» 28 / Kasas  63:

Kuran Sırası: 28
İniş Sırası: 49
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88

 » 28 / Kasas  Suresi: 63
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. قَالَ (GEL) = ḳāle : derler
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : olanlar
3. حَقَّ (ḪG) = Haḳḳa : hak
4. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : üzerlerine
5. الْقَوْلُ (ELGVL) = l-ḳavlu : söz
6. رَبَّنَا (RBNE) = rabbenā : Rabbimiz
7. هَٰؤُلَاءِ (HÙLEÙ) = hā'ulā'i : şunlardır
8. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
9. أَغْوَيْنَا (ÊĞVYNE) = eğveynā : azdırdıklarımız
10. أَغْوَيْنَاهُمْ (ÊĞVYNEHM) = eğveynāhum : onları azdırdık
11. كَمَا (KME) = kemā : gibi
12. غَوَيْنَا (ĞVYNE) = ğaveynā : kendimiz azdığımız
13. تَبَرَّأْنَا (TBRÊNE) = teberra'nā : uzak olduğumuzu
14. إِلَيْكَ (ÎLYK) = ileyke : sana arz ederiz
15. مَا (ME) = mā : zaten
16. كَانُوا (KENVE) = kānū : onlar değildi
17. إِيَّانَا (ÎYENE) = iyyānā : bize
18. يَعْبُدُونَ (YABD̃VN) = yeǎ'budūne : tapanlardan
derler | olanlar | hak | üzerlerine | söz | Rabbimiz | şunlardır | kimseler | azdırdıklarımız | onları azdırdık | gibi | kendimiz azdığımız | uzak olduğumuzu | sana arz ederiz | zaten | onlar değildi | bize | tapanlardan |

[GVL] [] [ḪGG] [] [GVL] [RBB] [] [] [ĞVY] [ĞVY] [] [ĞVY] [BRE] [] [] [KVN] [] [ABD̃]
GEL ELZ̃YN ḪG ALYHM ELGVL RBNE HÙLEÙ ELZ̃YN ÊĞVYNE ÊĞVYNEHM KME ĞVYNE TBRÊNE ÎLYK ME KENVE ÎYENE YABD̃VN

ḳāle elleƶīne Haḳḳa ǎleyhimu l-ḳavlu rabbenā hā'ulā'i elleƶīne eğveynā eğveynāhum kemā ğaveynā teberra'nā ileyke kānū iyyānā yeǎ'budūne
قال الذين حق عليهم القول ربنا هؤلاء الذين أغوينا أغويناهم كما غوينا تبرأنا إليك ما كانوا إيانا يعبدون

 » 28 / Kasas  Suresi: 63
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle derler (Will) say
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those -
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳa hak (has) come true
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerlerine against whom
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the Word,
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbenā Rabbimiz """Our Lord!"
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i şunlardır These
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler (are) those whom
أغوينا غ و ي | ĞVY ÊĞVYNE eğveynā azdırdıklarımız we led astray.
أغويناهم غ و ي | ĞVY ÊĞVYNEHM eğveynāhum onları azdırdık We led them astray
كما | KME kemā gibi as
غوينا غ و ي | ĞVY ĞVYNE ğaveynā kendimiz azdığımız we were astray.
تبرأنا ب ر ا | BRE TBRÊNE teberra'nā uzak olduğumuzu We declare our innocence
إليك | ÎLYK ileyke sana arz ederiz before You.
ما | ME zaten Not
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū onlar değildi they used (to)
إيانا | ÎYENE iyyānā bize "worship us."""
يعبدون ع ب د | ABD̃ YABD̃VN yeǎ'budūne tapanlardan "worship us."""

28:63 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

derler | olanlar | hak | üzerlerine | söz | Rabbimiz | şunlardır | kimseler | azdırdıklarımız | onları azdırdık | gibi | kendimiz azdığımız | uzak olduğumuzu | sana arz ederiz | zaten | onlar değildi | bize | tapanlardan |

[GVL] [] [ḪGG] [] [GVL] [RBB] [] [] [ĞVY] [ĞVY] [] [ĞVY] [BRE] [] [] [KVN] [] [ABD̃]
GEL ELZ̃YN ḪG ALYHM ELGVL RBNE HÙLEÙ ELZ̃YN ÊĞVYNE ÊĞVYNEHM KME ĞVYNE TBRÊNE ÎLYK ME KENVE ÎYENE YABD̃VN

