» 40 / Mü’min  47:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

 » 40 / Mü’min  Suresi: 47
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذْ (VÎZ̃) = ve iƶ : ve
2. يَتَحَاجُّونَ (YTḪECVN) = yeteHāccūne : birbirleriyle tartışırlarken
3. فِي (FY) = fī : içinde
4. النَّارِ (ELNER) = n-nāri : ateşin
5. فَيَقُولُ (FYGVL) = feyeḳūlu : dediler ki
6. الضُّعَفَاءُ (ELŽAFEÙ) = D-Duǎfā'u : zayıf olanlar
7. لِلَّذِينَ (LLZ̃YN) = lilleƶīne :
8. اسْتَكْبَرُوا (ESTKBRVE) = stekberū : büyüklük taslayanlara
9. إِنَّا (ÎNE) = innā : elbette biz
10. كُنَّا (KNE) = kunnā : idik
11. لَكُمْ (LKM) = lekum : size
12. تَبَعًا (TBAE) = tebeǎn : uymuş
13. فَهَلْ (FHL) = fehel : -misiniz?
14. أَنْتُمْ (ÊNTM) = entum : siz
15. مُغْنُونَ (MĞNVN) = muğnūne : savabilir-
16. عَنَّا (ANE) = ǎnnā : bizden
17. نَصِيبًا (NṦYBE) = neSīben : ufak bir parçasını
18. مِنَ (MN) = mine :
19. النَّارِ (ELNER) = n-nāri : ateşin
ve | birbirleriyle tartışırlarken | içinde | ateşin | dediler ki | zayıf olanlar | | büyüklük taslayanlara | elbette biz | idik | size | uymuş | -misiniz? | siz | savabilir- | bizden | ufak bir parçasını | | ateşin |

[] [ḪCC] [] [NVR] [GVL] [ŽAF] [] [KBR] [] [KVN] [] [TBA] [] [] [ĞNY] [] [NṦB] [] [NVR]
VÎZ̃ YTḪECVN FY ELNER FYGVL ELŽAFEÙ LLZ̃YN ESTKBRVE ÎNE KNE LKM TBAE FHL ÊNTM MĞNVN ANE NṦYBE MN ELNER

ve iƶ yeteHāccūne n-nāri feyeḳūlu D-Duǎfā'u lilleƶīne stekberū innā kunnā lekum tebeǎn fehel entum muğnūne ǎnnā neSīben mine n-nāri
وإذ يتحاجون في النار فيقول الضعفاء للذين استكبروا إنا كنا لكم تبعا فهل أنتم مغنون عنا نصيبا من النار

 » 40 / Mü’min  Suresi: 47
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ ve And when
يتحاجون ح ج ج | ḪCC YTḪECVN yeteHāccūne birbirleriyle tartışırlarken they will dispute
في | FY içinde in
النار ن و ر | NVR ELNER n-nāri ateşin the Fire,
فيقول ق و ل | GVL FYGVL feyeḳūlu dediler ki then will say
الضعفاء ض ع ف | ŽAF ELŽAFEÙ D-Duǎfā'u zayıf olanlar the weak
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne to those who
استكبروا ك ب ر | KBR ESTKBRVE stekberū büyüklük taslayanlara were arrogant,
إنا | ÎNE innā elbette biz """Indeed, we"
كنا ك و ن | KVN KNE kunnā idik [we] were
لكم | LKM lekum size for you
تبعا ت ب ع | TBA TBAE tebeǎn uymuş followers,
فهل | FHL fehel -misiniz? so can
أنتم | ÊNTM entum siz you
مغنون غ ن ي | ĞNY MĞNVN muğnūne savabilir- avert
عنا | ANE ǎnnā bizden from us
نصيبا ن ص ب | NṦB NṦYBE neSīben ufak bir parçasını a portion
من | MN mine of
النار ن و ر | NVR ELNER n-nāri ateşin "the Fire?"""

