» 10 / Yûnus  45:

Kuran Sırası: 10
İniş Sırası: 51
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109

 » 10 / Yûnus  Suresi: 45
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَيَوْمَ (VYVM) = ve yevme : ve gün
2. يَحْشُرُهُمْ (YḪŞRHM) = yeHşuruhum : onları toplayacağımız
3. كَأَنْ (KÊN) = keen : sanki gibi
4. لَمْ (LM) = lem :
5. يَلْبَثُوا (YLBS̃VE) = yelbeṧū : kalmamışlar
6. إِلَّا (ÎLE) = illā : bile
7. سَاعَةً (SEAT) = sāǎten : bir anı kadar
8. مِنَ (MN) = mine : -den
9. النَّهَارِ (ELNHER) = n-nehāri : gündüz-
10. يَتَعَارَفُونَ (YTAERFVN) = yeteǎārafūne : tanışırlar
11. بَيْنَهُمْ (BYNHM) = beynehum : kendi aralarında
12. قَدْ (GD̃) = ḳad : muhakkak
13. خَسِرَ (ḢSR) = ḣasira : zarara uğramışlardır
14. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
15. كَذَّبُوا (KZ̃BVE) = keƶƶebū : yalanlayan(lar)
16. بِلِقَاءِ (BLGEÙ) = biliḳā'i : kavuşmayı
17. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'a
18. وَمَا (VME) = ve mā : ve
19. كَانُوا (KENVE) = kānū :
20. مُهْتَدِينَ (MHTD̃YN) = muhtedīne : doğru yola girmeyenler
ve gün | onları toplayacağımız | sanki gibi | | kalmamışlar | bile | bir anı kadar | -den | gündüz- | tanışırlar | kendi aralarında | muhakkak | zarara uğramışlardır | kimseler | yalanlayan(lar) | kavuşmayı | Allah'a | ve | | doğru yola girmeyenler |

[YVM] [ḪŞR] [] [] [LBS̃] [] [SVA] [] [NHR] [ARF] [BYN] [] [ḢSR] [] [KZ̃B] [LGY] [] [] [KVN] [HD̃Y]
VYVM YḪŞRHM KÊN LM YLBS̃VE ÎLE SEAT MN ELNHER YTAERFVN BYNHM GD̃ ḢSR ELZ̃YN KZ̃BVE BLGEÙ ELLH VME KENVE MHTD̃YN

ve yevme yeHşuruhum keen lem yelbeṧū illā sāǎten mine n-nehāri yeteǎārafūne beynehum ḳad ḣasira elleƶīne keƶƶebū biliḳā'i llahi ve mā kānū muhtedīne
ويوم يحشرهم كأن لم يلبثوا إلا ساعة من النهار يتعارفون بينهم قد خسر الذين كذبوا بلقاء الله وما كانوا مهتدين

 » 10 / Yûnus  Suresi: 45
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ويوم ي و م | YVM VYVM ve yevme ve gün And the Day
يحشرهم ح ش ر | ḪŞR YḪŞRHM yeHşuruhum onları toplayacağımız He will gather them,
كأن | KÊN keen sanki gibi as if
لم | LM lem they had not remained
يلبثوا ل ب ث | LBS̃ YLBS̃VE yelbeṧū kalmamışlar they had not remained
إلا | ÎLE illā bile except
ساعة س و ع | SVA SEAT sāǎten bir anı kadar an hour
من | MN mine -den of
النهار ن ه ر | NHR ELNHER n-nehāri gündüz- the day,
يتعارفون ع ر ف | ARF YTAERFVN yeteǎārafūne tanışırlar they will recognize each other
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum kendi aralarında between them.
قد | GD̃ ḳad muhakkak Certainly,
خسر خ س ر | ḢSR ḢSR ḣasira zarara uğramışlardır (will have) lost
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
كذبوا ك ذ ب | KZ̃B KZ̃BVE keƶƶebū yalanlayan(lar) denied
بلقاء ل ق ي | LGY BLGEÙ biliḳā'i kavuşmayı the meeting
الله | ELLH llahi Allah'a (with) Allah,
وما | VME ve mā ve and not
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū they were
مهتدين ه د ي | HD̃Y MHTD̃YN muhtedīne doğru yola girmeyenler the guided ones.

