» 9 / Tevbe  59:

Kuran Sırası: 9
İniş Sırası: 113
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129

 » 9 / Tevbe  Suresi: 59
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَوْ (VLV) = velev : ve şayet
2. أَنَّهُمْ (ÊNHM) = ennehum : onlar
3. رَضُوا (RŽVE) = raDū : razı olsalardı
4. مَا (ME) = mā : şeye
5. اتَاهُمُ ( ËTEHM) = ātāhumu : kendilerine verdiğine
6. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
7. وَرَسُولُهُ (VRSVLH) = ve rasūluhu : ve Elçisinin
8. وَقَالُوا (VGELVE) = ve ḳālū : ve deselerdi
9. حَسْبُنَا (ḪSBNE) = Hasbunā : bize yeter
10. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
11. سَيُؤْتِينَا (SYÙTYNE) = seyu'tīnā : yakında bize verecek
12. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
13. مِنْ (MN) = min :
14. فَضْلِهِ (FŽLH) = feDlihi : bol lutfundan
15. وَرَسُولُهُ (VRSVLH) = ve rasūluhu : ve Elçisi de
16. إِنَّا (ÎNE) = innā : biz sadece
17. إِلَى (ÎL) = ilā :
18. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'a
19. رَاغِبُونَ (REĞBVN) = rāğibūne : rağbet ederiz
ve şayet | onlar | razı olsalardı | şeye | kendilerine verdiğine | Allah'ın | ve Elçisinin | ve deselerdi | bize yeter | Allah | yakında bize verecek | Allah | | bol lutfundan | ve Elçisi de | biz sadece | | Allah'a | rağbet ederiz |

[] [] [RŽV] [] [ETY] [] [RSL] [GVL] [ḪSB] [] [ETY] [] [] [FŽL] [RSL] [] [] [] [RĞB]
VLV ÊNHM RŽVE ME ËTEHM ELLH VRSVLH VGELVE ḪSBNE ELLH SYÙTYNE ELLH MN FŽLH VRSVLH ÎNE ÎL ELLH REĞBVN

velev ennehum raDū ātāhumu llahu ve rasūluhu ve ḳālū Hasbunā llahu seyu'tīnā llahu min feDlihi ve rasūluhu innā ilā llahi rāğibūne
ولو أنهم رضوا ما آتاهم الله ورسوله وقالوا حسبنا الله سيؤتينا الله من فضله ورسوله إنا إلى الله راغبون

 » 9 / Tevbe  Suresi: 59
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve şayet And if
أنهم | ÊNHM ennehum onlar [that] they
رضوا ر ض و | RŽV RŽVE raDū razı olsalardı (were) satisfied
ما | ME şeye (with) what
آتاهم ا ت ي | ETY ËTEHM ātāhumu kendilerine verdiğine Allah gave them
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah gave them
ورسوله ر س ل | RSL VRSVLH ve rasūluhu ve Elçisinin and His Messenger,
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve deselerdi and said,
حسبنا ح س ب | ḪSB ḪSBNE Hasbunā bize yeter """Sufficient for us"
الله | ELLH llahu Allah (is) Allah,
سيؤتينا ا ت ي | ETY SYÙTYNE seyu'tīnā yakında bize verecek Allah will give us
الله | ELLH llahu Allah Allah will give us
من | MN min of
فضله ف ض ل | FŽL FŽLH feDlihi bol lutfundan His Bounty
ورسوله ر س ل | RSL VRSVLH ve rasūluhu ve Elçisi de and His Messenger.
إنا | ÎNE innā biz sadece Indeed, we
إلى | ÎL ilā to
الله | ELLH llahi Allah'a Allah
راغبون ر غ ب | RĞB REĞBVN rāğibūne rağbet ederiz "turn our hopes."""

9:59 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve şayet | onlar | razı olsalardı | şeye | kendilerine verdiğine | Allah'ın | ve Elçisinin | ve deselerdi | bize yeter | Allah | yakında bize verecek | Allah | | bol lutfundan | ve Elçisi de | biz sadece | | Allah'a | rağbet ederiz |

[] [] [RŽV] [] [ETY] [] [RSL] [GVL] [ḪSB] [] [ETY] [] [] [FŽL] [RSL] [] [] [] [RĞB]
VLV ÊNHM RŽVE ME ËTEHM ELLH VRSVLH VGELVE ḪSBNE ELLH SYÙTYNE ELLH MN FŽLH VRSVLH ÎNE ÎL ELLH REĞBVN

velev ennehum raDū ātāhumu llahu ve rasūluhu ve ḳālū Hasbunā llahu seyu'tīnā llahu min feDlihi ve rasūluhu innā ilā llahi rāğibūne
ولو أنهم رضوا ما آتاهم الله ورسوله وقالوا حسبنا الله سيؤتينا الله من فضله ورسوله إنا إلى الله راغبون