ḳāle elleƶīne Haḳḳa ǎleyhimu l-ḳavlu rabbenā hā'ulā'i elleƶīne eğveynā eğveynāhum kemā ğaveynā teberra'nā ileyke kānū iyyānā yeǎ'budūne
قال الذين حق عليهم القول ربنا هؤلاء الذين أغوينا أغويناهم كما غوينا تبرأنا إليك ما كانوا إيانا يعبدون

[ق و ل] [] [ح ق ق] [] [ق و ل] [ر ب ب] [] [] [غ و ي] [غ و ي] [] [غ و ي] [ب ر ا] [] [] [ك و ن] [] [ع ب د]

 » 28 / Kasas  Suresi: 63
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle derler (Will) say
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those -
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
حق ح ق ق | ḪGG ḪG Haḳḳa hak (has) come true
Ha,Gaf,
8,100,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerlerine against whom
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the Word,
Elif,Lam,Gaf,Vav,Lam,
1,30,100,6,30,
N – nominative masculine verbal noun
اسم مرفوع
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbenā Rabbimiz """Our Lord!"
Re,Be,Nun,Elif,
200,2,50,1,
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i şunlardır These
He,,Lam,Elif,,
5,,30,1,,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler (are) those whom
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
أغوينا غ و ي | ĞVY ÊĞVYNE eğveynā azdırdıklarımız we led astray.
,Ğayn,Vav,Ye,Nun,Elif,
,1000,6,10,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
أغويناهم غ و ي | ĞVY ÊĞVYNEHM eğveynāhum onları azdırdık We led them astray
,Ğayn,Vav,Ye,Nun,Elif,He,Mim,
,1000,6,10,50,1,5,40,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
كما | KME kemā gibi as
Kef,Mim,Elif,
20,40,1,
P – prefixed preposition ka
SUB – subordinating conjunction
جار ومجرور
غوينا غ و ي | ĞVY ĞVYNE ğaveynā kendimiz azdığımız we were astray.
Ğayn,Vav,Ye,Nun,Elif,
1000,6,10,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
تبرأنا ب ر ا | BRE TBRÊNE teberra'nā uzak olduğumuzu We declare our innocence
Te,Be,Re,,Nun,Elif,
400,2,200,,50,1,
V – 1st person plural (form V) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليك | ÎLYK ileyke sana arz ederiz before You.
,Lam,Ye,Kef,
,30,10,20,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
ما | ME zaten Not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū onlar değildi they used (to)
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
إيانا | ÎYENE iyyānā bize "worship us."""
,Ye,Elif,Nun,Elif,
,10,1,50,1,
PRON – 1st person plural personal pronoun
ضمير منفصل
يعبدون ع ب د | ABD̃ YABD̃VN yeǎ'budūne tapanlardan "worship us."""
Ye,Ayn,Be,Dal,Vav,Nun,
10,70,2,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |قَالَ: derler | الَّذِينَ: olanlar | حَقَّ: hak | عَلَيْهِمُ: üzerlerine | الْقَوْلُ: söz | رَبَّنَا: Rabbimiz | هَٰؤُلَاءِ: şunlardır | الَّذِينَ: kimseler | أَغْوَيْنَا: azdırdıklarımız | أَغْوَيْنَاهُمْ: onları azdırdık | كَمَا: gibi | غَوَيْنَا: kendimiz azdığımız | تَبَرَّأْنَا: uzak olduğumuzu | إِلَيْكَ: sana arz ederiz | مَا: zaten | كَانُوا: onlar değildi | إِيَّانَا: bize | يَعْبُدُونَ: tapanlardan |
Kırık Meal (Harekesiz) : |قال GEL derler | الذين ELZ̃YN olanlar | حق ḪG hak | عليهم ALYHM üzerlerine | القول ELGWL söz | ربنا RBNE Rabbimiz | هؤلاء HÙLEÙ şunlardır | الذين ELZ̃YN kimseler | أغوينا ÊĞWYNE azdırdıklarımız | أغويناهم ÊĞWYNEHM onları azdırdık | كما KME gibi | غوينا ĞWYNE kendimiz azdığımız | تبرأنا TBRÊNE uzak olduğumuzu | إليك ÎLYK sana arz ederiz | ما ME zaten | كانوا KENWE onlar değildi | إيانا ÎYENE bize | يعبدون YABD̃WN tapanlardan |
Kırık Meal (Okunuş) : |ḳāle: derler | elleƶīne: olanlar | Haḳḳa: hak | ǎleyhimu: üzerlerine | l-ḳavlu: söz | rabbenā: Rabbimiz | hā'ulā'i: şunlardır | elleƶīne: kimseler | eğveynā: azdırdıklarımız | eğveynāhum: onları azdırdık | kemā: gibi | ğaveynā: kendimiz azdığımız | teberra'nā: uzak olduğumuzu | ileyke: sana arz ederiz | : zaten | kānū: onlar değildi | iyyānā: bize | yeǎ'budūne: tapanlardan |
