» 21 / Enbiyâ  44:

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 44
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. بَلْ (BL) = bel : bilakis
2. مَتَّعْنَا (MTANE) = metteǎ'nā : biz yaşattık
3. هَٰؤُلَاءِ (HÙLEÙ) = hā'ulā'i : onları
4. وَابَاءَهُمْ (V ËBEÙHM) = ve ābā'ehum : ve atalarını
5. حَتَّىٰ (ḪT) = Hattā : nihayet
6. طَالَ (ŦEL) = Tāle : uzun geldi
7. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : kendilerine
8. الْعُمُرُ (ELAMR) = l-ǔmuru : ömür
9. أَفَلَا (ÊFLE) = efelā :
10. يَرَوْنَ (YRVN) = yeravne : görmüyorlar mı?
11. أَنَّا (ÊNE) = ennā : bizim
12. نَأْتِي (NÊTY) = ne'tī : gelip
13. الْأَرْضَ (ELÊRŽ) = l-erDe : yerlerini (topraklarını)
14. نَنْقُصُهَا (NNGṦHE) = nenḳuSuhā : eksilttiğimizi
15. مِنْ (MN) = min :
16. أَطْرَافِهَا (ÊŦREFHE) = eTrāfihā : uçlarından
17. أَفَهُمُ (ÊFHM) = efehumu : onlar mı?
18. الْغَالِبُونَ (ELĞELBVN) = l-ğālibūne : üstün gelen
bilakis | biz yaşattık | onları | ve atalarını | nihayet | uzun geldi | kendilerine | ömür | | görmüyorlar mı? | bizim | gelip | yerlerini (topraklarını) | eksilttiğimizi | | uçlarından | onlar mı? | üstün gelen |

[] [MTA] [] [EBV] [] [ŦVL] [] [AMR] [] [REY] [] [ETY] [ERŽ] [NGṦ] [] [ŦRF] [] [ĞLB]
BL MTANE HÙLEÙ V ËBEÙHM ḪT ŦEL ALYHM ELAMR ÊFLE YRVN ÊNE NÊTY ELÊRŽ NNGṦHE MN ÊŦREFHE ÊFHM ELĞELBVN

bel metteǎ'nā hā'ulā'i ve ābā'ehum Hattā Tāle ǎleyhimu l-ǔmuru efelā yeravne ennā ne'tī l-erDe nenḳuSuhā min eTrāfihā efehumu l-ğālibūne
بل متعنا هؤلاء وآباءهم حتى طال عليهم العمر أفلا يرون أنا نأتي الأرض ننقصها من أطرافها أفهم الغالبون

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 44
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel bilakis Nay,
متعنا م ت ع | MTA MTANE metteǎ'nā biz yaşattık We gave provision
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i onları (to) these
وآباءهم ا ب و | EBV V ËBEÙHM ve ābā'ehum ve atalarını and their fathers
حتى | ḪT Hattā nihayet until
طال ط و ل | ŦVL ŦEL Tāle uzun geldi grew long
عليهم | ALYHM ǎleyhimu kendilerine for them,
العمر ع م ر | AMR ELAMR l-ǔmuru ömür the life.
أفلا | ÊFLE efelā Then do not
يرون ر ا ي | REY YRVN yeravne görmüyorlar mı? they see
أنا | ÊNE ennā bizim that We
نأتي ا ت ي | ETY NÊTY ne'tī gelip We come
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDe yerlerini (topraklarını) (to) the land,
ننقصها ن ق ص | NGṦ NNGṦHE nenḳuSuhā eksilttiğimizi We reduce it
من | MN min from
أطرافها ط ر ف | ŦRF ÊŦREFHE eTrāfihā uçlarından its borders?
أفهم | ÊFHM efehumu onlar mı? So is (it) they
الغالبون غ ل ب | ĞLB ELĞELBVN l-ğālibūne üstün gelen (who will be) overcoming?

21:44 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

bilakis | biz yaşattık | onları | ve atalarını | nihayet | uzun geldi | kendilerine | ömür | | görmüyorlar mı? | bizim | gelip | yerlerini (topraklarını) | eksilttiğimizi | | uçlarından | onlar mı? | üstün gelen |

[] [MTA] [] [EBV] [] [ŦVL] [] [AMR] [] [REY] [] [ETY] [ERŽ] [NGṦ] [] [ŦRF] [] [ĞLB]
BL MTANE HÙLEÙ V ËBEÙHM ḪT ŦEL ALYHM ELAMR ÊFLE YRVN ÊNE NÊTY ELÊRŽ NNGṦHE MN ÊŦREFHE ÊFHM ELĞELBVN

bel metteǎ'nā hā'ulā'i ve ābā'ehum Hattā Tāle ǎleyhimu l-ǔmuru efelā yeravne ennā ne'tī l-erDe nenḳuSuhā min eTrāfihā efehumu l-ğālibūne
بل متعنا هؤلاء وآباءهم حتى طال عليهم العمر أفلا يرون أنا نأتي الأرض ننقصها من أطرافها أفهم الغالبون

