» 4 / Nisâ  90:

Kuran Sırası: 4
İniş Sırası: 92
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176

 » 4 / Nisâ  Suresi: 90
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِلَّا (ÎLE) = illā : sadece
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : -kimseler
3. يَصِلُونَ (YṦLVN) = yeSilūne : destekleşen-
4. إِلَىٰ (ÎL) = ilā : -üzerine
5. قَوْمٍ (GVM) = ḳavmin : bir topluluk-
6. بَيْنَكُمْ (BYNKM) = beynekum : aranızdaki-
7. وَبَيْنَهُمْ (VBYNHM) = ve beynehum : aralarında
8. مِيثَاقٌ (MYS̃EG) = mīṧāḳun : anlaşmış
9. أَوْ (ÊV) = ev : veya
10. جَاءُوكُمْ (CEÙVKM) = cā'ūkum : size gelen
11. حَصِرَتْ (ḪṦRT) = HaSirat : sıkılarak
12. صُدُورُهُمْ (ṦD̃VRHM) = Sudūruhum : yürekleri
13. أَنْ (ÊN) = en :
14. يُقَاتِلُوكُمْ (YGETLVKM) = yuḳātilūkum : sizinle savaşmaktan
15. أَوْ (ÊV) = ev : veya
16. يُقَاتِلُوا (YGETLVE) = yuḳātilū : savaşmaktan
17. قَوْمَهُمْ (GVMHM) = ḳavmehum : kendi toplumlarıyle
18. وَلَوْ (VLV) = velev : eğer
19. شَاءَ (ŞEÙ) = şā'e : dileseydi
20. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
21. لَسَلَّطَهُمْ (LSLŦHM) = leselleTahum : onları salardı
22. عَلَيْكُمْ (ALYKM) = ǎleykum : sizin üstünüze
23. فَلَقَاتَلُوكُمْ (FLGETLVKM) = fe leḳātelūkum : sizinle savaşırlardı
24. فَإِنِ (FÎN) = feini : o halde
25. اعْتَزَلُوكُمْ (EATZLVKM) = ǎ'tezelūkum : onlar sizden uzak dururlar
26. فَلَمْ (FLM) = fe lem :
27. يُقَاتِلُوكُمْ (YGETLVKM) = yuḳātilūkum : sizinle savaşmazlar
28. وَأَلْقَوْا (VÊLGVE) = ve elḳav : ve isterlerse
29. إِلَيْكُمُ (ÎLYKM) = ileykumu : sizinle
30. السَّلَمَ (ELSLM) = s-seleme : barış içinde yaşamak
31. فَمَا (FME) = femā :
32. جَعَلَ (CAL) = ceǎle : vermemiştir
33. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
34. لَكُمْ (LKM) = lekum : size
35. عَلَيْهِمْ (ALYHM) = ǎleyhim : onların aleyhine
36. سَبِيلًا (SBYLE) = sebīlen : bir yol
sadece | -kimseler | destekleşen- | -üzerine | bir topluluk- | aranızdaki- | aralarında | anlaşmış | veya | size gelen | sıkılarak | yürekleri | | sizinle savaşmaktan | veya | savaşmaktan | kendi toplumlarıyle | eğer | dileseydi | Allah | onları salardı | sizin üstünüze | sizinle savaşırlardı | o halde | onlar sizden uzak dururlar | | sizinle savaşmazlar | ve isterlerse | sizinle | barış içinde yaşamak | | vermemiştir | Allah | size | onların aleyhine | bir yol |

[] [] [VṦL] [] [GVM] [BYN] [BYN] [VS̃G] [] [CYE] [ḪṦR] [ṦD̃R] [] [GTL] [] [GTL] [GVM] [] [ŞYE] [] [SLŦ] [] [GTL] [] [AZL] [] [GTL] [LGY] [] [SLM] [] [CAL] [] [] [] [SBL]
