» 12 / Yûsuf  19:

Kuran Sırası: 12
İniş Sırası: 53
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 19
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَجَاءَتْ (VCEÙT) = ve cā'et : ve geldi
2. سَيَّارَةٌ (SYERT) = seyyāratun : bir kervan
3. فَأَرْسَلُوا (FÊRSLVE) = fe erselū : gönderdiler
4. وَارِدَهُمْ (VERD̃HM) = veridehum : sucularını
5. فَأَدْلَىٰ (FÊD̃L) = feedlā : sarkıttı
6. دَلْوَهُ (D̃LVH) = delvehu : kovasını
7. قَالَ (GEL) = ḳāle : dedi ki
8. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
9. بُشْرَىٰ (BŞR) = buşrā : müjde!
10. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : bu
11. غُلَامٌ (ĞLEM) = ğulāmun : bir oğlan!
12. وَأَسَرُّوهُ (VÊSRVH) = ve eserrūhu : ve onu sakladılar
13. بِضَاعَةً (BŽEAT) = biDāǎten : ticaret için
14. وَاللَّهُ (VELLH) = vallahu : halbuki Allah
15. عَلِيمٌ (ALYM) = ǎlīmun : biliyordu
16. بِمَا (BME) = bimā : şeyleri
17. يَعْمَلُونَ (YAMLVN) = yeǎ'melūne : onların yaptıkları
ve geldi | bir kervan | gönderdiler | sucularını | sarkıttı | kovasını | dedi ki | EY/HEY/AH | müjde! | bu | bir oğlan! | ve onu sakladılar | ticaret için | halbuki Allah | biliyordu | şeyleri | onların yaptıkları |

[CYE] [SYR] [RSL] [VRD̃] [D̃LV] [D̃LV] [GVL] [Y] [BŞR] [] [ĞLM] [SRR] [BŽA] [] [ALM] [] [AML]
VCEÙT SYERT FÊRSLVE VERD̃HM FÊD̃L D̃LVH GEL YE BŞR HZ̃E ĞLEM VÊSRVH BŽEAT VELLH ALYM BME YAMLVN

ve cā'et seyyāratun fe erselū veridehum feedlā delvehu ḳāle buşrā hāƶā ğulāmun ve eserrūhu biDāǎten vallahu ǎlīmun bimā yeǎ'melūne
وجاءت سيارة فأرسلوا واردهم فأدلى دلوه قال يا بشرى هذا غلام وأسروه بضاعة والله عليم بما يعملون

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وجاءت ج ي ا | CYE VCEÙT ve cā'et ve geldi And there came
سيارة س ي ر | SYR SYERT seyyāratun bir kervan a caravan
فأرسلوا ر س ل | RSL FÊRSLVE fe erselū gönderdiler and they sent
واردهم و ر د | VRD̃ VERD̃HM veridehum sucularını their water drawer
فأدلى د ل و | D̃LV FÊD̃L feedlā sarkıttı then he let down
دلوه د ل و | D̃LV D̃LVH delvehu kovasını his bucket.
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle dedi ki He said,
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
بشرى ب ش ر | BŞR BŞR buşrā müjde! good news
هذا | HZ̃E hāƶā bu This
غلام غ ل م | ĞLM ĞLEM ğulāmun bir oğlan! "(is) a boy."""
وأسروه س ر ر | SRR VÊSRVH ve eserrūhu ve onu sakladılar And they hid him
بضاعة ب ض ع | BŽA BŽEAT biDāǎten ticaret için (as) a merchandise.
والله | VELLH vallahu halbuki Allah And Allah
عليم ع ل م | ALM ALYM ǎlīmun biliyordu (is) All-Knower
بما | BME bimā şeyleri of what
يعملون ع م ل | AML YAMLVN yeǎ'melūne onların yaptıkları they do.

12:19 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve geldi | bir kervan | gönderdiler | sucularını | sarkıttı | kovasını | dedi ki | EY/HEY/AH | müjde! | bu | bir oğlan! | ve onu sakladılar | ticaret için | halbuki Allah | biliyordu | şeyleri | onların yaptıkları |

[CYE] [SYR] [RSL] [VRD̃] [D̃LV] [D̃LV] [GVL] [Y] [BŞR] [] [ĞLM] [SRR] [BŽA] [] [ALM] [] [AML]
VCEÙT SYERT FÊRSLVE VERD̃HM FÊD̃L D̃LVH GEL YE BŞR HZ̃E ĞLEM VÊSRVH BŽEAT VELLH ALYM BME YAMLVN

ve cā'et seyyāratun fe erselū veridehum feedlā delvehu ḳāle buşrā hāƶā ğulāmun ve eserrūhu biDāǎten vallahu ǎlīmun bimā yeǎ'melūne
وجاءت سيارة فأرسلوا واردهم فأدلى دلوه قال يا بشرى هذا غلام وأسروه بضاعة والله عليم بما يعملون

