» 16 / Nahl  Suresi:

Kuran Sırası: 16
İniş Sırası: 70

Suat Yıldırım Meali
Allah’ın emri ha geldi ha gelecek! Artık onun gelmesini çabuklaştırmak istemeyin. Allah müşriklerin koştuğu ortaklardan münezzehtir, yücedir.(16:1)
Allah melekleri, kendi tarafından bir vahiy ile kullarından dilediği kimselere, "Ben’den başka tanrı yoktur. Bana karşı gelmekten sakının!" diye uyarmak üzere gönderir.(16:2)
O, gökleri ve yeri hikmetle, ciddi bir maksatla yarattı. O, müşriklerin koştukları ortaklardan yücedir!(16:3)
Nitekim O, insanı bir damla sudan yarattı. Ama o yaman bir hasım kesiliverdi.(16:4)
Allah davarları da yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan (deri, yün, kıl gibi) maddeler ve birçok faydalar vardır. Hem onların etlerini ve ürünlerini de yersiniz.(16:5)
Onları akşamleyin ağıllarına getirir, sabahleyin otlaklara götürürken bambaşka bir zevk alırsınız!(16:6)
Bunlar yüklerinizi taşırlar; öyle uzak diyarlara kadar götürürler ki, onlar olmaksızın, son derece zahmet ve meşakkat çekmeden varamazdınız oralara. Gerçekten, bunları size âmade kılan Rabbiniz pek şefkatlidir, rahmet ve ihsanı boldur.(16:7)
Hem binmeniz, hem de zinet olsun diye atlar, katırlar, merkepler yarattı. Hem sizin bilemeyeceğiniz daha neler neler yaratacak!(16:8)
Doğru yolu bildirmek Allah’a aittir. Kimi yollar ise eğridir. Şayet O dileseydi, hepinizi toptan doğru yola getirirdi.(16:9)
O’dur ki gökten yağmur indirir. Hem içeceğiniz su ondan oluşur, hem de hayvanlarınızı içinde otlattığınız ot ve ağaçlar!(16:10)
Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!(16:11)
Hem geceyi ve gündüzü, güneş’i ve ay’ı sizin hizmetinize verdi. Diğer yıldızlar da O’nun emriyle size râm edilmiştir. Elbette aklını çalıştıran kimseler için bunda alınacak nice dersler var!(16:12)
Yeryüzünde türlü türlü renklerle, her çeşitten bitki ve hayvan olarak sizin için yarattığı daha neler neler var!Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak ibret var.(16:13)
Yine O’dur ki denizi sizin hizmetinize verdi ki oradan taptaze et yiyesiniz ve takınıp kuşanacağınız zinet eşyası çıkarasınız. Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini görürsün. Bütün bunlar Onun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.(16:14)
Hem dünya hareketiyle sizi sarsmasın diye, yeryüzüne sabit dağlar koydu. Amaçlarınıza ermeniz için ırmaklar, geçitler yerleştirdi.(16:15)
Yol bulmada yararlanacağınız daha birçok alâmetler, işaretler koydu. Yıldızlarla da bir kısım insanlar yol bulurlar.(16:16)
Yaratan hiç yaratamayana benzer mi? Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?(16:17)
Halbuki Allah’ın nimetlerini birer birer saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız. Gerçekten Rabbin gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).(16:18)
Allah sizin neleri gizleyip neleri açığa vurduğunuzu pek iyi bilir.(16:19)
(20-21) O müşriklerin Allah’tan başka ibadet edip yalvardıkları sahte tanrılar ise, hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmaktadırlar. Hep ölüdürler, diri değildirler. Kendilerine tapanların bile ne zaman diriltileceklerini bilemezler.(16:20)
Sizin ilâhınız bir tek İlâhtır. Öyle iken âhireti inkâr edenlerin kalpleri bu gerçeği de inkâr eder. Hep kibirlenip dururlar.(16:22)
Hiç şüphe yok ki Allah, onların neleri gizleyip, neleri açığa vurduklarını pek iyi bilir ve şu kesindir ki kibirlenenleri hiç sevmez.(16:23)
(24-25) Onlara: "Rabbiniz ne gönderdi?" denildiğinde "Öncekilerin masallarını!" derler. Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklenmelerinden başka, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıkları kimselerin günahlarının epey bir kısmını da yüklenmeleri için böyle derler. Bak! Ne fena bir yük yükleniyorlar!(16:24)
Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberler için hileler, tuzaklar kurmuşlardı. Ama neticede Allah onların binalarını ta temellerinden yıktı da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Hem de bu azap onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi.(16:26)
Sonra kıyamet günü de Allah onları zelil eder ve:"Hani" der, "nerede sizin o uğurlarında müminlere düşman kesildiğiniz ortaklarım(!)" Kendilerine ilim nasib edilenler de: "Gerçekten her türlü zillet ve sefalet bugün kâfirlerin başınadır!" derler.(16:27)
(28-29) Kendi öz canlarına zulmederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler azabı görünce; "Biz, bir kötülük olsun diye yapmıyorduk!" diye başlarını öne eğerler. Kendilerine iman ilmi nasib edilmiş olanlar da; "Hayır, hayır! Allah yaptığınız işi ne maksatla yaptığınızı pek iyi biliyor! O halde girin bakalım içinde ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından! Ne fena bir yerdir o kibirlilerin yeri!" derler.(16:28)
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara ise: "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde: "Hayır indirdi." derler. Bu dünyada güzel işler yapanlara güzel bir mükâfat var.Âhiret yurdu cennet, dünyadan ve içindeki her şeyden elbette daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu ne güzel yurttur!"(16:30)
Adn cennetleri, oraya girecek onlar... Zemininden ırmaklar akar. Onlara orada ne isterlerse var... İşte Allah müttakileri böyle ödüllendirir.(16:31)
Onlar ki melekler canlarını tatlılıkla alırlar: "Selâm size! Yaptığınız işlerden dolayı buyurun cennete!" derler.(16:32)
(33-34) Dini inkâr edenler ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah zulmetmedi onlara, kendi canlarına zulmediyordu onlar! Kendilerini buldu, yaptıkları kötü işler. Sarıp kuşatıverdi onları alay ettikleri şeyler.(16:33)
Bir de müşrikler dediler ki: "Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız, Kendisinden başkasına ibadet etmez. Onun emri olmadan hiçbir şeyi haram kılmazdık."Bunlardan öncekiler de böyle söylemiş, böyle yapmışlardı. O halde, peygamberlere açık bir tebliğden başka bir vazife düşer mi?(16:35)
Biz her millete bir peygamber gönderdik. O da "Allah’a ibadet edin, tağuttan uzak durun!" dedi. Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasib etti, bir kısmı hakkında da sapacaklarına dair hüküm kesinleşti. İşte gezin dolaşın dünyayı da peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu görün!(16:36)
Sen onların hidâyete gelmelerine ne kadar düşkün olsan da, şunu bil ki: Allah dalâlette bıraktığı kimselere hidâyet vermez. Onlara yardım eden de bulunmaz.(16:37)
Onlar var güçleriyle yemin ederek: "Allah, ölen kimseyi diriltmez!" dediler. Hayır, diriltecek! Bu O’nun verdiği kesin bir sözdür, fakat insanların ekserisi bunu bilmezler.(16:38)
Diriltecek ki hakkında ihtilaf ettikleri o ba’s, o diriliş gerçeğini meydana çıkarsın ve bunu inkâr edenler de kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.(16:39)
Biz herhangi bir şeyin olmasını istediğimizde, sadece "Ol!" deriz, o da hemen oluverir.(16:40)
Zulme mâruz kaldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir yere yerleştiririz.Âhiret mükâfatı ise daha büyüktür. Bunu bir bilselerdi!(16:41)
O muhacirler hak yolda sabreder ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenirler.(16:42)
Senden önce de, gönderdiğimiz elçiler, kendilerine vahyettiğimiz bir kısım adamlardan başka bir varlık değildiler. Eğer bu konuları bilmiyorsanız ilim adamlarına sorunuz.(16:43)
Evet, belgeler, mûcizeler ve kitaplarla gönderdik onları. Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp anlarlar.(16:44)
(45-46) Şer planları hazırlayanlar, emin mi oldular: Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmesinden, yahut gezip dolaşırlarken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından? Çünkü onlar, kaçıp kurtulacak durumda değildirler.(16:45)
