» 7 / A’râf  53:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 53
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. هَلْ (HL) = hel : mı?
2. يَنْظُرُونَ (YNƵRVN) = yenZurūne : gözetiyorlar
3. إِلَّا (ÎLE) = illā : ille
4. تَأْوِيلَهُ (TÊVYLH) = te'vīlehu : onun te'vilini
5. يَوْمَ (YVM) = yevme : gün
6. يَأْتِي (YÊTY) = ye'tī : geldiği
7. تَأْوِيلُهُ (TÊVYLH) = te'vīluhu : onun te'vili
8. يَقُولُ (YGVL) = yeḳūlu : derler ki
9. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : olanlar
10. نَسُوهُ (NSVH) = nesūhu : onu unutmuş
11. مِنْ (MN) = min :
12. قَبْلُ (GBL) = ḳablu : önceden
13. قَدْ (GD̃) = ḳad : doğrusu
14. جَاءَتْ (CEÙT) = cā'et : getirmiş
15. رُسُلُ (RSL) = rusulu : elçileri
16. رَبِّنَا (RBNE) = rabbinā : Rabbimizin
17. بِالْحَقِّ (BELḪG) = bil-Haḳḳi : gerçeği
18. فَهَلْ (FHL) = fehel : var mı ki?
19. لَنَا (LNE) = lenā : bizim
20. مِنْ (MN) = min :
21. شُفَعَاءَ (ŞFAEÙ) = şufeǎā'e : şefa'atçilerimiz
22. فَيَشْفَعُوا (FYŞFAVE) = feyeşfeǔ : şefa'at etsinler
23. لَنَا (LNE) = lenā : bize
24. أَوْ (ÊV) = ev : yahut
25. نُرَدُّ (NRD̃) = nuraddu : tekrar geri döndürülür müyüz ki
26. فَنَعْمَلَ (FNAML) = feneǎ'mele : yapalım
27. غَيْرَ (ĞYR) = ğayra : başkasını
28. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī : şeylerden
29. كُنَّا (KNE) = kunnā :
30. نَعْمَلُ (NAML) = neǎ'melu : yaptıklarımızdan
31. قَدْ (GD̃) = ḳad : muhakkak
32. خَسِرُوا (ḢSRVE) = ḣasirū : onlar ziyana soktular
33. أَنْفُسَهُمْ (ÊNFSHM) = enfusehum : kendilerini
34. وَضَلَّ (VŽL) = ve Delle : ve saptı
35. عَنْهُمْ (ANHM) = ǎnhum : kendilerinden
36. مَا (ME) = mā : şeyler
37. كَانُوا (KENVE) = kānū : oldukları
38. يَفْتَرُونَ (YFTRVN) = yefterūne : uyduruyor
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |هَلْ: mı? | يَنْظُرُونَ: gözetiyorlar | إِلَّا: ille | تَأْوِيلَهُ: onun te'vilini | يَوْمَ: gün | يَأْتِي: geldiği | تَأْوِيلُهُ: onun te'vili | يَقُولُ: derler ki | الَّذِينَ: olanlar | نَسُوهُ: onu unutmuş | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | قَدْ: doğrusu | جَاءَتْ: getirmiş | رُسُلُ: elçileri | رَبِّنَا: Rabbimizin | بِالْحَقِّ: gerçeği | فَهَلْ: var mı ki? | لَنَا: bizim | مِنْ: | شُفَعَاءَ: şefa'atçilerimiz | فَيَشْفَعُوا: şefa'at etsinler | لَنَا: bize | أَوْ: yahut | نُرَدُّ: tekrar geri döndürülür müyüz ki | فَنَعْمَلَ: yapalım | غَيْرَ: başkasını | الَّذِي: şeylerden | كُنَّا: | نَعْمَلُ: yaptıklarımızdan | قَدْ: muhakkak | خَسِرُوا: onlar ziyana soktular | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | وَضَلَّ: ve saptı | عَنْهُمْ: kendilerinden | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَفْتَرُونَ: uyduruyor |
