» 28 / Kasas  75:

Kuran Sırası: 28
İniş Sırası: 49
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88

 » 28 / Kasas  Suresi: 75
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَنَزَعْنَا (VNZANE) = ve nezeǎ'nā : ve çıkarırız
2. مِنْ (MN) = min : -ten
3. كُلِّ (KL) = kulli : her
4. أُمَّةٍ (ÊMT) = ummetin : ümmet-
5. شَهِيدًا (ŞHYD̃E) = şehīden : bir şahid
6. فَقُلْنَا (FGLNE) = fe ḳulnā : ve deriz
7. هَاتُوا (HETVE) = hātū : getirin
8. بُرْهَانَكُمْ (BRHENKM) = burhānekum : delilinizi
9. فَعَلِمُوا (FALMVE) = feǎlimū : bilirler ki
10. أَنَّ (ÊN) = enne : kesinlikle
11. الْحَقَّ (ELḪG) = l-Haḳḳa : gerçek
12. لِلَّهِ (LLH) = lillahi : Allah'a aittir
13. وَضَلَّ (VŽL) = ve Delle : ve sapıp gider
14. عَنْهُمْ (ANHM) = ǎnhum : kendilerinden
15. مَا (ME) = mā : şeyler
16. كَانُوا (KENVE) = kānū : oldukları
17. يَفْتَرُونَ (YFTRVN) = yefterūne : uyduruyor(lar)
ve çıkarırız | -ten | her | ümmet- | bir şahid | ve deriz | getirin | delilinizi | bilirler ki | kesinlikle | gerçek | Allah'a aittir | ve sapıp gider | kendilerinden | şeyler | oldukları | uyduruyor(lar) |

[NZA] [] [KLL] [EMM] [ŞHD̃] [GVL] [HET] [BRHN] [ALM] [] [ḪGG] [] [ŽLL] [] [] [KVN] [FRY]
VNZANE MN KL ÊMT ŞHYD̃E FGLNE HETVE BRHENKM FALMVE ÊN ELḪG LLH VŽL ANHM ME KENVE YFTRVN

ve nezeǎ'nā min kulli ummetin şehīden fe ḳulnā hātū burhānekum feǎlimū enne l-Haḳḳa lillahi ve Delle ǎnhum kānū yefterūne
ونزعنا من كل أمة شهيدا فقلنا هاتوا برهانكم فعلموا أن الحق لله وضل عنهم ما كانوا يفترون

 » 28 / Kasas  Suresi: 75
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ونزعنا ن ز ع | NZA VNZANE ve nezeǎ'nā ve çıkarırız And We will draw forth
من | MN min -ten from
كل ك ل ل | KLL KL kulli her every
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetin ümmet- nation
شهيدا ش ه د | ŞHD̃ ŞHYD̃E şehīden bir şahid a witness
فقلنا ق و ل | GVL FGLNE fe ḳulnā ve deriz and We will say,
هاتوا ه ا ت | HET HETVE hātū getirin """Bring"
برهانكم ب ر ه ن | BRHN BRHENKM burhānekum delilinizi "your proof?"""
فعلموا ع ل م | ALM FALMVE feǎlimū bilirler ki Then they will know
أن | ÊN enne kesinlikle that
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳa gerçek the truth
لله | LLH lillahi Allah'a aittir (is) for Allah
وضل ض ل ل | ŽLL VŽL ve Delle ve sapıp gider and (will be) lost
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerinden from them
ما | ME şeyler what
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldukları they used (to)
يفترون ف ر ي | FRY YFTRVN yefterūne uyduruyor(lar) invent.