ÎLE ELZ̃YN YṦLVN ÎL GVM BYNKM VBYNHM MYS̃EG ÊV CEÙVKM ḪṦRT ṦD̃VRHM ÊN YGETLVKM ÊV YGETLVE GVMHM VLV ŞEÙ ELLH LSLŦHM ALYKM FLGETLVKM FÎN EATZLVKM FLM YGETLVKM VÊLGVE ÎLYKM ELSLM FME CAL ELLH LKM ALYHM SBYLE

illā elleƶīne yeSilūne ilā ḳavmin beynekum ve beynehum mīṧāḳun ev cā'ūkum HaSirat Sudūruhum en yuḳātilūkum ev yuḳātilū ḳavmehum velev şā'e llahu leselleTahum ǎleykum fe leḳātelūkum feini ǎ'tezelūkum fe lem yuḳātilūkum ve elḳav ileykumu s-seleme femā ceǎle llahu lekum ǎleyhim sebīlen
إلا الذين يصلون إلى قوم بينكم وبينهم ميثاق أو جاءوكم حصرت صدورهم أن يقاتلوكم أو يقاتلوا قومهم ولو شاء الله لسلطهم عليكم فلقاتلوكم فإن اعتزلوكم فلم يقاتلوكم وألقوا إليكم السلم فما جعل الله لكم عليهم سبيلا

 » 4 / Nisâ  Suresi: 90
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إلا | ÎLE illā sadece Except
الذين | ELZ̃YN elleƶīne -kimseler those who
يصلون و ص ل | VṦL YṦLVN yeSilūne destekleşen- join
إلى | ÎL ilā -üzerine [to]
قوم ق و م | GVM GVM ḳavmin bir topluluk- a group
بينكم ب ي ن | BYN BYNKM beynekum aranızdaki- between you
وبينهم ب ي ن | BYN VBYNHM ve beynehum aralarında and between them
ميثاق و ث ق | VS̃G MYS̃EG mīṧāḳun anlaşmış (is) a treaty
أو | ÊV ev veya or
جاءوكم ج ي ا | CYE CEÙVKM cā'ūkum size gelen those who come to you
حصرت ح ص ر | ḪṦR ḪṦRT HaSirat sıkılarak restraining
صدورهم ص د ر | ṦD̃R ṦD̃VRHM Sudūruhum yürekleri their hearts
أن | ÊN en that
يقاتلوكم ق ت ل | GTL YGETLVKM yuḳātilūkum sizinle savaşmaktan they fight you
أو | ÊV ev veya or
يقاتلوا ق ت ل | GTL YGETLVE yuḳātilū savaşmaktan they fight
قومهم ق و م | GVM GVMHM ḳavmehum kendi toplumlarıyle their people.
ولو | VLV velev eğer And if
شاء ش ي ا | ŞYE ŞEÙ şā'e dileseydi (had) willed
الله | ELLH llahu Allah Allah,
لسلطهم س ل ط | SLŦ LSLŦHM leselleTahum onları salardı surely He (would have) given them power
عليكم | ALYKM ǎleykum sizin üstünüze over you,
فلقاتلوكم ق ت ل | GTL FLGETLVKM fe leḳātelūkum sizinle savaşırlardı and surely they (would have) fought you.
فإن | FÎN feini o halde So if
اعتزلوكم ع ز ل | AZL EATZLVKM ǎ'tezelūkum onlar sizden uzak dururlar they withdraw from you
فلم | FLM fe lem and (do) not
يقاتلوكم ق ت ل | GTL YGETLVKM yuḳātilūkum sizinle savaşmazlar fight against you
وألقوا ل ق ي | LGY VÊLGVE ve elḳav ve isterlerse and offer
إليكم | ÎLYKM ileykumu sizinle to you
السلم س ل م | SLM ELSLM s-seleme barış içinde yaşamak [the] peace
فما | FME femā then not
جعل ج ع ل | CAL CAL ceǎle vermemiştir (has) made
الله | ELLH llahu Allah Allah
لكم | LKM lekum size for you
عليهم | ALYHM ǎleyhim onların aleyhine against them
سبيلا س ب ل | SBL SBYLE sebīlen bir yol a way.