Kırık Meal (Harekesiz) : |هل HL mı? | ينظرون YNƵRWN gözetiyorlar | إلا ÎLE ille | تأويله TÊWYLH onun te'vilini | يوم YWM gün | يأتي YÊTY geldiği | تأويله TÊWYLH onun te'vili | يقول YGWL derler ki | الذين ELZ̃YN olanlar | نسوه NSWH onu unutmuş | من MN | قبل GBL önceden | قد GD̃ doğrusu | جاءت CEÙT getirmiş | رسل RSL elçileri | ربنا RBNE Rabbimizin | بالحق BELḪG gerçeği | فهل FHL var mı ki? | لنا LNE bizim | من MN | شفعاء ŞFAEÙ şefa'atçilerimiz | فيشفعوا FYŞFAWE şefa'at etsinler | لنا LNE bize | أو ÊW yahut | نرد NRD̃ tekrar geri döndürülür müyüz ki | فنعمل FNAML yapalım | غير ĞYR başkasını | الذي ELZ̃Y şeylerden | كنا KNE | نعمل NAML yaptıklarımızdan | قد GD̃ muhakkak | خسروا ḢSRWE onlar ziyana soktular | أنفسهم ÊNFSHM kendilerini | وضل WŽL ve saptı | عنهم ANHM kendilerinden | ما ME şeyler | كانوا KENWE oldukları | يفترون YFTRWN uyduruyor |
Kırık Meal (Okunuş) : |hel: mı? | yenZurūne: gözetiyorlar | illā: ille | te'vīlehu: onun te'vilini | yevme: gün | ye'tī: geldiği | te'vīluhu: onun te'vili | yeḳūlu: derler ki | elleƶīne: olanlar | nesūhu: onu unutmuş | min: | ḳablu: önceden | ḳad: doğrusu | cā'et: getirmiş | rusulu: elçileri | rabbinā: Rabbimizin | bil-Haḳḳi: gerçeği | fehel: var mı ki? | lenā: bizim | min: | şufeǎā'e: şefa'atçilerimiz | feyeşfeǔ: şefa'at etsinler | lenā: bize | ev: yahut | nuraddu: tekrar geri döndürülür müyüz ki | feneǎ'mele: yapalım | ğayra: başkasını | lleƶī: şeylerden | kunnā: | neǎ'melu: yaptıklarımızdan | ḳad: muhakkak | ḣasirū: onlar ziyana soktular | enfusehum: kendilerini | ve Delle: ve saptı | ǎnhum: kendilerinden | : şeyler | kānū: oldukları | yefterūne: uyduruyor |
Kırık Meal (Transcript) : |HL: mı? | YNƵRVN: gözetiyorlar | ÎLE: ille | TÊVYLH: onun te'vilini | YVM: gün | YÊTY: geldiği | TÊVYLH: onun te'vili | YGVL: derler ki | ELZ̃YN: olanlar | NSVH: onu unutmuş | MN: | GBL: önceden | GD̃: doğrusu | CEÙT: getirmiş | RSL: elçileri | RBNE: Rabbimizin | BELḪG: gerçeği | FHL: var mı ki? | LNE: bizim | MN: | ŞFAEÙ: şefa'atçilerimiz | FYŞFAVE: şefa'at etsinler | LNE: bize | ÊV: yahut | NRD̃: tekrar geri döndürülür müyüz ki | FNAML: yapalım | ĞYR: başkasını | ELZ̃Y: şeylerden | KNE: | NAML: yaptıklarımızdan | GD̃: muhakkak | ḢSRVE: onlar ziyana soktular | ÊNFSHM: kendilerini | VŽL: ve saptı | ANHM: kendilerinden | ME: şeyler | KENVE: oldukları | YFTRVN: uyduruyor |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlar, kitapta söylenenlerin gelip çıkmasını mı bekliyorlar ancak? Bir gün o söylenen şeyler, o sözlerin sonucu gelecek de evvelce onu unutanlar, gerçekten de Rabbimizin peygamberleri diyecekler, hak olarak gelmişlerdi; şimdi şefaatçilerden biri var mı ki şefaat etsin bize, yahut da tekrar dünyâya dönmemize imkân verilse de oradayken yaptığımız işlerden başka işler yapsak. Gerçekten de kendilerine yazık etmişlerdir, aslı yokken inanıp durdukları mabutlar da onları bırakmış, kaybolup gitmiştir.