[] [] [ر ض و] [] [ا ت ي] [] [ر س ل] [ق و ل] [ح س ب] [] [ا ت ي] [] [] [ف ض ل] [ر س ل] [] [] [] [ر غ ب]

 » 9 / Tevbe  Suresi: 59
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | VLV velev ve şayet And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
أنهم | ÊNHM ennehum onlar [that] they
,Nun,He,Mim,
,50,5,40,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
رضوا ر ض و | RŽV RŽVE raDū razı olsalardı (were) satisfied
Re,Dad,Vav,Elif,
200,800,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME şeye (with) what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
آتاهم ا ت ي | ETY ËTEHM ātāhumu kendilerine verdiğine Allah gave them
,Te,Elif,He,Mim,
,400,1,5,40,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah gave them
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
ورسوله ر س ل | RSL VRSVLH ve rasūluhu ve Elçisinin and His Messenger,
Vav,Re,Sin,Vav,Lam,He,
6,200,60,6,30,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم مرفوع والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve deselerdi and said,
Vav,Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
6,100,1,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
حسبنا ح س ب | ḪSB ḪSBNE Hasbunā bize yeter """Sufficient for us"
Ha,Sin,Be,Nun,Elif,
8,60,2,50,1,
N – nominative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
الله | ELLH llahu Allah (is) Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
سيؤتينا ا ت ي | ETY SYÙTYNE seyu'tīnā yakında bize verecek Allah will give us
Sin,Ye,,Te,Ye,Nun,Elif,
60,10,,400,10,50,1,
FUT – prefixed future particle sa
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف استقبال
فعل مضارع و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله | ELLH llahu Allah Allah will give us
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
من | MN min of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
فضله ف ض ل | FŽL FŽLH feDlihi bol lutfundan His Bounty
Fe,Dad,Lam,He,
80,800,30,5,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ورسوله ر س ل | RSL VRSVLH ve rasūluhu ve Elçisi de and His Messenger.
Vav,Re,Sin,Vav,Lam,He,
6,200,60,6,30,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم مرفوع والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إنا | ÎNE innā biz sadece Indeed, we
,Nun,Elif,
,50,1,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
إلى | ÎL ilā to
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah'a Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
راغبون ر غ ب | RĞB REĞBVN rāğibūne rağbet ederiz "turn our hopes."""
Re,Elif,Ğayn,Be,Vav,Nun,
200,1,1000,2,6,50,
N – nominative masculine plural active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَوْ: ve şayet | أَنَّهُمْ: onlar | رَضُوا: razı olsalardı | مَا: şeye | اتَاهُمُ: kendilerine verdiğine | اللَّهُ: Allah'ın | وَرَسُولُهُ: ve Elçisinin | وَقَالُوا: ve deselerdi | حَسْبُنَا: bize yeter | اللَّهُ: Allah | سَيُؤْتِينَا: yakında bize verecek | اللَّهُ: Allah | مِنْ: | فَضْلِهِ: bol lutfundan | وَرَسُولُهُ: ve Elçisi de | إِنَّا: biz sadece | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | رَاغِبُونَ: rağbet ederiz |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولو WLW ve şayet | أنهم ÊNHM onlar | رضوا RŽWE razı olsalardı | ما ME şeye | آتاهم ËTEHM kendilerine verdiğine | الله ELLH Allah'ın | ورسوله WRSWLH ve Elçisinin | وقالوا WGELWE ve deselerdi | حسبنا ḪSBNE bize yeter | الله ELLH Allah | سيؤتينا SYÙTYNE yakında bize verecek | الله ELLH Allah | من MN | فضله FŽLH bol lutfundan | ورسوله WRSWLH ve Elçisi de | إنا ÎNE biz sadece | إلى ÎL | الله ELLH Allah'a | راغبون REĞBWN rağbet ederiz |
Kırık Meal (Okunuş) : |velev: ve şayet | ennehum: onlar | raDū: razı olsalardı | : şeye | ātāhumu: kendilerine verdiğine | llahu: Allah'ın | ve rasūluhu: ve Elçisinin | ve ḳālū: ve deselerdi | Hasbunā: bize yeter | llahu: Allah | seyu'tīnā: yakında bize verecek | llahu: Allah | min: | feDlihi: bol lutfundan | ve rasūluhu: ve Elçisi de | innā: biz sadece | ilā: | llahi: Allah'a | rāğibūne: rağbet ederiz |
