Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
O beklenen müthiş olay olduğunda,(56:1) | |
Yoktur onun oluşunu yalanlayacak.(56:2) | |
Kimini alçaltır, kimini yükseltir.(56:3) | |
Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında,(56:4) | |
Dağlar bir serpilişle serpildiğinde,(56:5) | |
Hepsi un ufak olup dağılmıştır.(56:6) | |
Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir.(56:7) | |
İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?(56:8) | |
İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı?(56:9) | |
Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler...(56:10) | |
İşte onlardır yaklaştırılanlar.(56:11) | |
Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.(56:12) | |
Büyük kısmı öncekilerden,(56:13) | |
Az bir kısmı da sonrakilerden.(56:14) | |
Süslü, nakışlı tahtlar üzerinde,(56:15) | |
Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar.(56:16) | |
Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.(56:17) | |
Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.(56:18) | |
Ne başları döner ondan ne de akılları karışır.(56:19) | |
Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden.(56:20) | |
Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.(56:21) | |
Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.(56:22) | |
Titizlikle korunan inciler misali;(56:23) | |
Yaptıklarına karşılık olarak.(56:24) | |
Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.(56:25) | |
Sadece "selam, selam!" denir.(56:26) | |
Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?(56:27) | |
Dikensiz kirazlar,(56:28) | |
Meyve dizili muz ağaçları,(56:29) | |
Uzayan gölgeler,(56:30) | |
Akıp dökülen sular,(56:31) | |
Birçok meyveler arasındadırlar.(56:32) | |
Ne tükenir ne yasaklanır.(56:33) | |
Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde.(56:34) | |
Biz kadınları da güzel bir biçimde yeniden yaratmış,(56:35) | |
Hepsini bakireler yapmışızdır,(56:36) | |
Yaşıt cilveli dilberler halinde,(56:37) | |
Uğur ve mutluluk yâranı için.(56:38) | |
Bir bölümü öncekilerden.(56:39) | |
Bir bölümü de sonrakilerden.(56:40) | |
Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı?(56:41) | |
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,(56:42) | |
Simsiyah bir gölge altındadırlar.(56:43) | |
Ne serindir ne de cömert.(56:44) | |
Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı.(56:45) | |
O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı.(56:46) | |
Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?"(56:47) | |
"Önceki atalarımız da mı?"(56:48) | |
De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."(56:49) | |
Bilinen bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka biraraya getirileceklerdir.(56:50) | |
Ve siz de ey sapık yalanlayıcılar!(56:51) | |
Zakkumdan bir ağaçtan mutlaka yiyeceksiniz/yiyecekler.(56:52) | |
Karınları dolduracaklar ondan,(56:53) | |
Üzerine içecekler kaynar sudan,(56:54) | |
Susuzluktan çıkmış develerin içişi gibi içecekler.(56:55) | |
Din gününde ağırlanışları böyledir.(56:56) | |
Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı?(56:57) | |
Akıttığınız meniyi gördünüz mü?(56:58) | |
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz?(56:59) | |
Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz.(56:60) | |
Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.(56:61) | |
Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı?(56:62) | |
Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü?(56:63) | |
Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz?(56:64) | |
Dileseydik, onu kuru bir çöp haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye:(56:65) | |
"Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."(56:66) | |
"Doğrusu mahrum bırakıldık biz."(56:67) | |
Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı?(56:68) | |
Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz?(56:69) | |
Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi?(56:70) | |
Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü?(56:71) | |
Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz?(56:72) | |
Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık.(56:73) | |
O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!(56:74) | |
İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme noktalarına yemin ediyorum.(56:75) | |
Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu.(56:76) | |
O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.(56:77) | |
Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.(56:78) | |
Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.(56:79) | |
Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.(56:80) | |
Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz?(56:81) | |
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?(56:82) | |
Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman!(56:83) | |
İşte o zaman siz bakakalırsınız!(56:84) | |
Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.(56:85) | |
Madem ceza görmeyecek kişilersiniz,(56:86) | |
Eğer doğru sözlülerseniz, onu geri çevirsenize.(56:87) | |
Eğer o, yaklaştırılanlardan ise;(56:88) | |
Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona.(56:89) | |
Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense,(56:90) | |
"Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona.(56:91) | |
Eğer yalanlayan sapıklardansa;(56:92) | |
Kaynar sudan bir ziyafet,(56:93) | |
Ve cehenneme salıverilme var ona.(56:94) | |
İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek!(56:95) | |
Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et!(56:96) | |