Adem Uğur : (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.
Ahmed Hulusi : Sadece tevilini (kesin anlamını) bekliyorlar? O'nun tevilinin açığa çıktığı süreçte, daha önce onu unutmuş olanlar şöyle derler: "Gerçekten Rabbimizin Rasûlleri Hakk'ı getirmiş. . . Acaba bizim için şefaatçilerden var mı ki, bize şefaat etsinler yahut döndürülelim de (daha önce) yaptıklarımızın gayrını yapalım!" Onlar gerçekten nefslerini hüsrana uğrattılar ve varsandıkları şeylerin boş olduğunu gördüler!
Ahmet Tekin : İlle de, bunun sonucunun nereye varacağını bekleyerek, karar vermeyi ileri bir tarihe mi atıyorlar? Kur’ân’ın verdiği haberlerin ortaya çıkacağı gün, önceden bunu unutmuş olanlar, 'Rabbimizin Rasulleri bize gerekçeli, hikmete dayalı indirilen kitaplarla, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmek için gelmişler. Bize şefaat edebilecek olan var mı ki, şefaatci olsalar? Yahut dünyaya geri döndürülmemiz mümkün mü ki, işlemiş olduğumuz amellerden başka ameller yapalım.' derler. Onlar birbirlerini hüsrana uğrattılar, kendilerine, yazık ettiler. Uydurdukları tanrılar da, kendilerini ortada bırakıp kayboldu.
Ahmet Varol : Onun haber verdiği sonuçlardan başka bir şey mi bekliyorlar? Onun haber verdiği sonuçların geldiği gün daha önce onu unutmuş olanlar: 'Rabbimizin peygamberleri hakkı bildirmişlerdi. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler? Yahut geriye döndürülsek de daha önce yaptıklarımızdan farklı işler yapsak' derler. Onlar kendilerini zarara sokmuşlardır ve uydurdukları şeyler de yanlarından kaybolmuştur.
Ali Bulaç : Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: "Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Ali Fikri Yavuz : O kâfirler, Allah’ın mükâfat ve cezası gerçek midir? diye ancak beklerler, Kıyamette bunların doğruluğu meydana çıkınca, daha önce dünyada onu unutanlar şöyle diyecekler: “- Gerçekten Rabbimizin Peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi şefaatçılardan hiç biri var mı ki, bize şefaatta bulunsunlar? Veya geri döndürülür müyüz ki, yaptığımız günahın gayri olan sevabı yapsak?” Gerçekten onlar, kendilerine yazık ve ziyan ettiler. Uydurmuş oldukları putlar da kendilerinden uzaklaşarak kaybolmuştur.
Bekir Sadak : Kitap'in haber verdigi sonuctan baska bir sey mi bekliyorlar? Sonuc gelip cattigi gun, onceleri onu unutmus olanlar, «Rabbimizin peygamberleri suphesiz bize gercegi getirmisti, simdi bize sefaat etsin, yahut geriye cevrilsek de islediklerimizin baska turlusunu islesek» derler. Dogrusu kendilerini mahvetmislerdir, uydurduklari seyler onlari koyup kacmislardir.*
Celal Yıldırım : O inatla inkâr edenler O'nun ancak haber verdiği elim sonucu beklerler. O'nun haber verdiği elîm sonuç geldiği gün daha önce onu unutanlar diyecekler ki: «Gerçekten Rabbınızın peygamberleri hak ile gelmişlerdi. Bize şefaat edecek şefaatçiler acaba (ortada) var mı ki şefaat etsinler ?! Veya geri döndürülür müyüz ki daha önce yaptıklarımızın başkasını yapalım». Onlar cidden zararda kalıp kendilerine yazık ettiler. İftira edip durdukları (putlar ve ilâhlaştırdıkları) şeyler yan çizip onlardan uzaklaşmışlardır.
