Kırık Meal (Arapça) Meali |
|
|قَدْ: andolsun | أَفْلَحَ: felaha ulaştı | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler | (23:1) | |
|الَّذِينَ: ki | هُمْ: onlar | فِي: -nde | صَلَاتِهِمْ: SaLâtları/Destekleri- | خَاشِعُونَ: saygılıdırlar | (23:2) | |
|وَالَّذِينَ: ve | هُمْ: onlar | عَنِ: -den | اللَّغْوِ: boş şeyler- | مُعْرِضُونَ: yüz çevirirler | (23:3) | |
|وَالَّذِينَ: ve | هُمْ: onlar | لِلزَّكَاةِ: zekatı | فَاعِلُونَ: verirler | (23:4) | |
|وَالَّذِينَ: ve | هُمْ: onlar | لِفُرُوجِهِمْ: ırzlarını | حَافِظُونَ: korurlar | (23:5) | |
|إِلَّا: ancak hariç | عَلَىٰ: | أَزْوَاجِهِمْ: eşleri | أَوْ: yahut | مَا: (cariyeler) | مَلَكَتْ: sahip oldukları | أَيْمَانُهُمْ: ellerinin | فَإِنَّهُمْ: elbette onlar | غَيْرُ: değildir | مَلُومِينَ: kınanacak | (23:6) | |
|فَمَنِ: o halde kim | ابْتَغَىٰ: gitmek isterse | وَرَاءَ: ötesine | ذَٰلِكَ: bunun | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْعَادُونَ: haddi aşanlardır | (23:7) | |
|وَالَّذِينَ: ve | هُمْ: onlar | لِأَمَانَاتِهِمْ: emanetlerine | وَعَهْدِهِمْ: ve ahidlerine | رَاعُونَ: özen gösterirler | (23:8) | |
|وَالَّذِينَ: ve | هُمْ: onlar | عَلَىٰ: | صَلَوَاتِهِمْ: SaLâT'larını/Desteklerini | يُحَافِظُونَ: korumacı/sürdürücü | (23:9) | |
|أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْوَارِثُونَ: varis olacaklar | (23:10) | |
|الَّذِينَ: onlar ki | يَرِثُونَ: varis olacaklar | الْفِرْدَوْسَ: Firdevs'e | هُمْ: onlar | فِيهَا: orada | خَالِدُونَ: ebedi kalacaklardır | (23:11) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | خَلَقْنَا: biz yarattık | الْإِنْسَانَ: insanı | مِنْ: -nden | سُلَالَةٍ: süzmesi- | مِنْ: -un | طِينٍ: çamur- | (23:12) | |
|ثُمَّ: sonra | جَعَلْنَاهُ: onu koyduk | نُطْفَةً: bir nutfe (sperm) olarak | فِي: | قَرَارٍ: bir karar yerine | مَكِينٍ: sağlam | (23:13) | |
|ثُمَّ: sonra | خَلَقْنَا: çevirdik | النُّطْفَةَ: nutfeyi | عَلَقَةً: alaka(embriyo)ya | فَخَلَقْنَا: sonra çevirdik | الْعَلَقَةَ: alaka(embriyo)yı | مُضْغَةً: bir çiğnemlik ete | فَخَلَقْنَا: sonre çevirdik | الْمُضْغَةَ: bir çiğnemlik eti | عِظَامًا: kemiklere | فَكَسَوْنَا: sonre giydirdik | الْعِظَامَ: kemiklere | لَحْمًا: et | ثُمَّ: sonra | أَنْشَأْنَاهُ: onu yaptık | خَلْقًا: bir yaratık | اخَرَ: bambaşka | فَتَبَارَكَ: ne yücedir | اللَّهُ: Allah | أَحْسَنُ: en güzeli | الْخَالِقِينَ: yaratanların | (23:14) | |
|ثُمَّ: sonra | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | بَعْدَ: ardından | ذَٰلِكَ: bunun | لَمَيِّتُونَ: öleceksiniz | (23:15) | |
|ثُمَّ: sonra | إِنَّكُمْ: muhakkak siz | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | تُبْعَثُونَ: diriltileceksiniz | (23:16) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | خَلَقْنَا: yarattık | فَوْقَكُمْ: üstünüzde | سَبْعَ: yedi | طَرَائِقَ: tabaka (gök) | وَمَا: ve | كُنَّا: biz değiliz | عَنِ: -tan | الْخَلْقِ: yaratmak- | غَافِلِينَ: gafil | (23:17) | |
|وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: su | بِقَدَرٍ: belli ölçüde | فَأَسْكَنَّاهُ: ve onu durdurduk | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | وَإِنَّا: elbette biz | عَلَىٰ: | ذَهَابٍ: gidermeğe de | بِهِ: onu | لَقَادِرُونَ: kadiriz | (23:18) | |
