» 40 / Mü’min  18:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

 » 40 / Mü’min  Suresi: 18
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَأَنْذِرْهُمْ (VÊNZ̃RHM) = ve enƶirhum : ve onları uyar
2. يَوْمَ (YVM) = yevme : güne (karşı)
3. الْازِفَةِ (EL ËZFT) = l-āzifeti : yaklaşan
4. إِذِ (ÎZ̃) = iƶi : zira
5. الْقُلُوبُ (ELGLVB) = l-ḳulūbu : yürekler
6. لَدَى (LD̃) = ledā : dayanmıştır
7. الْحَنَاجِرِ (ELḪNECR) = l-Hanāciri : gırtlaklara
8. كَاظِمِينَ (KEƵMYN) = kāZimīne : yutkunur dururlar
9. مَا (ME) = mā : yoktur
10. لِلظَّالِمِينَ (LLƵELMYN) = liZZālimīne : zalimlerin
11. مِنْ (MN) = min : hiçbir
12. حَمِيمٍ (ḪMYM) = Hamīmin : dostu
13. وَلَا (VLE) = ve lā : ve yoktur
14. شَفِيعٍ (ŞFYA) = şefīǐn : bir aracıları
15. يُطَاعُ (YŦEA) = yuTāǔ : sözü tutulur
ve onları uyar | güne (karşı) | yaklaşan | zira | yürekler | dayanmıştır | gırtlaklara | yutkunur dururlar | yoktur | zalimlerin | hiçbir | dostu | ve yoktur | bir aracıları | sözü tutulur |

[NZ̃R] [YVM] [EZF] [] [GLB] [] [ḪNCR] [KƵM] [] [ƵLM] [] [ḪMM] [] [ŞFA] [ŦVA]
VÊNZ̃RHM YVM EL ËZFT ÎZ̃ ELGLVB LD̃ ELḪNECR KEƵMYN ME LLƵELMYN MN ḪMYM VLE ŞFYA YŦEA

ve enƶirhum yevme l-āzifeti iƶi l-ḳulūbu ledā l-Hanāciri kāZimīne liZZālimīne min Hamīmin ve lā şefīǐn yuTāǔ
وأنذرهم يوم الآزفة إذ القلوب لدى الحناجر كاظمين ما للظالمين من حميم ولا شفيع يطاع

 » 40 / Mü’min  Suresi: 18
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأنذرهم ن ذ ر | NZ̃R VÊNZ̃RHM ve enƶirhum ve onları uyar And warn them
يوم ي و م | YVM YVM yevme güne (karşı) (of the) Day
الآزفة ا ز ف | EZF EL ËZFT l-āzifeti yaklaşan the Approaching,
إذ | ÎZ̃ iƶi zira when
القلوب ق ل ب | GLB ELGLVB l-ḳulūbu yürekler the hearts
لدى | LD̃ ledā dayanmıştır (are) at
الحناجر ح ن ج ر | ḪNCR ELḪNECR l-Hanāciri gırtlaklara the throats,
كاظمين ك ظ م | KƵM KEƵMYN kāZimīne yutkunur dururlar choked.
ما | ME yoktur Not
للظالمين ظ ل م | ƵLM LLƵELMYN liZZālimīne zalimlerin for the wrongdoers
من | MN min hiçbir any
حميم ح م م | ḪMM ḪMYM Hamīmin dostu intimate friend
ولا | VLE ve lā ve yoktur and no
شفيع ش ف ع | ŞFA ŞFYA şefīǐn bir aracıları intercessor
يطاع ط و ع | ŦVA YŦEA yuTāǔ sözü tutulur (who) is obeyed.

40:18 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve onları uyar | güne (karşı) | yaklaşan | zira | yürekler | dayanmıştır | gırtlaklara | yutkunur dururlar | yoktur | zalimlerin | hiçbir | dostu | ve yoktur | bir aracıları | sözü tutulur |

[NZ̃R] [YVM] [EZF] [] [GLB] [] [ḪNCR] [KƵM] [] [ƵLM] [] [ḪMM] [] [ŞFA] [ŦVA]
VÊNZ̃RHM YVM EL ËZFT ÎZ̃ ELGLVB LD̃ ELḪNECR KEƵMYN ME LLƵELMYN MN ḪMYM VLE ŞFYA YŦEA

ve enƶirhum yevme l-āzifeti iƶi l-ḳulūbu ledā l-Hanāciri kāZimīne liZZālimīne min Hamīmin ve lā şefīǐn yuTāǔ
وأنذرهم يوم الآزفة إذ القلوب لدى الحناجر كاظمين ما للظالمين من حميم ولا شفيع يطاع

[ن ذ ر] [ي و م] [ا ز ف] [] [ق ل ب] [] [ح ن ج ر] [ك ظ م] [] [ظ ل م] [] [ح م م] [] [ش ف ع] [ط و ع]