28:75 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve çıkarırız | -ten | her | ümmet- | bir şahid | ve deriz | getirin | delilinizi | bilirler ki | kesinlikle | gerçek | Allah'a aittir | ve sapıp gider | kendilerinden | şeyler | oldukları | uyduruyor(lar) |

[NZA] [] [KLL] [EMM] [ŞHD̃] [GVL] [HET] [BRHN] [ALM] [] [ḪGG] [] [ŽLL] [] [] [KVN] [FRY]
VNZANE MN KL ÊMT ŞHYD̃E FGLNE HETVE BRHENKM FALMVE ÊN ELḪG LLH VŽL ANHM ME KENVE YFTRVN

ve nezeǎ'nā min kulli ummetin şehīden fe ḳulnā hātū burhānekum feǎlimū enne l-Haḳḳa lillahi ve Delle ǎnhum kānū yefterūne
ونزعنا من كل أمة شهيدا فقلنا هاتوا برهانكم فعلموا أن الحق لله وضل عنهم ما كانوا يفترون

[ن ز ع] [] [ك ل ل] [ا م م] [ش ه د] [ق و ل] [ه ا ت] [ب ر ه ن] [ع ل م] [] [ح ق ق] [] [ض ل ل] [] [] [ك و ن] [ف ر ي]

