacak yoktur.(56:2) | |
O alçaltıcı, yükselticidir (yerleri alt üst eder),(56:3) | |
Yer şiddetlice sarsıldığı,(56:4) | |
Dağlar serpildikçe serpildiği,(56:5) | |
Dağılan toz duman haline geldiği(56:6) | |
Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman;(56:7) | |
Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar!(56:8) | |
Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar!(56:9) | |
Ve o sâbıklar, sâbıklar!(56:10) | |
İşte , onlardır (Allâh'a) yaklaştırılanlar,(56:11) | |
Ni'met cennetlerinde.(56:12) | |
Çoğu öncekilerden,(56:13) | |
Birâzı da sonrakilerden (olan bu insanlar),(56:14) | |
Altın ve cevahirle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.(56:15) | |
Onların üzerinde karşılıklı yaslanırlar.(56:16) | |
Çevrelerinde, ebedi yaşamağa erdirilmiş gençler dolaşır;(56:17) | |
Akıp giden şarap kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.(56:18) | |
(Bir şarap ki) Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.(56:19) | |
Beğendikleri meyva(lar),(56:20) | |
Canlarının çektiği kuş et(ler)i,(56:21) | |
İri gözlü hûriler,(56:22) | |
Saklı inciler gibi;(56:23) | |
Yaptıklarına karşılık olarak.(56:24) | |
Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler.(56:25) | |
Duydukları söz, yalnız "Selâm, selâm" dır.(56:26) | |
Sağın adamları, nedir o sağın adamları!(56:27) | |
(Onlar) Dikensiz kirazlar,(56:28) | |
(Kökünden tepesine kadar) meyva dizili muzlar,(56:29) | |
Uzamış gölge(ler),(56:30) | |
Fışkıran sular,(56:31) | |
Pek çok mevya arasında;(56:32) | |
Tükenmeyen ve yasaklanmayan!(56:33) | |
Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.(56:34) | |
Biz (oradaki) kadınları da yeniden bir güzel inşâ' etmişiz,(56:35) | |
Onları bâkireler yapmışızdır.(56:36) | |
Hep yaşıt sevgililer;(56:37) | |
Sağın adamları için.(56:38) | |
(Bu sağcıların) Bir bölümü öncekilerdendir,(56:39) | |
Bir bölümü de sonrakilerdendir.(56:40) | |
Solun adamları (amel defterleri, sol tarafından verilenler), nedir o solcular!(56:41) | |
(Onlar) Delikçiklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,(56:42) | |
Kara dumandan bir gölge altında,(56:43) | |
Ki ne serindir, ne faydalı.(56:44) | |
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmışlardı.(56:45) | |
Büyük günâhı işlemekte ısrar ediyorlardı.(56:46) | |
Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"(56:47) | |
"Önceki atalarımız da mı?"(56:48) | |
De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."(56:49) | |
"Belli bir günün buluşma vakti için mutlaka toplanacaklardır."(56:50) | |
Sonra siz de, ey sapık yalanlayıcılar (o zaman toplanacaksınız).(56:51) | |
(Suçlular) Mutlaka bir Zakkum ağacından yiyecekler,(56:52) | |
Onunla karınları(nı) dolduracaklar,(56:53) | |
Üzerine de kaynar su içeceklerdir.(56:54) | |
Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceklerdir!(56:55) | |
İşte cezâ gününde onların ağırlanışı böyledir.(56:56) | |
Biz sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi?(56:57) | |
Akıttığınız meniyi gördünüz mü?(56:58) | |
Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz?(56:59) | |
Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmiş değildir (kimse ölüme engel olamaz).(56:60) | |
(Size böyle ölümü takdir ettik) Ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi, bilmediğiniz bir biçimde yeniden inşâ' edelim.(56:61) | |
Andolsun, ilk yaratmayı bildiniz, (bunu) düşünüp ibret almanız gerekmez mi?(56:62) | |
Ektiğinizi gördünüz mü?(56:63) | |
Siz mi onu bitiyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?(56:64) | |
Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık, sızlanıp dururdunuz:(56:65) | |
"Biz borçlandık, (yaptığmız masraflar boşa gitti)!"(56:66) | |
"Doğrusu, biz yoksun bırakıldık!" (derdiniz).(56:67) | |
İçtiğiniz suya baktınız mı?(56:68) | |
Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?(56:69) | |
Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şüketmeniz gerekmez mi?(56:70) | |
(İki dalı birbirine sürterek) Çıkardığınız ateşi gördünüz mü?(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz?(56:72) | |
Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.(56:73) | |
Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.(56:74) | |
Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim,(56:75) | |
Bilirseniz, bu büyük bir yemindir.(56:76) | |
O, elbette değerli bir Kur'ân'dır,(56:77) | |
Saklı bir Kitâptadır.(56:78) | |
Ki ona temizlerden başkası dokunmaz.(56:79) | |
(O), Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.(56:80) | |
Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?(56:81) | |
(Kur'ân'dan istifade edeceğiniz yerde) Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz (sizin ondan elde ettiğiniz nasib, sadece onu yalanlamanız mıdır)?(56:82) | |
Ya can boğaza dayandığı zaman?(56:83) | |
Ki siz de o zaman (can çekişen kimseye) bakıp durursunuz.(56:84) | |
Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.(56:85) | |
Eğer (öldükten sonra) cezâlandırılmayacaksanız(56:86) | |
(Bu sözünüzde doğru iseniz) o (çıkmakta olan ca)nı geri döndürsenize!(56:87) | |
(O can, Allah'a) Yaklaştırılanlardan ise,(56:88) | |
O'na rahatlık, güzel rızık ve ni'met cenneti var.(56:89) | |
Eğer sağcılardan (amel defteri sağ tarafından verilenlerden) ise,(56:90) | |
"(Ey sağcı) Sana sağcılardan selâm var!"(56:91) | |
Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;(56:92) | |
Kaynar sudan bir ziyafet,(56:93) | |
Ve cehenneme atılma var.(56:94) | |
Kesin gerçek budur işte.(56:95) | |
Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbih et (O'nu, kendisine lâyık olmayan sıfatlardan tenzih eyle).(56:96) | |