» 16 / Nahl  Suresi:

Kuran Sırası: 16
İniş Sırası: 70

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|etā: geldi | emru: emri | llahi: Allah'ın | felā: artık | testeǎ'cilūhu: onu acele istemeyin | subHānehu: (Allah) uzaktır | ve teǎālā: ve yücedir | ǎmmā: -ndan | yuşrikūne: ortak koştukları- | (16:1)
|yunezzilu: indirir | l-melāikete: Melekleri | bir-rūHi: ruh ile | min: -nden (olan) | emrihi: emri- | ǎlā: üzerine | men: kimseler | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | en: diye | enƶirū: uyarsın | ennehu: muhakkak | : yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | enā: benden | fetteḳūni: benden korkun | (16:2)
|ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | bil-Haḳḳi: hak ile | teǎālā: yücedir | ǎmmā: -ndan | yuşrikūne: ortak koştukları- | (16:3)
|ḣaleḳa: yarattı | l-insāne: insanı | min: -den | nuTfetin: nutfe- | feiƶā: birden | huve: o (insan) | ḣaSīmun: bir hasım (olup çıktı) | mubīnun: apaçık | (16:4)
|vel'en'ǎāme: ve hayvanları da | ḣaleḳahā: yarattı | lekum: sizin için vardır | fīhā: onlarda | dif'un: ısınma | ve menāfiǔ: ve menfaatler | ve minhā: ve onlardan | te'kulūne: yersiniz | (16:5)
|velekum: ve sizin için vardır | fīhā: onlarda | cemālun: bir güzellik | Hīne: zaman | turīHūne: akşamleyin getirdiğiniz | ve Hīne: ve zaman | tesraHūne: sabahleyin götürdüğünüz | (16:6)
|ve teHmilu: ve taşırlar | eṧḳālekum: ağırlıklarınızı | ilā: (uzak) | beledin: şehirlere | lem: | tekūnū: olmadığınız | bāliğīhi: varıyor | illā: dışında | bişiḳḳi: zahmetler çekmek | l-enfusi: canlar(ınız) | inne: doğrusu | rabbekum: Rabbiniz | lera'ūfun: çok şefkatlidir | raHīmun: çok acıyandır | (16:7)
|velḣayle: ve atları | velbiğāle: ve katırları | velHamīra: ve merkepleri | literkebūhā: binmeniz için | ve zīneten: ve süs için | ve yeḣluḳu: yaratmaktadır | : şeyleri | : | teǎ'lemūne: sizin bilmediklerinizi | (16:8)
|ve ǎlā: ve aittir | llahi: Allah'a | ḳaSdu: doğru | s-sebīli: yol | ve minhā: fakat onun vardır | cāirun: eğrisi de | velev: şayet | şā'e: dileseydi | lehedākum: doğru yola iletirdi | ecmeǐyne: hepinizi | (16:9)
|huve: O'dur | lleƶī: | enzele: indiren | mine: -ten | s-semāi: gök- | māen: bir su | lekum: sizin için | minhu: ondandır | şerābun: içeceğ(iniz) | ve minhu: ve ondandır | şecerun: (bitkiler) | fīhi: onda | tusīmūne: hayvanları otlattığınız | (16:10)
|yunbitu: bitirmektedir | lekum: size | bihi: onunla | z-zer'ǎ: ekinler | ve zzeytūne: ve zeytin | ve nneḣīle: ve hurma | vel'eǎ'nābe: ve üzümler | ve min: ve | kulli: her çeşitten | ṧ-ṧemerāti: meyvalar | inne: şüphesiz | : | ƶālike: bunda | lāyeten: ibret vardır | liḳavmin: bir toplum için | yetefekkerūne: düşünen | (16:11)
|ve seḣḣara: hizmetinize verdi | lekumu: sizin | l-leyle: geceyi | ve nnehāra: ve gündüzü | ve şşemse: ve güneşi | velḳamera: ve ay'ı | ve nnucūmu: ve yıldızlar da | museḣḣarātun: boyun eğdirilmiştir | biemrihi: O'nun emriyle | inne: şüphesiz | : | ƶālike: bunda | lāyātin: ibretler vardır | liḳavmin: bir toplum için | yeǎ'ḳilūne: aklını kullanan | (16:12)
|ve mā: ve vardır | ƶerae: yarattıklarında | lekum: sizin için | : | l-erDi: yeryüzünde | muḣtelifen: çeşitli | elvānuhu: renklerdeki | inne: şüphesiz | : | ƶālike: bunda | lāyeten: ibret vardır | liḳavmin: bir toplum için | yeƶƶekkerūne: öğüt alan | (16:13)
|ve huve: O'dur | lleƶī: | seḣḣara: hizmetinize veren | l-beHra: denizi | lite'kulū: yemeniz için | minhu: ondan | leHmen: et | Tariyyen: taptaze | ve testeḣricū: ve çıkarmanız için | minhu: ondan | Hilyeten: süsler | telbesūnehā: kuşanacağınız | ve terā: ve görüyorsun ki | l-fulke: gemiler | mevāḣira: denizi yara yara gitmektedir | fīhi: onun içinde | velitebteğū: aramanız için | min: | feDlihi: O'nun lutfunu | veleǎllekum: ve olur ki | teşkurūne: şükredersiniz | (16:14)
|ve elḳā: ve attı | : | l-erDi: yeryüzüne | ravāsiye: dağlar | en: diye | temīde: sarsmasın | bikum: sizi | ve enhāran: ve ırmaklar | ve subulen: ve yollar | leǎllekum: umulur ki | tehtedūne: doğru yolu bulursunuz | (16:15)
|ve ǎlāmātin: ve (nice) işaretler | ve bil-necmi: ve yıldız(lar)la | hum: onlar | yehtedūne: yol bulurlar | (16:16)
|efemen: midir? | yeḣluḳu: yaratan | kemen: kimse gibi | : | yeḣluḳu: yaratmayan | efelā: | teƶekkerūne: düşünmüyor musunuz? | (16:17)
|ve in: ve eğer | teǔddū: saysanız | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | : | tuHSūhā: sayamazsınız | inne: doğrusu | llahe: Allah | leğafūrun: çok bağışlayandır | raHīmun: çok esirgeyendir | (16:18)
|vallahu: ve Allah | yeǎ'lemu: her şeyi bilir | : | tusirrūne: gizlediğiniz | ve mā: ve | tuǎ'linūne: açığa vurduğunuz | (16:19)
|velleƶīne: kimseler | yed'ǔne: taptıkları | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | : | yeḣluḳūne: yaratamazlar | şey'en: hiçbir şey | vehum: zaten onlar | yuḣleḳūne: yaratılmaktadırlar | (16:20)
|emvātun: onlar ölüdürler | ğayru: değildirler | eHyā'in: diri | ve mā: (fakat) | yeş'ǔrūne: bilmezler | eyyāne: ne zaman | yub'ǎṧūne: dirileceklerini | (16:21)