|فَأَنْشَأْنَا: sonra yetiştirdik | لَكُمْ: size | بِهِ: onunla (suyla) | جَنَّاتٍ: bahçeleri | مِنْ: | نَخِيلٍ: hurma | وَأَعْنَابٍ: ve üzüm | لَكُمْ: sizin için | فِيهَا: içlerinde bulunan | فَوَاكِهُ: meyvalar | كَثِيرَةٌ: birçok | وَمِنْهَا: ve onlardan | تَأْكُلُونَ: yiyorsunuz | (23:19) | |
|وَشَجَرَةً: ve bir ağaç | تَخْرُجُ: çıkan | مِنْ: -dan | طُورِ: Tur-i | سَيْنَاءَ: Sinâ- | تَنْبُتُ: biten | بِالدُّهْنِ: yağlı olarak | وَصِبْغٍ: (ekmeklerini) batıracakları | لِلْاكِلِينَ: yiyenlerin | (23:20) | |
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | لَكُمْ: sizin için vardır | فِي: | الْأَنْعَامِ: hayvanlarda | لَعِبْرَةً: ibret | نُسْقِيكُمْ: size içiriyoruz | مِمَّا: -ndekinden | فِي: içi- | بُطُونِهَا: karınlarının | وَلَكُمْ: ve sizin için | فِيهَا: onlarda vardır | مَنَافِعُ: faydalar | كَثِيرَةٌ: daha birçok | وَمِنْهَا: ve onlardan | تَأْكُلُونَ: yersiniz | (23:21) | |
|وَعَلَيْهَا: ve onların üzerinde | وَعَلَى: ve üzerinde | الْفُلْكِ: gemiler | تُحْمَلُونَ: taşınırsınız | (23:22) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | نُوحًا: Nuh'u | إِلَىٰ: -ne | قَوْمِهِ: kavmi- | فَقَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin için | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: ilah | غَيْرُهُ: O'ndan başka | أَفَلَا: | تَتَّقُونَ: korunmaz mısınız? | (23:23) | |
|فَقَالَ: (şöyle) dedi | الْمَلَأُ: ileri gelenler | الَّذِينَ: kimselerden | كَفَرُوا: inkar eden | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | مَا: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | بَشَرٌ: bir insandan | مِثْلُكُمْ: sizin gibi | يُرِيدُ: istiyor | أَنْ: | يَتَفَضَّلَ: üstün gelmek | عَلَيْكُمْ: size | وَلَوْ: ve eğer | شَاءَ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | لَأَنْزَلَ: elbette indirirdi | مَلَائِكَةً: melekleri | مَا: yoktur | سَمِعْنَا: işitiğimiz | بِهَٰذَا: böyle bir şey | فِي: | ابَائِنَا: babalarımızdan | الْأَوَّلِينَ: geçmişteki | (23:24) | |
|إِنْ: değildir | هُوَ: O | إِلَّا: başka bir şey | رَجُلٌ: bir adam(dan) | بِهِ: kendisinde | جِنَّةٌ: delilik bulunan | فَتَرَبَّصُوا: hele gözetleyin | بِهِ: onu | حَتَّىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (23:25) | |
|قَالَ: (Nuh) dedi ki | رَبِّ: Rabbim | انْصُرْنِي: bana yardım et | بِمَا: karşısında | كَذَّبُونِ: yalanlamaları | (23:26) | |
|فَأَوْحَيْنَا: biz de vahyettik | إِلَيْهِ: ona | أَنِ: ki | اصْنَعِ: yap | الْفُلْكَ: gemiyi | بِأَعْيُنِنَا: gözlerimizin önünde | وَوَحْيِنَا: ve vahyimizle | فَإِذَا: ne zaman ki | جَاءَ: gelince | أَمْرُنَا: bizim buyruğumuz | وَفَارَ: ve kaynayınca | التَّنُّورُ: tandır | فَاسْلُكْ: sok (bindir) | فِيهَا: ona | مِنْ: -ten | كُلٍّ: her (cins)- | زَوْجَيْنِ: çift | اثْنَيْنِ: iki | وَأَهْلَكَ: ve aileni | إِلَّا: hariç | مَنْ: kimseler | سَبَقَ: geçmiş | عَلَيْهِ: alehylerine | الْقَوْلُ: söz | مِنْهُمْ: onlar içinde | وَلَا: ve | تُخَاطِبْنِي: bana yalvarma | فِي: hakkında | الَّذِينَ: kimseler | ظَلَمُوا: zulmeden(ler) | إِنَّهُمْ: onlar mutlaka | مُغْرَقُونَ: boğulacaklardır | (23:27) | |
|فَإِذَا: zaman | اسْتَوَيْتَ: yerleştiğiniz | أَنْتَ: sen | وَمَنْ: ve kimseler | مَعَكَ: yanındaki | عَلَى: üzerine | الْفُلْكِ: gemi | فَقُلِ: de ki | الْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: Allah'a | الَّذِي: | نَجَّانَا: bizi kurtaran | مِنَ: -den | الْقَوْمِ: kavim- | الظَّالِمِينَ: zalim | (23:28) | |