[ج ي ا] [س ي ر] [ر س ل] [و ر د] [د ل و] [د ل و] [ق و ل] [ي] [ب ش ر] [] [غ ل م] [س ر ر] [ب ض ع] [] [ع ل م] [] [ع م ل]

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وجاءت ج ي ا | CYE VCEÙT ve cā'et ve geldi And there came
Vav,Cim,Elif,,Te,
6,3,1,,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person feminine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
سيارة س ي ر | SYR SYERT seyyāratun bir kervan a caravan
Sin,Ye,Elif,Re,Te merbuta,
60,10,1,200,400,
N – nominative feminine indefinite noun
اسم مرفوع
فأرسلوا ر س ل | RSL FÊRSLVE fe erselū gönderdiler and they sent
Fe,,Re,Sin,Lam,Vav,Elif,
80,,200,60,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
واردهم و ر د | VRD̃ VERD̃HM veridehum sucularını their water drawer
Vav,Elif,Re,Dal,He,Mim,
6,1,200,4,5,40,
N – accusative masculine active participle
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فأدلى د ل و | D̃LV FÊD̃L feedlā sarkıttı then he let down
Fe,,Dal,Lam,,
80,,4,30,,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
دلوه د ل و | D̃LV D̃LVH delvehu kovasını his bucket.
Dal,Lam,Vav,He,
4,30,6,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle dedi ki He said,
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