[] [م ت ع] [] [ا ب و] [] [ط و ل] [] [ع م ر] [] [ر ا ي] [] [ا ت ي] [ا ر ض] [ن ق ص] [] [ط ر ف] [] [غ ل ب]

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 44
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel bilakis Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
متعنا م ت ع | MTA MTANE metteǎ'nā biz yaşattık We gave provision
Mim,Te,Ayn,Nun,Elif,
40,400,70,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i onları (to) these
He,,Lam,Elif,,
5,,30,1,,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
وآباءهم ا ب و | EBV V ËBEÙHM ve ābā'ehum ve atalarını and their fathers
Vav,,Be,Elif,,He,Mim,
6,,2,1,,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
حتى | ḪT Hattā nihayet until
Ha,Te,,
8,400,,
P – preposition
حرف جر
طال ط و ل | ŦVL ŦEL Tāle uzun geldi grew long
Tı,Elif,Lam,
9,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عليهم | ALYHM ǎleyhimu kendilerine for them,
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
العمر ع م ر | AMR ELAMR l-ǔmuru ömür the life.
Elif,Lam,Ayn,Mim,Re,
1,30,70,40,200,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
أفلا | ÊFLE efelā Then do not
,Fe,Lam,Elif,
,80,30,1,
INTG – prefixed interrogative alif
SUP – prefixed supplemental particle
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
الفاء زائدة
حرف نفي
يرون ر ا ي | REY YRVN yeravne görmüyorlar mı? they see
Ye,Re,Vav,Nun,
10,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنا | ÊNE ennā bizim that We
,Nun,Elif,
,50,1,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
نأتي ا ت ي | ETY NÊTY ne'tī gelip We come
Nun,,Te,Ye,
50,,400,10,
V – 1st person plural imperfect verb
فعل مضارع
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDe yerlerini (topraklarını) (to) the land,
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
ننقصها ن ق ص | NGṦ NNGṦHE nenḳuSuhā eksilttiğimizi We reduce it
Nun,Nun,Gaf,Sad,He,Elif,
50,50,100,90,5,1,
V – 1st person plural imperfect verb
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل مضارع و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
أطرافها ط ر ف | ŦRF ÊŦREFHE eTrāfihā uçlarından its borders?
,Tı,Re,Elif,Fe,He,Elif,
,9,200,1,80,5,1,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أفهم | ÊFHM efehumu onlar mı? So is (it) they
,Fe,He,Mim,
,80,5,40,
INTG – prefixed interrogative alif
SUP – prefixed supplemental particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الهمزة همزة استفهام
الفاء زائدة
ضمير منفصل
الغالبون غ ل ب | ĞLB ELĞELBVN l-ğālibūne üstün gelen (who will be) overcoming?
Elif,Lam,Ğayn,Elif,Lam,Be,Vav,Nun,
1,30,1000,1,30,2,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |بَلْ: bilakis | مَتَّعْنَا: biz yaşattık | هَٰؤُلَاءِ: onları | وَابَاءَهُمْ: ve atalarını | حَتَّىٰ: nihayet | طَالَ: uzun geldi | عَلَيْهِمُ: kendilerine | الْعُمُرُ: ömür | أَفَلَا: | يَرَوْنَ: görmüyorlar mı? | أَنَّا: bizim | نَأْتِي: gelip | الْأَرْضَ: yerlerini (topraklarını) | نَنْقُصُهَا: eksilttiğimizi | مِنْ: | أَطْرَافِهَا: uçlarından | أَفَهُمُ: onlar mı? | الْغَالِبُونَ: üstün gelen |
Kırık Meal (Harekesiz) : |بل BL bilakis | متعنا MTANE biz yaşattık | هؤلاء HÙLEÙ onları | وآباءهم W ËBEÙHM ve atalarını | حتى ḪT nihayet | طال ŦEL uzun geldi | عليهم ALYHM kendilerine | العمر ELAMR ömür | أفلا ÊFLE | يرون YRWN görmüyorlar mı? | أنا ÊNE bizim | نأتي NÊTY gelip | الأرض ELÊRŽ yerlerini (topraklarını) | ننقصها NNGṦHE eksilttiğimizi | من MN | أطرافها ÊŦREFHE uçlarından | أفهم ÊFHM onlar mı? | الغالبون ELĞELBWN üstün gelen |
Kırık Meal (Okunuş) : |bel: bilakis | metteǎ'nā: biz yaşattık | hā'ulā'i: onları | ve ābā'ehum: ve atalarını | Hattā: nihayet | Tāle: uzun geldi | ǎleyhimu: kendilerine | l-ǔmuru: ömür | efelā: | yeravne: görmüyorlar mı? | ennā: bizim | ne'tī: gelip | l-erDe: yerlerini (topraklarını) | nenḳuSuhā: eksilttiğimizi | min: | eTrāfihā: uçlarından | efehumu: onlar mı? | l-ğālibūne: üstün gelen |