Yahut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden emin mi oldular? Demek ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.(16:47)
Görmüyorlar mı ki Allah’ın yarattığı şeylerin gölgeleri bile nasıl sağdan soldan sürünüp Allah’a secde ederek dönmektedir?(16:48)
Hem göklerde ve yerde ne varsa hepsi, herhangi bir canlı olsun, melaike olsun hepsi Allah’a secde eder, asla kibirlenmezler.(16:49)
Üstlerindeki Rab’lerinden korkar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.(16:50)
Allah buyurdu ki: "İki tanrı edinmeyin. O ancak tek Tanrıdır. O halde yalnız Ben’den korkun!"(16:51)
Göklerde ne var, yerde ne varsa hep O’nundur. İtaat daima O’nadır. Öyle iken Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?(16:52)
Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’tandır. Kaldı ki size bir sıkıntı dokunduğunda da yalnız O’na yalvarırsınız.(16:53)
Ama sonra sizin o sıkıntınızı giderince, içinizden bir kısmı hemen Rab’lerine ortak koşarlar.(16:54)
İşte verdiğimiz bunca nimete şükür yerine neticede, böyle nankörlük ederler.Şimdi bir süre eğlenin bakalım, yakında başınıza gelecek âkıbeti öğrenirsiniz.(16:55)
Bir de kendilerine nasib ettiğimiz nimetlerimizden, tutuyor gerçek yüzünü kendilerinin de bilmedikleri o bilinçsiz putlara pay ayırıyorlar. Allah hakkı için, uydurduğunuz bu iftiraların mutlaka hesabı sorulacaktır!(16:56)
Allah’ın kızları olduğunu iddia ediyorlar. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Hoşlandıkları erkek çocuklarını ise kendilerine yakıştırırlar.(16:57)
Onlardan birine bir kızının dünyaya geldiği müjdelenince, öfkesinden ve üzüntüsünden, yüzü mosmor kesilir.(16:58)
Müjdelendiği bu kötü haberin etkisiyle utanıp eşinden dostundan saklanmaya çalışır.Şimdi ne yapsın:Hor, hakir, itilip kakılan bir bela olarak onu hayatta mı bıraksın, yoksa toprağa mı gömsün, ne yapsın? diye kara kara düşünür!Dikkat ediniz, ne fena hükümlerdi verdikleri bu hükümler!(16:59)
Âhirete inanmayanların böylesine kötü sıfatları vardır. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. Aziz O’dur, hakim O! (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).(16:60)
Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı. Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler.(16:61)
Hem utanmadan, kendilerinin beğenmedikleri şeyleri Allah’a yakıştırıyor,O’nun dinini, peygamberini hafife alıyorlar, hem de en güzel âkıbetin kendilerini beklediği yalanını uyduruyorlar. Beklesinler bakalım!Onlara olsa olsa ateş vardır!Hem de oraya gireceklerin başında olacaklardır.(16:62)
Allah şahittir ki, Biz senden önce bir çok ümmete kendilerini irşad etmeleri için resuller gönderdik, fakat şeytan onların batıl işlerini kendilerine güzel gösterdi. Bu yüzden peygamberlerini yalancı saydılar. İşte şeytan dünyada olduğu gibi, bu gün de onların dostudur. Onlara gayet acı bir azap vardır.(16:63)
Ey Resulüm, sana bu kitabı indirmemiz, sırf onların, hakkında ihtilaf ettikleri gerçekleri açıklaman ve sırf iman edecek kimselere hidâyet ve rahmet olması içindir.(16:64)
Allah gökten yağmur indirip onunla ölmüş olan yeryüzüne hayat verir. Elbette bunda gerçeğe kulak verecek kimseler için ibret ve delil vardır.(16:65)
Doğrusu davarlarda da size deliller vardır:Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından âfiyetle geçer.(16:66)
Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de güzel gıdalar elde edersiniz.Şüphesiz bunda aklını çalıştıran kimseler için alacak ibret vardır.(16:67)
(68-69) Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut." Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.(16:68)