 » 28 / Kasas  Suresi: 75
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ونزعنا ن ز ع | NZA VNZANE ve nezeǎ'nā ve çıkarırız And We will draw forth
Vav,Nun,Ze,Ayn,Nun,Elif,
6,50,7,70,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
من | MN min -ten from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
كل ك ل ل | KLL KL kulli her every
Kef,Lam,
20,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetin ümmet- nation
,Mim,Te merbuta,
,40,400,
N – genitive feminine singular indefinite noun
اسم مجرور
شهيدا ش ه د | ŞHD̃ ŞHYD̃E şehīden bir şahid a witness
Şın,He,Ye,Dal,Elif,
300,5,10,4,1,
ADJ – accusative masculine singular indefinite adjective
صفة منصوبة
فقلنا ق و ل | GVL FGLNE fe ḳulnā ve deriz and We will say,
Fe,Gaf,Lam,Nun,Elif,
80,100,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
هاتوا ه ا ت | HET HETVE hātū getirin """Bring"
He,Elif,Te,Vav,Elif,
5,1,400,6,1,
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
برهانكم ب ر ه ن | BRHN BRHENKM burhānekum delilinizi "your proof?"""
Be,Re,He,Elif,Nun,Kef,Mim,
2,200,5,1,50,20,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فعلموا ع ل م | ALM FALMVE feǎlimū bilirler ki Then they will know
Fe,Ayn,Lam,Mim,Vav,Elif,
80,70,30,40,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أن | ÊN enne kesinlikle that
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب من اخوات «ان»
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳa gerçek the truth
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
لله | LLH lillahi Allah'a aittir (is) for Allah
Lam,Lam,He,
30,30,5,
"P – prefixed preposition lām
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
وضل ض ل ل | ŽLL VŽL ve Delle ve sapıp gider and (will be) lost
Vav,Dad,Lam,
6,800,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerinden from them
Ayn,Nun,He,Mim,
70,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
ما | ME şeyler what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldukları they used (to)
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يفترون ف ر ي | FRY YFTRVN yefterūne uyduruyor(lar) invent.
Ye,Fe,Te,Re,Vav,Nun,
10,80,400,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَنَزَعْنَا: ve çıkarırız | مِنْ: -ten | كُلِّ: her | أُمَّةٍ: ümmet- | شَهِيدًا: bir şahid | فَقُلْنَا: ve deriz | هَاتُوا: getirin | بُرْهَانَكُمْ: delilinizi | فَعَلِمُوا: bilirler ki | أَنَّ: kesinlikle | الْحَقَّ: gerçek | لِلَّهِ: Allah'a aittir | وَضَلَّ: ve sapıp gider | عَنْهُمْ: kendilerinden | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَفْتَرُونَ: uyduruyor(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ونزعنا WNZANE ve çıkarırız | من MN -ten | كل KL her | أمة ÊMT ümmet- | شهيدا ŞHYD̃E bir şahid | فقلنا FGLNE ve deriz | هاتوا HETWE getirin | برهانكم BRHENKM delilinizi | فعلموا FALMWE bilirler ki | أن ÊN kesinlikle | الحق ELḪG gerçek | لله LLH Allah'a aittir | وضل WŽL ve sapıp gider | عنهم ANHM kendilerinden | ما ME şeyler | كانوا KENWE oldukları | يفترون YFTRWN uyduruyor(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve nezeǎ'nā: ve çıkarırız | min: -ten | kulli: her | ummetin: ümmet- | şehīden: bir şahid | fe ḳulnā: ve deriz | hātū: getirin | burhānekum: delilinizi | feǎlimū: bilirler ki | enne: kesinlikle | l-Haḳḳa: gerçek | lillahi: Allah'a aittir | ve Delle: ve sapıp gider | ǎnhum: kendilerinden | : şeyler | kānū: oldukları | yefterūne: uyduruyor(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |VNZANE: ve çıkarırız | MN: -ten | KL: her | ÊMT: ümmet- | ŞHYD̃E: bir şahid | FGLNE: ve deriz | HETVE: getirin | BRHENKM: delilinizi | FALMVE: bilirler ki | ÊN: kesinlikle | ELḪG: gerçek | LLH: Allah'a aittir | VŽL: ve sapıp gider | ANHM: kendilerinden | ME: şeyler | KENVE: oldukları | YFTRVN: uyduruyor(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve biz her ümmetten bir tanık getirir de getirin bakalım deriz, delillerinizi. Artık bilirler ki şüphesiz gerçek, Allah'ındır ve uydurdukları şeylerin hepsi de gözlerinden kaybolup gider.
Adem Uğur : (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.
Ahmed Hulusi : Her ümmetten bir şahit (Rasûl) çıkartıp dedik ki: "Hadi kesin delilinizi getirin!" Bunun üzerine bildiler ki Hak Allâh içindir! Uydurdukları şeyler de, kendilerinde kaybolup gitti!
Ahmet Tekin : O gün, her milletten kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler çıkarır, kâfirlere: 'Kesin delilinizi getirin' deriz. O zaman, hak ilâh olma vasfının Allah’a ait olduğunu, uydura geldikleri şeylerin, putların da kendilerinden ayrılıp kaybolduğunu anlarlar.
Ahmet Varol : O gün her ümmetten bir şahit çıkarır ve: 'Delilinizi getirin' deriz. Böylece hakkın Allah'a ait olduğunu bilirler. Uydurageldikleri de onlardan kaybolur.
Ali Bulaç : Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: "Kesin kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah'ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Ali Fikri Yavuz : (O gün) her ümmetten (peygamberlerini) birer şahid çıkaracağız da: “- (Ey peygamberleri yalanlıyan ümmetler, yolunuzun hak olduğuna ve ortaklarım bulunduğuna dair) delilinizi getirin.” diyeceğiz. O vakit (her ümmet), hak Allah’ın olduğunu bilecektir; ve uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılıb kaybolacaktır.
Bekir Sadak : Her ummetten bir sahit cikarir ve «kesin delilinizi ortaya koyun» deriz. O zaman, gercegin Allah'a ait oldugunu, uydurduklarinin kendilerini birakip kactigini anlarlar.*