|ilāhukum: sizin tanrınız | ilāhun: tanrıdır | vāHidun: bir tek | felleƶīne: ama | : | yu'minūne: inanmayanların | bil-āḣirati: ahirete | ḳulūbuhum: kalbleri | munkiratun: inkarcıdır | ve hum: ve onlar | mustekbirūne: büyüklük taslarlar | (16:22)
|: | cerame: gizli kalmaz | enne: gerçekten | llahe: Allah'a | yeǎ'lemu: bilir | : şeyleri | yusirrūne: onların gizledikleri | ve mā: ve şeyleri | yuǎ'linūne: açığa vurdukları | innehu: şüphesiz O | : | yuHibbu: sevmez | l-mustekbirīne: büyüklük taslayanları | (16:23)
|ve iƶā: ve ne zaman ki | ḳīle: dendi | lehum: onlara | māƶā: ne | enzele: indirdi | rabbukum: Rabbiniz | ḳālū: derler | esāTīru: masalları | l-evvelīne: evvelkilerin | (16:24)
|liyeHmilū: yüklenmeleri için | evzārahum: kendi günahlarını | kāmileten: tam olarak | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | ve min: ve bir kısmını | evzāri: günahlarının | elleƶīne: | yuDillūnehum: saptırdıkları kimselerin | biğayri: | ǐlmin: bilgisizce | elā: bak | sā'e: ne kötü | : şey | yezirūne: yükleniyorlar | (16:25)
|ḳad: kuşkusuz | mekera: tuzak kurmuşlardı | elleƶīne: kimseler | min: | ḳablihim: onlardan önceki | feetā: yıktı (söktü) | llahu: Allah | bunyānehum: binalarını | mine: -nden | l-ḳavāǐdi: temelleri- | feḣarra: çökmüştü | ǎleyhimu: başlarına | s-seḳfu: tavan | min: | fevḳihim: üstlerindeki | ve etāhumu: ve onlara gelmişti | l-ǎƶābu: azab | min: | Hayṧu: yerden | : | yeş'ǔrūne: ummadıkları | (16:26)
|ṧumme: sonra | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | yuḣzīhim: onları rezil eder | ve yeḳūlu: ve derki | eyne: hani nerede? | şurakāiye: ortaklarım | elleƶīne: | kuntum: ettiğiniz | tuşāḳḳūne: düşmanlık | fīhim: haklarında | ḳāle: derler | elleƶīne: olanlar | ūtū: verilmiş | l-ǐlme: ilim | inne: şüphesiz | l-ḣizye: rezillik | l-yevme: bugün | ve ssū'e: ve kötülük | ǎlā: üzerinedir | l-kāfirīne: kafirler | (16:27)
|elleƶīne: kimseler | teteveffāhumu: canlarını aldığı | l-melāiketu: meleklerin | Zālimī: zulmederlerken | enfusihim: nefislerine | feelḳavu: diyerek | s-seleme: teslim olurlar | : | kunnā: biz | neǎ'melu: yapmıyorduk | min: hiçbir | sū'in: kötülük | belā: hayır | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlīmun: biliyor | bimā: şeyleri | kuntum: sizin | teǎ'melūne: yaptıklarınız | (16:28)
|fedḣulū: onun için girin | ebvābe: kapılarına | cehenneme: cehennemin | ḣālidīne: sürekli kalmak üzere | fīhā: içinde | felebi'se: ne kötüdür | meṧvā: yeri | l-mutekebbirīne: kibirlenenlerin | (16:29)
|ve ḳīle: ve dendi ki | lilleƶīne: kimselere | tteḳav: korunan(lara) | māƶā: ne? | enzele: indirdi | rabbukum: Rabbiniz | ḳālū: dediler | ḣayran: hayr | lilleƶīne: kimseler için vardır | eHsenū: güzel iş yapan(lara) | : | hāƶihi: bu | d-dunyā: dünyada | Hasenetun: güzellik | veledāru: ve yurdu ise | l-āḣirati: ahiret | ḣayrun: daha hayırlıdır | veleniǎ'me: ve ne güzeldir | dāru: yurdu | l-mutteḳīne: korunanların | (16:30)
|cennātu: cennetlerine | ǎdnin: adn | yedḣulūnehā: girerler | tecrī: akan | min: | teHtihā: altlarından | l-enhāru: ırmaklar | lehum: onlar için vardır | fīhā: orada | : her şey | yeşā'ūne: diledikleri | keƶālike: işte böyle | yeczī: mükafatlandırır | llahu: Allah | l-mutteḳīne: korunanları | (16:31)
|elleƶīne: kimselere | teteveffāhumu: canlarını aldıkları | l-melāiketu: melekler | Tayyibīne: iyi insanlar olarak | yeḳūlūne: derler | selāmun: selam | ǎleykumu: size | dḣulū: girin | l-cennete: cennete | bimā: karşılık | kuntum: olduklarınıza | teǎ'melūne: yapıyor(lar) | (16:32)
|hel: mi? | yenZurūne: bekliyorlar | illā: ille | en: | te'tiyehumu: kendilerine gelmesini | l-melāiketu: meleklerin | ev: yahut | ye'tiye: gelmesini | emru: emrinin | rabbike: Rabbinin | keƶālike: öyle | feǎle: yapmıştı | elleƶīne: kimseler (de) | min: | ḳablihim: onlardan önceki | ve mā: | Zelemehumu: onlara zulmetmedi | llahu: Allah | velākin: fakat | kānū: onlar | enfusehum: kendi kendilerine | yeZlimūne: zulmediyorlardı | (16:33)
|feeSābehum: nihayet onlara ulaştı | seyyiātu: kötülükleri | : | ǎmilū: yaptıklarının | ve Hāḳa: ve kuşattı | bihim: onları | : şey | kānū: | bihi: onunla | yestehziūne: alay ettikleri | (16:34)
|ve ḳāle: ve dediler | elleƶīne: kimseler | eşrakū: ortak koşan(lar) | lev: eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | : | ǎbednā: tapmazdık | min: | dūnihi: O'ndan başka | min: hiçbir | şey'in: şeye | neHnu: (ne) biz | ve lā: ne de | ābā'unā: atalarımız | ve lā: | Harramnā: ve haram kılmazdık | min: | dūnihi: O'nsuz | min: hiçbir | şey'in: şeyi | keƶālike: böyle | feǎle: yapmıştı | elleƶīne: kimseler de | min: | ḳablihim: onlardan önceki(ler) | fehel: değil midir? | ǎlā: düşen | r-rusuli: elçilere | illā: yalnız | l-belāğu: tebliğ etmek | l-mubīnu: açıkça | (16:35)