40:47 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve | birbirleriyle tartışırlarken | içinde | ateşin | dediler ki | zayıf olanlar | | büyüklük taslayanlara | elbette biz | idik | size | uymuş | -misiniz? | siz | savabilir- | bizden | ufak bir parçasını | | ateşin |

[] [ḪCC] [] [NVR] [GVL] [ŽAF] [] [KBR] [] [KVN] [] [TBA] [] [] [ĞNY] [] [NṦB] [] [NVR]
VÎZ̃ YTḪECVN FY ELNER FYGVL ELŽAFEÙ LLZ̃YN ESTKBRVE ÎNE KNE LKM TBAE FHL ÊNTM MĞNVN ANE NṦYBE MN ELNER

ve iƶ yeteHāccūne n-nāri feyeḳūlu D-Duǎfā'u lilleƶīne stekberū innā kunnā lekum tebeǎn fehel entum muğnūne ǎnnā neSīben mine n-nāri
وإذ يتحاجون في النار فيقول الضعفاء للذين استكبروا إنا كنا لكم تبعا فهل أنتم مغنون عنا نصيبا من النار

[] [ح ج ج] [] [ن و ر] [ق و ل] [ض ع ف] [] [ك ب ر] [] [ك و ن] [] [ت ب ع] [] [] [غ ن ي] [] [ن ص ب] [] [ن و ر]

