» 7 / A’râf  131:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 131
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَإِذَا (FÎZ̃E) = feiƶā : zaman
2. جَاءَتْهُمُ (CEÙTHM) = cā'ethumu : onlara geldiği
3. الْحَسَنَةُ (ELḪSNT) = l-Hasenetu : bir iyilik
4. قَالُوا (GELVE) = ḳālū : derler
5. لَنَا (LNE) = lenā : bizimdir
6. هَٰذِهِ (HZ̃H) = hāƶihi : bu
7. وَإِنْ (VÎN) = ve in : eğer
8. تُصِبْهُمْ (TṦBHM) = tuSibhum : kendilerine ulaşırsa
9. سَيِّئَةٌ (SYÙT) = seyyietun : bir kötülük
10. يَطَّيَّرُوا (YŦYRVE) = yeTTayyerū : uğursuz sayarlardı
11. بِمُوسَىٰ (BMVS) = bimūsā : Musa
12. وَمَنْ (VMN) = ve men : kimseleri
13. مَعَهُ (MAH) = meǎhu : ve beraberindeki
14. أَلَا (ÊLE) = elā : iyi bilinki
15. إِنَّمَا (ÎNME) = innemā : ancak
16. طَائِرُهُمْ (ŦEÙRHM) = Tāiruhum : onların uğursuzluğu
17. عِنْدَ (AND̃) = ǐnde : katındadır
18. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah
19. وَلَٰكِنَّ (VLKN) = velākinne : fakat
20. أَكْثَرَهُمْ (ÊKS̃RHM) = ekṧerahum : çokları
21. لَا (LE) = lā :
22. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : bilmezler
zaman | onlara geldiği | bir iyilik | derler | bizimdir | bu | eğer | kendilerine ulaşırsa | bir kötülük | uğursuz sayarlardı | Musa | kimseleri | ve beraberindeki | iyi bilinki | ancak | onların uğursuzluğu | katındadır | Allah | fakat | çokları | | bilmezler |

[] [CYE] [ḪSN] [GVL] [] [] [] [ṦVB] [SVE] [ŦYR] [] [] [] [] [] [ŦYR] [AND̃] [] [] [KS̃R] [] [ALM]
FÎZ̃E CEÙTHM ELḪSNT GELVE LNE HZ̃H VÎN TṦBHM SYÙT YŦYRVE BMVS VMN MAH ÊLE ÎNME ŦEÙRHM AND̃ ELLH VLKN ÊKS̃RHM LE YALMVN

feiƶā cā'ethumu l-Hasenetu ḳālū lenā hāƶihi ve in tuSibhum seyyietun yeTTayyerū bimūsā ve men meǎhu elā innemā Tāiruhum ǐnde llahi velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
فإذا جاءتهم الحسنة قالوا لنا هذه وإن تصبهم سيئة يطيروا بموسى ومن معه ألا إنما طائرهم عند الله ولكن أكثرهم لا يعلمون

 » 7 / A’râf  Suresi: 131
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman But when
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethumu onlara geldiği came to them
الحسنة ح س ن | ḪSN ELḪSNT l-Hasenetu bir iyilik the good
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler they said,
لنا | LNE lenā bizimdir """For us"
هذه | HZ̃H hāƶihi bu "(is) this."""
وإن | VÎN ve in eğer And if
تصبهم ص و ب | ṦVB TṦBHM tuSibhum kendilerine ulaşırsa afflicts them
سيئة س و ا | SVE SYÙT seyyietun bir kötülük bad,
يطيروا ط ي ر | ŦYR YŦYRVE yeTTayyerū uğursuz sayarlardı they ascribe evil omens
بموسى | BMVS bimūsā Musa to Musa
ومن | VMN ve men kimseleri and who
معه | MAH meǎhu ve beraberindeki (were) with him.
ألا | ÊLE elā iyi bilinki Behold!
إنما | ÎNME innemā ancak Only
طائرهم ط ي ر | ŦYR ŦEÙRHM Tāiruhum onların uğursuzluğu their evil omens
عند ع ن د | AND̃ AND̃ ǐnde katındadır (are) with
الله | ELLH llahi Allah Allah
ولكن | VLKN velākinne fakat but
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧerahum çokları most of them
لا | LE (do) not
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmezler know.

