» 6 / En’âm  70:

Kuran Sırası: 6
İniş Sırası: 55
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165

 » 6 / En’âm  Suresi: 70
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَذَرِ (VZ̃R) = ve ƶeri : ve bırak
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseleri
3. اتَّخَذُوا (ETḢZ̃VE) = tteḣaƶū : yerine koyan(ları)
4. دِينَهُمْ (D̃YNHM) = dīnehum : dinlerini
5. لَعِبًا (LABE) = leǐben : oyun
6. وَلَهْوًا (VLHVE) = velehven : ve eğlence
7. وَغَرَّتْهُمُ (VĞRTHM) = ve ğarrathumu : ve aldattığı kimseleri
8. الْحَيَاةُ (ELḪYET) = l-Hayātu : hayatının
9. الدُّنْيَا (ELD̃NYE) = d-dunyā : dünya
10. وَذَكِّرْ (VZ̃KR) = veƶekkir : ve öğüt ver
11. بِهِ (BH) = bihi : o (Kur'an) ile
12. أَنْ (ÊN) = en : diye
13. تُبْسَلَ (TBSL) = tubsele : helake gider
14. نَفْسٌ (NFS) = nefsun : bir kişi
15. بِمَا (BME) = bimā : dolayı
16. كَسَبَتْ (KSBT) = kesebet : kazandığından
17. لَيْسَ (LYS) = leyse : olmaz
18. لَهَا (LHE) = lehā : onun
19. مِنْ (MN) = min :
20. دُونِ (D̃VN) = dūni : başka
21. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'tan
22. وَلِيٌّ (VLY) = veliyyun : ne bir dostu
23. وَلَا (VLE) = ve lā : ne de
24. شَفِيعٌ (ŞFYA) = şefīǔn : bir yardımcısı
25. وَإِنْ (VÎN) = ve in : ve eğer
26. تَعْدِلْ (TAD̃L) = teǎ'dil : verse
27. كُلَّ (KL) = kulle : her türlü
28. عَدْلٍ (AD̃L) = ǎdlin : fidyeyi
29. لَا (LE) = lā :
30. يُؤْخَذْ (YÙḢZ̃) = yu'ḣaƶ : kabul edilmez
31. مِنْهَا (MNHE) = minhā : ondan
32. أُولَٰئِكَ (ÊVLÙK) = ulāike : işte onlar
33. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerdir
34. أُبْسِلُوا (ÊBSLVE) = ubsilū : helake uğrayan(lardır)
35. بِمَا (BME) = bimā : dolayı
36. كَسَبُوا (KSBVE) = kesebū : kazandıklarından
37. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlar için vardır
38. شَرَابٌ (ŞREB) = şerābun : bir içki
39. مِنْ (MN) = min : -dan
40. حَمِيمٍ (ḪMYM) = Hamīmin : kaynar su-
41. وَعَذَابٌ (VAZ̃EB) = ve ǎƶābun : ve bir azab
42. أَلِيمٌ (ÊLYM) = elīmun : acıklı
43. بِمَا (BME) = bimā : dolayı
44. كَانُوا (KENVE) = kānū : olduklarından
45. يَكْفُرُونَ (YKFRVN) = yekfurūne : inkar ediyor
ve bırak | kimseleri | yerine koyan(ları) | dinlerini | oyun | ve eğlence | ve aldattığı kimseleri | hayatının | dünya | ve öğüt ver | o (Kur'an) ile | diye | helake gider | bir kişi | dolayı | kazandığından | olmaz | onun | | başka | Allah'tan | ne bir dostu | ne de | bir yardımcısı | ve eğer | verse | her türlü | fidyeyi | | kabul edilmez | ondan | işte onlar | kimselerdir | helake uğrayan(lardır) | dolayı | kazandıklarından | onlar için vardır | bir içki | -dan | kaynar su- | ve bir azab | acıklı | dolayı | olduklarından | inkar ediyor |