10:45 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve gün | onları toplayacağımız | sanki gibi | | kalmamışlar | bile | bir anı kadar | -den | gündüz- | tanışırlar | kendi aralarında | muhakkak | zarara uğramışlardır | kimseler | yalanlayan(lar) | kavuşmayı | Allah'a | ve | | doğru yola girmeyenler |

[YVM] [ḪŞR] [] [] [LBS̃] [] [SVA] [] [NHR] [ARF] [BYN] [] [ḢSR] [] [KZ̃B] [LGY] [] [] [KVN] [HD̃Y]
VYVM YḪŞRHM KÊN LM YLBS̃VE ÎLE SEAT MN ELNHER YTAERFVN BYNHM GD̃ ḢSR ELZ̃YN KZ̃BVE BLGEÙ ELLH VME KENVE MHTD̃YN

ve yevme yeHşuruhum keen lem yelbeṧū illā sāǎten mine n-nehāri yeteǎārafūne beynehum ḳad ḣasira elleƶīne keƶƶebū biliḳā'i llahi ve mā kānū muhtedīne
ويوم يحشرهم كأن لم يلبثوا إلا ساعة من النهار يتعارفون بينهم قد خسر الذين كذبوا بلقاء الله وما كانوا مهتدين

[ي و م] [ح ش ر] [] [] [ل ب ث] [] [س و ع] [] [ن ه ر] [ع ر ف] [ب ي ن] [] [خ س ر] [] [ك ذ ب] [ل ق ي] [] [] [ك و ن] [ه د ي]