Kırık Meal (Transcript) : |VLV: ve şayet | ÊNHM: onlar | RŽVE: razı olsalardı | ME: şeye | ËTEHM: kendilerine verdiğine | ELLH: Allah'ın | VRSVLH: ve Elçisinin | VGELVE: ve deselerdi | ḪSBNE: bize yeter | ELLH: Allah | SYÙTYNE: yakında bize verecek | ELLH: Allah | MN: | FŽLH: bol lutfundan | VRSVLH: ve Elçisi de | ÎNE: biz sadece | ÎL: | ELLH: Allah'a | REĞBVN: rağbet ederiz |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ne olurdu şüpheden sıyrılıp Allah'ın ve Peygamberinin verdiğine hoşnut olsalardı ve Allah yeter bize, yakında lûtfeder bize de Allah da verir, Peygamberi de, şüphe yok ki biz, ümîdimizi Allah'a bağlamışız deselerdi.
Adem Uğur : Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (daha iyi olurdu).
Ahmed Hulusi : Onlar, Allâh'ın ve Rasûlünün onlara verdiğine razı olsalardı ve: "Allâh bize yeter. . . Yakında Allâh bize fazlından verecek, Rasûlü de. . . Doğrusu biz Allâh'a yönelmişlerdeniz" deselerdi.
Ahmet Tekin : Keşke onlar, Allah ve Rasulünün kendilerine verdikleri pay ve imkânlara razı olsalar: 'Allah bize yeter. Allah ve Rasûlü bize lütuf ve ihsanından verir. Biz, Allah’ın rızasını, sadece Allah’ın rızasını arzuluyoruz.' deselerdi.
Ahmet Varol : Eğer onlar, Allah'ın ve Peygamber'inin kendilerine verdiği şeylere razı olup: 'Allah bize yeter. Allah kendi lütfundan bize verecektir; Peygamberi de. Biz ancak Allah'a gönül bağlayanlarız' deselerdi (kendileri için daha iyi olurdu).
Ali Bulaç : Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya)!..
Ali Fikri Yavuz : Ne olur, bunlar, Allah ve Rasûlü kendilerine ne verdiyse razı olaydılar da şöyle diyeydiler; “-Bize Allah yeter, Allah bize fazlından yine verir, Rasûlü de... Biz, ancak Allah’a rağbet edicileriz.”
Bekir Sadak : Eger onlar, Allah ve peygamberinin kendilerine vermis olduklari seylere razi olsalar ve «Allah bize yeter, O ve peygamberi bol nimetinden bize verecektir; dogrusu biz Allah'a gonul baglayanlardaniz» deselerdi daha hayirli olurdu. *
Celal Yıldırım : Eğer onlar Allah ve Peygamberinin kendilerine verdiğine razı olsalardı ve «Allah bize yeter; Allah ve Resulü bize kendi fazl-u keremlerinden vereceklerdir. Biz elbette Allah'a rağbet edicileriz» deselerdi, (ne iyi olurdu!).
Diyanet İşleri : Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.
Diyanet İşleri (eski) : Eğer onlar, Allah ve Peygamberinin kendilerine vermiş oldukları şeylere razı olsalar ve 'Allah bize yeter, O ve Peygamberi bol nimetinden bize verecektir; doğrusu biz Allah'a gönül bağlayanlardanız' deselerdi daha hayırlı olurdu.
Diyanet Vakfi : Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, «Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Resûlü de. Biz yalnız Allah'a rağbet edenleriz» deselerdi (daha iyi olurdu).
Edip Yüksel : Onlar, ALLAH'ın ve elçisinin kendilerine verdikleri paya razı olmalı ve 'ALLAH bize yeter. ALLAH elçisi yoluyla kendi lütfundan bize verecektir. Biz sadece ALLAH'ı arzularız,' demeliydiler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ne olurdu bunlar, Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olsalar da «Bize Allah yeter. Allah bize lütuf ve ihsanından yine lutfeder, verir. Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır» deselerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ne olurdu bunlar, Allah ve Peygamberi kendilerine ne verdiyse ona razı olsaydılar da: «Bize Allah yeter, Allah bize lütfundan yine verir, peygamberi de. Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır.» deselerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ne olurdu bunlar kendilerine Allah ve Resulü ne verdiyse razı olaydılar da diye idiler, bize Allah yeter, Allah bize fadlından yine verir, Resulü de, bizim bütün rağbetimiz Allahadır
Fizilal-il Kuran : Oysa eğer onlar Allah'ın ve Peygamber'in kendilerine ayırdığı payı sevinçle karşılayarak, «Allah bize yeter, yakında Allah da bize lütfundan verecek, Peygamber de. Biz umudumuzu yalnız Allah'a bağlamışız» deselerdi, kendileri hakkında daha iyi olurdu.