|وَقُلْ: ve de ki | رَبِّ: Rabbim | أَنْزِلْنِي: beni indir | مُنْزَلًا: bir inişle | مُبَارَكًا: mübarek | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en hayırlısısın | الْمُنْزِلِينَ: konuklayanların | (23:29) | |
|إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: nice ibretler | وَإِنْ: gerçi | كُنَّا: biz | لَمُبْتَلِينَ: (onları) sınıyorduk | (23:30) | |
|ثُمَّ: sonra | أَنْشَأْنَا: yetiştirdik | مِنْ: -ndan | بَعْدِهِمْ: onların ardı- | قَرْنًا: bir nesil | اخَرِينَ: başka | (23:31) | |
|فَأَرْسَلْنَا: ve gönderdik | فِيهِمْ: kendi içlerinden | رَسُولًا: bir elçi | مِنْهُمْ: onlara | أَنِ: diye | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin için | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: ilah | غَيْرُهُ: O'ndan başka | أَفَلَا: | تَتَّقُونَ: korunmaz mısınız? | (23:32) | |
|وَقَالَ: ve dedi ki | الْمَلَأُ: ileri gelenler | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | الَّذِينَ: | كَفَرُوا: inkar edenler | وَكَذَّبُوا: ve yalanlayanlar | بِلِقَاءِ: buluşmasını | الْاخِرَةِ: ahiret | وَأَتْرَفْنَاهُمْ: ve kendilerine refah verdiklerimiz | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | مَا: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | بَشَرٌ: bir insandan | مِثْلُكُمْ: sizin gibi | يَأْكُلُ: yiyor | مِمَّا: -den | تَأْكُلُونَ: sizin yediğiniz- | مِنْهُ: ondan | وَيَشْرَبُ: ve içiyor | مِمَّا: -den | تَشْرَبُونَ: sizin içtiğiniz- | (23:33) | |
|وَلَئِنْ: ve eğer | أَطَعْتُمْ: ita'at ederseniz | بَشَرًا: bir insana | مِثْلَكُمْ: sizin gibi | إِنَّكُمْ: gerçekten siz | إِذًا: o takdirde | لَخَاسِرُونَ: mutlaka ziyana uğrayanlarsınız | (23:34) | |
|أَيَعِدُكُمْ: O size va'dediyor mu? | أَنَّكُمْ: siz | إِذَا: zaman | مِتُّمْ: öldüğünüz | وَكُنْتُمْ: ve olduğunuz | تُرَابًا: toprak | وَعِظَامًا: ve kemik | أَنَّكُمْ: sizin | مُخْرَجُونَ: (yeniden hayata) çıkarılacağınızı | (23:35) | |
|هَيْهَاتَ: heyhat (ne kadar uzak) | هَيْهَاتَ: heyhat (ne kadar uzak) | لِمَا: şey | تُوعَدُونَ: size va'dedilen | (23:36) | |
|إِنْ: değildir | هِيَ: bu | إِلَّا: başka bir şey | حَيَاتُنَا: hayatımız(dan) | الدُّنْيَا: dünya | نَمُوتُ: ölürüz | وَنَحْيَا: ve yaşarız | وَمَا: ve değiliz | نَحْنُ: biz | بِمَبْعُوثِينَ: tekrar diriltilecek | (23:37) | |
|إِنْ: değildir | هُوَ: O | إِلَّا: başka bir şey | رَجُلٌ: bir adam(dan) | افْتَرَىٰ: uyduran | عَلَى: hakkında | اللَّهِ: Allah | كَذِبًا: yalan | وَمَا: ve değiliz | نَحْنُ: biz | لَهُ: ona | بِمُؤْمِنِينَ: inanıcı(insan)lar | (23:38) | |
|قَالَ: dedi | رَبِّ: Rabbim | انْصُرْنِي: bana yardım et | بِمَا: karşısında | كَذَّبُونِ: beni yalanlamaları | (23:39) | |
|قَالَ: (Allah) dedi ki | عَمَّا: | قَلِيلٍ: az sonra | لَيُصْبِحُنَّ: onlar olacaklar | نَادِمِينَ: pişman | (23:40) | |
|فَأَخَذَتْهُمُ: derken onları yakaladı | الصَّيْحَةُ: o korkunç ses | بِالْحَقِّ: gerçekten | فَجَعَلْنَاهُمْ: ve onları getirdik | غُثَاءً: sel süprüntüsü haline | فَبُعْدًا: uzak olsun | لِلْقَوْمِ: kavim | الظَّالِمِينَ: o zalim | (23:41) | |
|ثُمَّ: sonra | أَنْشَأْنَا: yetiştirdik | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: onların ardından | قُرُونًا: nesiller | اخَرِينَ: başka | (23:42) | |