|veleḳad: ve andolsun | beǎṧnā: biz gönderdik | : içinde | kulli: her | ummetin: millet | rasūlen: bir elçi | eni: diye | ǎ'budū: kulluk edin | llahe: Allah'a | vectenibū: ve kaçının | T-Tāğūte: tagutdan | feminhum: onlardan | men: kimine | hedā: hidayet etti | llahu: Allah | ve minhum: ve onlardan | men: kimine de | Haḳḳat: hak oldu | ǎleyhi: üzerlerine | D-Delāletu: sapıklık | fesīrū: işte gezin | : | l-erDi: yeryüzünde | fenZurū: ve bakın | keyfe: nasıl | kāne: olmuş | ǎāḳibetu: sonu | l-mukeƶƶibīne: yalanlayanların | (16:36)
|in: şayet | teHriS: ne kadar istesen de | ǎlā: | hudāhum: onların yola gelmelerini | feinne: kuşkusuz | llahe: Allah | : | yehdī: yola getirmez | men: kimseyi | yuDillu: şaşırttığı | ve mā: ve olmaz | lehum: onların | min: hiçbir | nāSirīne: yardımcıları | (16:37)
|ve eḳsemū: ve yemin ettiler | billahi: Allah'a | cehde: bütün şiddetiyle | eymānihim: yeminlerinin | : | yeb'ǎṧu: diriltmez (diye) | llahu: Allah | men: kimseyi | yemūtu: ölen | belā: hayır | veǎ'den: verdiği sözdür | ǎleyhi: O'nun onlara | Haḳḳan: gerçek olarak | velākinne: ama | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | : | yeǎ'lemūne: bilmezler | (16:38)
|liyubeyyine: açıklasın (diye) | lehumu: onlara | lleƶī: | yeḣtelifūne: ihtilaf ettiklerini | fīhi: hakkında | veliyeǎ'leme: ve bilsinler (diye) | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ennehum: onların | kānū: olduklarını | kāƶibīne: yalancılar | (16:39)
|innemā: şüphesiz | ḳavlunā: söyleyeceğimiz söz | lişey'in: bir şeyi | iƶā: zaman | eradnāhu: istediğimiz | en: sadece | neḳūle: dememizdir | lehu: ona | kun: ol | fe yekūnu: derhal oluverir | (16:40)
|velleƶīne: | hācerū: göç edenleri | : uğrunda | llahi: Allah | min: | beǎ'di: sonra | : | Zulimū: kendilerine zulmedildikten | lenubevviennehum: yerleştireceğiz | : | d-dunyā: dünyada | Haseneten: güzelce | veleecru: ve mükafatı ise | l-āḣirati: ahiret | ekberu: daha büyüktür | lev: keşke | kānū: onlar | yeǎ'lemūne: bilselerdi | (16:41)
|elleƶīne: onlar ki | Saberū: sabrettiler | ve ǎlā: ve sadece | rabbihim: Rablerine | yetevekkelūne: dayanmaktadırlar | (16:42)
|ve mā: ve | erselnā: biz göndermedik | min: | ḳablike: senden önce | illā: başkasını | ricālen: erkeklerden | nūHī: vahyettiğimiz | ileyhim: kendilerine | feselū: sorun | ehle: ehline | ƶ-ƶikri: zikir | in: eğer | kuntum: siz | : | teǎ'lemūne: bilmiyorsanız | (16:43)
|bil-beyyināti: açık kanıtları | ve zzuburi: ve Kitapları | ve enzelnā: ve indirdik | ileyke: sana | ƶ-ƶikra: Zikr'i | litubeyyine: açıklayasın diye | linnāsi: insanlara | : şeyi | nuzzile: indirilen | ileyhim: kendilerine | veleǎllehum: ta ki | yetefekkerūne: düşünüp öğüt alsınlar | (16:44)
|efeemine: emin midirler? | elleƶīne: kimseler | mekerū: yapmayı kuran(lar) | s-seyyiāti: kötülükler | en: | yeḣsife: geçirmeyeceğinden | llahu: Allah'ın | bihimu: kendilerini | l-erDe: yer(in dibin)e | ev: yahut | ye'tiyehumu: kendilerine gelmeyeceğinden | l-ǎƶābu: azabın | min: hiçbir | Hayṧu: yerden | : hiç | yeş'ǔrūne: ummadıkları | (16:45)
|ev: yahut | ye'ḣuƶehum: kendilerini yakalamayacağından? | : | teḳallubihim: dönüp dolaşırlarken | femā: değillerdir | hum: onlar | bimuǎ'cizīne: engel olacak da | (16:46)
|ev: yahut | ye'ḣuƶehum: kendilerini yakalamayacağından? | ǎlā: üzerinde | teḣavvufin: bir korku | feinne: doğrusu | rabbekum: Rabbiniz | lera'ūfun: çok şefkatlidir | raHīmun: çok acıyandır | (16:47)
|evelem: | yerav: görmediler mi? | ilā: | : şeyleri | ḣaleḳa: yarattığı | llahu: Allah'ın | min: | şey'in: her şeyden | yetefeyyeu: döndüğünü | Zilāluhu: gölgelerinin | ǎni: | l-yemīni: sağdan | ve şşemāili: ve soldan | succeden: secde ederek | lillahi: Allah'a | vehum: ve onlar | dāḣirūne: sürünerek | (16:48)
|velillahi: ve Allah'a | yescudu: secde ederler | : ne varsa | : | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne varsa | : | l-erDi: yerde | min: | dābbetin: canlılardan | velmelāiketu: ve meleklerden | ve hum: ve onlar | : asla | yestekbirūne: büyük taslamazlar | (16:49)
|yeḣāfūne: korkarlar | rabbehum: Rablerinden | min: | fevḳihim: üstlerindeki | ve yef'ǎlūne: ve yaparlar | : şeyi | yu'merūne: emredildikleri | (16:50)
|ve ḳāle: ve dedi | llahu: Allah | : | tetteḣiƶū: edinmeyin | ilāheyni: (iki) tanrı | ṧneyni: iki | innemā: şüphesiz | huve: O | ilāhun: Tanrıdır | vāHidun: tek | feiyyāye: yalnız benden | ferhebūni: korkun | (16:51)
|ve lehu: ve onlar | : ne varsa | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | ve lehu: ve onlar | d-dīnu: din (kulluk) | vāSiben: daima | efeğayra: başkasından mı? | llahi: Allah'tan | tetteḳūne: korkuyorsunuz | (16:52)
|ve mā: (ulaşan) | bikum: size | min: | niǎ'metin: her ni'met | femine: -tandır | llahi: Allah- | ṧumme: sonra | iƶā: zaman | messekumu: size dokunduğu | D-Durru: bir sıkıntı | feileyhi: yalnız O'na | tecerūne: yalvarırsınız | (16:53)
|ṧumme: sonra | iƶā: zaman | keşefe: kaldırdığı | D-Durra: o sıkıntıyı | ǎnkum: sizden | iƶā: hemen | ferīḳun: bir grup | minkum: içinizden | birabbihim: Rablerine | yuşrikūne: ortak koşarlar | (16:54)