Gültekin Onan : Eğer onlar, Tanrı'nın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: 'Bize Tanrı yeter; Tanrı pek yakında Bize fazlından verecek O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Tanrı'ya rağbet edenleriz' deselerdi (ya)!..
Hakkı Yılmaz : Ve keşke onlar, Allah ve Elçisi'nin kendilerine verdiğine razı olsalardı. Ve “Bize Allah yeter. Allah, yakında bize armağanlar verecektir, Elçisi de. Şüphesiz biz, sadece Allah'a rağbet edenleriz” deselerdi.
Hasan Basri Çantay : Eğer onlar — Allah ve Resulü kendilerine ne verdiyse — buna raazî olsalardı da «Bize Allah yeter, yakında bize lütf-ü kereminden Allah da verir, Resulü de. Biz ancak Allaha rağbet edicileriz (ümidimiz hep Ona bağlıdır)» deselerdi (ne olurdu)?
Hayrat Neşriyat : Gerçekten onlar, Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine râzı olup: 'Allah bize yeter; Allah bize fazlından yakında (yine) verir, Resûlü de (verir); doğrusu biz ancak Allah’a rağbet edicileriz' deselerdi (elbette kendileri için hayırlı olurdu).
İbni Kesir : Şayet onlar, Allah'ın ve peygamberinin kendilerine verdiklerinden hoşnud olsalardı da: Bize Allah yeter, yakında bize bol nimetinden verir, Rasulü' de. Biz, ancak Allah'a rağbet edenleriz, demiş olsalardı.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer onlar, gerçekten Allah'ın ve O'nun resûlünün onlara verdiği şeye (ganimet payına) razı olsalardı: “Allah bize kâfidir, Allah ve O'nun resûlü bize yakında fazlından verecek. Muhakkak ki; biz Allah'a rağbet edenleriz.” derlerdi.
Muhammed Esed : Oysa, Allahın kendilerine verdiği Onun Elçisinin de verilmesini (sağladığı) şeylerle yetinip hoşnut olsalardı ve "Allah bize yeter! Allah, bolluk ve bereketinde bize (dilediğini) verecektir; Onun Elçisi ise bize verilmesini (sağlayacaktır); doğrusu, biz umutla ve yürekten Allaha yönelmişiz," deselerdi, (bu onlar için elbette daha iyi olurdu.)
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer onlar Allah Teâlâ'nın ve Peygamberinin kendilerine verdiğine razı olsalardı ve «Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bize yeter. Allah Teâlâ fazlından bize verecektir. Resûlü de. Muhakkak ki, bizler Cenâb-ı Hakk'a rağbetkar kimseleriz» (deselerdi) elbette haklarında hayırlı olurdu.
Ömer Öngüt : Keşke onlar Allah'ın ve Peygamber'inin kendilerine verdiğine râzı olsalardı da: “Allah bize yeter. Yakında Allah bize lütfundan verir, Resul'ü de. Biz sadece Allah'a rağbet edip gönül bağlayanlardanız. ” demiş olsalardı!
Şaban Piriş : Eğer onlar, Allah ve Peygamberin kendilerine verdiğinden hoşnut olup: ‘Allah bize yeter, Allah bize bol nimetinden verecektir. Resulü de.’ deselerdi, daha hayırlı olurdu.
Suat Yıldırım : Eğer onlar Allah’ın ve Resûlünün kendilerine verdiklerine razı olsalar ve: "Allah’ın lütfu bize yeter. Allah bize lütfundan yine verir, Resûlü de. Bizim isteğimiz sadece Allah’ın rızasıdır!" deselerdi, kendileri için elbette daha iyi olurdu.
Süleyman Ateş : (Ne olur) onlar, Allâh'ın ve Elçisinin kendilerine verdiğine râzı olup: "Allâh bize yeter, yakında Allâh da bize bol lutfundan verecek, Elçisi de; biz sadece Allah'a rağbet ederiz (yalnız O'ndan umarız)." deselerdi!
Tefhim-ul Kuran : Eğer onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine hoşnut olsalardı ve: «Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun Resulü de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz» deselerdi (ya) !..
Ümit Şimşek : Keşke Allah ve Resulünün onlara verdiklerine razı olup da 'Bize Allah yeter; Allah ve Resulü bize lütfundan yine verir; bizim muradımız Allah'ın rızasıdır' demiş olsalardı!
Yaşar Nuri Öztürk : Ne olurdu, bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: "Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de. Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah'a bağlamışız."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}