Sizi Allah yarattı. Sonra da sizi O öldürecek. İçinizden kimi -bilgi sahibi olmasından sonra çocuk gibi, bir şey bilmesin diye- ömrün en fena dönemine vardırılır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeye kadirdir.(16:70)
Allah sizi, maişet ve rızık hususunda kiminizi kiminize üstün kıldı. Nasipleri bol olanlar kendi nasiplerini, kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede, yanlarında çalıştırdıkları köle ve hizmetçilere vermezler. O halde nasıl olur da Allah’ın nimetini, Allah’ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler?(16:71)
Allah kendilerinizden, insan kardeşlerinizden size eşler yarattı. Eşlerinizden size oğullar, torunlar verdi ve sizleri hoş, güzel gıdalarla besledi. Böyle iken onlar batıla inanıyor da Allah’ın bunca nimetlerini inkâr mı ediyorlar?(16:72)
Allah’tan başka, kendilerine, ne göklerden, ne yerden zerre miktar rızık verme gücü olmayan ve bunu yapma ihtimali de bulunmayan birtakım nesnelere tapıyorlar.(16:73)
Artık birtakım benzetmelerle, temsillerle Allah’a benzerler icad etmeyin.Çünkü Allah benzeri olmadığını bilir, ama siz bu gerçekleri bilmezsiniz.(16:74)
Allah size bir temsil getiriyor:Bir tarafta bir şahsın kölesi olup hiçbir güç ve yetkisi olmayan âciz bir adam, öbür tarafta kendisine tarafımızdan bol bol rızık ve imkân nasib ettiğimiz bir zat ki o maldan gizli açık dilediği gibi harcayıp kullanıyor. Hiç bu ikisi eşit tutulabilir mi?Bütün hamdler, övgüye vesile olan her şey, Allah’a aittir. Ne var ki onların çoğu bunu bilmezler.(16:75)
Allah bir de şu temsili getiriyor:İki kişi var. Birisi dilsiz, hiçbir şey beceremez, efendisine sadece bir yük! Ne tarafa gönderse hiçbir işe yaramaz!Şimdi hiç bu zavallı ile, hakkı hakikati bilen, adaleti dile getirip gerçekleştiren, dosdoğru yol üzere ilerleyen bir insan eşit tutulabilir mi?(16:76)
Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek de Allah’a mahsustur!Kıyametin oluş işi ise, başka değil, ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadir!(16:77)
Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiçbir şey bilmiyordunuz. Öyle iken size kulaklar, gözler, kalpler verdi ki şükredesiniz.(16:78)
Gökyüzünün genişliğinde Allah’ın emrine râm olarak uçan kuşları görmezler mi?Bunları orada Allah’tan başkası tutmuyor. Elbette bunda iman edecek kimseler için çok deliller, çok işaretler vardır.(16:79)
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ocağı yaptı. Davarların derilerinden de, gerek göçtüğünüz, gerek konakladığınız günlerde sizin için taşınması kolay evler (çadırlar, portatif evler) nasib etti. O davarların yünlerinden, tüylerinden veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve kullanılacak eşyalar yapma imkânı verdi.(16:80)
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgelikler, dağlarda da sizin için barınaklar yaptı. Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar var etti. Böylece Allah üzerinizdeki nimetlerini tamamlar ki O’na teslimiyetle itaat edesiniz.(16:81)
Eğer bunca nimetlere rağmen yüz çevirirlerse sen sorumlu değilsin.Çünkü senin açık tebliğden başka bir görevin yoktur.(16:82)
Müşrikler Allah’ın nimetini bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah’tan başkasına ibadet etmekle bu nimetleri inkâr ederler. Onların çoğu işte böyle nankördürler!(16:83)
Gün gelir, o gün her ümmetten birer şahit getiririz. Artık ne o kâfirlere konuşmaları için izin verilir, ne de özür dileme imkânı bırakılacak.(16:84)
O zalimler cehennem azabını görünce yalvarıp yakarırlar. Fakat ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine mühlet verilir.(16:85)
Müşrikler orada şeriklerini görünce: "Yüce Rabbimiz! Ha işte Senden başka yalvardığımız, Sana ortak saydığımız putlarımız. Onlar yok mu onlar, işte onlar bizi şaşırttılar!" der, onlarsa bunların suratlarına şu sözü çarparlar: "Yalancının tekisiniz siz!"(16:86)
