V – 1st person plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
الإنسان
ا ن س | ENS
ELÎNSEN
l-insāne
insana
We give man a taste
Elif,Lam,,Nun,Sin,Elif,Nun, 1,30,,50,60,1,50,
N – accusative masculine noun اسم منصوب
منا
|
MNE
minnā
katımızdan
(of) Mercy from Us,
Mim,Nun,Elif, 40,50,1,
P – preposition PRON – 1st person plural object pronoun جار ومجرور
رحمة
ر ح م | RḪM
RḪMT
raHmeten
bir rahmet
(of) Mercy from Us,
Re,Ha,Mim,Te merbuta, 200,8,40,400,
N – accusative feminine indefinite noun اسم منصوب
ثم
|
S̃M
ṧumme
sonra
then
Se,Mim, 500,40,
CONJ – coordinating conjunction حرف عطف
نزعناها
ن ز ع | NZA
NZANEHE
nezeǎ'nāhā
onu geri alsak
We withdraw it
Nun,Ze,Ayn,Nun,Elif,He,Elif, 50,7,70,50,1,5,1,
V – 1st person plural perfect verb PRON – subject pronoun PRON – 3rd person feminine singular object pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
منه
|
MNH
minhu
ondan
from him,
Mim,Nun,He, 40,50,5,
P – preposition PRON – 3rd person masculine singular object pronoun جار ومجرور
إنه
|
ÎNH
innehu
o hemen olur
indeed, he
,Nun,He, ,50,5,
ACC – accusative particle PRON – 3rd person masculine singular object pronoun حرف نصب والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
ليئوس
ي ا س | YES
LYÙVS
leyeūsun
ümitsiz
(is) despairing
Lam,Ye,,Vav,Sin, 30,10,,6,60,
EMPH – emphatic prefix lām N – nominative masculine singular indefinite noun اللام لام التوكيد اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَلَئِنْ: şayet | أَذَقْنَا: tattırsak | الْإِنْسَانَ: insana | مِنَّا: katımızdan | رَحْمَةً: bir rahmet | ثُمَّ: sonra | نَزَعْنَاهَا: onu geri alsak | مِنْهُ: ondan | إِنَّهُ: o hemen olur | لَيَئُوسٌ: ümitsiz | كَفُورٌ: bir nankör |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولئن WLÙNşayet | أذقنا ÊZ̃GNEtattırsak | الإنسان ELÎNSENinsana | منا MNEkatımızdan | رحمة RḪMTbir rahmet | ثم S̃Msonra | نزعناها NZANEHEonu geri alsak | منه MNHondan | إنه ÎNHo hemen olur | ليئوس LYÙWSümitsiz | كفور KFWRbir nankör |
Kırık Meal (Okunuş) : |velein: şayet | eƶeḳnā: tattırsak | l-insāne: insana | minnā: katımızdan | raHmeten: bir rahmet | ṧumme: sonra | nezeǎ'nāhā: onu geri alsak | minhu: ondan | innehu: o hemen olur | leyeūsun: ümitsiz | kefūrun: bir nankör |
Kırık Meal (Transcript) : |VLÙN: şayet | ÊZ̃GNE: tattırsak | ELÎNSEN: insana | MNE: katımızdan | RḪMT: bir rahmet | S̃M: sonra | NZANEHE: onu geri alsak | MNH: ondan | ÎNH: o hemen olur | LYÙVS: ümitsiz | KFVR: bir nankör |
Abdulbaki Gölpınarlı : İnsana, katımızdan bir rahmet tattırsak da sonra alıversek onu insandan, şüphe yok ki her şeyden ümidini keser, bir nankör olur gider.
Adem Uğur : Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
Ahmed Hulusi : Andolsun ki, eğer insana bizden bir rahmet tattırsak da sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o çok umutsuzluğa düşer ve çok nankör olur.
Ahmet Tekin : Eğer insana, tarafımızdan bir rahmet, bir nimet tattırır, sonra da bunu kendisinden çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör bir kimse olur.
Ahmet Varol : İnsana katımızdan bir rahmet tattırsak da sonra onu geri alsak o hemen ümitsiz bir nankör oluverir.