|liyekfurū: nankörlük etmek için | bimā: karşı | āteynāhum: kendilerine verdiğimize | fetemetteǔ: öyleyse eğlenin | fesevfe: yakında | teǎ'lemūne: bileceksiniz | (16:55)
|ve yec'ǎlūne: ve ayırıyorlar | limā: şeylere | : | yeǎ'lemūne: bilmedikleri | neSīben: bir pay | mimmā: | razeḳnāhum: verdiğimiz rızıktan | tāllehi: Allah'a andolsun ki | letuselunne: siz mutlaka sorulacaksınız | ǎmmā: şeylerden | kuntum: olduğunuz | tefterūne: uyduruyorlar | (16:56)
|ve yec'ǎlūne: ve isnad ediyorlar | lillahi: Allah'a | l-benāti: kızları | subHānehu: şanı yüce olan | ve lehum: ve Onların | : | yeştehūne: hoşlandıklarını | (16:57)
|ve iƶā: zaman | buşşira: müjdelendiği | eHaduhum: onlardan birine | bil-unṧā: kız çocuğu | Zelle: kesilir | vechuhu: yüzü | musvedden: kapkara | ve huve: ve o | keZīmun: içi öfkeyle dolar | (16:58)
|yetevārā: gizlenir | mine: | l-ḳavmi: kavminden | min: dolayı | sū'i: kötülüğünden | : | buşşira: verilen müjdenin | bihi: ona | eyumsikuhu: onu tutsun mu? | ǎlā: | hūnin: hakaretle | em: yoksa | yedussuhu: onu gömsün mü? | : | t-turābi: toprağa | elā: bak | sā'e: ne kötü | : | yeHkumūne: hüküm veriyorlar | (16:59)
|lilleƶīne: içindir | : | yu'minūne: inanmayanlar | bil-āḣirati: ahirete | meṧelu: sıfatlar | s-sev'i: en kötü | velillahi: (oysa) Allah'ındır | l-meṧelu: sıfatlar | l-eǎ'lā: en yüce | ve huve: ve O | l-ǎzīzu: azizdir | l-Hakīmu: hikmet sahibidir | (16:60)
|velev: ve eğer | yu'āḣiƶu: cezalandırsaydı | llahu: Allah | n-nāse: insanları | biZulmihim: yaptıkları (her) haksızlıkla | : | terake: bırakmazdı | ǎleyhā: üzerinde (yeryüzünde) | min: hiçbir | dābbetin: canlı | velākin: fakat | yu'eḣḣiruhum: onları erteler | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | musemmen: takdir edilen | feiƶā: zaman | cā'e: geldiği | eceluhum: süreleri | : asla | yeste'ḣirūne: geri kalmazlar | sāǎten: bir sa'at (dahi) | ve lā: ne de | yesteḳdimūne: ileri geçerler | (16:61)
|ve yec'ǎlūne: ve isnad ediyorlar | lillahi: Allah'a | : şeyi | yekrahūne: hoşlanmadıkları | ve teSifu: ve uyduruyorlar | elsinetuhumu: onların dilleri | l-keƶibe: yalan | enne: hakkında | lehumu: kendilerinin olacağı | l-Husnā: en güzel sonucun | : hiç yok ki | cerame: şüphe | enne: mutlaka | lehumu: onlara vardır | n-nāra: ateş | ve ennehum: ve onlar | mufraTūne: ona sürüleceklerdir | (16:62)
|tāllehi: Allah'a andolsun ki | leḳad: muhakkak | erselnā: elçi gönderdik | ilā: | umemin: milletlere | min: | ḳablike: senden önceki | fezeyyene: süsledi | lehumu: onlara | ş-şeyTānu: şeytan | eǎ'mālehum: yaptıklarını | fehuve: O | veliyyuhumu: onların dostudur | l-yevme: bugün | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (16:63)
|ve mā: ve | enzelnā: indirmedik | ǎleyke: sana | l-kitābe: Kitabı | illā: dışında | litubeyyine: açıklaman | lehumu: onlara | lleƶī: şeyi | ḣtelefū: ayrılığa düştükleri | fīhi: hakkında | ve huden: ve yol gösterici | ve raHmeten: ve rahmet | liḳavmin: bir kavim için | yu'minūne: inanan | (16:64)
|vallahu: ve Allah | enzele: indirdi | mine: -ten | s-semāi: gök- | māen: bir su | feeHyā: ve diriltti | bihi: onunla | l-erDe: yeri | beǎ'de: sonra | mevtihā: ölümünden | inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: elbette ibret(ler) | liḳavmin: bir millet için | yesmeǔne: işiten | (16:65)
|ve inne: ve şüphesiz | lekum: sizin için | : vardır | l-en'ǎāmi: hayvanlarda | leǐbraten: ibret(ler) | nusḳīkum: size içiriyoruz | mimmā: olandan | : | buTūnihi: onların karınlarında | min: | beyni: arasıdan | ferṧin: fışkı | ve demin: ile kan | lebenen: süt | ḣāliSen: halis | sāiğan: lezzetli | lişşāribīne: içenler için | (16:66)
|ve min: ve | ṧemerāti: meyvalarından | n-neḣīli: hurma ağaçlarının | vel'eǎ'nābi: ve üzümlerden | tetteḣiƶūne: elde edersiniz | minhu: onlardan | sekeran: sarhoşluk | ve rizḳan: ve bir rızık | Hasenen: güzel | inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: elbette ibret(ler) | liḳavmin: bir toplum için | yeǎ'ḳilūne: aklını kullanan | (16:67)
|ve evHā: şöyle vahyetti | rabbuke: Rabbin | ilā: | n-neHli: bal arısına | eni: | tteḣiƶī: edin | mine: | l-cibāli: dağlardan | buyūten: evler | ve mine: ve | ş-şeceri: ağaçlardan | ve mimmā: ve | yeǎ'rişūne: kurdukları çardaklardan | (16:68)
|ṧumme: sonra | kulī: ye | min: | kulli: her çeşit | ṧ-ṧemerāti: meyvalardan | feslukī: ve yürü | subule: yollarında | rabbiki: Rabbinin | ƶululen: boyun eğerek | yeḣrucu: çıkar | min: | buTūnihā: onun karınlarından | şerābun: bir içecek | muḣtelifun: çeşit çeşit | elvānuhu: renkleri | fīhi: onda vardır | şifā'un: şifa | linnāsi: insanlara | inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: elbette bir ibret | liḳavmin: bir millet için | yetefekkerūne: düşünen | (16:69)