Ve o gün zalimler Allah’ın hükmüne teslim olur, uydurdukları tanrılar da kendilerini bırakıp ortalıkta görünmez olurlar.(16:87)
Onlar ki kendileri kâfir oldukları gibi başkalarını da Allah yolundan çevirirler... İşte başka insanları da ifsad ettikleri için, onların cezalarını kat kat artırırız.(16:88)
Gün gelir, her ümmetten kendilerine birer şahit getiririz. Seni de ümmetin üzerine bir şahit olarak getirip dinleriz. Ey Resulüm, işte sana bu kutlu kitabı indirdik ki her şeyi açıklasın, doğru yolu göstersin,Allah’a teslimiyetle itaat edecek olanlara, rahmetin ve müjdenin ta kendisi olsun.(16:89)
Allah adaleti, hatta adaletten de fazla olarak ihsanı, en güzel davranışı ve muhtaç oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, çirkin işleri, zulüm ve tecavüzü yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.(16:90)
Bir de sözleşme yaptığınızda Allah’ın huzurunda verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kefil ederek bağlandığınız yeminleri te’kid ettikten sonra bozmayın. Hiç şüphe yok ki Allah yaptığınız her şeyi bilir.(16:91)
Bir topluluk, diğer bir topluluktan sayıca, nüfuzca veya malca daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve işi bozma sebebi kılıp da ipliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen, böylece bütün emeğini boşa çıkaran ahmak kadının durumuna düşmeyin. Gerçekten Allah sizi bununla (sözünüzü yerine getirmekle veya nüfuz ve servet çokluğu ile) imtihan eder. Kıyamet günü de hakkında ihtilafa düşmüş olduğunuz şeyleri size açıklayacaktır.(16:92)
Allah dileseydi sizin hepinizi bir tek ümmet yapardı. Lâkin O, dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir.Şu kesin ki sizler bütün yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz.(16:93)
Yeminlerinizi aranızda bir aldatma ve fesat aleti yapmayın ki sonra ayağınız sapasağlam bastıktan sonra kayabilir, insanları Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle kötülüğün cezasını tadarsınız, âhirette de size pek büyük bir azap olur.(16:94)
Allah’a verdiğiniz sözü değersiz bir menfaat karşılığında satmayın! Zira âhirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır.(16:95)
Sizin elinizdekiler tükenir, ama Allah’ın elinde olanlar bakidir. Biz sabredenleri, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız.(16:96)
Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız.(16:97)
İmdi, Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.(16:98)
Aslında iman edip Rab’lerine güvenen ve dayananlar üzerinde onun bir nüfuzu yoktur.(16:99)
Onun nüfuzu, ancak onu dost edinenler ve onu Allah’a, ortak sayanlar üzerindedir.(16:100)
Biz bir âyetin yerine onun hükmünü neshedecek başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah göndereceği âyetleri pek iyi bilmektedir- onlar: "Sen iftiracının tekisin!" dediler. Hayır, hiç de öyle değil! Onların çoğu işin gerçeğini bilmiyorlar.(16:101)
Söyle onlara: "İman edenlere tam bir sebat vermek ve Allah’a teslimiyet gösterecek Müslümanlara bir hidâyet ve müjde olmak üzere Kur’ân’ı, Rabbin tarafından gerçek olarak getiren, Ruhu’l-kudüstür.(16:102)
Biz onların, Peygamber hakkında: "Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!" dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir.(16:103)
Allah’ın âyetlerine iman etmeyenler var ya (onlar inkârı, tercih ettikleri müddetçe)Allah onları hidâyete erdirmez. Onlara gayet acı bir azap vardır.(16:104)
Allah’ın âyetlerine iman etmeyenlerdir ki uydurdukları yalanı Allah’a mal ederler!İşte yalancıların ta kendileri onlardır.(16:105)
Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır.(16:106)
Çünkü onlar dünya hayatını âhirete üstün tutmuşlar, âhiretlerini dünyalarına feda etmişlerdir ve çünkü onlar inkârı tercih ettikleri müddetçe Allah kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.(16:107)