 » 40 / Mü’min  Suresi: 18
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأنذرهم ن ذ ر | NZ̃R VÊNZ̃RHM ve enƶirhum ve onları uyar And warn them
Vav,,Nun,Zel,Re,He,Mim,
6,,50,700,200,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperative verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل أمر و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
يوم ي و م | YVM YVM yevme güne (karşı) (of the) Day
Ye,Vav,Mim,
10,6,40,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الآزفة ا ز ف | EZF EL ËZFT l-āzifeti yaklaşan the Approaching,
Elif,Lam,,Ze,Fe,Te merbuta,
1,30,,7,80,400,
N – genitive feminine active participle
اسم مجرور
إذ | ÎZ̃ iƶi zira when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
القلوب ق ل ب | GLB ELGLVB l-ḳulūbu yürekler the hearts
Elif,Lam,Gaf,Lam,Vav,Be,
1,30,100,30,6,2,
"N – nominative feminine plural noun → Heart"
اسم مرفوع
لدى | LD̃ ledā dayanmıştır (are) at
Lam,Dal,,
30,4,,
LOC – location adverb
ظرف مكان
الحناجر ح ن ج ر | ḪNCR ELḪNECR l-Hanāciri gırtlaklara the throats,
Elif,Lam,Ha,Nun,Elif,Cim,Re,
1,30,8,50,1,3,200,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
كاظمين ك ظ م | KƵM KEƵMYN kāZimīne yutkunur dururlar choked.
Kef,Elif,Zı,Mim,Ye,Nun,
20,1,900,40,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب
ما | ME yoktur Not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
للظالمين ظ ل م | ƵLM LLƵELMYN liZZālimīne zalimlerin for the wrongdoers
Lam,Lam,Zı,Elif,Lam,Mim,Ye,Nun,
30,30,900,1,30,40,10,50,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine plural active participle
جار ومجرور
من | MN min hiçbir any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
حميم ح م م | ḪMM ḪMYM Hamīmin dostu intimate friend
Ha,Mim,Ye,Mim,
8,40,10,40,
N – genitive masculine singular indefinite noun
اسم مجرور
ولا | VLE ve lā ve yoktur and no
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
شفيع ش ف ع | ŞFA ŞFYA şefīǐn bir aracıları intercessor
Şın,Fe,Ye,Ayn,
300,80,10,70,
N – genitive masculine singular indefinite noun
اسم مجرور
يطاع ط و ع | ŦVA YŦEA yuTāǔ sözü tutulur (who) is obeyed.
Ye,Tı,Elif,Ayn,
10,9,1,70,
V – 3rd person masculine singular passive imperfect verb
فعل مضارع مبني للمجهول
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَأَنْذِرْهُمْ: ve onları uyar | يَوْمَ: güne (karşı) | الْازِفَةِ: yaklaşan | إِذِ: zira | الْقُلُوبُ: yürekler | لَدَى: dayanmıştır | الْحَنَاجِرِ: gırtlaklara | كَاظِمِينَ: yutkunur dururlar | مَا: yoktur | لِلظَّالِمِينَ: zalimlerin | مِنْ: hiçbir | حَمِيمٍ: dostu | وَلَا: ve yoktur | شَفِيعٍ: bir aracıları | يُطَاعُ: sözü tutulur |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وأنذرهم WÊNZ̃RHM ve onları uyar | يوم YWM güne (karşı) | الآزفة EL ËZFT yaklaşan | إذ ÎZ̃ zira | القلوب ELGLWB yürekler | لدى LD̃ dayanmıştır | الحناجر ELḪNECR gırtlaklara | كاظمين KEƵMYN yutkunur dururlar | ما ME yoktur | للظالمين LLƵELMYN zalimlerin | من MN hiçbir | حميم ḪMYM dostu | ولا WLE ve yoktur | شفيع ŞFYA bir aracıları | يطاع YŦEA sözü tutulur |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve enƶirhum: ve onları uyar | yevme: güne (karşı) | l-āzifeti: yaklaşan | iƶi: zira | l-ḳulūbu: yürekler | ledā: dayanmıştır | l-Hanāciri: gırtlaklara | kāZimīne: yutkunur dururlar | : yoktur | liZZālimīne: zalimlerin | min: hiçbir | Hamīmin: dostu | ve lā: ve yoktur | şefīǐn: bir aracıları | yuTāǔ: sözü tutulur |
Kırık Meal (Transcript) : |VÊNZ̃RHM: ve onları uyar | YVM: güne (karşı) | EL ËZFT: yaklaşan | ÎZ̃: zira | ELGLVB: yürekler | LD̃: dayanmıştır | ELḪNECR: gırtlaklara | KEƵMYN: yutkunur dururlar | ME: yoktur | LLƵELMYN: zalimlerin | MN: hiçbir | ḪMYM: dostu | VLE: ve yoktur | ŞFYA: bir aracıları | YŦEA: sözü tutulur |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve onları, yaklaşmakta olan o günle korkut, o gün, korkudan yürekler, ağızlara gelir, gönüller, dertle dolar, zâlimlere ne yardımı dokunacak bir dost bulunur, ne şefâati kabûl edilecek bir şefâatçi.
Adem Uğur : Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır.
Ahmed Hulusi : Yaklaşan ölüm süreci ile onları uyar! O zaman gamla dolu olarak yürekleri gırtlaklarına dayanmıştır! Zâlimlerin ne bir dostu ve ne de itaat ederse (kurtaracak) bir şefi vardır.
Ahmet Tekin : Yaklaşmakta olan gün dolayısıyla onları uyar. O an, yürekler gırtlaklara dayanır. Dehşet içinde yutkunup dururlar. İnkâr ile, isyan ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenen bir aracısı, bir şefaat edeni vardır.
Ahmet Varol : Onları yaklaşan güne karşı uyar ki, (o zaman) yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostları ne de sözü dinlenir şefaatçileri olur.