|مَا: | تَسْبِقُ: ileri geçemez | مِنْ: hiçbir | أُمَّةٍ: ümmet | أَجَلَهَا: süresinden | وَمَا: ve | يَسْتَأْخِرُونَ: geri kalamaz | (23:43) | |
|ثُمَّ: sonra | أَرْسَلْنَا: gönderdik | رُسُلَنَا: elçilerimizi | تَتْرَىٰ: ardı ardına | كُلَّ: ne zaman | مَا: | جَاءَ: geldiyse | أُمَّةً: bir ümmete | رَسُولُهَا: elçileri | كَذَّبُوهُ: onlar onu yalanladılar | فَأَتْبَعْنَا: biz de onları devirdik | بَعْضَهُمْ: birbiri ardınca | بَعْضًا: birbiri ardınca | وَجَعَلْنَاهُمْ: ve hepsini yaptık | أَحَادِيثَ: birer ibret hikayesi | فَبُعْدًا: uzak olsun | لِقَوْمٍ: toplum | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan | (23:44) | |
|ثُمَّ: sonra | أَرْسَلْنَا: gönderdik | مُوسَىٰ: Musa'yı | وَأَخَاهُ: ve kardeşi | هَارُونَ: Harun'u | بِايَاتِنَا: ayetlerimizle | وَسُلْطَانٍ: ve bir delille | مُبِينٍ: apaçık | (23:45) | |
|إِلَىٰ: | فِرْعَوْنَ: Fir'avn'e | وَمَلَئِهِ: ve ileri gelen adamlarına | فَاسْتَكْبَرُوا: onlar büyüklük tasladılar | وَكَانُوا: ve oldular | قَوْمًا: bir topluluk | عَالِينَ: böbürlenen | (23:46) | |
|فَقَالُوا: dediler | أَنُؤْمِنُ: inanacak mıyız? | لِبَشَرَيْنِ: şu iki insana | مِثْلِنَا: bizim gibi | وَقَوْمُهُمَا: iki adamın kavmi | لَنَا: bize | عَابِدُونَ: kölelik ederken | (23:47) | |
|فَكَذَّبُوهُمَا: onları yalanladılar | فَكَانُوا: ve oldular | مِنَ: -den | الْمُهْلَكِينَ: helak edilenler- | (23:48) | |
|وَلَقَدْ: ve andolsun | اتَيْنَا: biz verdik | مُوسَى: Musa'ya | الْكِتَابَ: Kitabı (Tevrat'ı) | لَعَلَّهُمْ: belki onlar | يَهْتَدُونَ: doğru yolu bulurlar diye | (23:49) | |
|وَجَعَلْنَا: ve kıldık | ابْنَ: oğlunu | مَرْيَمَ: Meryem | وَأُمَّهُ: ve annesini | ايَةً: bir mu'cize | وَاوَيْنَاهُمَا: ve onları yerleştirdik | إِلَىٰ: | رَبْوَةٍ: bir tepeye | ذَاتِ: | قَرَارٍ: oturmaya uygun | وَمَعِينٍ: ve suyu bulunan | (23:50) | |
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الرُّسُلُ: elçiler | كُلُوا: yeyin | مِنَ: -den | الطَّيِّبَاتِ: güzel şeyler- | وَاعْمَلُوا: ve yapın | صَالِحًا: yararlı iş | إِنِّي: çünkü ben | بِمَا: şeyleri | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınız | عَلِيمٌ: bilmekteyim | (23:51) | |
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | هَٰذِهِ: bu | أُمَّتُكُمْ: sizin ümmetiniz | أُمَّةً: ümmettir | وَاحِدَةً: bir tek | وَأَنَا: ve ben de | رَبُّكُمْ: sizin Rabbinizim | فَاتَّقُونِ: benden korkun | (23:52) | |
|فَتَقَطَّعُوا: fakat parçalayıp ayırdılar | أَمْرَهُمْ: işlerini | بَيْنَهُمْ: aralarında | زُبُرًا: Kitaplara | كُلُّ: her | حِزْبٍ: gurup | بِمَا: bulunanla | لَدَيْهِمْ: kendi yanında | فَرِحُونَ: sevinmektedir | (23:53) | |
|فَذَرْهُمْ: onları bırak | فِي: içinde | غَمْرَتِهِمْ: gafletleri | حَتَّىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (23:54) | |
|أَيَحْسَبُونَ: onlar sanıyorlar mı? | أَنَّمَا: ile | نُمِدُّهُمْ: kendilerine verdiğimiz | بِهِ: | مِنْ: | مَالٍ: mal | وَبَنِينَ: ve oğullar | (23:55) | |
|نُسَارِعُ: koşuyoruz | لَهُمْ: onların | فِي: | الْخَيْرَاتِ: iyiliklerine | بَلْ: bilakis | لَا: değiller | يَشْعُرُونَ: onlar farkında | (23:56) | |
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: onlar ki | هُمْ: onlar | مِنْ: -dan | خَشْيَةِ: saygı- | رَبِّهِمْ: Rablerine | مُشْفِقُونَ: titrerler | (23:57) | |
|وَالَّذِينَ: ve onlar ki | هُمْ: onlar | بِايَاتِ: ayetlerine | رَبِّهِمْ: Rablerinin | يُؤْمِنُونَ: inanırlar | (23:58) | |