Ali Bulaç : Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.
Ali Fikri Yavuz : İnsanoğluna, tarafımızdan bir rahmet (sıhhat ve zenginlik) taddırıp da sonra bunu çekip alıversek, şüphesiz ki o, Allah’ın ihsanından tamamen ümidini kesen, evvelki nimeti unutan nakör bir kimse olur.
Bekir Sadak : And olsun ki, insana nimetimizi tattirir sonra onu ondan cekip alirsak, o suphesiz umutsuz bir nankore doner.
Celal Yıldırım : İnsana kendi tarafımızdan bir rahmet tattırdıktan sonra, onu ondan çekip alırsak, (bir de bakarsın ki) o çok umutsuz ve çok nankördür.
Diyanet İşleri : Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.
Diyanet İşleri (eski) : And olsun ki, insana nimetimizi tattırır sonra onu ondan çekip alırsak, o şüphesiz umutsuz bir nanköre döner.
Diyanet Vakfi : Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
Edip Yüksel : İnsana kendimizden bir rahmet tattırsak ve sonra ondan çekip alsak, umutsuzlaşır, nankörleşir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve şayet insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu kendisinden geri alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör bir kimse olur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şayet insana tarafımızdan bir nimet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alırsak, şüphesiz ki, o bütün ümidini yitirir ve nankör biri oluverir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve şayed insana tarafımızdan bir rahmet tattırır sonra da onu ondan alıverirsek şüphesiz ki o çok me'yustur, nankördür
Fizilal-il Kuran : Eğer insana önce rahmetlerimizi tattırıp sonra onu elinden alsak, o mutsuz bir nanköre dönüşür.
Gültekin Onan : Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir (çok / pek) kafirdir (mübalağa sigası).
Hakkı Yılmaz : (9-11) Ve eğer, sabreden ve düzeltmeye yönelik işleri yapan kişilerin –işte bunlar, bağışlanma ve büyük ödül kendileri için olanlardır– dışındaki insanlara, tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra da onu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o umutsuzdur, çok nankördür. Ve eğer, kendisine dokunan mutsuzluktan sonra, ona mutluluğu tattırsak, elbette, “Kötülükler benden gitti” der. Ve kuşkusuz o, şımarıktır, böbürlenen biridir.
Hasan Basri Çantay : İnsana bizden bir rahmet (ve ni'met) tatdırıb da sonra bunu kendisinden soyub alıversek, andolsun, (o anda) o, (Allahın fazlından) ümidini kesen bir adam, (evvelki ni'metleri tamamen unutan) bir nankördür.
Hayrat Neşriyat : Şübhesiz ki, insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak da, sonra bunu ondan çekip alsak; doğrusu o, gerçekten çok ümidsiz, çok nankör olur.
İbni Kesir : Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra onu geri alırsak; andolsun ki o, pek ümitsiz, pek nankör olur.
İskender Evrenosoğlu : Ve insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o, tamamen ümitsiz bir nankör (kâfir) olur.
Muhammed Esed : Bunun gibi, insana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu kendisinden çekip alsak, hemen (önceki lütfumuzu) nankörce unutup umutsuzluğa düşer.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu ondan çekip alırsak şüphe yok ki o elbette çok me'yustur, nankördür.
Ömer Öngüt : Andolsun ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da ondan çekip alsak, o hemen ümitsizliğe düşer ve nankör olur.
Şaban Piriş : Eğer insanlara tarafımızdan bir rahmet tattırıp, sonra onu kendisinden geri alırsak, o artık, ümitsiz bir nankör olur.
Suat Yıldırım : Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra o nimeti geri alırsak o, son derece ümitsiz, son derece nankör olur.
Süleyman Ateş : Eğer biz insana, bizden bir rahmet taddırsak da sonra onu kendisinden çekip alsak, hemen o, umutsuzluğa düşer, nankör olur.
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.
Ümit Şimşek : Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da bunu ondan alacak olsak, o ümitsizliğe düşer, nankörleşir.
Yaşar Nuri Öztürk : İnsana bizden bir rahmet tattırıp sonra onu ondan çekip alsak, insan elbette çok ümitsiz, çok nankör bir hale düşer.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]