 » 10 / Yûnus  Suresi: 45
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ويوم ي و م | YVM VYVM ve yevme ve gün And the Day
Vav,Ye,Vav,Mim,
6,10,6,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
يحشرهم ح ش ر | ḪŞR YḪŞRHM yeHşuruhum onları toplayacağımız He will gather them,
Ye,Ha,Şın,Re,He,Mim,
10,8,300,200,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
كأن | KÊN keen sanki gibi as if
Kef,,Nun,
20,,50,
P – prefixed preposition ka
SUB – subordinating conjunction
جار ومجرور
لم | LM lem they had not remained
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يلبثوا ل ب ث | LBS̃ YLBS̃VE yelbeṧū kalmamışlar they had not remained
Ye,Lam,Be,Se,Vav,Elif,
10,30,2,500,6,1,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إلا | ÎLE illā bile except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
ساعة س و ع | SVA SEAT sāǎten bir anı kadar an hour
Sin,Elif,Ayn,Te merbuta,
60,1,70,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
من | MN mine -den of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
النهار ن ه ر | NHR ELNHER n-nehāri gündüz- the day,
Elif,Lam,Nun,He,Elif,Re,
1,30,50,5,1,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
يتعارفون ع ر ف | ARF YTAERFVN yeteǎārafūne tanışırlar they will recognize each other
Ye,Te,Ayn,Elif,Re,Fe,Vav,Nun,
10,400,70,1,200,80,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VI) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum kendi aralarında between them.
Be,Ye,Nun,He,Mim,
2,10,50,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
قد | GD̃ ḳad muhakkak Certainly,
Gaf,Dal,
100,4,
CERT – particle of certainty
حرف تحقيق
خسر خ س ر | ḢSR ḢSR ḣasira zarara uğramışlardır (will have) lost
Hı,Sin,Re,
600,60,200,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
كذبوا ك ذ ب | KZ̃B KZ̃BVE keƶƶebū yalanlayan(lar) denied
Kef,Zel,Be,Vav,Elif,
20,700,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بلقاء ل ق ي | LGY BLGEÙ biliḳā'i kavuşmayı the meeting
Be,Lam,Gaf,Elif,,
2,30,100,1,,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine (form III) verbal noun
جار ومجرور
الله | ELLH llahi Allah'a (with) Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
وما | VME ve mā ve and not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū they were
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
مهتدين ه د ي | HD̃Y MHTD̃YN muhtedīne doğru yola girmeyenler the guided ones.
Mim,He,Te,Dal,Ye,Nun,
40,5,400,4,10,50,
N – accusative masculine plural (form VIII) active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَيَوْمَ: ve gün | يَحْشُرُهُمْ: onları toplayacağımız | كَأَنْ: sanki gibi | لَمْ: | يَلْبَثُوا: kalmamışlar | إِلَّا: bile | سَاعَةً: bir anı kadar | مِنَ: -den | النَّهَارِ: gündüz- | يَتَعَارَفُونَ: tanışırlar | بَيْنَهُمْ: kendi aralarında | قَدْ: muhakkak | خَسِرَ: zarara uğramışlardır | الَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan(lar) | بِلِقَاءِ: kavuşmayı | اللَّهِ: Allah'a | وَمَا: ve | كَانُوا: | مُهْتَدِينَ: doğru yola girmeyenler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ويوم WYWM ve gün | يحشرهم YḪŞRHM onları toplayacağımız | كأن KÊN sanki gibi | لم LM | يلبثوا YLBS̃WE kalmamışlar | إلا ÎLE bile | ساعة SEAT bir anı kadar | من MN -den | النهار ELNHER gündüz- | يتعارفون YTAERFWN tanışırlar | بينهم BYNHM kendi aralarında | قد GD̃ muhakkak | خسر ḢSR zarara uğramışlardır | الذين ELZ̃YN kimseler | كذبوا KZ̃BWE yalanlayan(lar) | بلقاء BLGEÙ kavuşmayı | الله ELLH Allah'a | وما WME ve | كانوا KENWE | مهتدين MHTD̃YN doğru yola girmeyenler |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve yevme: ve gün | yeHşuruhum: onları toplayacağımız | keen: sanki gibi | lem: | yelbeṧū: kalmamışlar | illā: bile | sāǎten: bir anı kadar | mine: -den | n-nehāri: gündüz- | yeteǎārafūne: tanışırlar | beynehum: kendi aralarında | ḳad: muhakkak | ḣasira: zarara uğramışlardır | elleƶīne: kimseler | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | biliḳā'i: kavuşmayı | llahi: Allah'a | ve mā: ve | kānū: | muhtedīne: doğru yola girmeyenler |