Kırık Meal (Transcript) : |BL: bilakis | MTANE: biz yaşattık | HÙLEÙ: onları | V ËBEÙHM: ve atalarını | ḪT: nihayet | ŦEL: uzun geldi | ALYHM: kendilerine | ELAMR: ömür | ÊFLE: | YRVN: görmüyorlar mı? | ÊNE: bizim | NÊTY: gelip | ELÊRŽ: yerlerini (topraklarını) | NNGṦHE: eksilttiğimizi | MN: | ÊŦREFHE: uçlarından | ÊFHM: onlar mı? | ELĞELBVN: üstün gelen |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hattâ biz, onların da, atalarının da ömürlerini uzattık, ömürleri boyunca onları geçindirdik, fakat görmezler mi ki yerlerine, yurtlarına girip hâkim oldukları yerleri daraltıp azaltmadayız; hâlâ onlar mı üstün olanlar?
Adem Uğur : Evet, onları da, atalarını da barındırdık. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksilteceğimizi görmezler mi? Şu halde, üstün gelen onlar mı?
Ahmed Hulusi : Hayır, biz bunları ve atalarını (dünya nimetlerinden) yararlandırdık. O kadar ki, onlara ömür çok uzun geldi (bitmeyecekmiş gibi)! Görmüyorlar mı ki biz arza (fiziksel bedene) geliyoruz, onun etrafından onu noksanlaştırıyoruz (tâ ki yaşlanır ve ölümü tadar). . . Galipler onlar mı?
Ahmet Tekin : Doğrusu onlara da, atalarına da zevk-u sefa içinde hayat yaşattık. Hatta o ömür, onlara uzun bile geldi. Şimdi yurtlarını her taraftan işgal edip topraklarını aldığımızı, boyunlarını vurduğumuzu, kendilerini esir edip sıkıştırdığımızı hâlâ görmüyorlar mı? Bu durumda galip olanlar, üstün gelenler onlar mı?
Ahmet Varol : Doğrusu biz onları ve atalarını yararlandırdık. Öyle ki ömür onlara uzun geldi. Bizim yere gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelenler onlar mıdır?
Ali Bulaç : Evet, biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
Ali Fikri Yavuz : Doğrusu biz, o kâfirleri ve atalarını yaşattık, hatta o ömür, onlara uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı, kâfirlerin arazisini alıb etrafından (müslümanlara feth ettirmekle) azaltıyoruz. O halde galib gelenler onlar mı?
Bekir Sadak : Biz bunlara ve babalarina gecimlikler verdik de omurleri uzadi; simdi memleketlerini her yandan eksilttigimizi gormuyorlar mi? stun gelen onlar midir?
Celal Yıldırım : Doğrusu biz, bunları da babalarını da geçindirdik de ömürleri uzayıp gitti. Yerlerine (yaşadıkları ülkelerine) gelip onu çevresinden yavaş yavaş eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelenler onlar mıdır?
Diyanet İşleri : Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O hâlde, onlar mı galip gelecekler?
Diyanet İşleri (eski) : Biz bunlara ve babalarına geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır?
Diyanet Vakfi : Evet, onları da, atalarını da barındırdık. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksilteceğimizi görmezler mi? Şu halde, üstün gelen onlar mı?
Edip Yüksel : Halbuki biz onları ve atalarını yaşlanıncaya kadar nimetlendirdik. Yeryüzünün uçlarından habire eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen onlar mı üstün gelecek?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Doğrusu biz o kâfirleri ve atalarını yaşattık, hatta o ömür onlara uzun geldi. Fakat şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? O halde üstün gelen onlar mıdır?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Doğrusu Biz onları ve atalarını yaşattık, hatta o ömür onlara uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki, yeryüzünü etrafından eksiltip duruyoruz? O halde üstün gelen onlar mıdır?
Elmalılı Hamdi Yazır : Doğrusu biz, onları ve atalarını yaşattık hattâ o ömür onlara uzun geldi, fakat şimdi görmüyorlar mı o Arzı etrafından eksiltip duruyoruz, o halde galip onlar mı?
Fizilal-il Kuran : Aslında biz onlara ve atalarına geniş geçim imkânları bağışladık da uzun yıllar refah içinde yaşadılar. Fakat bizim, kâfirlerin yurtlarını uçlarından kırptığımızı, müslümanlar lehine alanlarını daralttığımızı görmüyorlar mı? Acaba üstün gelen onlar mıdır?