4:90 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

sadece | -kimseler | destekleşen- | -üzerine | bir topluluk- | aranızdaki- | aralarında | anlaşmış | veya | size gelen | sıkılarak | yürekleri | | sizinle savaşmaktan | veya | savaşmaktan | kendi toplumlarıyle | eğer | dileseydi | Allah | onları salardı | sizin üstünüze | sizinle savaşırlardı | o halde | onlar sizden uzak dururlar | | sizinle savaşmazlar | ve isterlerse | sizinle | barış içinde yaşamak | | vermemiştir | Allah | size | onların aleyhine | bir yol |

[] [] [VṦL] [] [GVM] [BYN] [BYN] [VS̃G] [] [CYE] [ḪṦR] [ṦD̃R] [] [GTL] [] [GTL] [GVM] [] [ŞYE] [] [SLŦ] [] [GTL] [] [AZL] [] [GTL] [LGY] [] [SLM] [] [CAL] [] [] [] [SBL]
ÎLE ELZ̃YN YṦLVN ÎL GVM BYNKM VBYNHM MYS̃EG ÊV CEÙVKM ḪṦRT ṦD̃VRHM ÊN YGETLVKM ÊV YGETLVE GVMHM VLV ŞEÙ ELLH LSLŦHM ALYKM FLGETLVKM FÎN EATZLVKM FLM YGETLVKM VÊLGVE ÎLYKM ELSLM FME CAL ELLH LKM ALYHM SBYLE

illā elleƶīne yeSilūne ilā ḳavmin beynekum ve beynehum mīṧāḳun ev cā'ūkum HaSirat Sudūruhum en yuḳātilūkum ev yuḳātilū ḳavmehum velev şā'e llahu leselleTahum ǎleykum fe leḳātelūkum feini ǎ'tezelūkum fe lem yuḳātilūkum ve elḳav ileykumu s-seleme femā ceǎle llahu lekum ǎleyhim sebīlen
إلا الذين يصلون إلى قوم بينكم وبينهم ميثاق أو جاءوكم حصرت صدورهم أن يقاتلوكم أو يقاتلوا قومهم ولو شاء الله لسلطهم عليكم فلقاتلوكم فإن اعتزلوكم فلم يقاتلوكم وألقوا إليكم السلم فما جعل الله لكم عليهم سبيلا

[] [] [و ص ل] [] [ق و م] [ب ي ن] [ب ي ن] [و ث ق] [] [ج ي ا] [ح ص ر] [ص د ر] [] [ق ت ل] [] [ق ت ل] [ق و م] [] [ش ي ا] [] [س ل ط] [] [ق ت ل] [] [ع ز ل] [] [ق ت ل] [ل ق ي] [] [س ل م] [] [ج ع ل] [] [] [] [س ب ل]

 » 4 / Nisâ  Suresi: 90
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إلا | ÎLE illā sadece Except
,Lam,Elif,
,30,1,
EXP – exceptive particle
أداة استثناء
الذين | ELZ̃YN elleƶīne -kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
يصلون و ص ل | VṦL YṦLVN yeSilūne destekleşen- join
Ye,Sad,Lam,Vav,Nun,
10,90,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إلى | ÎL ilā -üzerine [to]
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
قوم ق و م | GVM GVM ḳavmin bir topluluk- a group
Gaf,Vav,Mim,
100,6,40,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
بينكم ب ي ن | BYN BYNKM beynekum aranızdaki- between you
Be,Ye,Nun,Kef,Mim,
2,10,50,20,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وبينهم ب ي ن | BYN VBYNHM ve beynehum aralarında and between them
Vav,Be,Ye,Nun,He,Mim,
6,2,10,50,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ميثاق و ث ق | VS̃G MYS̃EG mīṧāḳun anlaşmış (is) a treaty
Mim,Ye,Se,Elif,Gaf,
40,10,500,1,100,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
أو | ÊV ev veya or
,Vav,
,6,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
جاءوكم ج ي ا | CYE CEÙVKM cā'ūkum size gelen those who come to you
Cim,Elif,,Vav,Kef,Mim,
3,1,,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
حصرت ح ص ر | ḪṦR ḪṦRT HaSirat sıkılarak restraining
Ha,Sad,Re,Te,
8,90,200,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
صدورهم ص د ر | ṦD̃R ṦD̃VRHM Sudūruhum yürekleri their hearts
Sad,Dal,Vav,Re,He,Mim,