7:131 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

zaman | onlara geldiği | bir iyilik | derler | bizimdir | bu | eğer | kendilerine ulaşırsa | bir kötülük | uğursuz sayarlardı | Musa | kimseleri | ve beraberindeki | iyi bilinki | ancak | onların uğursuzluğu | katındadır | Allah | fakat | çokları | | bilmezler |

[] [CYE] [ḪSN] [GVL] [] [] [] [ṦVB] [SVE] [ŦYR] [] [] [] [] [] [ŦYR] [AND̃] [] [] [KS̃R] [] [ALM]
FÎZ̃E CEÙTHM ELḪSNT GELVE LNE HZ̃H VÎN TṦBHM SYÙT YŦYRVE BMVS VMN MAH ÊLE ÎNME ŦEÙRHM AND̃ ELLH VLKN ÊKS̃RHM LE YALMVN

feiƶā cā'ethumu l-Hasenetu ḳālū lenā hāƶihi ve in tuSibhum seyyietun yeTTayyerū bimūsā ve men meǎhu elā innemā Tāiruhum ǐnde llahi velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
فإذا جاءتهم الحسنة قالوا لنا هذه وإن تصبهم سيئة يطيروا بموسى ومن معه ألا إنما طائرهم عند الله ولكن أكثرهم لا يعلمون

[] [ج ي ا] [ح س ن] [ق و ل] [] [] [] [ص و ب] [س و ا] [ط ي ر] [] [] [] [] [] [ط ي ر] [ع ن د] [] [] [ك ث ر] [] [ع ل م]