Kırık Meal (Transcript) : |GEL: derler | ELZ̃YN: olanlar | ḪG: hak | ALYHM: üzerlerine | ELGVL: söz | RBNE: Rabbimiz | HÙLEÙ: şunlardır | ELZ̃YN: kimseler | ÊĞVYNE: azdırdıklarımız | ÊĞVYNEHM: onları azdırdık | KME: gibi | ĞVYNE: kendimiz azdığımız | TBRÊNE: uzak olduğumuzu | ÎLYK: sana arz ederiz | ME: zaten | KENVE: onlar değildi | ÎYENE: bize | YABD̃VN: tapanlardan |
Abdulbaki Gölpınarlı : Azâp edeceğimize dâir söylediğimiz sözü hakedenler, Rabbimiz derler, işte şunlar, azdırdığımız kişiler, biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık. Onlardan uzaklaştık, tapına geldik; onlar, bize tapmıyorlardı zâten.
Adem Uğur : (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.
Ahmed Hulusi : Bildirilen sözü hak etmiş olanlar dedi ki: "Rabbimiz. . . İşte şunlar saptırıp azdırdığımız kimseler. . . Kendimiz sapıp azdığımız gibi onları da azdırdık. . . Sana yöneldik, hüküm senin. . . Zaten onlar bize tapınmıyorlardı. "
Ahmet Tekin : Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, aleyhlerinde gerekçeli hükümleri gerçekleşmiş olan liderler, güç ve iktidar sahipleri: 'Rabbimiz, şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. Onların suçlarıyla ilgimiz olmadığını arz eder, sana sığınırız. Onlar, aslında, bizlere de tapmıyorlardı.' derler.
Ahmet Varol : Üzerlerine (azap) söz(ü) hak olanlar derler ki: 'Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımız. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi (onlardan) uzaklaşarak sana yöneldik. Zaten onlar bize tapmıyorlardı.'
Ali Bulaç : Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi."
Ali Fikri Yavuz : Üzerlerine azab vacib olanlar şöyle diyecektir:” - Ey Rabbimiz! İşte şu düşükler, azdırdığımız kimseler. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık, (hak yoldan çıkardık). Onların seçtiği küfürden beri olub sana döndük. Aslında onlar bize tapmıyorlardı (ancak hevalarına uyuyorlardı).”
Bekir Sadak : Hukmun aleyhlerine gerceklestigi kimseler: «Rabbimiz! Iste bunlar bizim azdirdigimiz kimselerdir. Kendimiz azdigimiz gibi onlari da azdirdik. Onlardan uzaklasip Sana geldik, zaten aslinda bize tapmiyorlardi» derler.
Celal Yıldırım : Aleyhlerine söz (ilâhî hüküm) sabit olanlar derler ki: «Ey Rabbimiz ! İşte bunlar bizim azdırıp saptırdığımız kimselerdir; biz nasıl azdıysak onları da öylece azdırıp saptırdık. Onlarla ilgimizi kesip sana yöneldik. Aslında onlar bize tapıyor değillerdi.»
Diyanet İşleri : Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı” diyeceklerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Hükmün aleyhlerine gerçekleştiği kimseler: 'Rabbimiz! İşte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp Sana geldik, zaten aslında bize tapmıyorlardı' derler.
Diyanet Vakfi : (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.
Edip Yüksel : Aleyhlerinde yargının gerçekleştiği kimseler, 'Rabbimiz, şunlar bizim saptırdığımız kimselerdir; biz kendimiz sapmış olduğumuz için onları saptırdık. Onları bırakıp sana sığınıyoruz. Onlar aslında bize tapmıyorlardı,' derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : (O gün) haklarında, azaba itilme hükmü gerçekleşen kimseler, «Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı.» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Aleyhlerinde hüküm verilmiş olanlar: «Ey Rabbimiz, işte azdırdığımız kimseler! Biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık. Sana masum olduğumuzu arzettik; onlar bize tapmıyorlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır : Aleyhlerinde söz hakk olmuş olanlar şöyle demektedir: ey bizim yegâne rabbımız! daha işte şunlar: o azdırdığımız kimseler, biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık sana teberri ettik onlar bizlere tapmıyorlardı
Fizilal-il Kuran : O gün azab üzerlerine hak olanlar: «Rabb'imiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten, aslında bize tapmıyorlardı» derler.