90,4,6,200,5,40,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
يقاتلوكم ق ت ل | GTL YGETLVKM yuḳātilūkum sizinle savaşmaktan they fight you
Ye,Gaf,Elif,Te,Lam,Vav,Kef,Mim,
10,100,1,400,30,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أو | ÊV ev veya or
,Vav,
,6,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
يقاتلوا ق ت ل | GTL YGETLVE yuḳātilū savaşmaktan they fight
Ye,Gaf,Elif,Te,Lam,Vav,Elif,
10,100,1,400,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
قومهم ق و م | GVM GVMHM ḳavmehum kendi toplumlarıyle their people.
Gaf,Vav,Mim,He,Mim,
100,6,40,5,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولو | VLV velev eğer And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الواو استئنافية
حرف شرط
شاء ش ي ا | ŞYE ŞEÙ şā'e dileseydi (had) willed
Şın,Elif,,
300,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
لسلطهم س ل ط | SLŦ LSLŦHM leselleTahum onları salardı surely He (would have) given them power
Lam,Sin,Lam,Tı,He,Mim,
30,60,30,9,5,40,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
اللام لام التوكيد
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عليكم | ALYKM ǎleykum sizin üstünüze over you,
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
فلقاتلوكم ق ت ل | GTL FLGETLVKM fe leḳātelūkum sizinle savaşırlardı and surely they (would have) fought you.
Fe,Lam,Gaf,Elif,Te,Lam,Vav,Kef,Mim,
80,30,100,1,400,30,6,20,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine plural (form III) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
الفاء عاطفة
اللام لام التوكيد
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فإن | FÎN feini o halde So if
Fe,,Nun,
80,,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الفاء استئنافية
حرف شرط
اعتزلوكم ع ز ل | AZL EATZLVKM ǎ'tezelūkum onlar sizden uzak dururlar they withdraw from you
Elif,Ayn,Te,Ze,Lam,Vav,Kef,Mim,
1,70,400,7,30,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فلم | FLM fe lem and (do) not
Fe,Lam,Mim,
80,30,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
NEG – negative particle
الفاء عاطفة
حرف نفي
يقاتلوكم ق ت ل | GTL YGETLVKM yuḳātilūkum sizinle savaşmazlar fight against you
Ye,Gaf,Elif,Te,Lam,Vav,Kef,Mim,
10,100,1,400,30,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وألقوا ل ق ي | LGY VÊLGVE ve elḳav ve isterlerse and offer
Vav,,Lam,Gaf,Vav,Elif,
6,,30,100,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليكم | ÎLYKM ileykumu sizinle to you
,Lam,Ye,Kef,Mim,
,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
السلم س ل م | SLM ELSLM s-seleme barış içinde yaşamak [the] peace
Elif,Lam,Sin,Lam,Mim,
1,30,60,30,40,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
فما | FME femā then not
Fe,Mim,Elif,
80,40,1,
RSLT – prefixed result particle
NEG – negative particle
الفاء واقعة في جواب الشرط
حرف نفي
جعل ج ع ل | CAL CAL ceǎle vermemiştir (has) made
Cim,Ayn,Lam,
3,70,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
لكم | LKM lekum size for you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
عليهم | ALYHM ǎleyhim onların aleyhine against them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
سبيلا س ب ل | SBL SBYLE sebīlen bir yol a way.