Celal Yıldırım : (Kıyamet günü) her bir ümmetten (kendilerine uyarıcı olarak gönderilen peygamberlerini) şahit olarak çekip çıkarırız, «haydi açık-seçik kesin delillerinizi getirin !» deriz. Onlar, artık Hakk'ın (tamamiyle) Allah'a ait olduğunu bilip anlarlar ve uydurdukları (bâtıl tanrılar) da kendilerinden uzaklaşıp kaybolurlar.
Diyanet İşleri : Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Her ümmetten bir şahit çıkarır ve 'kesin delilinizi ortaya koyun' deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.
Diyanet Vakfi : (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.
Edip Yüksel : Her bir toplumdan bir tanık seçer ve, 'Delilinizi getirin,' deriz. Böylece, tüm gerçeğin ALLAH'a ait olduğunu öğrenecekler ve uydurmuş oldukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolacaktır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, «Haydin, kesin delilinizi getirin!» deriz. O zaman bilirler ki, hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) de kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir de her ümmetten bir şahit çıkarıp da: «Haydi, kesin delilinizi getirin!» dediğimizde artık gerçeğin Allah'ın olduğunu bilmiş olacaklar ve o uydurdukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş olacaktır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem her ümmetten birer şâhid çıkardık ta haydin bürhanınızı dedik mi o vakıt hakk Allahın olduğunu bilmişler ve o uydurdukları şeyler kendilerinden gaib olup gitmişlerdir
Fizilal-il Kuran : Her ümmetten bir şahit çıkarırız. «Delillerinizi getirin» deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu bilirler ve uydurdukları şeylerin kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.
Gültekin Onan : Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: "Kesin kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak gerçekten Tanrı'nındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.
Hakkı Yılmaz : Ve Biz her önderli toplumdan bir şâhit çekip çıkardık da, “Haydi, kesin delilinizi getirin!” dedik. Artık bildiler ki, hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler kendilerinden ayrılıp kaybolmuştur.
Hasan Basri Çantay : (O gün) her ümmetden birer şâhid (çekib) çıkarmışızdır da «Burhanınızı getirin» demişizdir. (O vakit) bilmişlerdir ki hak muhakkak Allahındır ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıb gaalib olmuşdur.
Hayrat Neşriyat : Hem (o gün) her ümmetten (kendi peygamberlerini) bir şâhid (olarak) çıkarırız da(o ümmetlere): '(Sizi emirlerime uymaktan alıkoyan) delîlinizi getirin!' deriz; o zaman şübhesiz hakkın Allah’a âid olduğunu bilmişlerdir ve uydurmakta oldukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiştir.
İbni Kesir : Her ümmetten bir şahid çekip çıkarmışızdır. Ve kesin delilinizi getirin, demişizdir. O zaman gerçeğin Allah'tan olduğunu ve uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.
İskender Evrenosoğlu : Ve bütün ümmetlerden bir şahit çekip çıkardık (seçtik). Sonra da: "Burhanlarınızı (delillerinizi) getirin." dedik. Böylece hakkın Allah'a ait olduğunu bildiler (anladılar). Ve uydurmuş oldukları şeyler onlardan sapıp uzaklaştı.
Muhammed Esed : Ve (bu soru cevapsız kalacak, çünkü) Biz (o sırada) her ümmetten bir şahit çıkarmış olacağız ve (günahkarlara:) "Geçmişteki iddialarınızı doğrulayan bir delil getirin!" diyeceğiz. Ve böylece görecekler ki, gerçek bütünüyle Allah'tan yana ve kendi çarpık muhayyilelerinin ürünü bütün o düzmece tanrılar onları terk etmiş.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve her ümmetten bir şahit çıkarmış, «Artık delillerinizi getiriniz!» demiş olacağız. Binaenaleyh bileceklerdir ki, şüphe yok hak Allah içindir ve onlardan iftira eder oldukları şey gaip olup gitmiş olacaktır.
Ömer Öngüt : Her ümmetten bir şâhit çıkarırız ve (şirk koşanlara): “Kesin delilinizi getirin!” deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a âittir ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp kaybolmuşlardır.
Şaban Piriş : Her toplumdan bir şahit çıkarırız ve: -Haydi delillerinizi getirin! deriz. İşte o zaman gerçeğin Allah’a ait olduğunu anlarlar. Uydurmuş oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.
Suat Yıldırım : O gün her ümmetten birer şahit çıkarırız. Resulleri yalancı sayanlara da: "Haydi bakalım, varsa delilinizi ortaya koyun!" deriz. O zaman onlar, hak ve hakikatin Allah’a ait olduğunu kesinlikle anlar ve uydurdukları tanrılar ise ortada görünmez olur.
Süleyman Ateş : Her ümmetten bir şâhid çıkarırız: "Delilinizi getirin!" deriz. Gerçeğin Allah'a âidolduğunu bilirler ve uydurdukları şeyler kendilerinden sapıp gider.
Tefhim-ul Kuran : Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: «Kesin kanıt (burhan)ınızı getirin» dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah'ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Ümit Şimşek : O gün her ümmetten bir şahit çıkarmış, onlara da 'Haydi, getirin delilinizi' buyurmuşuzdur. Ve onlar da hak ve hakikatin tümüyle Allah'a ait olduğunu anlamışlar; uydurdukları şeyler ise onları bırakmış, yok olup gitmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk : Her ümmetten bir tanık çıkarmış da şöyle demişizdir: "Getirin susturucu kanıtınızı!" Bunun üzerine onlar hakkın Allah'a ait olduğunu bilmişlerdir. O iftira aracı yaptıkları şeyler de onları yüzüstü koyup kaybolmuşlardır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}