Diyanet İşleri : Onlar ise ancak, (“Görelim bakalım!” diyerek) Kur’an’ın bildirdiği sonucu (te’vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlâh diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Diyanet İşleri (eski) : Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, 'Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek' derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.
Diyanet Vakfi : (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.
Edip Yüksel : Onun haberlerinin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Haberleri gerçekleştiği gün, onu daha önce önemsemeyenler, 'Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişlerdi. Bizim için aracılık edecek bir şefaatçı var mı? Yahut, öncekinden farklı davranmak için geri gönderilsek,' derler. Kişiliklerini yitirmişlerdir ve uydurdukları şeyler de onları terketmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İlle onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (verdiği haberler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: «Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptıklarımızdan başkasını yapalım?» Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurdukları şeyler kendilerinden saptı, kaybolup gitti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: «Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?» diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onlar hele bakalım nereye varacak diye onun ancak te'vilini gözetiyorlar, onun te'vili geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar şöyle diyecekler hakıkat rabbımızın Peygamberleri hakkı tebliğ etmişlermiş, bak şimdi bizim şefaatçilerden hiç biri var mı ki bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülür müyüz ki yaptığımız işin gayrisini yapsak? Yok doğrusu nefislerine yazık ettiler ve o iftira ettikleri şeyler onlardan gaib olub gittiler
Fizilal-il Kuran : Onlar ille de onun somut yorumunu mu bekliyorlar? Somut yorumu ortaya çıktığı gün onu vaktiyle unutmuş olanlar Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek aracılarımız var mı ya da işlemiş olduğumuz kötülüklerden farklı işler yapmak üzere tekrar geri döndürülür müyüz derler. Onlar kendilerini hüsrana düşürmüşler ve uydurdukları ilâhlar ortalıkta görünmez olmuştur.
Gültekin Onan : Onlar onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar diyecekler ki: "Gerçekten rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki, onlar kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Hakkı Yılmaz : Onun ilk plâna çıkmasından başka ne bekliyorlar? Onun ilk plâna çıkacağı gün geldiğinde, önceleri onu umursamayanlar, “Rabbimizin elçileri gerçekten bize gerçeği getirmişti. Acaba bizim için aracılık edecek aracılar var mı? Veya geri gönderilip de yaptıklarımızdan başkasını yapabilir miyiz?” diyecekler. Kuşkusuz kendilerini kayba uğratmışlardı. Uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılmıştır.
Hasan Basri Çantay : Onlar (kâfirler) onun te'vîlinden başkasını bekler mi? (Hayır). Onun haber verdiği akıbetin (başlarına) geldiği gün ise daha evvelden onu (o akıbeti) unutanlar diyecek (ler) ki; «Cidden Rabbimizin Peygamberleri hakkı (gerçeği) getirmişdir. Şimdi bizim için şefaatçilerden (kimse) var mıdır ki bize şefaat etsinler, yahud (dünyâye) döndürülür müyüz ki (evvelce) yapmış olduğumuzdan başkasını yapalım». Onlar kendilerine cidden yazık etmişlerdir. Uydurmakda devam etdikleri şeyler (putlar) da kendilerinden uzaklaşıb gaaib olmuşdur.
Hayrat Neşriyat : (Onlar o Kitâb’ın) haberinin (kıyâmetin) ortaya çıkmasından başka bir şey beklemiyorlar. O’nun haberi (o âkıbet) geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: 'Gerçekten Rabbimizin peygamberleri (bize) hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefâatçilerimiz var mı ki bize şefâat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülür müyüz ki yapmakta olduklarımızdan başkasını yapalım?' (Onlar) gerçekten kendilerini hüsrâna uğratmışlardır ve uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiştir.
İbni Kesir : Onlar, onun te'vilinden başkasını mı bekliyorlar? Onun te'vilinin geldiği gün; daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: Gerçekten Rabbımızın elçileri, bize hakkı getirmiştir. Şimdi bize şefaat edecek var mı ki; şefaat etsin. Yahut geriye çevrilir miyiz ki, yapmış olduğumuzdan başkasını yapalım? Onlar gerçekten kendilerini hüsrana uğratmışlardır. Ve uydurageldikleri şeyler, kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.
