» 40 / Mü’min  82:

Kuran Sırası: 40
İniş Sırası: 60
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85

 » 40 / Mü’min  Suresi: 82
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. أَفَلَمْ (ÊFLM) = efelem :
2. يَسِيرُوا (YSYRVE) = yesīrū : gezip dolaşmadılar mı?
3. فِي (FY) = fī :
4. الْأَرْضِ (ELÊRŽ) = l-erDi : yeryüzünde
5. فَيَنْظُرُوا (FYNƵRVE) = fe yenZurū : görsünler
6. كَيْفَ (KYF) = keyfe : nasıl
7. كَانَ (KEN) = kāne : olduğunu
8. عَاقِبَةُ (AEGBT) = ǎāḳibetu : sonunun
9. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
10. مِنْ (MN) = min :
11. قَبْلِهِمْ (GBLHM) = ḳablihim : kendilerinden önceki
12. كَانُوا (KENVE) = kānū : onlar idiler
13. أَكْثَرَ (ÊKS̃R) = ekṧera : daha çok
14. مِنْهُمْ (MNHM) = minhum : bunlardan
15. وَأَشَدَّ (VÊŞD̃) = ve eşedde : ve daha şiddetli
16. قُوَّةً (GVT) = ḳuvveten : kuvvet bakımından
17. وَاثَارًا (V ËS̃ERE) = ve āṧāran : ve eserleri bakımından
18. فِي (FY) = fī :
19. الْأَرْضِ (ELÊRŽ) = l-erDi : yeryüzündeki
20. فَمَا (FME) = femā : ama hiçbir
21. أَغْنَىٰ (ÊĞN) = eğnā : yarar sağlamadı
22. عَنْهُمْ (ANHM) = ǎnhum : kendilerine
23. مَا (ME) = mā : şeyler
24. كَانُوا (KENVE) = kānū : oldukları
25. يَكْسِبُونَ (YKSBVN) = yeksibūne : kazanıyor(lar)
| gezip dolaşmadılar mı? | | yeryüzünde | görsünler | nasıl | olduğunu | sonunun | kimselerin | | kendilerinden önceki | onlar idiler | daha çok | bunlardan | ve daha şiddetli | kuvvet bakımından | ve eserleri bakımından | | yeryüzündeki | ama hiçbir | yarar sağlamadı | kendilerine | şeyler | oldukları | kazanıyor(lar) |

[] [SYR] [] [ERŽ] [NƵR] [KYF] [KVN] [AGB] [] [] [GBL] [KVN] [KS̃R] [] [ŞD̃D̃] [GVY] [ES̃R] [] [ERŽ] [] [ĞNY] [] [] [KVN] [KSB]
ÊFLM YSYRVE FY ELÊRŽ FYNƵRVE KYF KEN AEGBT ELZ̃YN MN GBLHM KENVE ÊKS̃R MNHM VÊŞD̃ GVT V ËS̃ERE FY ELÊRŽ FME ÊĞN ANHM ME KENVE YKSBVN

efelem yesīrū l-erDi fe yenZurū keyfe kāne ǎāḳibetu elleƶīne min ḳablihim kānū ekṧera minhum ve eşedde ḳuvveten ve āṧāran l-erDi femā eğnā ǎnhum kānū yeksibūne
أفلم يسيروا في الأرض فينظروا كيف كان عاقبة الذين من قبلهم كانوا أكثر منهم وأشد قوة وآثارا في الأرض فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون

 » 40 / Mü’min  Suresi: 82
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أفلم | ÊFLM efelem Do they not
يسيروا س ي ر | SYR YSYRVE yesīrū gezip dolaşmadılar mı? travel
في | FY through
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzünde the land
فينظروا ن ظ ر | NƵR FYNƵRVE fe yenZurū görsünler and see
كيف ك ي ف | KYF KYF keyfe nasıl how
كان ك و ن | KVN KEN kāne olduğunu was
عاقبة ع ق ب | AGB AEGBT ǎāḳibetu sonunun (the) end
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
من | MN min (were) before them?
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim kendilerinden önceki (were) before them?
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū onlar idiler They were
أكثر ك ث ر | KS̃R ÊKS̃R ekṧera daha çok more numerous
منهم | MNHM minhum bunlardan than them
وأشد ش د د | ŞD̃D̃ VÊŞD̃ ve eşedde ve daha şiddetli and mightier
قوة ق و ي | GVY GVT ḳuvveten kuvvet bakımından (in) strength
وآثارا ا ث ر | ES̃R V ËS̃ERE ve āṧāran ve eserleri bakımından and impressions
في | FY in
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzündeki the land,
فما | FME femā ama hiçbir but not
أغنى غ ن ي | ĞNY ÊĞN eğnā yarar sağlamadı availed
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerine them
ما | ME şeyler what
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldukları they used to
يكسبون ك س ب | KSB YKSBVN yeksibūne kazanıyor(lar) earn.