|vallahu: ve Allah | ḣaleḳakum: sizi yarattı | ṧumme: sonra | yeteveffākum: öldürür | ve minkum: ve içinizden | men: kimi | yuraddu: itilir | ilā: | erƶeli: en reziline | l-ǔmuri: ömrün | likey: diye | : | yeǎ'leme: hiçbir şeyi bilmez olsun | beǎ'de: sonra | ǐlmin: bilgiden | şey'en: biraz | inne: doğrusu | llahe: Allah | ǎlīmun: bilendir | ḳadīrun: kadirdir | (16:70)
|vallahu: Allah | feDDele: üstün kıldı | beǎ'Dekum: kiminizi | ǎlā: üzerine | beǎ'Din: kiminiz | : | r-rizḳi: rızıkta | femā: değildir | elleƶīne: | fuDDilū: üstün kılınanlar | birāddī: verip de | rizḳihim: kendi rızıklarını | ǎlā: | : | meleket: altında bulunanlara | eymānuhum: ellerinin | fehum: onlar | fīhi: onda | sevā'un: eşit olacak şekilde | efebiniǎ'meti: ni'metini mi? | llahi: Allah'ın | yecHadūne: inkar ediyorlar | (16:71)
|vallahu: Allah | ceǎle: yarattı | lekum: size | min: | enfusikum: kendi nefislerinizden | ezvācen: eşler | ve ceǎle: ve yarattı | lekum: size | min: | ezvācikum: eşlerinizden | benīne: oğullar | ve Hafedeten: ve torunlar | ve razeḳakum: ve sizi besledi | mine: | T-Tayyibāti: güzel rızıklarla | efebil-bāTili: hâlâ batıla mı? | yu'minūne: inanıyorlar | ve biniǎ'meti: ve ni'metine | llahi: Allah'ın | hum: onlar | yekfurūne: nankörlük ediyorlar | (16:72)
|ve yeǎ'budūne: ve tapıyorlar | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | : | : asla | yemliku: veremeyecek | lehum: kendilerine | rizḳan: rızık | mine: | s-semāvāti: göklerden | vel'erDi: ve yerden | şey'en: hiçbir | ve lā: ve | yesteTīǔne: bunu asla yapamayacak olan | (16:73)
|felā: | teDribū: benzetmeler yapmayın | lillahi: Allah'a | l-emṧāle: meseller | inne: çünkü | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | ve entum: siz ise | : | teǎ'lemūne: bilmezsiniz | (16:74)
|Derabe: misal verir | llahu: Allah | meṧelen: misaliyle | ǎbden: bir köle | memlūken: başkasının malı olan | : | yeḳdiru: gücü yetmeyen | ǎlā: | şey'in: hiçbir şeye | ve men: ve kimseyi | razeḳnāhu: rızıklandırdığımız | minnā: katımızdan | rizḳan: rızık ile | Hasenen: güzel | fehuve: ki o | yunfiḳu: infak eder | minhu: ondan | sirran: gizli | ve cehran: ve açık | hel: olurlar mı? | yestevūne: bunlar eşit | l-Hamdu: Hamd | lillahi: Allah'adır | bel: fakat | ekṧeruhum: çokları | : | yeǎ'lemūne: bilmezler | (16:75)
|ve Derabe: ve misal verir | llahu: Allah | meṧelen: misaliyle | raculeyni: (şu) iki adamı | eHaduhumā: birisi | ebkemu: dilsizdir | : | yeḳdiru: gücü yetmez | ǎlā: | şey'in: hiçbir şeye | vehuve: ve o | kellun: bir yüktür | ǎlā: üzerine | mevlāhu: efendisinin | eynemā: nereye | yuveccihhu: onu gönderse | : | ye'ti: getirmez | biḣayrin: bir hayır | hel: | yestevī: gibi olur mu? | huve: o | ve men: ve kimse | ye'muru: emreden | bil-ǎdli: adaleti | ve huve: ve o (kimse) | ǎlā: üzere (giden) | SirāTin: yol | musteḳīmin: doğru | (16:76)
|velillahi: Allah'a aittir | ğaybu: gaybı | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve mā: ve değildir | emru: işi | s-sāǎti: sa'atin (kıyametin) | illā: (başka değil) ancak | kelemHi: açıp yumma gibidir | l-beSari: bir göz | ev: yahut | huve: o | eḳrabu: daha yakın(kısa)dır | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: gücü yetendir | (16:77)
|vallahu: ve Allah | eḣracekum: sizi çıkardı | min: -ndan | buTūni: karınları- | ummehātikum: annelerinizin | : | teǎ'lemūne: bilmezken | şey'en: hiçbir şey | ve ceǎle: ve verdi | lekumu: size | s-sem'ǎ: işitme | vel'ebSāra: ve gözler | vel'ef'idete: ve gönüller | leǎllekum: umulur ki | teşkurūne: şükredersiniz | (16:78)
|elem: | yerav: bakmadılar mı? | ilā: | T-Tayri: kuşlara | museḣḣarātin: O'nun emrine boyun eğdirilmiş | : | cevvi: boşluğunda | s-semāi: göğün | : yoktur | yumsikuhunne: onları tutan | illā: başka | llahu: Allah'tan | inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyātin: ayetler | liḳavmin: bir kavim için | yu'minūne: inanan | (16:79)
|vallahu: ve Allah | ceǎle: yaptı | lekum: sizin için | min: | buyūtikum: evlerinizi | sekenen: oturma yeri | ve ceǎle: ve yaptı | lekum: sizin için | min: | culūdi: derilerinden | l-en'ǎāmi: hayvan | buyūten: evler | testeḣiffūnehā: kolayca kullanacağınız hafif | yevme: gününüzde | Zeǎ'nikum: göç | ve yevme: ve gününüzde | iḳāmetikum: ikamet | ve min: ve | eSvāfihā: yünlerinden | ve evbārihā: ve yapağılarından | ve eş'ǎārihā: ve kıllarından | eṧāṧen: giyilecek, döşenecek eşya | ve metāǎn: ve geçimlik | ilā: -ye kadar | Hīnin: bir süre- | (16:80)
|vallahu: Allah | ceǎle: yaptı | lekum: sizin için | mimmā: | ḣaleḳa: yarattıklarından | Zilālen: gölgeler | ve ceǎle: ve var etti | lekum: sizin için | mine: | l-cibāli: dağlarda | eknānen: oturulacak barınaklar | ve ceǎle: ve var eyledi | lekum: sizin için | serābīle: elbiseler | teḳīkumu: sizi koruyan | l-Harra: sıcaktan | ve serābīle: ve elbiseler | teḳīkum: sizi koruyan | be'sekum: savaşınızda | keƶālike: böyle | yutimmu: tamamlıyor | niǎ'metehu: ni'metini | ǎleykum: size | leǎllekum: umulur ki siz | tuslimūne: teslim (müslüman) olursunuz | (16:81)
