Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
Andolsun saf saf dizilenlere.(37:1) | |
Halkı kötülükten menedenlere.(37:2) | |
Kur'ân okuyanlara.(37:3) | |
Şüphe yok ki mâbûdunuz birdir.(37:4) | |
Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların.(37:5) | |
Şüphe yok ki biz, yakın göğü ziynetlerle bezedik.(37:6) | |
Ve onu, her inatçı ve âsi Şeytandan koruduk.(37:7) | |
En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar.(37:8) | |
Hor hakir bir halde ve onlar içindir ardı arası kesilmeyen azap.(37:9) | |
Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar.(37:10) | |
Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlü kuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık.(37:11) | |
Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.(37:12) | |
Ve öğüt verilince Kur'ân'la öğüt almazlar.(37:13) | |
Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar.(37:14) | |
Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil.(37:15) | |
Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz.(37:16) | |
Önceki atalarımız da mı diriltilecekler?(37:17) | |
De ki: Evet ve siz hor hakir bir halde dirileceksiniz.(37:18) | |
Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibârettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler.(37:19) | |
Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü.(37:20) | |
İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü.(37:21) | |
Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri.(37:22) | |
Allah'ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin.(37:23) | |
Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan.(37:24) | |
Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize?(37:25) | |
Hayır, bugün onlar, tamâmıyla teslîm olmuşlardır.(37:26) | |
Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar.(37:27) | |
Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize.(37:28) | |
Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız.(37:29) | |
Ve size karşı bir gücümüz, kuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz.(37:30) | |
O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azâbı tadacağız elbet.(37:31) | |
Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık.(37:32) | |
Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar.(37:33) | |
Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte.(37:34) | |
Şüphe yok ki onlara Allah'tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı.(37:35) | |
Ve biz derlerdi, deli bir şâir için mâbutlarımızı bırakalım mı?(37:36) | |
Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir.(37:37) | |
Hiç şüphe yok ki o elemli azâbı tadacaksınız elbet.(37:38) | |
Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezâlanacaksınız.(37:39) | |
Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.(37:40) | |
Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır mâlum rızık.(37:41) | |
Yemişler ve onlar, büyük derecelere nâil olanlardır.(37:42) | |
Ebedî Naîm cennetlerinde.(37:43) | |
Karşılıklı tahtlara otururlar.(37:44) | |
Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara.(37:45) | |
Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere.(37:46) | |
Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar.(37:47) | |
Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü hûriler var.(37:48) | |
Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar.(37:49) | |
Bir kısmı, bir kısmına döner de birbirlerine sorarlar.(37:50) | |
Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı.(37:51) | |
Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın.(37:52) | |
Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı sorguya çekileceğiz, cezâlanacağız?(37:53) | |
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?(37:54) | |
Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında.(37:55) | |
Allah'a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helâk edecektin.(37:56) | |
Ve Rabbimin nîmeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum.(37:57) | |
Biz artık ölmeyecek değil miyiz?(37:58) | |
İlk ölümümüzden sonra ve biz, azâba da uğramayacağız değil mi?(37:59) | |
Şüphe yok ki bu, elbette büyük bir kurtuluş, büyük bir kutluluk.(37:60) | |
Artık çalışanlar da böylesine çalışsınlar.(37:61) | |
Böyle bir nîmete ve ziyâfete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi?(37:62) | |
Şüphe yok ki biz onu, zulmedenleri sınamak için yarattık,(37:63) | |
Şüphe yok ki o, cehennemin ta dibinden çıkar.(37:64) | |
Tomurcukları Şeytanların başlarına benzer.(37:65) | |
Derken onlar, onu yerler de karınları şişer.(37:66) | |
Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler.(37:67) | |
Sonra da gene cehennemdir dönüp varacakları yer.(37:68) | |
Şüphe yok ki onlar, atalarını, sapıtmış bir halde bulmuşlardı da.(37:69) | |
Onlar da, koşa koşa onların izlerini izlemişlerdi.(37:70) | |
Ve andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.(37:71) | |
Ve andolsun ki biz, onların içinden, korkutucular göndermiştik onlara.(37:72) | |
Bak da gör, korkutulanların sonucu ne oldu.(37:73) | |
Ve andolsun ki Nûh, bize nidâ etmişti, biz de ne güzel icâbet etmiştik.(37:75) | |
Ve onu ve âilesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.(37:76) | |
Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik.(37:77) | |
Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad, san verdik.(37:78) | |
Esenlik Nûh'a âlemler içinde.(37:79) | |
Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.(37:80) | |
Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.(37:81) | |
Sonra da öbürlerini sulara boğduk.(37:82) | |
Ve şüphe yok ki İbrâhim de onun taraftarlarındandı elbet.(37:83) | |
Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o.(37:84) | |
Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz?(37:85) | |
Allah'ı bırakıp da tamâmıyla uydurma mâbutlara mı tapmak istiyorsunuz?(37:86) | |
Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne?(37:87) | |
Derken yıldızlara bir bakmıştı da,(37:88) | |
Ben, demişti, gerçekten de hastayım.(37:89) | |
Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar.(37:90) | |
Derken o da onların mâbutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?(37:91) | |
Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz?(37:92) | |
Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları.(37:93) | |
Derken koşa koşa yanına gelmişlerdi.(37:94) | |
O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz?(37:95) | |
Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de.(37:96) | |
Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.(37:97) | |
Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık.(37:98) | |
Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana.(37:99) | |
Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsân et.(37:100) | |
Derken biz de ona tedbîrle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik.(37:101) | |
İbrâhim'le berâber koşup gezecek çağa gelince İbrâhim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun.(37:102) | |
İkisi de teslîm olunca onun alnını yere koymuştu.(37:103) | |
Ve biz, ona ey İbrâhim diye nidâ etmiştik.(37:104) | |
Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.(37:105) | |
Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı.(37:106) | |
Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsân ettik.(37:107) | |
Esenlik İbrâhim'e.(37:109) | |
Biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.(37:110) | |
Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak'ı müjdelemiştik.(37:112) | |
Onu da kutladık, İshak'ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de.(37:113) | |
Ve andolsun ki biz, Mûsâ'ya ve Hârûn'a nîmetler verdik.(37:114) | |
İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık.(37:115) | |
Ve yardım ettik onlara da üst geldiler.(37:116) | |
Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik.(37:117) | |
Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik.(37:118) | |
Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir ad, san verdik.(37:119) | |
Esenlik Mûsâ'ya ve Hârûn'a.(37:120) | |
Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri;(37:121) | |
Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı.(37:122) | |
Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi.(37:123) | |
Hani kavmine demişti ki: Çekinmez misiniz siz?(37:124) | |
Ba'l'i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız.(37:125) | |
O Allah'tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın.(37:126) | |
Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar.(37:127) | |
Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir ad, san verdik.(37:129) | |
Esenlik İlyas'a ve ona uyanlara.(37:130) | |
Ve şüphe yok ki Lût da elbette peygamberlerdendi.(37:133) | |
Hani onu ve bütün âilesini kurtarmıştık.(37:134) | |
Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı.(37:135) | |
Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık.(37:136) | |
Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları.(37:137) | |
Ve akşamları; hâlâ mı akıl etmezsiniz?(37:138) | |
Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet.(37:139) | |
Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da.(37:140) | |
Derken kura çekmişlerdi de kur'a ona düşmüştü.(37:141) | |
Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti.(37:142) | |
Eğer Rabbini tenzîh edenlerden olmasaydı.(37:143) | |
Halkın tekrar dirileceği güne dek balığın karnında kalırdı.(37:144) | |
Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da.(37:145) | |
Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik.(37:146) | |
Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik.(37:147) | |
Derken inandılar da onları muayyen bir zamana dek yaşattık, geçindirdik.(37:148) | |
Artık sor onlara, kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?(37:149) | |
Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar?(37:150) | |
Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler.(37:151) | |
Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet.(37:152) | |
Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş?(37:153) | |
Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz?(37:154) | |
Öğüt almaz mısınız hâlâ?(37:155) | |
Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?(37:156) | |
Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.(37:157) | |
Ve onunla cinler arasında bir akrabalık uydurmadalar ve andolsun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir.(37:158) | |
Yücedir, münezzehtir vasfettiklerinden.(37:159) | |
Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz.(37:161) | |
Onları bir sınamaya uğratamazsınız.(37:162) | |
Ancak cehenneme girecek kişiyi azdırabilirsiniz.(37:163) | |
Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malûm ve muayyen bir makamı olmasın.(37:164) | |
Ve şüphe yok ki biz, saf saf dizilmişiz elbet.(37:165) | |
Ve şüphe yok ki biz, mabûdumuzu tenzîh ederiz elbet.(37:166) | |
Ve kâfirler, gerçekten de diyorlardı.(37:167) | |
Katımızda evvelkilere âit bir kitap olsaydı.(37:168) | |
Elbette biz de ihlâsa eren Allah kulları olurduk.(37:169) | |
Derken kitap geldi de inanmadılar ona, yakında ne olacaklarını bilecekler.(37:170) | |
Ve andolsun ki gönderilen kullarımıza şu sözü söylemiştik, şu hükmü takdîr etmiştik.(37:171) | |
Şüphe yok ki onlar, elbette yardıma mazhar olacaklardır.(37:172) | |
Ve şüphe yok ki bizim ordumuz, elbette üstündür.(37:173) | |
Artık yüz çevir onlardan bir zamana dek.(37:174) | |
Hele bir bak, bir gözle onları, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.(37:175) | |
Azâbımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar?(37:176) | |
Fakat azâbımız, yurtlarına gelip çökünce korkutulanlar, ne de kötü bir sabaha kavuşacaklar.(37:177) | |
Ve yüz çevir onlardan bir zamana dek.(37:178) | |
Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.(37:179) | |
Yücedir, münezzehtir Rabbin ve yücelik, üstünlük ıssı Rab, onların vasfettiklerinden.(37:180) | |
Ve esenlik peygamberlere.(37:181) | |
Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a.(37:182) | |