» 20 / Tâ-Hâ  Suresi:

Kuran Sırası: 20
İniş Sırası: 45

İbni Kesir Meali
Ta-Ha.(20:1)
Biz; Kur'an'ı, sana güçlük çekesin diye indirmedik.(20:2)
Ancak Allah'tan korkanlara bir bir öğüt olarak.(20:3)
Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.(20:4)
Rahman, Arş'a hükmetmiştir.(20:5)
Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nun.(20:6)
İstersen sen sözü açığa vur, şüphesiz ki O; gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.(20:7)
Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.(20:8)
Ve sana Musa'nın haberi geldi mi?(20:9)
Hani o; bir ateş görmüştü de ailesine: Durun, ben bir ateş gördüm. Size ya ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum, demişti.(20:10)
Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.(20:11)
Şüphesiz ki senin Rabbın Benim, Ben. Pabuçlarını çıkar. Zira sen mukaddes vadide, Tuva'dasın.(20:12)
Ve ben; seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle.(20:13)
Şüphesiz ki Ben; Allah'ım. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.(20:14)
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Her nefis işlediğinin karşılığını görsün diye onu neredeyse gizliyorum.(20:15)
Ona inanmayan ve hevesine uyan kimse, seni bundan alıkoymasın, yoksa helak olursun.(20:16)
O sağ elindeki de nedir ey Musa?(20:17)
Dedi ki: O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha bir çok işlerde ondan faydalanırım.(20:18)
Buyurdu: Ey Musa bırak onu.(20:19)
O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.(20:20)
Buyurdu: Tut onu korkma. Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.(20:21)
Elini de koltuğunun altına koy ki; diğer bir mucize olarak kusursuz, bembeyaz çıksın.(20:22)
Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.(20:23)
Firavun'a git, doğrusu o, azmıştır.(20:24)
Dedi ki: Rabbım, göğsümü aç.(20:25)
İşimi kolaylaştır.(20:26)
Dilimden de düğümü çöz ki;(20:27)
Sözümü iyi anlasınlar.(20:28)
Kendi ailemden bir vezir ver bana;(20:29)
Kardeşim Harun'u.(20:30)
Onunla destekle beni.(20:31)
Onu işimizde ortak yap,(20:32)
Ki seni daha çok tesbih edelim.(20:33)
Ve seni daha çok analım.(20:34)
Şüphesiz ki Sen, bizi görmektesin.(20:35)
Buyurdu: Ey Musa; istediğin sana verilmiştir.(20:36)
Zaten sana, başka bir defa daha lutufta bulunmuştuk.(20:37)
Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.(20:38)
Onu bir sandığa koy da suya bırak. Su onu kıyıya atar. Bana da, ona da düşman olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye, senin üzerine katımdan bir sevgi koydum.(20:39)
Hani kızkardeşin gidip diyordu ki: Ona bakacak birini size göstereyim mi? İşte böylece, annen üzülmesin de gözü aydın olsun diye seni ona geri vermiştik. Ve sen, bir cana kıymıştın da; seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa.(20:40)
Ve seni kendim için yetiştirdim.(20:41)
Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni zikretmede gevşek davranmayın.(20:42)
Firavun'a gidin, doğrusu o, azmıştır.(20:43)
Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.(20:44)
Dediler ki: Rabbımız; onun bize taşkınlık yapmasından veya azgın davranmasından endişe ederiz.(20:45)
Buyurdu: Korkmayın, Ben sizinle beraberim, hem görür, hem de işitirim.(20:46)
Haydi ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz, senin Rabbının elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azab etme. Hem biz, Rabbından sana bir ayetle geldik. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun(20:47)
Doğrusu bize vahyolundu ki; yalanlayıp sırt çevirene azab vardır.(20:48)
Ey Musa, Rabbınız kimdir sizin ikinizin? dedi.(20:49)
Dedi ki: Rabbımız her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yola eriştirendir.(20:50)
Öyle ise önceki nesillerin durumu nedir? dedi.(20:51)
Dedi ki: Onların bilgisi Rabbımın katında bir kitabdadır. Benim Rabbım şaşırmaz, unutmaz.(20:52)
O ki; sizin için, yeryüzünü döşemiş, orada sizin için yollar açmış, gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.(20:53)
Hem siz yeyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunlarda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.(20:54)
Ondan yarattık sizi, oraya da döndüreceğiz. Ve sizi, bir kere daha oradan çıkaracağız.(20:55)
Andolsun ki ona bütün ayetlerimizi gösterdik ama yalanlayıp kaçtı.(20:56)
Ve dedi ki: Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?(20:57)
Şimdi biz de seninkine benzer bir sihir göstereceğiz sana. Bizimle senin aranda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et ki; sen de, biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.(20:58)