40:82 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

| gezip dolaşmadılar mı? | | yeryüzünde | görsünler | nasıl | olduğunu | sonunun | kimselerin | | kendilerinden önceki | onlar idiler | daha çok | bunlardan | ve daha şiddetli | kuvvet bakımından | ve eserleri bakımından | | yeryüzündeki | ama hiçbir | yarar sağlamadı | kendilerine | şeyler | oldukları | kazanıyor(lar) |

[] [SYR] [] [ERŽ] [NƵR] [KYF] [KVN] [AGB] [] [] [GBL] [KVN] [KS̃R] [] [ŞD̃D̃] [GVY] [ES̃R] [] [ERŽ] [] [ĞNY] [] [] [KVN] [KSB]
ÊFLM YSYRVE FY ELÊRŽ FYNƵRVE KYF KEN AEGBT ELZ̃YN MN GBLHM KENVE ÊKS̃R MNHM VÊŞD̃ GVT V ËS̃ERE FY ELÊRŽ FME ÊĞN ANHM ME KENVE YKSBVN

efelem yesīrū l-erDi fe yenZurū keyfe kāne ǎāḳibetu elleƶīne min ḳablihim kānū ekṧera minhum ve eşedde ḳuvveten ve āṧāran l-erDi femā eğnā ǎnhum kānū yeksibūne
أفلم يسيروا في الأرض فينظروا كيف كان عاقبة الذين من قبلهم كانوا أكثر منهم وأشد قوة وآثارا في الأرض فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون

[] [س ي ر] [] [ا ر ض] [ن ظ ر] [ك ي ف] [ك و ن] [ع ق ب] [] [] [ق ب ل] [ك و ن] [ك ث ر] [] [ش د د] [ق و ي] [ا ث ر] [] [ا ر ض] [] [غ ن ي] [] [] [ك و ن] [ك س ب]