Sin,Be,Ye,Lam,Elif,
60,2,10,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِلَّا: sadece | الَّذِينَ: -kimseler | يَصِلُونَ: destekleşen- | إِلَىٰ: -üzerine | قَوْمٍ: bir topluluk- | بَيْنَكُمْ: aranızdaki- | وَبَيْنَهُمْ: aralarında | مِيثَاقٌ: anlaşmış | أَوْ: veya | جَاءُوكُمْ: size gelen | حَصِرَتْ: sıkılarak | صُدُورُهُمْ: yürekleri | أَنْ: | يُقَاتِلُوكُمْ: sizinle savaşmaktan | أَوْ: veya | يُقَاتِلُوا: savaşmaktan | قَوْمَهُمْ: kendi toplumlarıyle | وَلَوْ: eğer | شَاءَ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | لَسَلَّطَهُمْ: onları salardı | عَلَيْكُمْ: sizin üstünüze | فَلَقَاتَلُوكُمْ: sizinle savaşırlardı | فَإِنِ: o halde | اعْتَزَلُوكُمْ: onlar sizden uzak dururlar | فَلَمْ: | يُقَاتِلُوكُمْ: sizinle savaşmazlar | وَأَلْقَوْا: ve isterlerse | إِلَيْكُمُ: sizinle | السَّلَمَ: barış içinde yaşamak | فَمَا: | جَعَلَ: vermemiştir | اللَّهُ: Allah | لَكُمْ: size | عَلَيْهِمْ: onların aleyhine | سَبِيلًا: bir yol |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إلا ÎLE sadece | الذين ELZ̃YN -kimseler | يصلون YṦLWN destekleşen- | إلى ÎL -üzerine | قوم GWM bir topluluk- | بينكم BYNKM aranızdaki- | وبينهم WBYNHM aralarında | ميثاق MYS̃EG anlaşmış | أو ÊW veya | جاءوكم CEÙWKM size gelen | حصرت ḪṦRT sıkılarak | صدورهم ṦD̃WRHM yürekleri | أن ÊN | يقاتلوكم YGETLWKM sizinle savaşmaktan | أو ÊW veya | يقاتلوا YGETLWE savaşmaktan | قومهم GWMHM kendi toplumlarıyle | ولو WLW eğer | شاء ŞEÙ dileseydi | الله ELLH Allah | لسلطهم LSLŦHM onları salardı | عليكم ALYKM sizin üstünüze | فلقاتلوكم FLGETLWKM sizinle savaşırlardı | فإن FÎN o halde | اعتزلوكم EATZLWKM onlar sizden uzak dururlar | فلم FLM | يقاتلوكم YGETLWKM sizinle savaşmazlar | وألقوا WÊLGWE ve isterlerse | إليكم ÎLYKM sizinle | السلم ELSLM barış içinde yaşamak | فما FME | جعل CAL vermemiştir | الله ELLH Allah | لكم LKM size | عليهم ALYHM onların aleyhine | سبيلا SBYLE bir yol |
Kırık Meal (Okunuş) : |illā: sadece | elleƶīne: -kimseler | yeSilūne: destekleşen- | ilā: -üzerine | ḳavmin: bir topluluk- | beynekum: aranızdaki- | ve beynehum: aralarında | mīṧāḳun: anlaşmış | ev: veya | cā'ūkum: size gelen | HaSirat: sıkılarak | Sudūruhum: yürekleri | en: | yuḳātilūkum: sizinle savaşmaktan | ev: veya | yuḳātilū: savaşmaktan | ḳavmehum: kendi toplumlarıyle | velev: eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | leselleTahum: onları salardı | ǎleykum: sizin üstünüze | fe leḳātelūkum: sizinle savaşırlardı | feini: o halde | ǎ'tezelūkum: onlar sizden uzak dururlar | fe lem: | yuḳātilūkum: sizinle savaşmazlar | ve elḳav: ve isterlerse | ileykumu: sizinle | s-seleme: barış içinde yaşamak | femā: | ceǎle: vermemiştir | llahu: Allah | lekum: size | ǎleyhim: onların aleyhine | sebīlen: bir yol |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎLE: sadece | ELZ̃YN: -kimseler | YṦLVN: destekleşen- | ÎL: -üzerine | GVM: bir topluluk- | BYNKM: aranızdaki- | VBYNHM: aralarında | MYS̃EG: anlaşmış | ÊV: veya | CEÙVKM: size gelen | ḪṦRT: sıkılarak | ṦD̃VRHM: yürekleri | ÊN: | YGETLVKM: sizinle savaşmaktan | ÊV: veya | YGETLVE: savaşmaktan | GVMHM: kendi toplumlarıyle | VLV: eğer | ŞEÙ: dileseydi | ELLH: Allah | LSLŦHM: onları salardı | ALYKM: sizin üstünüze | FLGETLVKM: sizinle savaşırlardı | FÎN: o halde | EATZLVKM: onlar sizden uzak dururlar | FLM: | YGETLVKM: sizinle savaşmazlar | VÊLGVE: ve isterlerse | ÎLYKM: sizinle | ELSLM: barış içinde yaşamak | FME: | CAL: vermemiştir | ELLH: Allah | LKM: size | ALYHM: onların aleyhine | SBYLE: bir yol |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ancak sizinle onların arasında ahitleşme olan bir kavme sığınanlar, yahut sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaya yürekleri dayanmayıp size gelenler, bu hükümden dışarıdır ve Allah dileseydi onları size mûsâllat ederdi de sizinle savaşırlardı. Sizi bırakırlar, sizinle savaşmazlar ve barış teklifinde bulunurlarsa Allah da onların aleyhinde bulunmaya bir yol bırakmamıştır size.
Adem Uğur : Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.
Ahmed Hulusi : Ancak (şunlara dokunmayın). . . Ya sizinle onlar arasında mîsak (anlaşma) olan bir kavme sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleri ile savaşmak istemediklerinden sadırları (içleri) sıkılarak size gelenler. . . Eğer Allâh dileseydi, elbette onları size musallat ederdi de (onlar da) sizinle savaşırlardı. . . Eğer (onlar) sizden uzaklaşırlar, sizinle savaşmazlar ve size barış beyan ederlerse, artık Allâh onlara zarar vermenize müsaade etmez.
Ahmet Tekin : Ancak, aranızda antlaşma olan bir kavme sığınanlar, ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sindiremeyip, darlanarak size gelenler müstesna. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onları sizin başınıza musallat ederdi de, sizinle savaşırlardı. Artık onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmaz, size düşmanca davranmaz, barış teklif ederlerse, bu durumda Allah, size, onların aleyhinde olabilecek bir ruhsat vermemiştir.
Ahmet Varol : Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluğa sığınanlar yahut size karşı veya kendi toplumlarına karşı savaşmaktan içleri sıkıldığından dolayı size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi onları başınıza musallat ederdi de size karşı savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, size karşı savaşmaz ve barış teklif ederlerse (bilin ki) Allah onların aleyhine size bir yol bırakmamıştır. [17]
Ali Bulaç : Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
Ali Fikri Yavuz : Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar; yahut ne size karşı harp etmeyi, ne de kendi kavimlerine karşı savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp bîtaraf olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, bunları üzerinize musallat kılaradı da sizinle savaşırlardı. O halde sizi bırakıp bir tarafa çekildikleri ve sizinle savaşmayıp barışa yattıkları takdirde de Allah, onların aleyhinde sizin için tecavüze bir yol (izin) vermemiştir.