 » 40 / Mü’min  Suresi: 47
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ ve And when
Vav,,Zel,
6,,700,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
يتحاجون ح ج ج | ḪCC YTḪECVN yeteHāccūne birbirleriyle tartışırlarken they will dispute
Ye,Te,Ha,Elif,Cim,Vav,Nun,
10,400,8,1,3,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VI) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY içinde in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
النار ن و ر | NVR ELNER n-nāri ateşin the Fire,
Elif,Lam,Nun,Elif,Re,
1,30,50,1,200,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
فيقول ق و ل | GVL FYGVL feyeḳūlu dediler ki then will say
Fe,Ye,Gaf,Vav,Lam,
80,10,100,6,30,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
الفاء استئنافية
فعل مضارع
الضعفاء ض ع ف | ŽAF ELŽAFEÙ D-Duǎfā'u zayıf olanlar the weak
Elif,Lam,Dad,Ayn,Fe,Elif,,
1,30,800,70,80,1,,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne to those who
Lam,Lam,Zel,Ye,Nun,
30,30,700,10,50,
P – prefixed preposition lām
REL – masculine plural relative pronoun
جار ومجرور
استكبروا ك ب ر | KBR ESTKBRVE stekberū büyüklük taslayanlara were arrogant,
Elif,Sin,Te,Kef,Be,Re,Vav,Elif,
1,60,400,20,2,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form X) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إنا | ÎNE innā elbette biz """Indeed, we"
,Nun,Elif,
,50,1,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كنا ك و ن | KVN KNE kunnā idik [we] were
Kef,Nun,Elif,
20,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
لكم | LKM lekum size for you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
تبعا ت ب ع | TBA TBAE tebeǎn uymuş followers,
Te,Be,Ayn,Elif,
400,2,70,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
فهل | FHL fehel -misiniz? so can
Fe,He,Lam,
80,5,30,
REM – prefixed resumption particle
INTG – interrogative particle
الفاء استئنافية
حرف استفهام
أنتم | ÊNTM entum siz you
,Nun,Te,Mim,
,50,400,40,
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
مغنون غ ن ي | ĞNY MĞNVN muğnūne savabilir- avert
Mim,Ğayn,Nun,Vav,Nun,
40,1000,50,6,50,
N – nominative masculine plural (form IV) active participle
اسم مرفوع
عنا | ANE ǎnnā bizden from us
Ayn,Nun,Elif,
70,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
نصيبا ن ص ب | NṦB NṦYBE neSīben ufak bir parçasını a portion
Nun,Sad,Ye,Be,Elif,
50,90,10,2,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
النار ن و ر | NVR ELNER n-nāri ateşin "the Fire?"""
Elif,Lam,Nun,Elif,Re,
1,30,50,1,200,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذْ: ve | يَتَحَاجُّونَ: birbirleriyle tartışırlarken | فِي: içinde | النَّارِ: ateşin | فَيَقُولُ: dediler ki | الضُّعَفَاءُ: zayıf olanlar | لِلَّذِينَ: | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayanlara | إِنَّا: elbette biz | كُنَّا: idik | لَكُمْ: size | تَبَعًا: uymuş | فَهَلْ: -misiniz? | أَنْتُمْ: siz | مُغْنُونَ: savabilir- | عَنَّا: bizden | نَصِيبًا: ufak bir parçasını | مِنَ: | النَّارِ: ateşin |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذ WÎZ̃ ve | يتحاجون YTḪECWN birbirleriyle tartışırlarken | في FY içinde | النار ELNER ateşin | فيقول FYGWL dediler ki | الضعفاء ELŽAFEÙ zayıf olanlar | للذين LLZ̃YN | استكبروا ESTKBRWE büyüklük taslayanlara | إنا ÎNE elbette biz | كنا KNE idik | لكم LKM size | تبعا TBAE uymuş | فهل FHL -misiniz? | أنتم ÊNTM siz | مغنون MĞNWN savabilir- | عنا ANE bizden | نصيبا NṦYBE ufak bir parçasını | من MN | النار ELNER ateşin |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶ: ve | yeteHāccūne: birbirleriyle tartışırlarken | : içinde | n-nāri: ateşin | feyeḳūlu: dediler ki | D-Duǎfā'u: zayıf olanlar | lilleƶīne: | stekberū: büyüklük taslayanlara | innā: elbette biz | kunnā: idik | lekum: size | tebeǎn: uymuş | fehel: -misiniz? | entum: siz | muğnūne: savabilir- | ǎnnā: bizden | neSīben: ufak bir parçasını | mine: | n-nāri: ateşin |
Kırık Meal (Transcript) : |VÎZ̃: ve | YTḪECVN: birbirleriyle tartışırlarken | FY: içinde | ELNER: ateşin | FYGVL: dediler ki | ELŽAFEÙ: zayıf olanlar | LLZ̃YN: | ESTKBRVE: büyüklük taslayanlara | ÎNE: elbette biz | KNE: idik | LKM: size | TBAE: uymuş | FHL: -misiniz? | ÊNTM: siz | MĞNVN: savabilir- | ANE: bizden | NṦYBE: ufak bir parçasını | MN: | ELNER: ateşin |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve ateşte, birbirleriyle çekişmeye başladıkları zaman düşkünler, ululuk satanlara diyecekler ki: Gerçekten size uymuştuk, sizin adamlarınızdık biz, ateşin bir miktârını olsun defedebilir misiniz bizden?
Adem Uğur : (Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler.
Ahmed Hulusi : Hani (o vakit) Nâr içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: "Doğrusu biz sizin tâbilerinizdik. . . Şimdi siz ateşi biraz olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?"
Ahmet Tekin : Kâfirler ateşin içinde birbirlerinden davacı olup, deliller getirerek tartışırlarken, zavallılar, büyüklük taslayan zorba iktidar sahiplerine: 'Biz size uymuştuk. Şimdi siz, biraz olsun, bizi ateşten kurtarabilir misiniz?' derler.
Ahmet Varol : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıflar büyüklük taslayanlara derler ki: 'Doğrusu biz size uyanlardık. Şimdi, ateşten bir parçayı bizden savabilir misiniz?'