|وَالَّذِينَ: ve onlar ki | هُمْ: onlar | بِرَبِّهِمْ: Rablerine | لَا: | يُشْرِكُونَ: ortak koşmazlar | (23:59) | |
|وَالَّذِينَ: ve onlar ki | يُؤْتُونَ: verirler | مَا: şeyi | اتَوْا: verdikleri | وَقُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَجِلَةٌ: ürpererek | أَنَّهُمْ: şüphesiz onlar | إِلَىٰ: | رَبِّهِمْ: Rablerinin huzuruna | رَاجِعُونَ: dönecekler | (23:60) | |
|أُولَٰئِكَ: işte onlar | يُسَارِعُونَ: koşarlar | فِي: | الْخَيْرَاتِ: hayır işlerine | وَهُمْ: ve onlar | لَهَا: (hayır) için | سَابِقُونَ: önde giderler | (23:61) | |
|وَلَا: ve | نُكَلِّفُ: biz teklif etmeyiz | نَفْسًا: hiç kimseye | إِلَّا: başkasını | وُسْعَهَا: gücünün yetiğinden | وَلَدَيْنَا: ve katımızda vardır | كِتَابٌ: bir Kitap | يَنْطِقُ: söyleyen | بِالْحَقِّ: gerçeği | وَهُمْ: ve onlara | لَا: asla | يُظْلَمُونَ: haksızlık edilmez | (23:62) | |
|بَلْ: fakat | قُلُوبُهُمْ: onların kalbleri | فِي: içindedir | غَمْرَةٍ: gaflet | مِنْ: -ndan | هَٰذَا: bu- | وَلَهُمْ: ve Onların | أَعْمَالٌ: işleri | مِنْ: | دُونِ: başka | ذَٰلِكَ: bundan | هُمْ: onlar | لَهَا: (hep) o (işler) için | عَامِلُونَ: çalışırlar | (23:63) | |
|حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | أَخَذْنَا: yakaladığımız | مُتْرَفِيهِمْ: varlıklılarını | بِالْعَذَابِ: azab ile | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَجْأَرُونَ: feryada başlarlar | (23:64) | |
|لَا: | تَجْأَرُوا: artık feryadetmeyin | الْيَوْمَ: bugün | إِنَّكُمْ: şüphesiz size | مِنَّا: bize karşı | لَا: | تُنْصَرُونَ: yardım olunmaz | (23:65) | |
|قَدْ: gerçekten | كَانَتْ: idi | ايَاتِي: ayetlerim | تُتْلَىٰ: okunuyor | عَلَيْكُمْ: size | فَكُنْتُمْ: fakat siz | عَلَىٰ: üzere | أَعْقَابِكُمْ: arkanız | تَنْكِصُونَ: dönüyordunuz | (23:66) | |
|مُسْتَكْبِرِينَ: kibirlenerek | بِهِ: ona (ayetlerime) karşı | سَامِرًا: geceleyin | تَهْجُرُونَ: saçmalıyordunuz | (23:67) | |
|أَفَلَمْ: | يَدَّبَّرُوا: onlar iyice düşünmediler mi? | الْقَوْلَ: o sözü (Kur'an'ı) | أَمْ: yoksa | جَاءَهُمْ: onlara geldi (mi)? | مَا: bir şey | لَمْ: | يَأْتِ: gelmeyen | ابَاءَهُمُ: atalarına | الْأَوَّلِينَ: önceki | (23:68) | |
|أَمْ: yoksa | لَمْ: | يَعْرِفُوا: tanımadıkları (için mi?) | رَسُولَهُمْ: elçilerini | فَهُمْ: onlar | لَهُ: onu | مُنْكِرُونَ: inkar ediyorlar | (23:69) | |
|أَمْ: yoksa | يَقُولُونَ: (-mı) diyorlar? | بِهِ: onda | جِنَّةٌ: bir delilik var | بَلْ: hayır | جَاءَهُمْ: o kendilerine getirdi | بِالْحَقِّ: hakkı | وَأَكْثَرُهُمْ: fakat çokları | لِلْحَقِّ: haktan | كَارِهُونَ: hoşlanmıyorlar | (23:70) | |
|وَلَوِ: ve eğer | اتَّبَعَ: uysaydı | الْحَقُّ: hak | أَهْوَاءَهُمْ: onların keyiflerine | لَفَسَدَتِ: bozulur giderdi | السَّمَاوَاتُ: gökler | وَالْأَرْضُ: ve yer | وَمَنْ: ve kimseler | فِيهِنَّ: bunların içinde bulunan | بَلْ: bilakis | أَتَيْنَاهُمْ: biz onlara getirdik | بِذِكْرِهِمْ: Zikir'lerini | فَهُمْ: fakat onlar | عَنْ: -nden | ذِكْرِهِمْ: Zikirleri- | مُعْرِضُونَ: yüz çeviriyorlar | (23:71) | |
|أَمْ: yoksa | تَسْأَلُهُمْ: onlardan istiyor musun? | خَرْجًا: bir vergi | فَخَرَاجُ: vergisi | رَبِّكَ: Rabbinin | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | وَهُوَ: ve O | خَيْرُ: en hayırlısıdır | الرَّازِقِينَ: rızık verenlerin | (23:72) | |