[VZ̃R] [] [EḢZ̃] [D̃YN] [LAB] [LHV] [ĞRR] [ḪYY] [D̃NV] [Z̃KR] [] [] [BSL] [NFS] [] [KSB] [LYS] [] [] [D̃VN] [] [VLY] [] [ŞFA] [] [AD̃L] [KLL] [AD̃L] [] [EḢZ̃] [] [] [] [BSL] [] [KSB] [] [ŞRB] [] [ḪMM] [AZ̃B] [ELM] [] [KVN] [KFR]
VZ̃R ELZ̃YN ETḢZ̃VE D̃YNHM LABE VLHVE VĞRTHM ELḪYET ELD̃NYE VZ̃KR BH ÊN TBSL NFS BME KSBT LYS LHE MN D̃VN ELLH VLY VLE ŞFYA VÎN TAD̃L KL AD̃L LE YÙḢZ̃ MNHE ÊVLÙK ELZ̃YN ÊBSLVE BME KSBVE LHM ŞREB MN ḪMYM VAZ̃EB ÊLYM BME KENVE YKFRVN

ve ƶeri elleƶīne tteḣaƶū dīnehum leǐben velehven ve ğarrathumu l-Hayātu d-dunyā veƶekkir bihi en tubsele nefsun bimā kesebet leyse lehā min dūni llahi veliyyun ve lā şefīǔn ve in teǎ'dil kulle ǎdlin yu'ḣaƶ minhā ulāike elleƶīne ubsilū bimā kesebū lehum şerābun min Hamīmin ve ǎƶābun elīmun bimā kānū yekfurūne
وذر الذين اتخذوا دينهم لعبا ولهوا وغرتهم الحياة الدنيا وذكر به أن تبسل نفس بما كسبت ليس لها من دون الله ولي ولا شفيع وإن تعدل كل عدل لا يؤخذ منها أولئك الذين أبسلوا بما كسبوا لهم شراب من حميم وعذاب أليم بما كانوا يكفرون

 » 6 / En’âm  Suresi: 70
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وذر و ذ ر | VZ̃R VZ̃R ve ƶeri ve bırak And leave
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
اتخذوا ا خ ذ | EḢZ̃ ETḢZ̃VE tteḣaƶū yerine koyan(ları) take
دينهم د ي ن | D̃YN D̃YNHM dīnehum dinlerini their religion
لعبا ل ع ب | LAB LABE leǐben oyun (as) a play
ولهوا ل ه و | LHV VLHVE velehven ve eğlence and amusement
وغرتهم غ ر ر | ĞRR VĞRTHM ve ğarrathumu ve aldattığı kimseleri and deluded them
الحياة ح ي ي | ḪYY ELḪYET l-Hayātu hayatının the life
الدنيا د ن و | D̃NV ELD̃NYE d-dunyā dünya (of) the world.
وذكر ذ ك ر | Z̃KR VZ̃KR veƶekkir ve öğüt ver But remind
به | BH bihi o (Kur'an) ile with it,
أن | ÊN en diye lest
تبسل ب س ل | BSL TBSL tubsele helake gider is given up to destruction
نفس ن ف س | NFS NFS nefsun bir kişi a soul
بما | BME bimā dolayı for what
كسبت ك س ب | KSB KSBT kesebet kazandığından it (has) earned,
ليس ل ي س | LYS LYS leyse olmaz not
لها | LHE lehā onun (is) for it
من | MN min from
دون د و ن | D̃VN D̃VN dūni başka besides
الله | ELLH llahi Allah'tan Allah
ولي و ل ي | VLY VLY veliyyun ne bir dostu any protector
ولا | VLE ve lā ne de and not
شفيع ش ف ع | ŞFA ŞFYA şefīǔn bir yardımcısı any intercessor.
وإن | VÎN ve in ve eğer And if
تعدل ع د ل | AD̃L TAD̃L teǎ'dil verse it offers ransom -
كل ك ل ل | KLL KL kulle her türlü every
عدل ع د ل | AD̃L AD̃L ǎdlin fidyeyi ransom,
لا | LE not
يؤخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙḢZ̃ yu'ḣaƶ kabul edilmez will it be taken
منها | MNHE minhā ondan from it.
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte onlar Those
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerdir (are) ones who
أبسلوا ب س ل | BSL ÊBSLVE ubsilū helake uğrayan(lardır) are given to destruction
بما | BME bimā dolayı for what
كسبوا ك س ب | KSB KSBVE kesebū kazandıklarından they earned.
لهم | LHM lehum onlar için vardır For them
شراب ش ر ب | ŞRB ŞREB şerābun bir içki (will be) a drink
من | MN min -dan of
حميم ح م م | ḪMM ḪMYM Hamīmin kaynar su- boiling water
وعذاب ع ذ ب | AZ̃B VAZ̃EB ve ǎƶābun ve bir azab and a punishment
أليم ا ل م | ELM ÊLYM elīmun acıklı painful
بما | BME bimā dolayı because
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū olduklarından they used to
يكفرون ك ف ر | KFR YKFRVN yekfurūne inkar ediyor disbelieve.