|fein: eğer yine | tevellev: yüz çevirirlerse | feinnemā: artık | ǎleyke: senin üzerine düşen | l-belāğu: duyurmaktır | l-mubīnu: açık bir şekilde | (16:82)
|yeǎ'rifūne: bilirler | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | ṧumme: sonra da | yunkirūnehā: bunu inkar ederler | ve ekṧeruhumu: ve çokları da | l-kāfirūne: inkar ederler | (16:83)
|ve yevme: ve gün | neb'ǎṧu: getirdiğimiz | min: | kulli: her | ummetin: ümmetten | şehīden: bir şahid | ṧumme: artık | : | yu'ƶenu: izin verilmez | lilleƶīne: kimselere | keferū: inkar eden(lere) | ve lā: ve ne de | hum: onların | yusteǎ'tebūne: özür dilemeleri istenir | (16:84)
|ve iƶā: ve zaman | raā: gördükleri | elleƶīne: kimseler | Zelemū: zulmedenler | l-ǎƶābe: azabı | felā: artık | yuḣaffefu: hafifletilmez | ǎnhum: onlardan | ve lā: ve asla | hum: onlara | yunZerūne: fırsat verilmez | (16:85)
|ve iƶā: ve zaman | raā: gördükleri | elleƶīne: kimseler | eşrakū: ortak koşanlar | şurakā'ehum: ortak koştuklarını | ḳālū: derler ki | rabbenā: Rabbimiz | hā'ulā'i: işte (bunlar) | şurakā'unā: ortaklarımız | elleƶīne: | kunnā: olduğumuz | ned'ǔ: tapıyor | min: | dūnike: senden başka | feelḳav: söz atarlar | ileyhimu: onlara | l-ḳavle: şu sözle | innekum: siz | lekāƶibūne: tamamen yalancılarsınız | (16:86)
|ve elḳav: ve olurlar | ilā: | llahi: Allah'a | yevmeiƶin: o gün | s-seleme: teslim | ve Delle: ve sapıp gider | ǎnhum: kendilerinden | : şeyler | kānū: oldukları | yefterūne: uyduruyor(lar) | (16:87)
|elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ve Saddū: ve engel olanlar | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | zidnāhum: artırırız onlara | ǎƶāben: azabı | fevḳa: üstüne | l-ǎƶābi: azaplarının | bimā: dolayı | kānū: yaptıkları | yufsidūne: bozgunculuklarından | (16:88)
|ve yevme: ve gün | neb'ǎṧu: getireceğimiz | : içinde | kulli: her | ummetin: ümmet | şehīden: bir şahid | ǎleyhim: üzerlerine | min: | enfusihim: kendi aralarından | ve ci'nā: getireceğiz | bike: seni de | şehīden: şahid | ǎlā: üzerine | hā'ulā'i: bunların | ve nezzelnā: ve indirdik | ǎleyke: sana | l-kitābe: bu Kitabı | tibyānen: açıklayan | likulli: her | şey'in: şeyi | ve huden: ve yol gösterici olarak | ve raHmeten: ve rahmet olarak | ve buşrā: ve müjde olarak | lilmuslimīne: müslümanlara | (16:89)
|inne: şüphesiz | llahe: Allah | ye'muru: emreder | bil-ǎdli: adaleti | vel'iHsāni: ve ihsanı | ve ītā'i: ve vermeyi | ƶī: | l-ḳurbā: akrabaya | ve yenhā: ve meneder | ǎni: | l-feHşā'i: edepsizlikten | velmunkeri: ve fenalıktan | velbeğyi: ve azgınlıktan | yeǐZukum: size böyle öğüt verir | leǎllekum: umulur ki | teƶekkerūne: öğüt alırsınız (diye) | (16:90)
|ve evfū: tam yerine getirin | biǎhdi: ahdini | llahi: Allah'ın | iƶā: zaman | ǎāhedtum: andlaşma yaptığınız | ve lā: ve asla | tenḳuDū: bozmayın | l-eymāne: yeminleri | beǎ'de: sonra | tevkīdihā: pekiştirdikten | veḳad: çünkü | ceǎltumu: yaptınız | llahe: Allah'ı | ǎleykum: üzerinize | kefīlen: kefil (şahid) | inne: şüphesiz | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | : şeyleri | tef'ǎlūne: yaptıklarınız | (16:91)
|ve lā: ve asla | tekūnū: olmayın | kālletī: gibi | neḳaDet: çözen kadın | ğazlehā: ipliğini | min: | beǎ'di: sonra | ḳuvvetin: kuvvetli | enkāṧen: büktükten | tetteḣiƶūne: bir vasıta yaparak | eymānekum: yeminlerinizi | deḣalen: bozucu | beynekum: aranızda | en: | tekūne: olduğu için | ummetun: bir topluluk | hiye: | erbā: daha çok | min: | ummetin: diğer bir topluluktan | innemā: çünkü | yeblūkumu: sizi dener | llahu: Allah | bihi: bununla | veleyubeyyinenne: ve açıklayacaktır | lekum: size | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | : şeyleri | kuntum: olduğunuz | fīhi: hakkında | teḣtelifūne: ayrılığa düştüğünüz | (16:92)
|velev: şayet | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | leceǎlekum: hepinizi yapardı | ummeten: ümmet | vāHideten: bir tek | velākin: fakat | yuDillu: şaşırtır | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve yehdī: ve doğru yola iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | veletuselunne: ve siz mutlaka sorulacaksınız | ǎmmā: şeylerden | kuntum: olduğunuz | teǎ'melūne: yapıyor(lar) | (16:93)
|ve lā: | tetteḣiƶū: yapmayın | eymānekum: yeminlerinizi | deḣalen: bozan bir şey | beynekum: aranızı | fetezille: kayar | ḳademun: ayak | beǎ'de: sonra | ṧubūtihā: sağlam bastıktan | ve teƶūḳū: ve tadarsınız | s-sū'e: kötülüğü | bimā: dolayı | Sadedtum: engel olduğunuzdan | ǎn: -dan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | velekum: ve sizin için vardır | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük | (16:94)
|ve lā: ve asla | teşterū: satmayın | biǎhdi: verdiğiniz sözü | llahi: Allah'a | ṧemenen: bir paraya | ḳalīlen: az | innemā: şüphesiz | ǐnde: yanında olan | llahi: Allah'ın | huve: o | ḣayrun: daha hayırlıdır | lekum: sizin için | in: eğer | kuntum: | teǎ'lemūne: bilirseniz | (16:95)