|وَإِنَّكَ: ve şüphesiz sen | لَتَدْعُوهُمْ: onları çağırıyorsun | إِلَىٰ: | صِرَاطٍ: bir yola | مُسْتَقِيمٍ: doğru | (23:73) | |
|وَإِنَّ: ve kuşkusuz | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan(lar) | بِالْاخِرَةِ: ahirete | عَنِ: -dan | الصِّرَاطِ: yol- | لَنَاكِبُونَ: sapıyorlar | (23:74) | |
|وَلَوْ: ve eğer | رَحِمْنَاهُمْ: biz onlara acısaydık | وَكَشَفْنَا: ve kaldırsaydık | مَا: olanı | بِهِمْ: kendilerinde | مِنْ: -dan | ضُرٍّ: sıkıntı- | لَلَجُّوا: yine devam ederlerdi | فِي: | طُغْيَانِهِمْ: azgınlıklarında | يَعْمَهُونَ: bocalamaya | (23:75) | |
|وَلَقَدْ: andolsun | أَخَذْنَاهُمْ: biz onları yakaladık | بِالْعَذَابِ: azab ile | فَمَا: ama yine | اسْتَكَانُوا: boyun eğmediler | لِرَبِّهِمْ: Rabblerine | وَمَا: ve | يَتَضَرَّعُونَ: O'na yalvarmıyorlar | (23:76) | |
|حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | فَتَحْنَا: açtığımız | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | بَابًا: kapısı | ذَا: | عَذَابٍ: bir azab | شَدِيدٍ: şiddetli | إِذَا: derhal | هُمْ: onlar | فِيهِ: O'nun içinde | مُبْلِسُونَ: şaşkın ve umutsuz kalırlar | (23:77) | |
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: | أَنْشَأَ: inşa eden | لَكُمُ: sizin için | السَّمْعَ: kulağı | وَالْأَبْصَارَ: ve gözleri | وَالْأَفْئِدَةَ: ve gönülleri | قَلِيلًا: az | مَا: ne kadar | تَشْكُرُونَ: şükrediyorsunuz | (23:78) | |
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: | ذَرَأَكُمْ: sizi yaratıp yayan | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَإِلَيْهِ: ve O'nun (huzurunda) | تُحْشَرُونَ: toplanacaksınız | (23:79) | |
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: | يُحْيِي: yaşatan | وَيُمِيتُ: ve öldüren | وَلَهُ: ve onlar | اخْتِلَافُ: değişmesi | اللَّيْلِ: gecenin | وَالنَّهَارِ: ve gündüzün | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: aklınızı kullanmıyor musunuz? | (23:80) | |
|بَلْ: hayır | قَالُوا: onlar da dediler | مِثْلَ: gibi | مَا: ne | قَالَ: dedi (ise) | الْأَوَّلُونَ: evvelkiler | (23:81) | |
|قَالُوا: dediler ki | أَإِذَا: zaman mı? | مِتْنَا: öldüğümüz | وَكُنَّا: ve olduğumuz | تُرَابًا: toprak | وَعِظَامًا: ve kemik | أَإِنَّا: biz mi? | لَمَبْعُوثُونَ: diriltileceğiz | (23:82) | |
|لَقَدْ: andolsun | وُعِدْنَا: yapıldı | نَحْنُ: bize | وَابَاؤُنَا: ve atalarımıza | هَٰذَا: bu (tehdid) | مِنْ: | قَبْلُ: bizden önce | إِنْ: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | أَسَاطِيرُ: masallarından | الْأَوَّلِينَ: evvelkilerin | (23:83) | |
|قُلْ: de ki | لِمَنِ: kimindir? | الْأَرْضُ: dünya | وَمَنْ: ve bulunanlar | فِيهَا: içinde | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | تَعْلَمُونَ: biliyor | (23:84) | |
|سَيَقُولُونَ: diyecekler | لِلَّهِ: Allah'ındır | قُلْ: de ki | أَفَلَا: | تَذَكَّرُونَ: düşünmüyor musunuz? | (23:85) | |
|قُلْ: de ki | مَنْ: kimdir? | رَبُّ: Rabbi | السَّمَاوَاتِ: göğün | السَّبْعِ: yedi | وَرَبُّ: ve Rabbi | الْعَرْشِ: Arş'ın | الْعَظِيمِ: büyük | (23:86) | |
|سَيَقُولُونَ: diyecekler | لِلَّهِ: Allah'ındır | قُلْ: de ki | أَفَلَا: | تَتَّقُونَ: korkmuyor musunuz? | (23:87) | |
|قُلْ: de ki | مَنْ: kimdir? | بِيَدِهِ: elinde olan | مَلَكُوتُ: melekutu (mülkü ve yönetimi) | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | وَهُوَ: ve O | يُجِيرُ: koruyup kollayan | وَلَا: fakat | يُجَارُ: korunup kollanmayan | عَلَيْهِ: kendisi | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | تَعْلَمُونَ: biliyor | (23:88) | |