بشرى ب ش ر | BŞR BŞR buşrā müjde! good news
Be,Şın,Re,,
2,300,200,,
VOC – prefixed vocative particle ya
N – nominative feminine noun
أداة نداء
اسم مرفوع
هذا | HZ̃E hāƶā bu This
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
غلام غ ل م | ĞLM ĞLEM ğulāmun bir oğlan! "(is) a boy."""
Ğayn,Lam,Elif,Mim,
1000,30,1,40,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
وأسروه س ر ر | SRR VÊSRVH ve eserrūhu ve onu sakladılar And they hid him
Vav,,Sin,Re,Vav,He,
6,,60,200,6,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بضاعة ب ض ع | BŽA BŽEAT biDāǎten ticaret için (as) a merchandise.
Be,Dad,Elif,Ayn,Te merbuta,
2,800,1,70,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
والله | VELLH vallahu halbuki Allah And Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو عاطفة
لفظ الجلالة مرفوع
عليم ع ل م | ALM ALYM ǎlīmun biliyordu (is) All-Knower
Ayn,Lam,Ye,Mim,
70,30,10,40,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
بما | BME bimā şeyleri of what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
يعملون ع م ل | AML YAMLVN yeǎ'melūne onların yaptıkları they do.
Ye,Ayn,Mim,Lam,Vav,Nun,
10,70,40,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَجَاءَتْ: ve geldi | سَيَّارَةٌ: bir kervan | فَأَرْسَلُوا: gönderdiler | وَارِدَهُمْ: sucularını | فَأَدْلَىٰ: sarkıttı | دَلْوَهُ: kovasını | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | بُشْرَىٰ: müjde! | هَٰذَا: bu | غُلَامٌ: bir oğlan! | وَأَسَرُّوهُ: ve onu sakladılar | بِضَاعَةً: ticaret için | وَاللَّهُ: halbuki Allah | عَلِيمٌ: biliyordu | بِمَا: şeyleri | يَعْمَلُونَ: onların yaptıkları |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وجاءت WCEÙT ve geldi | سيارة SYERT bir kervan | فأرسلوا FÊRSLWE gönderdiler | واردهم WERD̃HM sucularını | فأدلى FÊD̃L sarkıttı | دلوه D̃LWH kovasını | قال GEL dedi ki | يا YE EY/HEY/AH | بشرى BŞR müjde! | هذا HZ̃E bu | غلام ĞLEM bir oğlan! | وأسروه WÊSRWH ve onu sakladılar | بضاعة BŽEAT ticaret için | والله WELLH halbuki Allah | عليم ALYM biliyordu | بما BME şeyleri | يعملون YAMLWN onların yaptıkları |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve cā'et: ve geldi | seyyāratun: bir kervan | fe erselū: gönderdiler | veridehum: sucularını | feedlā: sarkıttı | delvehu: kovasını | ḳāle: dedi ki | : EY/HEY/AH | buşrā: müjde! | hāƶā: bu | ğulāmun: bir oğlan! | ve eserrūhu: ve onu sakladılar | biDāǎten: ticaret için | vallahu: halbuki Allah | ǎlīmun: biliyordu | bimā: şeyleri | yeǎ'melūne: onların yaptıkları |
Kırık Meal (Transcript) : |VCEÙT: ve geldi | SYERT: bir kervan | FÊRSLVE: gönderdiler | VERD̃HM: sucularını | FÊD̃L: sarkıttı | D̃LVH: kovasını | GEL: dedi ki | YE: EY/HEY/AH | BŞR: müjde! | HZ̃E: bu | ĞLEM: bir oğlan! | VÊSRVH: ve onu sakladılar | BŽEAT: ticaret için | VELLH: halbuki Allah | ALYM: biliyordu | BME: şeyleri | YAMLVN: onların yaptıkları |
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken bir yolcu kafilesi geçerken kuyudan su almak için birini yollamışlardı, o da kovasını kuyuya salınca müjde diye bağırmıştı, burada bir genç var ve onu çıkarıp bir ticâret malı gibi gizlemişlerdi; Allah'sa onların yaptıklarını biliyordu.
Adem Uğur : Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusufu görünce) "Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
Ahmed Hulusi : Bir kafile geldi kuyu başına ve sucuları kovasını saldı kuyuya ve görünce seslendi: "Hey müjde! Burada bir erkek çocuk var". . . Onu satmak için çıkarıp sakladılar. Allâh onların yapmakta olduklarını (onların hakikati ve fiillerinin yaratanı olarak) Aliym'dir.
Ahmet Tekin : Bir kervan gelmiş, sakalarını-sucularını, kuyuya su almaya göndermişlerdi. Su kovasını dibe saldığında, Yûsuf’u görünce: 'Hey, müjde! İşte bir erkek çocuk!' dedi. Onu ticaret malı olarak gizleyip korudular. Allah onların ne yapacaklarını biliyordu.
Ahmet Varol : Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. O da (kuyuya) kovasını sarkıttı. 'Müjde! Bu bir oğlan' dedi. Onu bir ticaret malı gibi sakladılar. Oysa Allah onların yaptıklarını biliyordu.
Ali Bulaç : Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Ali Fikri Yavuz : (Mısır’a gitmekte olan) bir yolcu kafilesi gelip sucularını kuyuya gönderdiler. Sucu kovasını sarkıttı, “ay müjde! bu bir erkek çocuk” dedi. Onu satıp ticaret yapmak için gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarını biliyordu.
Bekir Sadak : Bir kervan geldi, sucularini gonderdiler; sucu kovasini kuyuya saldi, «Mujde! Iste bir oglan» dedi. Yusuf'u alip onu ticari bir mal olarak sakladilar. Oysa Allah yaptiklarini bilir.
Celal Yıldırım : Ve bir kervan geldi, sucularını gönderdiler, o da kovasını (kuyudaki) suya saldı; «Ey müjde, işte bir oğlan !» dedi. Onu ticarî bir mal olarak sakladılar. Allah, onların ne yaptıklarını bilendir.
Diyanet İşleri : Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.
