| Ahmet Tekin Meali |
|
 Kıyamet apansız gerçekleştiği zaman, ona, yalandır diyen bulunmaz.(56:1) | |
| Onun gerçekleşeceği konusunda da yalandır, denilemez.(56:2) | |
| Kâfirleri ve fâsıkları alçaltır, mü’minleri yükseltir.(56:3) | |
| Yer şiddetle sarsılır, yerinden oynar.(56:4) | |
| Dağlar parçalanıp toz duman olarak serpilir.(56:5) | |
| Hepsi havada uçuşan zerreler haline gelir.(56:6) | |
| Siz de üç ayrı grup olursunuz.(56:7) | |
| Sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenler, güçlü hale gelenler, hayırlı sonuca kavuşanlar! Ne mutlu, sağduyulu hareket edip hayırlı sonuca kavuşanlara!(56:8) | |
| Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!(56:9) | |
| Hayır işlerinde önde olanlar, mükâfat almada önde olanlar.(56:10) | |
| İşte bunlar, gözde olanlardır.(56:11) | |
| Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.(56:12) | |
| Çoğu önceki ümmetlerdendir.(56:13) | |
| Birazı da sonraki ümmetlerden.(56:14) | |
| Mücevherât ile işlenmiş tahtlar üzerindedirler.(56:15) | |
| Karşılıklı koltuklara oturup yaslanırlar.(56:16) | |
| Huzurlarında, ebedî yurdun ebedî genç hizmetkârları dolaşır.(56:17) | |
| Maîn çeşmesinden, meşrubat pınarlarından, ırmaklarından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle dolaşırlar.(56:18) | |
| İçtikçe lezzetleri eksilmez, toplumları perişan edilmez, başları ağrımaz, sarhoş olmazlar, akıllarına zarar gelmez, içtikleri de tükenmez.(56:19) | |
| Hizmetkârlar, Cennet ehlinin beğendikleri meyvalarla dolaşırlar.(56:20) | |
| Onların canlarının çektiği kuş etleriyle dolaşırlar.(56:21) | |
| İri, güzel gözlü hûriler vardır.(56:22) | |
| Gün yüzü görmemiş saklı inciler misalidirler.(56:23) | |
| Bunlar Cennet ehlinin işledikleri devamlı, bilinçli amellerin mükâfatıdır.(56:24) | |
| Orada, bâtıl, yalan, taahhüde sadakatsizlik, boş, manasız, çirkin söz ve birbirlerine günah işletecek davet işitmezler.(56:25) | |
| Söylenen yalnızca:
'Selâm size, selâmette olun, selâmete erdiniz.'
'Selâm size, selâmette olun selâmete erdiniz'dir.(56:26) | |
| Dalbastı kirazlar arasındadırlar.(56:28) | |
| Akasyalar, muz bahçeleri içindedirler.(56:29) | |
| Uzun, koyu gölgelerdedirler.(56:30) | |
| Çağlayan suların kenarındadırlar.(56:31) | |
| Bol meyvalar arasındadırlar.(56:32) | |
| Kesmeye ihtiyaç olmayan, tükenmeyen, alınmasına engel olunmayan meyvalar arasındadırlar.(56:33) | |
| Hasletleri yükseltilmiş, ahlâklı, asâletli, eşsiz güzellikte, albenisine söz söylenmeyen eşlerinin arasındadırlar.(56:34) | |
| Gerçekte biz kadınları yepyeni bir yaratılışta, bambaşka bir güzellikte yarattık.(56:35) | |
| Hepsini bekâr kızlar haline getirdik.(56:36) | |
| Güzel, cilveli, nazlı, edalı, cıvıl cıvıl edebî konuşan, yaşları aynı, eşlerini çılgınca seven kadınlar haline getirdik.(56:37) | |
| Bütün bunlar, sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, hayırlı sonuca kavuşanlar içindir.(56:38) | |
| Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.(56:39) | |
| Birçoğu da sonraki ümmetlerdendir.(56:40) | |
| Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar, kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!(56:41) | |
| İçlerine işleyen ateş ve kaynar su içindedirler.(56:42) | |
| Yüksek hararetli kapkara dumandan bir gölgededirler.(56:43) | |
| Gölge ne serindir, ne faydalı.(56:44) | |
| Onlar, bundan önce, varlık içinde, sefahata dalmışlardı.(56:45) | |
| Büyük günahlar işlemekte ısrar ediyorlardı.(56:46) | |
| Devamlı:
'Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz mi, yeniden diriltileceğiz?' diyorlardı.(56:47) | |
| 'Önceki atalarımız da mı diriltilecek?'(56:48) | |
| 'Önceki nesiller de, sonraki nesiller de elbette diriltilecek.' de.(56:49) | |
| 'Belli bir günün belli vaktine mutlaka toplanıp getirilecekler.'(56:50) | |
| Dahası, siz, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk hayat yaşayanlar, Kur’ân’ı ve peygamberleri yalanlayanlar!(56:51) | |
| Elbette bir bitkiden, kaktüsten yiyeceksiniz.(56:52) | |
| Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.(56:53) | |
| Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.(56:54) | |
| Susuzluk illetine tutulmuş develer gibi içeceksiniz.(56:55) | |
| Herkesin, vahyedilen dinin, şeriatın, İslâmî sorumluluğun hesabını vereceği, yalnız ilâhi mevzuatın yürürlükte olduğu gün, onların ziyâfeti budur.(56:56) | |
| Sizi, biz yarattık biz. Peygamberleri tasdik etmeniz gerekmez miydi?(56:57) | |