|: bulunan | ǐndekum: sizin yanınızda | yenfedu: tükenir | ve mā: bulunan ise | ǐnde: yanında | llahi: Allah'ın | bāḳin: kalıcıdır | velenecziyenne: elbette vereceğiz | elleƶīne: kimselerin | Saberū: sabreden(lerin) | ecrahum: karşılığını | bieHseni: en güzeliyle | : | kānū: olduklarının | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (16:96)
|men: her kim | ǎmile: bir iş yaparsa | SāliHen: iyi | min: | ƶekerin: erkekten | ev: veya | unṧā: kadından | vehuve: o | mu'minun: inanmış olarak | felenuHyiyennehu: onu yaşatırız | Hayāten: bir hayatla | Tayyibeten: hoş | velenecziyennehum: ve elbette veririz | ecrahum: onların ücretini | bieHseni: en güzeliyle | : | kānū: olduklarının | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (16:97)
|feiƶā: zaman | ḳarate': okuduğun | l-ḳurāne: Kur'an | festeǐƶ: sığın | billahi: Allah'a | mine: -dan | ş-şeyTāni: şeytan- | r-racīmi: kovulmuş | (16:98)
|innehu: çünkü | leyse: yoktur | lehu: o(şeyta)nın | sulTānun: bir gücü | ǎlā: üzerinde | elleƶīne: | āmenū: inananlar | ve ǎlā: ve üzerinde | rabbihim: Rablerine | yetevekkelūne: dayananlar | (16:99)
|innemā: sadece | sulTānuhu: onun gücü | ǎlā: üzerinde | elleƶīne: kimselere | yetevellevnehu: onu dost tutan(lar) | velleƶīne: ve kimselere | hum: onlar | bihi: onu | muşrikūne: ortak koşan(lar) | (16:100)
|ve iƶā: ve zaman | beddelnā: değiştirdiğimiz | āyeten: bir ayeti | mekāne: yerine | āyetin: bir ayet | vallahu: ve Allah | eǎ'lemu: bilirken | bimā: ne | yunezzilu: indirdiğini | ḳālū: derler | innemā: şüphesiz | ente: sen | mufterin: iftira ediyorsun | bel: hayır | ekṧeruhum: onların çokları | : | yeǎ'lemūne: bilmiyorlar | (16:101)
|ḳul: de ki | nezzelehu: onu indirdi | rūHu: Ruhu'l- | l-ḳudusi: -Kudüs | min: -nden | rabbike: Rabbi- | bil-Haḳḳi: gerçek olarak | liyuṧebbite: sağlamlaştırmak için | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan(ları) | ve huden: ve yol gösterici | ve buşrā: ve müjde olarak | lilmuslimīne: müslümanlara | (16:102)
|veleḳad: ve elbette | neǎ'lemu: biliyoruz | ennehum: onların | yeḳūlūne: dediklerini | innemā: muhakkak | yuǎllimuhu: ona öğretiyor | beşerun: bir insan | lisānu: dili | lleƶī: şahsın | yulHidūne: nisbet ettikleri | ileyhi: ona | eǎ'cemiyyun: a'cemi (yabancıdır) | vehāƶā: bu ise | lisānun: bir dildir | ǎrabiyyun: Arapça | mubīnun: apaçık | (16:103)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseleri | : | yu'minūne: inanmayan(ları) | biāyāti: ayetlerine | llahi: Allah'ın | : | yehdīhimu: doğru yola iletmez | llahu: Allah | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (16:104)
|innemā: şüphesiz ancak | yefterī: uydurur | l-keƶibe: yalanı | elleƶīne: kimseler | : | yu'minūne: inanmayan(lar) | biāyāti: ayetlerine | llahi: Allah'ın | ve ulāike: işte | humu: onlardır | l-kāƶibūne: yalancılar | (16:105)
|men: | kefera: inkar eden | billahi: Allah'ı | min: | beǎ'di: sonra | īmānihi: inandıktan | illā: hariç | men: kimseler | ukrihe: (inkara) zorlanan | veḳalbuhu: ve kalbi | muTmeinnun: mutmain olduğu halde | bil-īmāni: imanla | velākin: fakat | men: kimselere | şeraHa: açan | bil-kufri: küfre | Sadran: göğsünü | feǎleyhim: üzerlerine iner | ğaDebun: bir gazab | mine: -tan | llahi: Allah- | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük | (16:106)
|ƶālike: bu böyledir | biennehumu: şüphesiz onların | steHabbū: tercih etmelerindendir | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | ǎlā: | l-āḣirati: ahirete | ve enne: ve şüphesiz | llahe: Allah'ın | : | yehdī: doğru yola iletmeyeceğindendir | l-ḳavme: kavmi | l-kāfirīne: inkar eden | (16:107)
|ulāike: onlar | elleƶīne: kimselerdir | Tabeǎ: mühürlediği | llahu: Allah'ın | ǎlā: üzerini | ḳulūbihim: kalbleri | ve sem'ǐhim: ve kulaklarını | ve ebSārihim: ve gözlerini | ve ulāike: ve işte | humu: onlardır | l-ğāfilūne: gafiller | (16:108)
|: hiç yok | cerame: şüphe | ennehum: elbette onlar | : | l-āḣirati: ahirette | humu: onlar | l-ḣāsirūne: ziyana uğrayacaklardır | (16:109)
|ṧumme: sonra | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lilleƶīne: (yanındadır) | hācerū: hicret edenlerin | min: | beǎ'di: sonra | : | futinū: işkenceye uğratıldıktan | ṧumme: sonra | cāhedū: cihad edenlerin | ve Saberū: ve sabredenlerin | inne: elbette | rabbeke: Rabbin | min: | beǎ'dihā: bun(lar)dan sonra | leğafūrun: elbette bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (16:110)
|yevme: o gün | te'tī: gelir | kullu: her | nefsin: nefis | tucādilu: uğraşır | ǎn: | nefsihā: kendi canı için | ve tuveffā: ve tam karşılığı verilir | kullu: herkese | nefsin: nefse | : | ǎmilet: yaptığının | ve hum: onlara | : asla | yuZlemūne: haksızlık edilmez | (16:111)
|ve Derabe: ve misal verir | llahu: Allah | meṧelen: misaliyle | ḳaryeten: bir kenti | kānet: idi | āmineten: güven | muTmeinneten: huzur içinde | ye'tīhā: kendisine geliyordu | rizḳuhā: rızkı | rağaden: bol bol | min: | kulli: her | mekānin: yerden | fekeferat: fakat nankörlük etti | bien'ǔmi: ni'metlerine | llahi: Allah'ın | feeƶāḳahā: (bunun üzerine) ona taddırdı | llahu: Allah | libāse: elbisesi | l-cūǐ: açlık | velḣavfi: ve korku | bimā: ötürü | kānū: oldukları | yeSneǔne: yapıyor(lar) | (16:112)