Diyanet İşleri (eski) : Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler; sucu kovasını kuyuya saldı, 'Müjde! İşte bir oğlan' dedi. Yusuf'u alıp onu ticari bir mal olarak sakladılar. Oysa Allah yaptıklarını bilir.
Diyanet Vakfi : Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusuf'u görünce) «Müjde! İşte bir oğlan!» dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
Edip Yüksel : Oradan geçmekte olan bir kervan, sucularını gönderdi, kovasını sarkıtınca: 'Müjde, burada bir erkek çocuğu var!,' dedi. Onu ticari bir mal olarak sakladılar. ALLAH onların yaptıklarını biliyordu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da göndermişlerdi. Vardı, kovasını kuyuya saldı, «Müjde hey, müjde! İşte bir çocuk!» dedi. Ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Öteden bir kervan gelmiş, sucularını göndermişlerdi; vardı, kovasını saldı ve: «A, müjde, bu bir erkek çocuk!» dedi. Onu tutup bir ticaret malı olarak gizlediler. Allah ise, ne yapacaklarını biliyordu.
Elmalılı Hamdi Yazır : Öteden bir kafile gelmiş, sucularını göndermişlerdi, vardı koğasını saldı, â... müjde bu bir gulâm dedi ve tuttular onu ticaret için gizlediler, Allah ise biliyordu ne yapacaklar
Fizilal-il Kuran : Bir kervan geldi, sucularını su almaya gönderdiler. Adam kovasını kuyuya sarkıtınca «Müjde, işte size bir oğlan çocuğu» dedi. Kervandakiler onu satmak üzere sakladılar. Oysa Allah ne yaptıklarını biliyordu.
Gültekin Onan : Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Tanrı, yapmakta olduklarını bilendi.
Hakkı Yılmaz : Ve bir yolcu kafilesi geldi de sucularını gönderdiler. O da kovasını kuyuya saldı, “Müjde hey, müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Ve o'nu bir ticaret malı olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu.
Hasan Basri Çantay : Bir yolcu kaafilesi gelib sakalarını (kuyu başına) yolladılar, o da kofasını saldı. «A, müjde, dedi, işte bir civan»! Onu bir ticâret malı gibi sakladılar. Allah ise ne yapacaklarını pek a'lâ bilici idi.
Hayrat Neşriyat : Derken (Mısır’a giden) bir kafile gelip sucularını (kuyuya) gönderdiler (o) da kovasını saldı. (Aşağıdaki Yûsuf’u gördü ve:) 'Hey, müjde! Bu bir erkek çocuk!' dedi. Onu bir ticâret malı olarak sakladılar. Hâlbuki Allah, onların ne yapacaklarını hakkıyla bilendir.
İbni Kesir : Bir kervan gelip sucularını gönderdiler. O da kovasını salıp dedi ki: Müjde; işte bir oğlan. Onu bir mal olarak sakladılar. Allah, yaptıklarını bilendir.
İskender Evrenosoğlu : Ve bir yolcu kafilesi (kervan) geldi. Sonra da sucularını (kuyuya) gönderdiler. Böylece kovasını sarkıttı. “Müjde! Bu bir (erkek) çocuk.” dedi. Onu ticaret malı olarak sakladılar. Ve Allah, yaptıklarını (yapmakta olduklarını) en iyi bilendir.
Muhammed Esed : Ve bir kervan çıkageldi; (kervancılar) sucularını (su kuyusuna) gönderdiler; onlardan biri kovasını kuyuya salıyordu ki (orada Yusuf'u gördü) ve: "Ne kısmet!" diye bağırdı, "Bir oğlan çocuğu bu!" Ve böylece kervancılar o'nu, satmak niyetiyle yanlarına aldılar. Oysa, Allah yaptıklarını (adım adım izliyor ve) biliyordu.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve bir yolcu kâfilesi geldi, sucularını gönderdiler, hemen kovasını salıverdi. «Ey, müjde! Bu genç bir köle,» dedi ve O'nu bir sermaye olarak sakladılar. Allah Teâlâ ise onların yapacaklarını tamamen bilicidir.
Ömer Öngüt : Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. O da gidip kovasını kuyuya saldı. (Yusuf'u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp (ticari) bir mal olarak sakladılar. Halbuki Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.
Şaban Piriş : Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. Kuyuya kovayı saldı. “Müjde, bir çocuk!” dedi. Onu satmak için gizlediler. Allah ise ne yapacaklarını çok iyi biliyordu.
Suat Yıldırım : (Gelelim Yusuf’a) Öteden bir kafile gelmiş, sucularını kuyuya göndermişlerdi. Saka vardı, kovasını sarkıttı. "A müjde! müjde! işte bir civan!" dedi. Sucu ile yanındakiler, onu ticaret malı olarak satmak niyetiyle, kafilede olanlara onu bildirmeyip gizlediler. Ama Allah Teâlâ, onların ne yapacaklarını pek iyi biliyordu!
Süleyman Ateş : Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler,(o da gidip kuyuya) kovasını sarkıttı: "Müjde, dedi, işte bir oğlan!" Onu ticaret için sakladılar, halbuki Allâh, onların ne yaptıklarını biliyordu.
Tefhim-ul Kuran : Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. «Hey, müjde.. Bu bir çocuk.» dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) «ticaret konusu bir mal» olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Ümit Şimşek : Derken bir kafile geldi. Sucularını gönderdiler; kovasını daldırdı. 'Müjde, bir erkek çocuk!' dedi. Ve onu satmak üzere sakladılar. Allah ise onların ne yaptığını biliyordu.
Yaşar Nuri Öztürk : Bir yolcu kafilesi gelmişti. Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Müjde! Bu bir oğlan!" diye haykırdı. Ticaret maksadıyla onu sakladılar. Allah ne yaptıklarını çok iyi biliyordu.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}