 » 7 / A’râf  Suresi: 131
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman But when
Fe,,Zel,Elif,
80,,700,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethumu onlara geldiği came to them
Cim,Elif,,Te,He,Mim,
3,1,,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الحسنة ح س ن | ḪSN ELḪSNT l-Hasenetu bir iyilik the good
Elif,Lam,Ha,Sin,Nun,Te merbuta,
1,30,8,60,50,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler they said,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لنا | LNE lenā bizimdir """For us"
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
هذه | HZ̃H hāƶihi bu "(is) this."""
He,Zel,He,
5,700,5,
DEM – feminine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
وإن | VÎN ve in eğer And if
Vav,,Nun,
6,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
تصبهم ص و ب | ṦVB TṦBHM tuSibhum kendilerine ulaşırsa afflicts them
Te,Sad,Be,He,Mim,
400,90,2,5,40,
V – 3rd person feminine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
سيئة س و ا | SVE SYÙT seyyietun bir kötülük bad,
Sin,Ye,,Te merbuta,
60,10,,400,
N – nominative feminine indefinite noun
اسم مرفوع
يطيروا ط ي ر | ŦYR YŦYRVE yeTTayyerū uğursuz sayarlardı they ascribe evil omens
Ye,Tı,Ye,Re,Vav,Elif,
10,9,10,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بموسى | BMVS bimūsā Musa to Musa
Be,Mim,Vav,Sin,,
2,40,6,60,,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive masculine proper noun → Musa"
جار ومجرور
ومن | VMN ve men kimseleri and who
Vav,Mim,Nun,
6,40,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
معه | MAH meǎhu ve beraberindeki (were) with him.
Mim,Ayn,He,
40,70,5,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ألا | ÊLE elā iyi bilinki Behold!
,Lam,Elif,
,30,1,
INC – inceptive particle
حرف ابتداء
إنما | ÎNME innemā ancak Only
,Nun,Mim,Elif,
,50,40,1,
ACC – accusative particle
PREV – preventive particle
كافة ومكفوفة
طائرهم ط ي ر | ŦYR ŦEÙRHM Tāiruhum onların uğursuzluğu their evil omens
Tı,Elif,,Re,He,Mim,
9,1,,200,5,40,
N – nominative masculine active participle
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
عند ع ن د | AND̃ AND̃ ǐnde katındadır (are) with
Ayn,Nun,Dal,
70,50,4,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
الله | ELLH llahi Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ولكن | VLKN velākinne fakat but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
REM – prefixed resumption particle
ACC – accusative particle
الواو استئنافية
حرف نصب من اخوات «ان»
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧerahum çokları most of them
,Kef,Se,Re,He,Mim,
,20,500,200,5,40,
N – accusative masculine singular noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmezler know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَإِذَا: zaman | جَاءَتْهُمُ: onlara geldiği | الْحَسَنَةُ: bir iyilik | قَالُوا: derler | لَنَا: bizimdir | هَٰذِهِ: bu | وَإِنْ: eğer | تُصِبْهُمْ: kendilerine ulaşırsa | سَيِّئَةٌ: bir kötülük | يَطَّيَّرُوا: uğursuz sayarlardı | بِمُوسَىٰ: Musa | وَمَنْ: kimseleri | مَعَهُ: ve beraberindeki | أَلَا: iyi bilinki | إِنَّمَا: ancak | طَائِرُهُمْ: onların uğursuzluğu | عِنْدَ: katındadır | اللَّهِ: Allah | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فإذا FÎZ̃E zaman | جاءتهم CEÙTHM onlara geldiği | الحسنة ELḪSNT bir iyilik | قالوا GELWE derler | لنا LNE bizimdir | هذه HZ̃H bu | وإن WÎN eğer | تصبهم TṦBHM kendilerine ulaşırsa | سيئة SYÙT bir kötülük | يطيروا YŦYRWE uğursuz sayarlardı | بموسى BMWS Musa | ومن WMN kimseleri | معه MAH ve beraberindeki | ألا ÊLE iyi bilinki | إنما ÎNME ancak | طائرهم ŦEÙRHM onların uğursuzluğu | عند AND̃ katındadır | الله ELLH Allah | ولكن WLKN fakat | أكثرهم ÊKS̃RHM çokları | لا LE | يعلمون YALMWN bilmezler |
Kırık Meal (Okunuş) : |feiƶā: zaman | cā'ethumu: onlara geldiği | l-Hasenetu: bir iyilik | ḳālū: derler | lenā: bizimdir | hāƶihi: bu | ve in: eğer | tuSibhum: kendilerine ulaşırsa | seyyietun: bir kötülük | yeTTayyerū: uğursuz sayarlardı | bimūsā: Musa | ve men: kimseleri | meǎhu: ve beraberindeki | elā: iyi bilinki | innemā: ancak | Tāiruhum: onların uğursuzluğu | ǐnde: katındadır | llahi: Allah | velākinne: fakat | ekṧerahum: çokları | : | yeǎ'lemūne: bilmezler |