 » 40 / Mü’min  Suresi: 82
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أفلم | ÊFLM efelem Do they not
,Fe,Lam,Mim,
,80,30,40,
INTG – prefixed interrogative alif
SUP – prefixed supplemental particle
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
الفاء زائدة
حرف نفي
يسيروا س ي ر | SYR YSYRVE yesīrū gezip dolaşmadılar mı? travel
Ye,Sin,Ye,Re,Vav,Elif,
10,60,10,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY through
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzünde the land
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
فينظروا ن ظ ر | NƵR FYNƵRVE fe yenZurū görsünler and see
Fe,Ye,Nun,Zı,Re,Vav,Elif,
80,10,50,900,200,6,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
الفاء عاطفة
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
كيف ك ي ف | KYF KYF keyfe nasıl how
Kef,Ye,Fe,
20,10,80,
INTG – interrogative noun
اسم استفهام
كان ك و ن | KVN KEN kāne olduğunu was
Kef,Elif,Nun,
20,1,50,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عاقبة ع ق ب | AGB AEGBT ǎāḳibetu sonunun (the) end
Ayn,Elif,Gaf,Be,Te merbuta,
70,1,100,2,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
من | MN min (were) before them?
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبلهم ق ب ل | GBL GBLHM ḳablihim kendilerinden önceki (were) before them?
Gaf,Be,Lam,He,Mim,
100,2,30,5,40,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū onlar idiler They were
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
أكثر ك ث ر | KS̃R ÊKS̃R ekṧera daha çok more numerous
,Kef,Se,Re,
,20,500,200,
N – accusative masculine singular noun
اسم منصوب
منهم | MNHM minhum bunlardan than them
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
وأشد ش د د | ŞD̃D̃ VÊŞD̃ ve eşedde ve daha şiddetli and mightier
Vav,,Şın,Dal,
6,,300,4,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine singular noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
قوة ق و ي | GVY GVT ḳuvveten kuvvet bakımından (in) strength
Gaf,Vav,Te merbuta,
100,6,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
وآثارا ا ث ر | ES̃R V ËS̃ERE ve āṧāran ve eserleri bakımından and impressions
Vav,,Se,Elif,Re,Elif,
6,,500,1,200,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine plural indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yeryüzündeki the land,
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
فما | FME femā ama hiçbir but not
Fe,Mim,Elif,
80,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
أغنى غ ن ي | ĞNY ÊĞN eğnā yarar sağlamadı availed
,Ğayn,Nun,,
,1000,50,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerine them
Ayn,Nun,He,Mim,
70,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
ما | ME şeyler what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldukları they used to
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يكسبون ك س ب | KSB YKSBVN yeksibūne kazanıyor(lar) earn.
Ye,Kef,Sin,Be,Vav,Nun,
10,20,60,2,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |أَفَلَمْ: | يَسِيرُوا: gezip dolaşmadılar mı? | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَيَنْظُرُوا: görsünler | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğunu | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önceki | كَانُوا: onlar idiler | أَكْثَرَ: daha çok | مِنْهُمْ: bunlardan | وَأَشَدَّ: ve daha şiddetli | قُوَّةً: kuvvet bakımından | وَاثَارًا: ve eserleri bakımından | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzündeki | فَمَا: ama hiçbir | أَغْنَىٰ: yarar sağlamadı | عَنْهُمْ: kendilerine | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَكْسِبُونَ: kazanıyor(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |أفلم ÊFLM | يسيروا YSYRWE gezip dolaşmadılar mı? | في FY | الأرض ELÊRŽ yeryüzünde | فينظروا FYNƵRWE görsünler | كيف KYF nasıl | كان KEN olduğunu | عاقبة AEGBT sonunun | الذين ELZ̃YN kimselerin | من MN | قبلهم GBLHM kendilerinden önceki | كانوا KENWE onlar idiler | أكثر ÊKS̃R daha çok | منهم MNHM bunlardan | وأشد WÊŞD̃ ve daha şiddetli | قوة GWT kuvvet bakımından | وآثارا W ËS̃ERE ve eserleri bakımından | في FY | الأرض ELÊRŽ yeryüzündeki | فما FME ama hiçbir | أغنى ÊĞN yarar sağlamadı | عنهم ANHM kendilerine | ما ME şeyler | كانوا KENWE oldukları | يكسبون YKSBWN kazanıyor(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |efelem: | yesīrū: gezip dolaşmadılar mı? | : | l-erDi: yeryüzünde | fe yenZurū: görsünler | keyfe: nasıl | kāne: olduğunu | ǎāḳibetu: sonunun | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablihim: kendilerinden önceki | kānū: onlar idiler | ekṧera: daha çok | minhum: bunlardan | ve eşedde: ve daha şiddetli | ḳuvveten: kuvvet bakımından | ve āṧāran: ve eserleri bakımından | : | l-erDi: yeryüzündeki | femā: ama hiçbir | eğnā: yarar sağlamadı | ǎnhum: kendilerine | : şeyler | kānū: oldukları | yeksibūne: kazanıyor(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |ÊFLM: | YSYRVE: gezip dolaşmadılar mı? | FY: | ELÊRŽ: yeryüzünde | FYNƵRVE: görsünler | KYF: nasıl | KEN: olduğunu | AEGBT: sonunun | ELZ̃YN: kimselerin | MN: | GBLHM: kendilerinden önceki | KENVE: onlar idiler | ÊKS̃R: daha çok | MNHM: bunlardan | VÊŞD̃: ve daha şiddetli | GVT: kuvvet bakımından | V ËS̃ERE: ve eserleri bakımından | FY: | ELÊRŽ: yeryüzündeki | FME: ama hiçbir | ÊĞN: yarar sağlamadı | ANHM: kendilerine | ME: şeyler | KENVE: oldukları | YKSBVN: kazanıyor(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Yeryüzünü gezip dolaşmazlar mı ki onlardan önce gelip geçenlerin ne olmuş sonları, bir bakıp görsünler? Onlar, topluluk bakımından daha çoktu, kuvvet ve yeryüzünde yaptıkları şeyler bakımından da daha üstündü bunlardan; derken elde ettikleri şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.
Adem Uğur : Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
Ahmed Hulusi : Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı!
Ahmet Tekin : Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin, boylarınca günaha, isyana, küfre batmış milletlerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna ibret nazarıyla bir baksınlar, incelesinler. Öncekiler bunlardan daha çoktu, daha kudretli, kuvvetliydi, daha çok, daha sağlam eserleri vardı. Kazanmaya devam ettikleri servetler ve mallar, taptıkları putlar, yaptıkları hileler, kendilerini kurtaramadı.