| Rahimlere attığınız, ektiğiniz meni üzerinde hiç düşündünüz mü?(56:58) | |
| Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?(56:59) | |
| Aranızda ölümü takdir eden, planlayan biziz. Bizim önümüze geçilemez, biz âciz duruma düşürülemeyiz.(56:60) | |
| Sizin yerinize, benzerlerinizi getirmekte; sizi, bilmediğiniz bir âlemde, bilmediğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte de âciz duruma düşürülemeyiz.(56:61) | |
| Andolsun, ilk yaratılışı biliyorsunuz, düşünüp ibret almanız gerekmez mi?(56:62) | |
| Ektiğiniz tohumlar üzerinde hiç düşündünüz mü?(56:63) | |
| Onu siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa yetiştiren biz miyiz?(56:64) | |
| Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu kuru bir çöp haline getirirdik. Şaşırır, hayret eder dururdunuz!(56:65) | |
| 'Doğrusu, borç altına girdik, zarardayız.'(56:66) | |
| 'Daha doğrusu yoksul kaldık.' derdiniz.(56:67) | |
| İçtiğiniz su üzerinde hiç düşündünüz mü?(56:68) | |
| O suyu yağmur yüklü bulut kümelerinden indirip depolayan siz misiniz, yoksa biz mi indirip depoluyoruz?(56:69) | |
| Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu tuzlu ve acı yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?(56:70) | |
| Çakarak, sürterek yaktığınız ateş üzerinde hiç düşündünüz mü?(56:71) | |
| Onun ağacını siz mi yetiştirdiniz, yoksa yetiştiren biz miyiz?(56:72) | |
| Biz onu, ibret almanız için planlayıp hazırladık. Çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.(56:73) | |
| Öyleyse ulu Rabinin adını tesbihe, zikre devam et.(56:74) | |
| Başka söze gerek yok. Kur’ân’ın indiği yerlere, Kur’ân ezberleyen hâfızlara, Kur’ân yazılan sahifelere, Kur’ân ahkâmının uygulandığı ülkelere, yıldızların bulunduğu yerlere yemin ederim.(56:75) | |
| Eğer bilirseniz, bu çok büyük bir yemindir.(56:76) | |
| Bu, elbette, faydalı, feyizli, bereketli, cazibesi yüksek, asâletli, bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, okunan Kur’ân’dır.(56:77) | |
| Korunan ve iyi muhafaza edilen bir kitapta yazılıdır.(56:78) | |
| Tertemiz olan meleklerden başkası ona el süremeyecek, emin elçiden, masum peygamberden başkası onu dile getiremeyecek, şirkten ve inkârdan arınan temiz mü’minlerden başkası eline alıp faydalanamayacak, mânalarına nüfuz edemeyecek, sevabına nail olamayacaktır.(56:79) | |
| Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi tarafından bölüm bölüm indirilmiş bir kitaptır.(56:80) | |
| Şimdi siz bu sözle, bu kelâmla mı, göstermelik, gayr-i ciddi, küçümseyerek ilgileniyorsunuz?(56:81) | |
| Size ihsan ettiği rızık ve servet, size lütfettiği kitabınız Kur’ân için şükürler edeceğinize, hâlâ kendinizi Allah’ın nimetlerine nankörlük eden, yalanlayan kimseler durumunda mı bırakıyorsunuz?(56:82) | |
| Hele can boğaza dayanmaya görsün!(56:83) | |
| O zaman acz içinde bakar durursunuz.(56:84) | |
| O anda, biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.(56:85) | |
| Demek ki, Allah’ın emirlerine uymuyor ve itaatsizliğinizden dolayı sorguya suale maruz kalmayacağınızı, cezalandırılmayacağınızı düşünüyorsunuz.(56:86) | |
| Eğer diriltilme ve hesaba çekilmenin olmayacağı iddianızda doğru iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirin.(56:87) | |
| Şunu kesinlikle ifade edelim ki, ölen kişi Allah’a yakın olanlardan, gözde kullardan ise, ona güzel şeyler vardır.(56:88) | |
| Ona rahmet, rahatlık, güzel rızık, nimetler ve güzel kokularla dolu Cennet vardır.(56:89) | |
| Eğer ölen sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenlerden, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenlerden, hayırlı sonuca kavuşanlardan ise, ona selâm, selâmet dilekleri, selâmet haberleri vardır.(56:90) | |
| 'Sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçiren, birbirlerine sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye eden, hayırlı sonuca ulaşan herkesten sana selâm olsun, selâmette ol, selâmettesin' denir.(56:91) | |
| Eğer ölen, peygamberleri yalanlayanlardan, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk yaşayanlardan ise, ona ziyâfet vardır.(56:92) | |
| Kaynar su ziyâfeti vardır.(56:93) | |
| Kaynayan, köpüren Cehennem’e yaslanma iltifatı vardır.(56:94) | |
| Bu sûrede sana vahyedilenler, kesinkes doğru bilgilerdir, gerçeklerdir.(56:95) | |
| O halde ulu Rabbinin adını tesbihe zikre devam et.(56:96) | |