Gültekin Onan : Evet, biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
Hakkı Yılmaz : Aslında Biz, o kâfirleri ve atalarını kendilerine ömür uzun gelinceye dek yararlandırdık. Peki, şimdi Bizim yeryüzüne gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? O hâlde üstün gelen onlar mıdır?
Hasan Basri Çantay : Evet, biz onları da, atalarını da — (bu dünyâda) ömür (leri) tepelerini aşıb uzayıncaya kadar — (yaşatıb) geçindirdik. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki biz o arza gelib etrafından (tedricen) eksiltib duruyoruz. O halde gaalib olanlar onlar mı?
Hayrat Neşriyat : Hayır, onları da atalarını da (dünya ni'metlerinden) faydalandırdık, nihâyet ömür(leri) kendilerine uzun geldi (ölmeyeceklerini sandılar). Şimdi görmüyorlar mı ki, muhakkak biz (ben Azîmüşşân), yeryüzüne (kâfirlerin memleketlerine, mü’minlere yardım etmek sûretiyle) geliyor, onu etrâfından (Müslümanların fetihleriyle) eksiltip duruyoruz. O hâlde galib gelenler onlar mı?
İbni Kesir : Evet Biz; onlara da, atalarına da geçimlikleri verdik. Öyle ki ömürleri kendilerine uzun geldi. Fakat şimdi görmüyorlar mı ki; Biz; o yeryüzüne gelip çevresinden eksiltip durmaktayız. Onlar mıdır galip gelenler şu halde?
İskender Evrenosoğlu : Hayır, onlara da uzun gelen bir ömür boyunca onları ve babalarını, Biz metalandırdık (faydalandırdık). Arza gelip, onu etrafından nasıl eksilttiğimizi hâlâ görmüyorlar mı? Öyleyse gâlip gelenler (üstün olanlar) onlar mı?
Muhammed Esed : Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da, ömürlerinin sonuna kadar, hayatın tadını çıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryüzüne -üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün biraz daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen, yine de baskın çıkacaklar(ını umuyorlar) mı?
Ömer Nasuhi Bilmen : Evet. Biz onlara ve babalarına mühlet verdik, tâ ki kendilerine ömürleri uzatmış oldu. Görmüyorlar mı ki, Biz yurtlarına varıp onu etrafından eksiltiyoruz. O halde galip olanlar onlar mı?
Ömer Öngüt : Biz onları da atalarını da barındırdık, kendilerine geçimlikler verdik. Ömür kendilerine (hiç bitmeyecek kadar) uzun geldi. Oysa onlar, bizim yeryüzüne gelip, onu her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı?
Şaban Piriş : Evet, biz onlara da atalarına da geçimlikler verdik. Öyle ki, uzun süre yaşadılar. Şimdi onlar, yeri etrafından eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı? Onlar mı galip gelecekler?
Suat Yıldırım : Kaldı ki Biz onlara da, babalarına da nimet verdik. Öyle ki uzayan ömürlerinin tadını çıkarıp avundular. Ama hükmümüzün yere yönelerek onu yavaş yavaş eksilttiğini görmüyorlar mı? Durum böyle iken onlar nasıl galip gelebilirler?
Süleyman Ateş : Biz onları ve atalarını yaşattık, nihâyet kendilerine ömür uzun geldi, (ebedi yaşayacaklarını sandılar). Bizim, yere gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mı (yoksa biz miyiz)?
Tefhim-ul Kuran : Evet, biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyleki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, bizim gerçekten yere gelip onu çevresinden eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
Ümit Şimşek : Biz bunları da, atalarını da nimetlerimizden nasiplendirdik. Öyle ki, ömürleri onlara pek uzun göründü. Fakat Bizim gelip de yeryüzünü kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmüyorlar mı? Böyleyken yine onlar mı üstün gelmiş oluyorlar?
Yaşar Nuri Öztürk : Gerçek şu ki, biz onları ve atalarını, ömür kendilerine uzun gelecek kadar nimetlendirdik. Hâlâ görmüyorlar mı ki, biz yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Galip gelenler onlar mı?


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}