Gültekin Onan : Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi."
Hakkı Yılmaz : "Haklarında Söz gerçekleşen kimseler; “Rabbimiz! İşte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, işte bunları da öylece biz azdırdık. Biz, Sana karşı uzak olduk. Onlar sadece bizlere tapmıyorlardı” derler. "
Hasan Basri Çantay : (O gün) aleyhlerinde söz hak olanlar (şöyle) demişdir (diyecekdir): «Ey Rabbimiz, işte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık. Uzaklaşdık, sana (döndük. Zâten) onlar bize tapmıyorlardı».
Hayrat Neşriyat : Aleyhlerine (azâbımıza dâir) söz hak olanlar der ki: 'Rabbimiz! Bizim azdırdığımız kimseler (işte) şunlardır. (Biz) nasıl azdıksa, onları da (öyle) azdırdık.(Onlardan) sana (sığınıp) uzaklaştık! (Zâten onlar, nefislerinin peşindeydiler de) bize tapmıyorlardı.'
İbni Kesir : Aleyhlerine hüküm gerçekleşen kimseler: Rabbımız; işte bunlar azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece biz azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten onlar bize tapmıyorlardı, derler.
İskender Evrenosoğlu : Üzerlerine azap sözü hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte bunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan berî olduğumuzu (kurtulduğumuzu) Sana arz ederiz. Onlar, bize tapmıyorlardı (nefslerine uyuyorlardı)." dediler.
Muhammed Esed : (Bunun üzerine, vaktiyle yapılan) uyarının apaçık aleyhlerine tecelli ettiğini gören kimseler: "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "Bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir; (evet,) biz kendimiz azdığımız gibi, onları da azdırdık (Ama şimdi) onları Senin hükmüne bırakıyoruz; zaten onların tapındığı gerçekte biz değildik".
Ömer Nasuhi Bilmen : Üzerlerine söz hak olanlar diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Şunlar kendilerini sapıttırmış olduğumuz kimselerdir. Biz onları kendi sapıttığımız gibi sapıttırdık (onlardan) uzaklaştık. Sana iltica ederiz. Onlar bize tapar olmadılar.»
Ömer Öngüt : Üzerlerine azap vaadimiz hak olmuş kimseler derler ki: “Ey Rabbimiz! Şunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak, onları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı. ”
Şaban Piriş : Hüküm aleyhlerinde gerçekleşmiş olanlar: -Rabb’imiz, işte azdırdıklarımız onlardır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaştık, sana geldik. Zaten onlar bize de kulluk etmiyorlardı, dediler.
Suat Yıldırım : (Şeytanlardan ve insanlardan putlaştırılmış oldukları için) kendileri hakkında azap hükmü kesinleşmiş olanlar: "Ulu Rabbimiz! İşimiz meydanda, azdırdığımız kimseler işte karşımızda, inkâr edemeyiz. Ama sırf kötülük olsun diye değil, kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onları zorlamadık. Onların iddiaları ile, onların bizi putlaştırmaları ile hiçbir ilişkimiz olmadığını ilan ediyoruz, Sana sığınıyoruz. Zaten aslında onlar bize tapmıyorlardı, kendi hevalarına tapıyorlardı."
Süleyman Ateş : (Azâb) söz(ü) üzerlerine hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. (Biz azdık, onlar da bize uydular. Onların yaptıklarından) uzak olduğumuzu, (bu hususta bizim suçumuz olmadığını) sana arz ederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı)." derler.
Tefhim-ul Kuran : Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: «Rabbimiz, işte bizim azdırıp saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.»
Ümit Şimşek : Haklarında azap vaadi gerçekleşmiş olanlar, 'Rabbimiz,' derler. 'İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz nasıl azdıysak, onları da öylece azdırdık. Şimdi biz onlardan uzaklaşıp Sana sığınıyoruz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı.'
Yaşar Nuri Öztürk : Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bize kulluk/ibadet etmiyorlardı ki!.."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}