Bekir Sadak : Ancak, sizinle kendileri arasinda anlasma olan bir millete siginanlar yahut sizinle savastan veya kendi milletleriyle savasmaktan bikarak size basvuranlar mustesnadir. Allah dileseydi onlari uzerinize cullandirirdi da sizinle savasirlardi. Eger sizden uzak durur, sizinle savasmaz, size baris teklif ederlerse Allah onlara dokunmaniza izin vermez.
Celal Yıldırım : Ancak sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavme varıp sığınanlar veya sizinle savaşmaktan ya da kendi kavimleriyle savaşmaktan göğüsleri daralmış olarak size gelenleri öldürmeyin. Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. O halde sizi bırakıp bir tarafa çekilirler de sizinle savaşmazlar ve size barış önerirlerse, artık Allah onlara karşı (tecâvüzde bulunmanız için) size bir yol bırakmamıştır.
Diyanet İşleri : Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.
Diyanet İşleri (eski) : Ancak, sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir millete sığınanlar yahut sizinle savaştan veya kendi milletleriyle savaşmaktan bıkarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları üzerinize çullandırırdı da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış teklif ederlerse Allah onlara dokunmanıza izin vermez.
Diyanet Vakfi : Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.
Edip Yüksel : Ancak aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa katılan, yahut sizinle veya kendi halkıyla savaşmaktan dolayı göğüslerinde sıkıntı duyarak size gelenler hariç... ALLAH dileseydi onları başınıza musallat eder ve onlar da sizinle savaşırdı. Sizi yalnız bırakır, sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse ALLAH sizin onlara saldırmanıza izin vermez.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ancak aranızda antlaşma bulunan bir kavme varıp sığınmış bulunanlara veya ne sizinle savaşmayı, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı havsalalarına sığdıramayarak size gelmiş olanlara dokunmayın! Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. O halde onlar sizi bırakıp bir tarafa çekildikleri ve sizinle savaşmayıp barışa yanaştıkları takdirde de Allah onlara dokunmanıza izin vermemiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ancak şöylelerine dokunmayın ki sizinle aralarında misak olan bir kavme vasıl olmuş bulunurlar, yahud ne size harb etmeği ne de kendi kavmlerine harb etmeği havsalalarına sığdıramıyarak size gelmişlerdir, eğer Allah dilese idi bunları üzerinize musallat kılardı da sizinle harb ederlerdi, o halde sizi bırakıb bir tarafa çekildikleri ve sizinle harb etmeyib sulha yattıkları takdirde de Allah aleyhlerinde size bir yol vermemiştir
Fizilal-il Kuran : Ancak sizinle kendileri arasında anlaşma bulunan bir millete sığınanlar müstesna. Sizinle savaşmaktan veya kendi milletleriyle harp etmekten bunalarak size baş vuranlar da müstesnadır. Allah dileseydi onları size musallat ederdi de, sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, Allah onlara dokunmanıza izin vermez.
Gültekin Onan : Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Tanrı dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Tanrı, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
Hakkı Yılmaz : (89,90) "Münâfıklar, kendileri Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmadıkları gibi, sizin de inanmamanızı, böylece onlarla eşit olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah yolunda yurtlarından göç edinceye kadar onlardan yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınan kimseler yahut sizinle ve kendi toplumlarıyla savaşmaktan göğüsleri daralarak size gelenler hariç onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; onlardan bir yakın ve bir yardımcı edinmeyin. Sonra, eğer Allah dileseydi onları size musallat ederdi de onlar sizinle savaşırlardı. Artık eğer onlar sizden mesafelenip de sizinle savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, Allah sizin için onlar aleyhine bir yol tanımamıştır. "
Hasan Basri Çantay : Sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme iltica edenler, yahud ne sizinle, ne de kendi kavmleriyle muhaarebe etmekden göğüsleri daralıb (doğruca) size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi elbette onları sizin başınıza musallat eder de sizinle her halde savaşırlardı: Artık onlar sizi bırakıb bir tarafa çekilirler de sizinle vuruşmazlar ve barışı size bırakırlarsa o halde Allah onların aleyhinde sizin için (tecâvüze) bir yol bırakmamışdır.