Kırık Meal (Transcript) : |VYVM: ve gün | YḪŞRHM: onları toplayacağımız | KÊN: sanki gibi | LM: | YLBS̃VE: kalmamışlar | ÎLE: bile | SEAT: bir anı kadar | MN: -den | ELNHER: gündüz- | YTAERFVN: tanışırlar | BYNHM: kendi aralarında | GD̃: muhakkak | ḢSR: zarara uğramışlardır | ELZ̃YN: kimseler | KZ̃BVE: yalanlayan(lar) | BLGEÙ: kavuşmayı | ELLH: Allah'a | VME: ve | KENVE: | MHTD̃YN: doğru yola girmeyenler |
Abdulbaki Gölpınarlı : O gün onları tapısında öyle bir toplar ki kendilerini, dünyâda sanki bir günün bir saati kadar eğlenmişler sanırlar. Aralarında tanışırlar, birbirlerini tanırlar. Allah'a kavuşacaklarını inkâr edenler, şüphe yok ki zarara uğrarlar ve doğru yolu da bulamazlar.
Adem Uğur : Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi.
Ahmed Hulusi : Onları haşredeceği süreçte, sanki (dünya yaşamında) günün bir saatinden fazla yaşamayıp bu arada tanışmışlarcasınadır. . . Allâh'a likâyı (hakikatleri olan Esmâ'nın farkındalığına ermeyi) yalanlamış olanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. . . (Onlar) hidâyete elverişli değillerdi.
Ahmet Tekin : Allah’ın onları mahşerde toplayacağı gün, sıkıntının şiddetinden, sanki gündüzün bir kısmında, birbirleriyle tanışacak kadar bir süre dünyada birlikte yaşadıklarını hatırlarlar. Allah’ın huzurunda hesaba çekilmeyi ve cezayı yalanlayanlar hüsrana uğramışlardır. Doğru yola girmeye istekli de değillerdi.
Ahmet Varol : Onları bir araya toplayacağımız gün dünyada sanki gündüzün bir anı kadar bile kalmadıklarını sanarak kendi aralarında tanışırlar. [2]Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlamış ve doğru yola girmemiş olanlar zarara uğramışlardır.
Ali Bulaç : Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.
Ali Fikri Yavuz : Sanki (dünyada ve kabirlerinde) gündüzün bir saatinden başka durmamışlar gibi, Allah hepsini mahşere sevkedeceği gün, aralarında tanışacaklardır. Allah’ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de hidayet yolunu tutmamış olanlar, muhakkak en büyük ziyana uğramışlardır.
Bekir Sadak : Onlari toplayacagi kiyamet gunu, sanki gunduz, birbirleriyle sadece tanisacaklari bir saat kadar kalmis gibidirler. Allah'in karsisina cikmayi yalan sayanlar kaybetmislerdir.
Celal Yıldırım : Onları diriltip biraraya getirerek toplayacağı gün, gündüzden ancak bir saat (ân) kadar eğleşmiş gibidirler; kendi aralarında birbirlerini (rahatlıkla) tanırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar cidden zarara uğramışlardır. (Zaten onlar) doğru yolu da (hiçbir zaman) tutmuş değillerdi.
Diyanet İşleri : Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar. Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır.
Diyanet İşleri (eski) : Onları toplayacağı kıyamet günü, sanki gündüz, birbirleriyle sadece tanışacakları bir saat kadar kalmış gibidirler. Allah'ın karşısına çıkmayı yalan sayanlar kaybetmişlerdir.
Diyanet Vakfi : Allah’ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah’ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi.
Edip Yüksel : Onları topladığımız gün, sanki gündüzden bir saat kadar (dünyada) kalmışlar gibi birbirlerini tanırlar. ALLAH ile karşılaşmayı yalanlayanlar kaybedenlerdir. Doğruyu da bulmamışlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Allah'ın onları haşredip toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışmışlar gibi olacak. Allah'ın huzuruna çıkacaklarına inanmamış ve doğru yolu tutmamış olanlar hiç şüphesiz en büyük ziyana uğramış olacaklar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sanki gündüzün bir saatinden fazla kalmamışlar gibi hepsini mahşere sevkedeceği gün aralarında tanışacaklar! Allah'ın huzuruna çıkacaklarını yalanlayıp da doğru yolu tutmamış olanlar şüphesiz zarara uğramış olacaklar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sanki gündüzün bir saatinden başka durmamışlar gibi hepsini mahşere sevkedeceği gün beyinlerinde tanışacaklar, Allahın karşısına çıkacaklarını tekzib edib de doğru yolu tutmamış olanlar hakıkat husrana düşmüş bulunacaklar