Ali Bulaç : Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?"
Ali Fikri Yavuz : Hatırla o vakti ki, (kâfirlerin önderleri ile ayak takımları) ateşde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, büyüklük taslıyanlara (önderlerine) şöyle diyecekler: “- Biz (dünyada) size itaatkâr idik. Şimdi siz, bizden ateşin bir kısmını savabiliyor musunuz?”
Bekir Sadak : Atesin icinde birbirleriyle tartisirlarken, gucsuzler, buyukluk taslayanlara: «Dogrusu biz size uymustuk, simdi atesin bir parcasini olsun bizden savabilir misiniz?» derler.
Celal Yıldırım : Ateşte karşılıklı delil getirip tartışırlarken, zayıflar, büyüklük taslayanlara: «Şüphesiz biz size uymuş kimselerdik. Şu anda bizden ateşin bir kısmını olsun savmaz mısınız ?» derler.
Diyanet İşleri : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler.
Diyanet İşleri (eski) : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: 'Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?' derler.
Diyanet Vakfi : (Kâfirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler.
Edip Yüksel : Ateşte tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslamış olanlara, 'Biz sizin izleyicileriniz idik, öyleyse bu ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?' derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hele ateş içinde birbirlerini protesto ederlerken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: «Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve hele ateş içinde biribirlerini protesto ederlerken zayıf olanlar büyüklük taslayanlara: «Hani bizler sizin yönettikleriniz idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?» diyeceklerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve hele ateş içinde biribirlerine (ıhticac) protesto ederlerken: o vakıt zuafa kısmı o büyüklük taslıyanlara diyorlardır: hani bizler sizin tebeanız idik, şimdi siz bizden bir ateş nevbetini savabiliyor musunuz?
Fizilal-il Kuran : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: «Biz size uymuştuk. Şimdi siz şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?»
Gültekin Onan : Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (tebanız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?
Hakkı Yılmaz : Ve onlar, ateş içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: “Şüphesiz bizler size uyan kimseler idik. Şimdi siz bizden, ateşten bir bölümü savabiliyor musunuz?” derler.
Hasan Basri Çantay : (Kâfirler) ateşin içinde birbiriyle hüccetler göster (erek çekiş) irlerken zaîf olanlar o büyüklük taslayanlara «Biz, sizin tebeanızdık. Şimdi siz ateşden bir cüz'ünü olsun bizden savabilir misiniz?» der(ler).
Hayrat Neşriyat : O vakit (Cehennem ehli) ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar o büyüklük taslayanlara der ki: 'Gerçekten biz (dünyada iken) size tâbi' olanlar idik. Şimdi siz ateşin birazını olsun, bizden def' edebilir kimseler misiniz?'
İbni Kesir : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken güçsüzler, büyüklük taslayanlara derler ki: Doğrusu biz, size uymuştuk. Şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?
İskender Evrenosoğlu : Ve onlar ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar kibirlenenlere: "Gerçekten biz size tâbî olduk. Şimdi siz, ateşten nasibimizi bizden giderebilir misiniz?" derler.
Muhammed Esed : Onlar, (hayatta iken hakikati inkar etmiş olanlar, içine atıldıkları öteki dünyanın) ateşi ortasında birbirleriyle tartışacaklar; ve zayıf olanlar küstahça böbürlenenlere: "Doğrusu biz sadece size uymuştuk, o halde, şu ateşten (bize düşen) payı hafifletebilir misiniz?" diyeceklerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Hatırla o vakti ki, ateş içinde birbirleriyle muhasemede bulunurlar. O vakit zayıf olanlar, ululanmış bulunanlara derler ki: «Şüphe yok, biz size tâbi olmuş idik, şimdi siz bizi bir miktar ateşten kurtarabilir misiniz?»
Ömer Öngüt : Ateşin içinde birbirleriyle çekişip tartışırlarken; güçsüz ve zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.
Şaban Piriş : -Ateşte tartışırlar. Zayıf bırakılanlar, büyüklük taslayanlara şöyle derler: -Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?
Suat Yıldırım : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken zayıflar, dünyada büyüklük taslayanlara: "Biz bunca zaman size tâbi olduk, bari ateş azabının bir kısmını olsun kaldırabilir misiniz?"
Süleyman Ateş : Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara dediler ki: "Biz size uymuştuk. Şimdi siz, şu ateşin ufak bir parçasını bizden savabilir misiniz?"
Tefhim-ul Kuran : Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: «Gerçekten biz, size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?»
Ümit Şimşek : Ateşte çekişip dururlarken, güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: 'Biz size uymuştuk. Şimdi bizden ateşin birazını olsun savabiliyor musunuz?'
Yaşar Nuri Öztürk : O vakit onlar ateş içinde çekişir dururlar. Horlanan takım, böbürlenen takıma şöyle der: "Biz sizin uydularınız olmuştuk. Şimdi şu ateşin bir kısmını olsun bizden uzak tutabilir misiniz?"


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}