Ahmet Varol : Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden (sayıca) daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstün idiler. Ama onların kazandıkları kendilerinden bir şeyi savamadı.
Ali Bulaç : Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Ali Fikri Yavuz : O kâfirler, yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, kendilerinden evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çok, kuvvetçe daha metin ve yeryüzünde eser (bina) bakımından daha güçlü idiler. Öyle iken, elde ettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı.
Bekir Sadak : Yeryuzunde dolasip, kendilerinden daha cok, daha kuvvetli, yeryuzunde biraktiklari eserler daha saglam olan oncekilerin sonuclarinin nasil oldugunu gormezler mi? Kazandiklari onlara bir fayda vermemistir.
Celal Yıldırım : Onlar, yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna bakmıyorlar mı ? Onlar, bunlardan daha çok kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha çetin ve becerikli idiler. Ama kazanıp elde ettikleri şeyler kendilerine yarar sağlamadı, kurtarıcı olmadı.
Diyanet İşleri : Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti.
Diyanet İşleri (eski) : Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları onlara bir fayda vermemiştir.
Diyanet Vakfi : Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
Edip Yüksel : Kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmak için yeryüzünü dolaşmazlar mı? Onlardan sayıca daha çok, daha güçlü olup yeryüzünde daha çok üretimde bulunmuşlardı. Ancak, kazandıkları şeyler kendilerini kurtaramadı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Daha yeryüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetindiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerini kurtaramadı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Daha yeryüzünde bir gezip de bakmazlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur? Onlar kendilerinden hem daha çok hem de kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri noktasından daha üstün idiler. Öyle iken o elde ettikleri şeyler kendilerini kurtaramadı.
Elmalılı Hamdi Yazır : Daha Yer yüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden evvelkilerin âkıbeti nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok hem kuvvetçe ve Arzda âsarca daha çetin idiler, öyle iken o kesbettikleri şeyler kendilerini kurtarmadı
Fizilal-il Kuran : Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler, daha sağlam olan, öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları, onlara bir fayda vermemişti.
Gültekin Onan : Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Hakkı Yılmaz : Daha yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş bir bakmazlar mı? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetin idiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerine yarar sağlamadı.
Hasan Basri Çantay : Ya onlar yer (yüzün) de gezib dolaşmadılar mı ki kendilerinden evvelkilerin akıbeti nice olmuşdur, baksınlar? Hem onlar bunlardan daha çokdu. Kuvvetçe ve yer (yüzün) deki eserlerce de daha güçlü ve satvetli idi (ler). Fakat kazanır oldukları şeyler kendilerine asla fâide vermedi.
Hayrat Neşriyat : (Onlar) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! (Onlar) bunlardan hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserler bakımından daha şiddetli idiler; fakat kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda sağlamadı.
İbni Kesir : Yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki; kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler. Hem onlar; kendilerinden daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzünde daha sağlam eser bırakan kimselerdi. Ama kazandıkları onlara bir fayda sağlamamıştı.
İskender Evrenosoğlu : Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı ki? Onlardan öncekilerin akıbetleri nasıl oldu baksınlar. Ve onların çoğu, kuvvet ve eserler bakımından yeryüzünde kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmış oldukları şeyler, onlara fayda vermedi.
Muhammed Esed : Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (hakikat inkarcı)larının sonunun ne olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlüydüler ve yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı fakat başarılarının kendilerine hiçbir faydası olmamıştı.
Ömer Nasuhi Bilmen : Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, bir bakıversinler, kendilerinden evvelkilerin akıbetleri nasıl olmuştur. Onlardan daha ziyâde idiler ve kuvvetçe ve yeryüzünde eserler itibariyle daha şiddetli idiler. Fakat onlara kazanır oldukları şey faidebahş olmadı.
Ömer Öngüt : Onlar yeryüzünde gezip de kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler kendilerine aslâ fayda vermemiştir.
Şaban Piriş : Hiç yeryüzünde gezmiyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin akibetinin ne olduğuna baksınlar. Onlar, bunlardan daha çok ve yeryüzünde daha güçlü eserler bırakmışlardı. Ama, kazandıkları onlara hiçbir fayda sağlamadı.
Suat Yıldırım : Onlar hiç dünyayı gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden önceki ümmetlerin âkıbetlerinin nasıl olduğunu görüp ders alsınlar? Oysa onlar, kendilerinden gerek kuvvet, gerek ülkede bıraktıkları eserler bakımından daha ileri idiler. Ama onların elde ettikleri bu özellikler kendilerine fayda vermedi. Fecî âkıbetlerini önleyemedi.
Süleyman Ateş : Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler? Onlar, bunlardan daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha sağlam idiler. Ama kazandıkları, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.
Tefhim-ul Kuran : Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından da kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmakta oldukları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
Ümit Şimşek : Onlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin nasıl son bulduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlüydüler; ve yeryüzünde daha çok eser bırakmışlardı. Yine de bütün bu kazandıkları, onlara bir fayda vermedi.
Yaşar Nuri Öztürk : Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}