Buluşma zamanımız; sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir, dedi.(20:59)
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve sonra bütün hilesini toplayıp geldi(20:60)
Musa onlara dedi ki: Yazıklar olsun size, Allah'a karşı yalan uydurmayın Sonra azabla sizi yok eder. Doğrusu Allah'a iftira eden, hüsrana uğramıştır.(20:61)
Derken onlar işi aralarında tartıştılar ve gizlice müşavere ettiler.(20:62)
Dediler ki: Muhakkak bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkar mak ve örnek olan yolunuzu yok etmek istiyorlar.(20:63)
Onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra da sırayla gelin. Bugün üstün gelen felah bulmuştur.(20:64)
Dediler ki: Ey Musa; ya sen at, ya da ilk atanlar biz olalım.(20:65)
O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve değnekleri, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.(20:66)
Bu sebeple Musa, içinde bir korku hissetti.(20:67)
Korkma; muhakkak sen daha üstünsün, dedik.(20:68)
Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Zira onların yaptıkları, sadece sihirbaz düzenidir. Nerede olursa olsun sihirbaz asla felah bulamaz.(20:69)
Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak dediler ki: Biz, Musa ve Harun'un Rabbına inandık.(20:70)
Dedi ki: Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu o size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak keseceğim ve sizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve devamlı olduğunu bileceksiniz.(20:71)
Dediler ki: Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.(20:72)
Doğrusu biz, hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbımıza iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha devamlıdır.(20:73)
Kim Rabbına suçlu olarak gelirse; şüphesiz ki cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne de yaşar.(20:74)
Kim de O'na iman etmiş ve salih ameller işlemiş olarak gelirse; işte onlara en üstün dereceler vardır.(20:75)
Altlarından ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır ve bu, arınanların mükafatıdır.(20:76)
Andolsun ki; Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımı geceleyin yürüt. Denizde onlara kuru bir yol aç. Batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme.(20:77)
Firavun da ordusuyla onu takip etti. Deniz de onları nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.(20:78)
Firavun kavmini saptırdı ve onlara doğru yolu göstermedi.(20:79)
Ey İsrailoğulları; sizleri düşmanınızdan kurtardık ve size Tur'un sağ yanını vaad eetik. Ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.(20:80)
Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı hak etmeyesiniz. Gazabımı hak eden, muhakkak mahvolmuştur.(20:81)
Muhakkak ki ben; tevbe edeni, inanarak salih amel işleyeni sonra da doğru yola gireni elbette bağışlayanım.(20:82)
Ey Musa; seni, kavminden daha çabuk gelmeye sevk eden nedir?(20:83)
Dedi ki: Onlar izim üzerindedirler. Rabbım, hoşnud olman için sana çabucak geldim.(20:84)
Buyurdu: Doğrusu biz, senden sonra kavmini sınadık ve Samiri de onları saptırdı.(20:85)
Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü ve: Ey kavmim; Rabbınız size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti aradan, yoksa Rabbınızın gazabına uğramak istediniz de mi bana verdiğiniz sözden caydınız? dedi.(20:86)
Onlar: Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O kavmin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı ve biz onları attık. Samiri de aynı şekilde attı, dediler.(20:87)
Derken o, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli çıkarmıştı. Dediler ki: İşte bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o, unuttu.(20:88)
Görmüyorlar mıydı ki; o kendilerine ne bir söz söyleyebilirdi, ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirdi.(20:89)
Andolsun ki; daha önce Harun da onlara: Ey kavmim; siz, bununla sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbınız Rahman'dır. Bana uyun ve emrime itaat edin, demişti.(20:90)
Onlar da: Musa bize dönene kadar, buna sarılmaktan asla vazgeçmeyeceğiz, demişlerdi.(20:91)
Dedi ki: Ey Harun; bunların saptıklarını görünce ne alıkoydu seni,(20:92)
Benim ardımdan gelmekten? Yoksa benim emrime karşı mı geldin?(20:93)
O da: Ey anamın oğlu; saçımdan sakalımdan tutma. Doğrusu; İsrailoğulları arasına ayrılık soktun, sözüme bakmadın, demenden korktum, dedi.(20:94)
Ya senin zorun neydi ey Samiri? dedi.(20:95)
O da: Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Ve bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim bana bunu hoş gösterdi, dedi.(20:96)