|سَيَقُولُونَ: diyecekler | لِلَّهِ: Allah'a aittir | قُلْ: de ki | فَأَنَّىٰ: nasıl? | تُسْحَرُونَ: büyüleniyorsunuz | (23:89) | |
|بَلْ: doğrusu | أَتَيْنَاهُمْ: biz onlara getirdik | بِالْحَقِّ: hakkı | وَإِنَّهُمْ: onlarsa | لَكَاذِبُونَ: yalancıdırlar | (23:90) | |
|مَا: | اتَّخَذَ: edinmemiştir | اللَّهُ: Allah | مِنْ: hiçbir | وَلَدٍ: çocuk | وَمَا: ve | كَانَ: yoktur | مَعَهُ: O'nunla beraber | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: tanrı | إِذًا: öyle olsaydı | لَذَهَبَ: götürürdü | كُلُّ: her | إِلَٰهٍ: tanrı | بِمَا: | خَلَقَ: kendi yarattığını | وَلَعَلَا: ve üstün gelmeğe çalışırdı | بَعْضُهُمْ: onlardan biri | عَلَىٰ: üzerine | بَعْضٍ: diğeri | سُبْحَانَ: münezehtir (uzaktır) | اللَّهِ: Allah | عَمَّا: -ndan | يَصِفُونَ: onların tanımlamaları- | (23:91) | |
|عَالِمِ: (O) bilir | الْغَيْبِ: görünmeyeni | وَالشَّهَادَةِ: ve görüneni | فَتَعَالَىٰ: ve yücedir | عَمَّا: şeylerden | يُشْرِكُونَ: onların ortak koştukları | (23:92) | |
|قُلْ: de ki | رَبِّ: Rabbim | إِمَّا: eğer | تُرِيَنِّي: mutlaka bana göstereceksen | مَا: şeyi | يُوعَدُونَ: onların tehdidedildikleri | (23:93) | |
|رَبِّ: Rabbim | فَلَا: | تَجْعَلْنِي: beni bırakma | فِي: içinde | الْقَوْمِ: kavmin | الظَّالِمِينَ: zalim | (23:94) | |
|وَإِنَّا: şüphesiz biz | عَلَىٰ: | أَنْ: | نُرِيَكَ: sana göstermeğe | مَا: şeyi | نَعِدُهُمْ: onları tehdidettiğimiz | لَقَادِرُونَ: elbette kadiriz | (23:95) | |
|ادْفَعْ: savuştur | بِالَّتِي: şeyle | هِيَ: o | أَحْسَنُ: en güzel | السَّيِّئَةَ: kötülüğü | نَحْنُ: biz | أَعْلَمُ: biliyoruz | بِمَا: | يَصِفُونَ: (seni) nasıl vasıflandıracaklarını | (23:96) | |
|وَقُلْ: ve de ki | رَبِّ: Rabbim | أَعُوذُ: sığınırım | بِكَ: sana | مِنْ: -ndan | هَمَزَاتِ: kışkırtmaları- | الشَّيَاطِينِ: şeytanların | (23:97) | |
|وَأَعُوذُ: ve sığınırım | بِكَ: sana | رَبِّ: Rabbim | أَنْ: | يَحْضُرُونِ: yanıma uğramalarından | (23:98) | |
|حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءَ: geldiği | أَحَدَهُمُ: onlardan birine | الْمَوْتُ: ölüm | قَالَ: der ki | رَبِّ: Rabbim | ارْجِعُونِ: beni geri döndür | (23:99) | |
|لَعَلِّي: böylelikle | أَعْمَلُ: yapayım | صَالِحًا: yararlı bir iş | فِيمَا: yerde (dünyada) | تَرَكْتُ: terk ettiğim | كَلَّا: hayır | إِنَّهَا: şüphesiz bu | كَلِمَةٌ: bir sözdür | هُوَ: o | قَائِلُهَا: onun söylediği | وَمِنْ: ve | وَرَائِهِمْ: önlerinde vardır | بَرْزَخٌ: bir berzah | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: güne | يُبْعَثُونَ: diriltilecekleri | (23:100) | |
|فَإِذَا: zaman | نُفِخَ: üflendiği | فِي: | الصُّورِ: Sur'a | فَلَا: artık yoktur | أَنْسَابَ: soylar | بَيْنَهُمْ: aralarında | يَوْمَئِذٍ: o gün | وَلَا: ve | يَتَسَاءَلُونَ: sormazlar | (23:101) | |
|فَمَنْ: kimlerin | ثَقُلَتْ: ağır gelirse | مَوَازِينُهُ: tartıları | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْمُفْلِحُونَ: kurtuluşa erenlerdir | (23:102) | |
|وَمَنْ: ve kimlerin | خَفَّتْ: hafif gelirse | مَوَازِينُهُ: tartıları | فَأُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | خَسِرُوا: ziyana sokan(lar) | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | فِي: | جَهَنَّمَ: cehennemde | خَالِدُونَ: sürekli kalanlardır | (23:103) | |