Ali Bulaç : Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm, o müşrikleri gelmesi yakın) kıyamet günü ile korkut. O vakit kalbler, hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Kâfirlerin ne bir yakını var, ne de şefaatı makbul bir şefaatçisi...
Bekir Sadak : Onlari, yureklerin agiza gelecegi, tasadan yutkunacaklari yaklasan kiyamet gunu ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sozu dinlenecek sefaatcisi olur.
Celal Yıldırım : Onları yaklaşmakta olan gün (Kıyamet) ile uyar. Yürekler yutkuna yutkuna gırtlaklara dayanır o gün. Zâlimler için ne sıcak bir dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır.
Diyanet İşleri : Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır.
Diyanet İşleri (eski) : Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.
Diyanet Vakfi : Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçısı vardır.
Edip Yüksel : Onları yaklaşan gün hakkında uyar, o zaman yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunurlar. Zalimler için ne bir dost ne de sözü dinlenir bir şefaatçı vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir de o yaklaşan felaket gününü onlara haber ver ki, o zaman yürekleri gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar. Zalimler için ne ısınacak bir hısım (ne sıcak bir yakın) vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi!
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem haber ver onlara o yaklaşan felâket gününü: O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmış yutkunur da yutkunurlar; zalimler için ne ısınacak bir hısım vardır, ne dinlenecek bir şefi.
Fizilal-il Kuran : Ey Muhammed! Onları yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları yaklaşan Kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.
Gültekin Onan : Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman kalpler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
Hakkı Yılmaz : "Yaklaşan gün hakkında da onları uyar. O zaman kalpler yutkunarak; dehşetten ürpererek gırtlaklara dayanmıştır. Şirk koşmak suretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimse için ne sıcak bir dost vardır, ne de itaat edilecek bir destekçi, yardımcı, iltimasçı... "
Hasan Basri Çantay : Onlara o yakın günün tehlikesini anlat. O zaman yürekleri — gamla dolu ve herkes ebsem olarak — ta gırtlakların yanındadır. Zaalimlerin ne müşfik bir yakın, ne de (şefaati) dinlenebilecek bir aracısı yokdur.
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) Onları o yaklaşan gün ile korkut! Çünki (amellerin ortaya saçılacağı o gün) yürekler, kederle yutkunan kimseler olarak gırtlaklara dayanmıştır! Zâlimler için ne bir dost, ne de (himâyesi) kabûl edilir bir şefâatçi bulunur!
İbni Kesir : Onları yaklaşan gün ile uyar. O zaman ki; yürekler ağızlara gelecek, tasadan yutkunacaklar. Zalimlerin ne dostu, ne de dinlenecek şefaatçısı olur.
İskender Evrenosoğlu : Ve yaklaşan gün (kıyâmet günü) konusunda onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zalimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur.
Muhammed Esed : Bu sebeple, onları yüreklerin boğulurcasına gırtlağa dayanacağı o yaklaşan Gün'e karşı uyar! (o Gün) zalimler ne bir dost bulacaklar, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onları o yakın gün ile korkut. O vakit ki, yürekler gırtlağa dayanmış olarak korku ile dolmuş bulunur. Zalimler için ne bir yakın dost vardır, ne de itaat olunacak bir şefaatçi vardır.
Ömer Öngüt : Resulüm! Onları o yaklaşan güne karşı uyar. Öyle bir gün ki, yürekleri ağızlarına gelir ve kederlerinden yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu ne de sözü dinlenecek bir şefaatçısı vardır.
Şaban Piriş : Onları, iyice yaklaşan, korkudan yüreklerin ağza geldiği, gün ile uyar. Zalimler için bir koruyucu ve sözü dinlenen bir şefaatçi de yoktur.
Suat Yıldırım : Onları, yaklaşan müthiş güne karşı uyar! Yürekler ağıza gelir, yutkunur da yutkunurlar. O zalim kâfirlerin ne dostları, ne de sözüne itibar edilir şefaatçileri olmaz.
Süleyman Ateş : Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira (o gün) yürekler, (korkudan âdetâ yerinden sökülüp) gırtlaklara dayanmıştır; (kederlerini) yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir aracıları yoktur.
Tefhim-ul Kuran : Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyarıp korkut; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne de sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
Ümit Şimşek : Onları o yakın gün hakkında uyar ki, o vakit yürekler ağızlara gelir, yutkunur dururlar. Artık zalimler için ne bir candan dost bulunur, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi.
Yaşar Nuri Öztürk : Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}