» 9 / Tevbe  10:

Kuran Sırası: 9
İniş Sırası: 113
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129

 » 9 / Tevbe  Suresi: 10
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. لَا (LE) = lā :
2. يَرْقُبُونَ (YRGBVN) = yerḳubūne : ne gözetirler
3. فِي (FY) = fī : karşı
4. مُؤْمِنٍ (MÙMN) = mu'minin : bir mü'mine
5. إِلًّا (ÎLE) = illen : bir yakınlık
6. وَلَا (VLE) = ve lā : ne de
7. ذِمَّةً (Z̃MT) = ƶimmeten : bir andlaşma
8. وَأُولَٰئِكَ (VÊVLÙK) = ve ulāike : ve işte
9. هُمُ (HM) = humu : onlardır
10. الْمُعْتَدُونَ (ELMATD̃VN) = l-muǎ'tedūne : saldırganlar
| ne gözetirler | karşı | bir mü'mine | bir yakınlık | ne de | bir andlaşma | ve işte | onlardır | saldırganlar |

[] [RGB] [] [EMN] [ELL] [] [Z̃MM] [] [] [AD̃V]
LE YRGBVN FY MÙMN ÎLE VLE Z̃MT VÊVLÙK HM ELMATD̃VN

yerḳubūne mu'minin illen ve lā ƶimmeten ve ulāike humu l-muǎ'tedūne
لا يرقبون في مؤمن إلا ولا ذمة وأولئك هم المعتدون

 » 9 / Tevbe  Suresi: 10
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
لا | LE Not
يرقبون ر ق ب | RGB YRGBVN yerḳubūne ne gözetirler they respect (the ties)
في | FY karşı towards
مؤمن ا م ن | EMN MÙMN mu'minin bir mü'mine a believer
إلا ا ل ل | ELL ÎLE illen bir yakınlık (of) kinship
ولا | VLE ve lā ne de and not
ذمة ذ م م | Z̃MM Z̃MT ƶimmeten bir andlaşma covenant of protection.
وأولئك | VÊVLÙK ve ulāike ve işte And those
هم | HM humu onlardır [they]
المعتدون ع د و | AD̃V ELMATD̃VN l-muǎ'tedūne saldırganlar (are) the transgressors.

9:10 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

| ne gözetirler | karşı | bir mü'mine | bir yakınlık | ne de | bir andlaşma | ve işte | onlardır | saldırganlar |

[] [RGB] [] [EMN] [ELL] [] [Z̃MM] [] [] [AD̃V]
LE YRGBVN FY MÙMN ÎLE VLE Z̃MT VÊVLÙK HM ELMATD̃VN

yerḳubūne mu'minin illen ve lā ƶimmeten ve ulāike humu l-muǎ'tedūne
لا يرقبون في مؤمن إلا ولا ذمة وأولئك هم المعتدون

[] [ر ق ب] [] [ا م ن] [ا ل ل] [] [ذ م م] [] [] [ع د و]