|تَلْفَحُ: yalar | وُجُوهَهُمُ: yüzlerini | النَّارُ: ateş | وَهُمْ: ve onların | فِيهَا: (ateşin) içinde | كَالِحُونَ: dişleri açıkta kalır | (23:104) | |
|أَلَمْ: | تَكُنْ: değil mi? | ايَاتِي: ayetlerim | تُتْلَىٰ: okunurdu | عَلَيْكُمْ: size | فَكُنْتُمْ: oysa siz | بِهَا: onları | تُكَذِّبُونَ: yalanlardınız | (23:105) | |
|قَالُوا: dediler | رَبَّنَا: Rabbimiz | غَلَبَتْ: yendi | عَلَيْنَا: bizi | شِقْوَتُنَا: bahtsızlığımız | وَكُنَّا: ve biz olduk | قَوْمًا: bir topluluk | ضَالِّينَ: sapık | (23:106) | |
|رَبَّنَا: Rabbimiz | أَخْرِجْنَا: bizi çıkar | مِنْهَا: bundan | فَإِنْ: eğer | عُدْنَا: bir daha dönersek | فَإِنَّا: artık biz gerçekten | ظَالِمُونَ: zalimleriz | (23:107) | |
|قَالَ: buyurdu ki | اخْسَئُوا: sinin | فِيهَا: orada | وَلَا: ve | تُكَلِّمُونِ: bana bir şey söylemeyin | (23:108) | |
|إِنَّهُ: gerçek şu ki | كَانَ: idi | فَرِيقٌ: bir zümre | مِنْ: -dan | عِبَادِي: kullarım- | يَقُولُونَ: diyorlar | رَبَّنَا: Rabbimiz | امَنَّا: inandık | فَاغْفِرْ: bağışla | لَنَا: bizi | وَارْحَمْنَا: ve bize acı | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en hayırlısısın | الرَّاحِمِينَ: acıyanların | (23:109) | |
|فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ: siz onları aldınız | سِخْرِيًّا: alaya | حَتَّىٰ: nihayet | أَنْسَوْكُمْ: size unutturdular | ذِكْرِي: beni anmayı | وَكُنْتُمْ: ve siz | مِنْهُمْ: onlara | تَضْحَكُونَ: daima gülüyordunuz | (23:110) | |
|إِنِّي: şüphesiz ben | جَزَيْتُهُمُ: onlara verdim | الْيَوْمَ: bugün | بِمَا: karşılığını | صَبَرُوا: sabretmelerinin | أَنَّهُمْ: işte onlardır | هُمُ: onlar | الْفَائِزُونَ: kurtulup murada erenler | (23:111) | |
|قَالَ: ve buyurdu | كَمْ: ne kadar? | لَبِثْتُمْ: kaldınız | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | عَدَدَ: sayısınca | سِنِينَ: yıllar | (23:112) | |
|قَالُوا: dediler | لَبِثْنَا: kaldık | يَوْمًا: bir gün | أَوْ: yahut | بَعْضَ: bir kısmı kadar | يَوْمٍ: günün | فَاسْأَلِ: sor | الْعَادِّينَ: sayanlara | (23:113) | |
|قَالَ: buyurdu ki | إِنْ: | لَبِثْتُمْ: kalmadınız | إِلَّا: başka | قَلِيلًا: az bir (zamandan) | لَوْ: keşke | أَنَّكُمْ: siz | كُنْتُمْ: bilseydiniz | تَعْلَمُونَ: -mi sandınız? | (23:114) | |
|أَفَحَسِبْتُمْ: bizim | أَنَّمَا: | خَلَقْنَاكُمْ: sizi yarattığımızı | عَبَثًا: boş yere | وَأَنَّكُمْ: ve sizin | إِلَيْنَا: bize | لَا: asla | تُرْجَعُونَ: döndürülmeyeceğinizi | (23:115) | |
|فَتَعَالَى: pek yücedir | اللَّهُ: Allah | الْمَلِكُ: mutlak hakim | الْحَقُّ: hak | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | رَبُّ: rabbidir | الْعَرْشِ: Arş'ın | الْكَرِيمِ: Kerim | (23:116) | |
|وَمَنْ: ve kim | يَدْعُ: taparsa | مَعَ: ile beraber | اللَّهِ: Allah | إِلَٰهًا: bir tanrıya | اخَرَ: başka | لَا: bulunmayan | بُرْهَانَ: hiçbir delil | لَهُ: hakkında | بِهِ: onun | فَإِنَّمَا: şüphesiz | حِسَابُهُ: onun hesabı | عِنْدَ: yanındadır | رَبِّهِ: Rabbinin | إِنَّهُ: çünkü (o) | لَا: asla | يُفْلِحُ: iflah olmazlar | الْكَافِرُونَ: kafirler | (23:117) | |
|وَقُلْ: ve de ki | رَبِّ: Rabbim | اغْفِرْ: bağışla | وَارْحَمْ: ve acı | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en hayırlısısın | الرَّاحِمِينَ: acıyanların | (23:118) | |