Dedi ki: Haydi git, doğrusu hayatta artık; bana dokunmayın, demenden başka yapacağın bir şey yoktur. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir ceza günü var. Sarılıp durduğun üstüne düşüp tapındığın ilahına bak; yemin olsun ki; biz onu yakacağız, sonra da parçaparça edip denize atacağız.(20:97)
Sizin ilahınız; ancak O'ndan başka hiç bir ilah olmayan Allah'tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.(20:98)
Sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana, katımızdan bir de zikir verdik.(20:99)
Kim, ondan yüz çevirirse; şüphesiz ki kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir.(20:100)
Onda temelli kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür.(20:101)
Sur'a üflendiği gün, işte o gün; suçluları, gözleri korkudan gövermiş olarak toplarız.(20:102)
Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,(20:103)
Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.(20:104)
Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.(20:105)
Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.(20:106)
Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.(20:107)
O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.(20:108)
O gün; Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.(20:109)
O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.(20:110)
Ve bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yükü taşıyanlar ise gerçekten hüsrana uğramıştır.(20:111)
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.(20:112)
Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.(20:113)
Gerçek hükümdar olan Allah; yücedir. Kur'an sana vahyedilirken; vahiy bitmezden önce unutmamak için acele tekrar edip durma ve: Rabbım, ilmimi artır, de.(20:114)
Andolsun ki; Biz, daha önce Adem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu ve Biz onda bir azim bulmadık.(20:115)
Hani meleklere demiştik ki: Adem'e secde edin. İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise dayatmıştı.(20:116)
Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.(20:117)
Zira cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın.(20:118)
Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.(20:119)
Ama şeytan ona vesvese verdi ve: Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak bir mülkü göstereyim mi? dedi.(20:120)
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen ayıp yerleri açıldı. Üzerlerine cennet yapraklarından yamamaya başladılar. Adem, Rabbına karşı geldi de şaşkın düştü.(20:121)
Sonra Rabbı onu seçti de tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi(20:122)
Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Benden size bir yol gösteren gelir de kim, benim yoluma uyarsa; ne sapar, ne de bedbaht olur.(20:123)
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyamet gününde Biz onu kör olarak haşrederiz.(20:124)
Der ki: Rabbım, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben gören biriydim(20:125)
Allah buyurur ki: Öyledir işte. Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. Bugün de sen öylece unutulursun.(20:126)
İşte israf edenleri, Rabbının ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem ahiretin azabı daha çetin ve daha süreklidir.(20:127)
Kendilerinden önce nice nesilleri yok edişimiz hala onları uyarmadı mı? Halbuki onların yurdlarında gezinip duruyorlar. Doğrusu bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.(20:128)
Şayet Rabbının verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir vakit olmasaydı; hemen azaba uğrarlardı.(20:129)
Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbını hamd ile tesbih et. Gece saatlarında ve gündüzleri de tesbih et ki, Rabbının rızasına eresin.(20:130)
Onlardan bazılarına; denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbının rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.(20:131)
Ehline namazı emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akibet takvadadır.(20:132)
Rabbından bize bir ayet getirseydi ya derler. Onlara önceki kitablarda apaçık deliller gelmedi mi?(20:133)
Eğer onları daha evvel azaba uğratarak yok etseydik: Rabbımız, bize bir peygamber gönderseydin de hor ve rüsvay olmadan önce ayetlerine uysaydık olmaz mıydı? diyeceklerdi.(20:134)
De ki: Herkes gözlemektedir, siz de gözleye durun. Şüphesiz kimlerin dosdoğru yolun sahipleri olduğunu ve kimlerin hidayete ermiş bulunduğunu yakında bileceksiniz.(20:135)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}