 » 9 / Tevbe  Suresi: 10
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
لا | LE Not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يرقبون ر ق ب | RGB YRGBVN yerḳubūne ne gözetirler they respect (the ties)
Ye,Re,Gaf,Be,Vav,Nun,
10,200,100,2,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY karşı towards
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
مؤمن ا م ن | EMN MÙMN mu'minin bir mü'mine a believer
Mim,,Mim,Nun,
40,,40,50,
N – genitive masculine indefinite (form IV) active participle
اسم مجرور
إلا ا ل ل | ELL ÎLE illen bir yakınlık (of) kinship
,Lam,Elif,
,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
ولا | VLE ve lā ne de and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
ذمة ذ م م | Z̃MM Z̃MT ƶimmeten bir andlaşma covenant of protection.
Zel,Mim,Te merbuta,
700,40,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
وأولئك | VÊVLÙK ve ulāike ve işte And those
Vav,,Vav,Lam,,Kef,
6,,6,30,,20,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
DEM – plural demonstrative pronoun
الواو عاطفة
اسم اشارة
هم | HM humu onlardır [they]
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
المعتدون ع د و | AD̃V ELMATD̃VN l-muǎ'tedūne saldırganlar (are) the transgressors.
Elif,Lam,Mim,Ayn,Te,Dal,Vav,Nun,
1,30,40,70,400,4,6,50,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |لَا: | يَرْقُبُونَ: ne gözetirler | فِي: karşı | مُؤْمِنٍ: bir mü'mine | إِلًّا: bir yakınlık | وَلَا: ne de | ذِمَّةً: bir andlaşma | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlardır | الْمُعْتَدُونَ: saldırganlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |لا LE | يرقبون YRGBWN ne gözetirler | في FY karşı | مؤمن MÙMN bir mü'mine | إلا ÎLE bir yakınlık | ولا WLE ne de | ذمة Z̃MT bir andlaşma | وأولئك WÊWLÙK ve işte | هم HM onlardır | المعتدون ELMATD̃WN saldırganlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |: | yerḳubūne: ne gözetirler | : karşı | mu'minin: bir mü'mine | illen: bir yakınlık | ve lā: ne de | ƶimmeten: bir andlaşma | ve ulāike: ve işte | humu: onlardır | l-muǎ'tedūne: saldırganlar |
Kırık Meal (Transcript) : |LE: | YRGBVN: ne gözetirler | FY: karşı | MÙMN: bir mü'mine | ÎLE: bir yakınlık | VLE: ne de | Z̃MT: bir andlaşma | VÊVLÙK: ve işte | HM: onlardır | ELMATD̃VN: saldırganlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : İnanan birisine karşı ne bir yakınlık gözetirler, ne bir ahde riâyet ederler ve onlardır haddi aşanların ta kendileri.
Adem Uğur : Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Ahmed Hulusi : Yemin veya koruma sorumluluğu bir iman edene dönük ise, onu uygulamazlar! İşte onlar haddi aşanların ta kendileridir!
Ahmet Tekin : Mü’minlerle ilgili ne yemin, ne akrabalık hatırı gözetirler, ne de antlaşma, taahhüt tanırlar. Onlar, işte onlar saldırganlığı alışkanlık haline getiren kimselerdir.
Ahmet Varol : Bir mü'min hakkında herhangi bir yakınlık bağı veya antlaşma gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Ali Bulaç : Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Ali Fikri Yavuz : Bir mümin hakkında ne bir yemîn gözetirler, ne de bir zimmet (sözleşme). İşte bunlar mütecâvizlerdir.
Bekir Sadak : Onlar hicbir muminin yakinlik veya ahdini gozetmezler. Iste asiri gidenler bunlardir.
Celal Yıldırım : Hiç bir mü'min hakkında ne bir hak ve yakınlık, ne de bir sözleşme ve anlaşma vecîbesini gözetirler ve işte bunlar haddi aşanların kendileridir.
Diyanet İşleri : Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Diyanet İşleri (eski) : Onlar hiçbir müminin yakınlık veya ahdini gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Diyanet Vakfi : Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Edip Yüksel : İnanmış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir mü'min hakkında ne bir ant, ne de hak gözetirler, onlar, öyle mütecavizlerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bir mü'min hakkında ne bir yemin gözetirler ne bir zimmet, bunlar öyle mütecavizler
Fizilal-il Kuran : Onlar bir mümine karşı ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Onlar saldırganların ta kendileridirler.
Gültekin Onan : Onlar (hiç) bir inançlıya karşı ne 'akrabalık bağlarını' ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.
Hakkı Yılmaz : (8-10) Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu hak yoldan çıkmış kimselerdir: Onlar, Allah'ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, sınırı aşanların ta kendileridir.
Hasan Basri Çantay : Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat : Bir mü’min hakkında ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirler. İşte onlar gerçekten haddi aşanlardır.
İbni Kesir : Onlar, hiç bir mü'min hakkında bir vecibe veya yemin gözetmezler. İşte onlar, haddi aşanların kendileridir.
İskender Evrenosoğlu : Mü'minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet gözetmezler (mü'minlerin alacaklarını ödemezler). İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler (haddi aşanlar)dır.
Muhammed Esed : inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte böyleleridir.
Ömer Nasuhi Bilmen : (Onlar) Bir mü'min hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.
Ömer Öngüt : Onlar bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler ne de bir andlaşma gözetirler. Çünkü onlar saldırganların tâ kendileridir.
Şaban Piriş : Onlar, bir mümin hakkında akrabalık da antlaşma da gözetmezler. İşte onlar taşkınlık edenlerdir.
Suat Yıldırım : Müminler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiçbir şey gözetmezler. Bunlar öyle saldırgan kimselerdir!
Süleyman Ateş : Bir mü'mine karşı ne and, ne de andlaşma gözetmezler. İşte saldırganlar onlardır.
Tefhim-ul Kuran : Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Ümit Şimşek : Onlar bir mü'min hakkında ne yemin gözetirler, ne bir taahhüt. Onlar böylesine haddi aşmış kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk : Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}