Fizilal-il Kuran : Allah insanları biraraya topladığı gün, sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kalmışlar ve bu süreyi birbirleri ile tanışmak için harcamışlar gibidirler. Allah ile karşılaşacaklarını yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır, onlar doğru yolu bulamamışlardır.
Gültekin Onan : Gündüzün bir satinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Tanrı'ya kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.
Hakkı Yılmaz : Ve insanlar, Allah'ın, onları toplayacağı günde, sanki onlar sadece gündüzden bir saat kalmışlar gibi, aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayan kişiler, kılavuzlanan doğru yoldan gidenler olmadıklarından kesinlikle ziyana uğramışlardır.
Hasan Basri Çantay : O gün (kıyamet günü, Allah) hepsini bir araya toplayacak. Sanki onlar gündüzün bir saatinden başka (bir müddet) eğlenmemişlerdir. Birbirini tanıyacaklardır. Allahın karşılarına çıkacaklarını yalan sayıb da doğru yolu tutmamış bulunanlar muhakkak en büyük zarara uğramışdır.
Hayrat Neşriyat : (Allah’ın) onları (mahşerde) toplayacağı gün, sanki (onlar dünyada) gündüzün bir saatinden başka kalmamış gibidirler; aralarında birbirlerini tanıyacaklardır. Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar muhakkak hüsrâna uğramış ve hidâyete eren kimselerden olmamışlardır.
İbni Kesir : O gün, onları sanki dünyada gündüzün sadece bir saat kalmışlar gibi toplayınca; birbirlerini tanırlar. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar ziyana uğramışlardır. Zaten onlar, hidayete ermişler de değillerdi.
İskender Evrenosoğlu : Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
Muhammed Esed : Ve o Gün Allah onları (huzuruna) topladığı zaman (onlara öyle gelecek ki yeryüzünde) sanki sadece tanışmalarına yetecek kadar (kısa bir süre), sadece gündüzün bir saati kadar kalmışlar; (vaktiyle) Allah'ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını yalanlayan ve (bu yüzden) doğru yolu tutmaktan geri duranlar (o Gün) bütün bütün yanılmış, kaybetmiş olacaklar.
Ömer Nasuhi Bilmen : O gün ki onları (mahşere) toplayacaktır. Sanki (dünyada) gündüzün bir saat kadar kalmış gibi olacaklardır. Birbirlerini tanıyacaklardır. Allah Teâlâ'ya çıkacaklarını yalan sayanlar, muhakkak ki hüsrâna uğramışlardır. Ve doğru yola ermiş olmamışlardır.
Ömer Öngüt : Onları diriltip bir araya getirerek toplayacağı gün, sanki dünyada gündüz bir saat kalmış gibi olurlar. Kendi aralarında birbirlerini tanırlar. Allah'ın karşısına çıkmayı yalanlayanlar en büyük ziyana uğramışlardır. Zaten onlar doğru yolu bulamamışlardı.
Şaban Piriş : Onları toplayacağı gün, sanki gündüz birbirleriyle tanışacakları bir zaman kadar kalmış gibidirler. Allah ile karşılaşmayı yalanlayıp doğru yolda olmayanlar kaybetmişlerdir.
Suat Yıldırım : Kıyamet günü Allah hepsini bir araya toplayacak. Dünyada, gündüzün ancak bir saati kadar yaşamış gibi gelecek kendilerine. O şekilde ki sadece birbirlerini görünce tanıyacakları kadar yaşadıklarını sanacaklar. Allah’a kavuşmayı yalan sayıp da doğru yolu tutmamış olanlar, en büyük kayba uğramışlardır.
Süleyman Ateş : Onları bir araya toplayacağı gün, sanki onlar sadece gündüzün, görüşüp, tanıştıkları bir sâ'ati kadar dünyâda kalmış olurlar. Allâh'ın huzûruna çıkmayı yalanlayıp, yola gelmemiş olanlar, en büyük ziyana uğramışlardır.
Tefhim-ul Kuran : Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş de değildi.
Ümit Şimşek : Allah onları huzurunda topladığı gün, dünyada sanki gündüzün az bir vakti kadar kalmış gibidirler ve birbirlerini tanımaktadırlar. Allah'a kavuşmayı yalan sayıp da doğru yolu bulamayanlar ise hüsrana düşmüşlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk : Onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka, dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar, hüsrana uğramışlardır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}