İskender Evrenosoğlu : Onlar sadece onun tevîline (yorumuna) mı bakıyorlar. Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar: “Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize şefaat edecek şefaatçiler var mı ki; bize şefaat etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrana uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.
Muhammed Esed : (İmdi), (inanmayanlar) o (Hesap Gününün) nihai anlamının açıklanmasından başka bir şey mi bekliyorlar? (Ne var ki), onun kesin anlamının açıklandığı Gün, onu vaktiyle umursamayan kimseler: "İşin doğrusu, Rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişlerdi! Şimdi, bizden yana aracılık yapacak kayırıcılarımız yok mu bizim? Yahut, mümkün mü, (hayata) geri gönderilsek de edip eylediklerimizden başka türlü davransak?" diyecekler. Gerçek şu ki, onlar (böyle diyerek yalnızca) kendilerini aldatmış olacaklar ve onların bütün (bu) boş hayalleri yıkılıp kendilerini yüzüstü bırakacak.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar onun akibetinden başkasını beklerler mi? Onun akibeti geldiği gün ise onu evvelce unutmuş olanlar diyecektir ki: «Muhakkak Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişlerdir. İmdi bizim için şefaatçilerden kimse var mıdır ki, bize şefaat ediversinler ve yahut geri döndürülür müyüz ki, yapar olduğumuz şeylerin başkasını yapıverelim.» Şüphe yok ki, onlar nefislerini ziyana uğratmışlardır. Ve o iftira eder oldukları şey de onlardan çıkıp gitmiştir.
Ömer Öngüt : Onlar onun te'vilinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun te'vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıkacağı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya geriye döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduklarımız amellerden başkasını yapalım?” Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp gitti.
Şaban Piriş : Onlar yalnızca sonucun ortaya konmasını mı bekliyorlar? Sonucun geldiği gün, önceleri onu unutmuş olanlar: -Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi, bize şefaat edecek bir şefaatçi var mı? Veya yaptıklarımızdan başka şeyler yapmamız için bir dönüşümüz var mı? derler. Onlar, kendilerini mahvetmişler ve uydurdukları şeyler de kaybolup, onlardan ayrılmıştır.
Suat Yıldırım : Fakat onlar: "Hele bakalım nereye varacak?" diye sadece bu kitabın dâvetinin âkıbetini gözlüyorlar. O’nun haber verdiği müthiş âkibet geldiği gün, daha önce onu unutup bir tarafa bırakanlar şöyle diyecekler:"Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı tebliğ etmişlermiş? Acaba burada bize şefaat edecek birisi bulunur mu? Yahut geri döndürülmemiz imkânı olur mu ki bu sefer yaptığımız kötü işlerin yerine güzel güzel işler yapabilelim?"Muhakkak ki onlar, kendilerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları sahte tanrıları da kendilerinden uzaklaşıp ortadan kayboldular.
Süleyman Ateş : İlle onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefâ'atçilerimiz var mı ki bize şefâ'at etsinler, yahut tekrar geri döndürül(üp dünyâya gönderil)memiz mümkün mü ki, (orada eski) yaptıklarımızdan başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini ziyana soktular ve uydurdukları şeyler, kendilerinden saptı (kaybolup gitti).
Tefhim-ul Kuran : Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: «Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.» Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Ümit Şimşek : Onlar ise, kitabın haber verdiği şeyin çıkmasını bekliyorlar. O haberin ortaya çıktığı gün, daha önce o günü unutmuş olanlar, 'Gerçekten de Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmiş,' derler. 'Şimdi bize şefaat edecek bir aracı yok mu? Veya geri dönsek de evvelce yaptığımız işlerin yerine iyi işler yapsak!' Onlar böylece kendilerini hüsrana düşürmüş; uydurdukları şeyler ise onları terk edip ortadan kaybolmuşlardır.
Yaşar Nuri Öztürk : Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçılar var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}