Hayrat Neşriyat : Ancak kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar yâhut sizinle savaşmaktan veya kavimleriyle savaşmaktan (hoşlanmayarak) göğüsleri daralmış hâlde size gelenler müstesnâ. Hâlbuki Allah dileseydi, muhakkak ki onları size musallat ederdi de elbette sizinle savaşırlardı. Fakat sizi bırakırlar da sizinle savaşmazlar ve size barış teklîf ederlerse, o takdirde Allah, size onlar aleyhinde bir yol (bir müsâade) vermemiştir.
İbni Kesir : Ancak sizinle kendileri arasında bir anlaşma bulunan bir millete sığınanlar ve sizinle savaşmaktan veya kendi milletleriyle harbetmekten bunalarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi; onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz ve size barış teklif ederlerse; Allah, onlara dokunmanıza izin vermez.
İskender Evrenosoğlu : Sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavme sığınanlar veya, sizinle savaşmaktan veya kendi kavimleri ile savaşmaktan göğüsleri daralmış olarak size gelenler hariç (onları öldürmeyin). Ve şâyet Allah dileseydi, elbette onları sizin üzerinize musallat ederdi, o zaman sizinle mutlaka savaşırlardı. O halde eğer sizden uzak durur (geri çekilir), artık sizinle savaşmazlarsa ve size barış teklif ederlerse, o taktirde Allah, onların üzerine (saldırmanız için) size bir yol kılmadı.
Muhammed Esed : Eğer bir anlaşma ile bağlı bulunduğunuz insanlarla ilişkisi olanlardan veya size yahut kendi toplumlarına savaş açmak (fikrin)den kalplerine ürküntü geldiği için size yaklaşanlardan değillerse. Halbuki Allah onları sizden daha güçlü kılsaydı, mutlaka size savaş açarlardı. Ama onlar sizi bırakır, savaş açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez.
Ömer Nasuhi Bilmen : O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir muâhede bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle muharebe etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların aleyhine bir yol vermemiştir.
Ömer Öngüt : Ancak sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir topluluğa sığınmış kimseler veya ne sizinle ne de kendi topluluklarıyla savaşmayı göğüslerine sığdırmayıp size gelenler müstesnâdır. Allah dileseydi onları sizin başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, bu durumda Allah size onların aleyhine olarak yol vermemiştir.
Şaban Piriş : Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp sıkılıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve barışı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhine bir yol bırakmamıştır.
Suat Yıldırım : Ancak sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavme sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmak istemediklerinden göğüsleri daralarak size gelenler bundan müstesnadır. Eğer Allah dileseydi, bunları size musallat eder ve bunlar da sizinle savaşırlardı. O halde, onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, o takdirde Allah onlara saldırmak için size yol vermez.
Süleyman Ateş : Ancak sizinle kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyle savaşmak(istemedikleri)nden yürekleri sıkılarak size gelenler hariç. Allâh dileseydi, onları sizin üstünüze salardı, sizinle savaşırlardı. O halde onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamak isterlerse, Allâh size, onlara saldırmak için bir yol vermemiştir.
Tefhim-ul Kuran : Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun) dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları da üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların) ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
Ümit Şimşek : Ancak, aranızda antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ve ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı göze alamayarak size gelenler müstesnadır. Allah isteseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Onlar sizden uzak durur, size karşı savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, Allah onlara karşı size bir yetki vermemiştir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ancak sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın. Allah dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol vermemiştir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}