Kırık Meal (Transcript) : |FÎZ̃E: zaman | CEÙTHM: onlara geldiği | ELḪSNT: bir iyilik | GELVE: derler | LNE: bizimdir | HZ̃H: bu | VÎN: eğer | TṦBHM: kendilerine ulaşırsa | SYÙT: bir kötülük | YŦYRVE: uğursuz sayarlardı | BMVS: Musa | VMN: kimseleri | MAH: ve beraberindeki | ÊLE: iyi bilinki | ÎNME: ancak | ŦEÙRHM: onların uğursuzluğu | AND̃: katındadır | ELLH: Allah | VLKN: fakat | ÊKS̃RHM: çokları | LE: | YALMVN: bilmezler |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara bir iyilik gelince hakkımızdı bu zâten derler, bir kötülük geldi mi Mûsâ'nın ve onunla berâber bulunanların uğursuzluğuna verirlerdi. İyice bil ki uğradıkları uğursuzluk, Allah'tandı, fakat çoğu bilmezdi bunu.
Adem Uğur : Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ahmed Hulusi : Onlara bir iyilik geldiğinde: "Bu bizim getirimizdir" dediler. . . Onlara bir kötülük geldiğinde de, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yordular. . . Dikkat edin, onların uğursuzluk kabul ettiği, ancak Allâh indîndedir. . . Fakat onların çoğunluğu bunu kavrayamaz!
Ahmet Tekin : Kendilerine bir iyilik, bolluk gelince: 'Bu bizim hakkımızdır' dediler. Başlarına bir kötülük gelince de, bunu Mûsâ ile beraberindekilerin uğursuzluğundan saydılar. Şunu unutmayın, onların uğurları ve uğursuzlukları, hayır ve şerden payları, Allah katında yazılıdır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ahmet Varol : Onlara bir iyilik geldiğinde: 'Bu bizim hakkımızdır' derlerdi. Başlarına bir kötülük geldiğinde de Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır [8], ancak çoğu bunu bilmez.
Ali Bulaç : Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Fakat onlara (firavun ailesine) iyilik ve bolluk geldiği zaman: “- Bu bizim hakkımızdır.” dediler. Başlarına bir fenalık geldiği zaman da, beraberindekilerin uğursuzluğuna yoruyorlardı. Dikkat edin! İyilik ve kötülüğü yaratmak ancak Allah’ın kudretiyledir. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Bekir Sadak : Onlara bir iyilik geldigi zaman; «Bu bizden oturudur» derler, bir fenaliga ugrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanlarin ugursuzluguna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin ugradigi ugursuzluk Allah katindandir, fakat cogu bunu bilmezler.
Celal Yıldırım : Kendilerine iyilik geldiği zaman, «bu bize lâyıktır» derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorumlarlardı. Haberiniz olsun ki, onların uğursuzlukları Allah katındadır, ne var ki çoğu bunu bilmezler.
Diyanet İşleri : Fakat onlara iyilik geldiği zaman, “Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)” derler. Eğer başlarına bir kötülük gelirse, Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : /.Onlara bir iyilik geldiği zaman; 'Bu bizden ötürüdür' derler, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
Diyanet Vakfi : Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, «Bu bizim hakkımızdır» derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Edip Yüksel : Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, 'Bunu biz hakkettik,' derler, kendilerine bir kötülük dokunduğu zaman ise Musa ve beraberindekileri uğursuzlukla suçlarlardı. Doğrusu, onların uğursuzluğu ALLAH tarafından kararlaştırılır. Ancak çokları bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman, işte bu bizim hakkımızdır, dediler, başlarına bir kötülük gelince de, işte bu Musa ile yanındakilerin uğursuzluğu yüzünden, dediler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır. Lâkin çoğu bunu bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman: «İşte bu bizim hakkımızdır.» dediler. Başlarına bir kötülük gelirse Musa ile yanındakilerin uğursuzluğuna verirlerdi. Uğursuzluk kuşları ise Allah'ın yanındadır. Fakat çoğu bilmezlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman ha, bu bizim hakkımız dediler, ve başlarına bir kötülük gelirse Musâ ile ma'ıyyetindekilerden teşe'üm ediyorlardı, şum kuşları ise ancak Allah yanındadır ve lâkin ekserîsi bilmezlerdi