|veleḳad: ve andolsun | cā'ehum: onlara geldi | rasūlun: bir elçi | minhum: kendilerinden | fekeƶƶebūhu: onu yalanladılar | feeḣaƶehumu: onları yakalayıverdi | l-ǎƶābu: azab | vehum: ve onlar | Zālimūne: zulümlerine devam ederken | (16:113)
|fekulū: yeyin | mimmā: | razeḳakumu: size verdiği rızıktan | llahu: Allah'ın | Halālen: helal | Tayyiben: ve hoş (olarak) | veşkurū: ve şükredin | niǎ'mete: ni'metine | llahi: Allah'ın | in: eğer | kuntum: ediyorsanız | iyyāhu: O'na | teǎ'budūne: kulluk | (16:114)
|innemā: şüphesiz | Harrame: haram kıldı | ǎleykumu: size | l-meytete: ölüyü | ve ddeme: ve kanı | veleHme: ve etini | l-ḣinzīri: domuz | ve mā: ve şeyi | uhille: kesilen | liğayri: başkasının | llahi: Allah'tan | bihi: adına | femeni: kim | DTurra: mecbur kalırsa | ğayra: | bāğin: saldırmadan | ve lā: ve | ǎādin: sınırı da aşmadan | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (16:115)
|ve lā: ve | teḳūlū: demeyin | limā: ötürü | teSifu: nitelendirmesinden | elsinetukumu: dillerinizin | l-keƶibe: yalan | hāƶā: şu | Halālun: helaldir | ve hāƶā: şu ise | Harāmun: haramdır | litefterū: sonra uydurmuş olursunuz | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | l-keƶibe: yalan | inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yefterūne: uyduran(lar) | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | l-keƶibe: yalan | : | yufliHūne: iflah olmazlar | (16:116)
|metāǔn: bir mefaattir | ḳalīlun: azıcık | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (16:117)
|ve ǎlā: ve | elleƶīne: olanlara da | hādū: Yahudi | Harramnā: haram kılmıştık | : | ḳaSaSnā: anlattıklarımızı | ǎleyke: sana | min: | ḳablu: bundan önce | ve mā: değildik | Zelemnāhum: onlara zulmediyor | velākin: fakat | kānū: ediyorlardı | enfusehum: onlar kendilerine | yeZlimūne: zulm | (16:118)
|ṧumme: sonra | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | lilleƶīne: kimseler için | ǎmilū: işleyen(ler) | s-sū'e: kötülük | bicehāletin: cehaletle | ṧumme: sonra | tābū: tevbe edenler (için) | min: | beǎ'di: ardından | ƶālike: bunun | ve eSleHū: ve uslananlar (için) | inne: elbette | rabbeke: Rabbin | min: | beǎ'dihā: bunlardan sonra | leğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (16:119)
|inne: şüphesiz | ibrāhīme: İbrahim | kāne: idi | ummeten: bir ümmet | ḳāniten: O'na ita'at eden | lillahi: Allah'ı | Hanīfen: birleyen | velem: ve | yeku: değildi | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (16:120)
|şākiran: şükredici idi | lien'ǔmihi: O'nun ni'metlerine | ctebāhu: onu seçmiş | ve hedāhu: ve iletmişti | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (16:121)
|ve āteynāhu: ve ona vermiştik | : | d-dunyā: dünyada | Haseneten: iyilik | ve innehu: şüphesiz O | : | l-āḣirati: ahirette de | lemine: | S-SāliHīne: iyilerdendir | (16:122)
|ṧumme: sonra | evHaynā: vahyettik | ileyke: sana | eni: | ttebiǎ': uy | millete: yoluna | ibrāhīme: İbrahim'in | Hanīfen: hanif olan | ve mā: ve | kāne: değildi | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (16:123)
|innemā: şüphesiz | cuǐle: (farz) kılındı | s-sebtu: cumartesi günü | ǎlā: üzerinde | elleƶīne: kimseler | ḣtelefū: ayrılığa düşen(ler) | fīhi: onun | ve inne: ve şüphesiz | rabbeke: Rabbin | leyeHkumu: elbette hükmünü verecektir | beynehum: aralarında | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | fīmā: şey hakkında | kānū: | fīhi: onda | yeḣtelifūne: ayrılığa düştükleri | (16:124)
|Ud'ǔ: çağır | ilā: | sebīli: yoluna | rabbike: Rabbinin | bil-Hikmeti: hikmetle | velmev'ǐZeti: ve öğütle | l-Haseneti: güzel | ve cādilhum: ve onlarla mücadele et | billetī: (biçimde) | hiye: o | eHsenu: en güzel | inne: kuşkusuz | rabbeke: Rabbin | huve: işte O'dur | eǎ'lemu: en iyi bilen | bimen: kimseleri | Delle: sapan(ları) | ǎn: -ndan | sebīlihi: yolu- | ve huve: ve O | eǎ'lemu: (en iyi) bilendir | bil-muhtedīne: hidayete erenleri | (16:125)
|ve in: ve eğer | ǎāḳabtum: ceza verecekseniz | feǎāḳibū: ceza verin | bimiṧli: aynısını | : | ǔḳibtum: size verilen cezanın | bihi: onunla | velein: ama | Sabertum: sabdederseniz | lehuve: andolsun ki o | ḣayrun: daha iyidir | liSSābirīne: sabredenler için | (16:126)
|veSbir: ve sabret | ve mā: değildir | Sabruke: senin sabrın | illā: başka | billahi: Allah(ın yardımından) | ve lā: ve | teHzen: üzülme | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve | teku: düşme | : | Deyḳin: sıkıntıya | mimmā: | yemkurūne: kurdukları tuzaklardan | (16:127)
|inne: çünkü | llahe: Allah | meǎ: beraberdir | elleƶīne: kimselerle | tteḳav: korunan(larla) | velleƶīne: ve kimselerle | hum: onlar | muHsinūne: iyilik eden(lerle) | (16:128)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}