Bunlar o kimselerdir ki Allah onların kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. İşte hakkı göremeyen gafiller onlardır.(16:108)
Hiç şüphe yok ki âhirette de hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır.(16:109)
Bundan sonra şunu bil ki: Şüphesiz ki senin Rabbin, mihnet ve işkenceye, zulme ve baskıya uğradıktan sonra mücahede edip sabreden, ardından da hicret edenlerle beraberdir. Evet Rabbin, onların bütün bu güzel hareketlerine karşılık elbette onları bağışlayıp ihsanda bulunacaktır. Çünkü O gafurdur, rahîmdir.(16:110)
Gün gelecek, herkes sadece kendisini kurtarmaya bakacak, gözü başkasını görmeyecek, her şahsa, yaptıklarının karşılığı tamtamına ödenecek, kendilerine asla haksızlık edilmeyecektir.(16:111)
Allah şöyle bir temsil getirir:Bir şehir halkı vardı: Güvenlik ve huzur içinde idi, rızıkları her yandan bol bol, rahatça geliyordu. Derken Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler,Allah da halkının işlediği suçlar sebebiyle o şehre açlığı ve korkuyu tattırdı, (açlık ve korku elbise gibi kaplayıverdi bütün vücutlarını).(16:112)
Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar. Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.(16:113)
Onun için siz Allah’ın size verdiği rızıklardan helâl ve hoş olarak yeyin. Yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız O’nun nimetlerine şükredin.(16:114)
Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Ama kim çaresiz kalırsa zaruret miktarını aşmayarak ve başkasının hakkına da tecavüz etmeyerek, haram kılınan şeyden yerse bunda günah yoktur. Şüphesiz Allah çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.(16:115)
Kendi dillerinizin yalan yanlış nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah’a mal ederek "bu helâldir, şu haramdır" demeyin.Çünkü Allah adına yalan söyleyenler asla iflah olmazlar.(16:116)
Onların bütün bulacakları, dünyanın azıcık bir zevkidir. Onlara gayet acı bir azap vardır.(16:117)
Yahudilere de, daha önce sana bildirdiğimiz şeyleri haram kılmıştık. Bununla Biz onlara zulmetmedik. Lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.(16:118)
Bundan sonra şunu bil ki: Rabbin, cahillik sebebiyle fenalık yapan, peşinden tövbe edip halini ve işini düzeltenleri bağışlar. Rabbin, onların bu hallerinden sonra elbette gafur ve rahîm olduğunu gösterir.(16:119)
Gerçekten İbrâhim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan tek başına bir ümmet, bütün hayırlı halleri kendinde toplayan bir önder idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı.(16:120)
Allah’ın nimetlerine şükreden bir zat idi. Çünkü Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.(16:121)
Biz ona dünyada iyilik verdik. Elbette o, âhirette de salihlerden olacaktır.(16:122)
Sonra da sana vahyettik ki: Doğru yola yönelerek İbrâhim’in dinine tâbi ol; zira o müşriklerden değildi.(16:123)
Sebt (cumartesi) tatili, ancak onda ihtilaf edenlere farz edilmişti. Rabbin kıyamet günü ihtilaf ettikleri hususlarda onlar hakkında elbette hükmünü verecektir.(16:124)
Sen insanları Allah yoluna hikmetle, güzel ve makul öğütlerle dâvet et, gerektiği zaman da onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin, elbette, yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de pek iyi bilir.(16:125)
Ceza verecek olursanız, size yapılan muamelenin misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.(16:126)
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmelerinden mahzun olma, yaptıkları hilelerden dolayı da telaş edip darlanma.(16:127)
Çünkü Allah fenalıktan korunanlar ve hep güzel davrananlarla beraberdir.(16:128)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}