Fizilal-il Kuran : Onlar bir iyilikle karşılaşınca «bu kendimizden kaynaklanıyor» derler. Fakat eğer başlarına bir kötülük gelecek olursa, bunu Musa ile arkadaşlarının uğursuzluğuna yorarlar. Oysa onların kaderlerini belirleme yetkisi sırf Allah'ın tekelindedir, fakat çoğu bunu bilmiyor.
Gültekin Onan : Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, "Bu bizim için (biz bunu hakettik)" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Tanrı katında asıl uğursuz (kötülük kaynağı) olanlar kendileridir.
Hakkı Yılmaz : Sonra kendilerine iyilik geldiği zaman, “İşte bu bize aittir” dediler. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse, Mûsâ ile yanındakilerin uğursuzluğu olarak kabul ederler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındadır. Fakat onların çoğu bilmezler.
Hasan Basri Çantay : Fakat onlara iyilik gelince: «Bu, bizim hakkımızdır» dediler. Eğer kendilerine bir fenalık da gelirse Musa ile onun berâberindekilere uğursuzluk yüklerlerdi. Gözünüzü açın ki onların uğursuzluğu ancak Allah tarafındandır. Fakat çokları bilmezler.
Hayrat Neşriyat : İşte onlara iyilik geldiği zaman: 'Bu bizim (hakkımız)dır' derler. Ama onlara bir kötülük isâbet ederse, Mûsâ ve onunla berâber olanları uğursuz sayarlardı. Dikkat edin! Onların uğursuzluğu (kendi amellerinden olup) ancak Allah katındandır; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir : Onlara bir iyilik geldiğinde: Bu, bizim içindir, dediler. Şayet kendilerine bir kötülük gelirse; Musa ile beraberindekilere uğursuzluk yüklerdi. Dikkat edin, onların uğursuzluğu ancak Allah katındadır, fakat çoğu bilmezler.
İskender Evrenosoğlu : Artık onlara bir hasene geldiği zaman: “Bu bizim(hakkımız)dır.” dediler. Ve onlara bir kötülük isabet edince (onu) Musa (A.S) ve beraberindekilerin uğursuzluğu sayıyorlar. Fakat onların uğursuzluğu Allah tarafından değil mi? Ve lâkin onların çoğu bilmiyorlar.
Muhammed Esed : Fakat onlar, kendilerine ne zaman bir iyilik erişse "Bu (zaten) bizim hakkımızdı!" derler, ne zaman da başları dara düşse bunu Musa ve onun yandaşlarının uğursuzluğuna verirlerdi. Yoo! Şüphesiz, onların uğur(suzluk)ları Allah tarafından öngörülmüştür; ne var ki, çoğu (bunu) bilmez.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat onlara güzellik gelince, «Bu bizim hakkımızdır» dediler. Onlara bir kötülük isabet ederse Mûsa ile ve O'nunla beraber olanlar ile teşe'ümde bulunurlardı. Haberiniz olsun ki, onların şeameti ancak Allah tarafındandır. Fakat onların pek çokları bilmezler.
Ömer Öngüt : Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır. ” derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
Şaban Piriş : Onlara bir iyilik geldiği zaman “bu bizim hakkımızdır” derler, onlara bir kötülük dokunduğu zaman onu Musa ve onun yanındakilerin uğursuzluğuna verirlerdi. Dikkat edin, onların uğursuzluğu sadece Allah katındandır. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Suat Yıldırım : Onlara iyilik, bolluk geldiğinde: "Hâ işte bu bizim hakkımız! Kendi becerimizle bunu elde ettik!" derlerdi. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse onu, Mûsa ile beraberindeki müminlerin uğursuzluklarına verirlerdi. Dikkat edin, iyiliği olduğu gibi kötülüğü de yaratmak, ancak Allah’ın kudretiyledir fakat onların çoğu bilmezler.
Süleyman Ateş : Onlara bir iyilik geldiği zaman: "Bu, bizimdir (kendi becerimizle bunu elde ettik)" derler; kendilerine bir kötülük ulaşırsa, Mûsâ ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlar(onların yüzünden belâya uğradıklarını sanırlar)dı. İyi bilinki, onların uğursuzluğu Allâh katındadır, fakat çokları bilmezler.
Tefhim-ul Kuran : Onlara bir iyilik geldiği zaman «Bu bizim için» dediler; onlara bir kötülük de isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Ümit Şimşek : Başlarına bir iyilik gelince 'Bu bizim hakkımız' der, kötülük gelince de Musa ile beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Heyhat! Onların uğursuzluğu Allah katındandı da çoğu bunu bilmiyordu.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlara bir iyilik geldiğinde, "bu bizimdir" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk kuşu Allah katındadır. Fakat çokları bilmiyorlar.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}