6:70 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve bırak | kimseleri | yerine koyan(ları) | dinlerini | oyun | ve eğlence | ve aldattığı kimseleri | hayatının | dünya | ve öğüt ver | o (Kur'an) ile | diye | helake gider | bir kişi | dolayı | kazandığından | olmaz | onun | | başka | Allah'tan | ne bir dostu | ne de | bir yardımcısı | ve eğer | verse | her türlü | fidyeyi | | kabul edilmez | ondan | işte onlar | kimselerdir | helake uğrayan(lardır) | dolayı | kazandıklarından | onlar için vardır | bir içki | -dan | kaynar su- | ve bir azab | acıklı | dolayı | olduklarından | inkar ediyor |

[VZ̃R] [] [EḢZ̃] [D̃YN] [LAB] [LHV] [ĞRR] [ḪYY] [D̃NV] [Z̃KR] [] [] [BSL] [NFS] [] [KSB] [LYS] [] [] [D̃VN] [] [VLY] [] [ŞFA] [] [AD̃L] [KLL] [AD̃L] [] [EḢZ̃] [] [] [] [BSL] [] [KSB] [] [ŞRB] [] [ḪMM] [AZ̃B] [ELM] [] [KVN] [KFR]
VZ̃R ELZ̃YN ETḢZ̃VE D̃YNHM LABE VLHVE VĞRTHM ELḪYET ELD̃NYE VZ̃KR BH ÊN TBSL NFS BME KSBT LYS LHE MN D̃VN ELLH VLY VLE ŞFYA VÎN TAD̃L KL AD̃L LE YÙḢZ̃ MNHE ÊVLÙK ELZ̃YN ÊBSLVE BME KSBVE LHM ŞREB MN ḪMYM VAZ̃EB ÊLYM BME KENVE YKFRVN

ve ƶeri elleƶīne tteḣaƶū dīnehum leǐben velehven ve ğarrathumu l-Hayātu d-dunyā veƶekkir bihi en tubsele nefsun bimā kesebet leyse lehā min dūni llahi veliyyun ve lā şefīǔn ve in teǎ'dil kulle ǎdlin yu'ḣaƶ minhā ulāike elleƶīne ubsilū bimā kesebū lehum şerābun min Hamīmin ve ǎƶābun elīmun bimā kānū yekfurūne
وذر الذين اتخذوا دينهم لعبا ولهوا وغرتهم الحياة الدنيا وذكر به أن تبسل نفس بما كسبت ليس لها من دون الله ولي ولا شفيع وإن تعدل كل عدل لا يؤخذ منها أولئك الذين أبسلوا بما كسبوا لهم شراب من حميم وعذاب أليم بما كانوا يكفرون

[و ذ ر] [] [ا خ ذ ] [د ي ن] [ل ع ب] [ل ه و] [غ ر ر] [ح ي ي] [د ن و] [ذ ك ر] [] [] [ب س ل] [ن ف س] [] [ك س ب] [ل ي س] [] [] [د و ن] [] [و ل ي] [] [ش ف ع] [] [ع د ل] [ك ل ل] [ع د ل] [] [ا خ ذ ] [] [] [] [ب س ل] [] [ك س ب] [] [ش ر ب] [] [ح م م] [ع ذ ب] [ا ل م] [] [ك و ن] [ك ف ر]

 » 6 / En’âm  Suresi: 70
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وذر و ذ ر | VZ̃R VZ̃R ve ƶeri ve bırak And leave
Vav,Zel,Re,
6,700,200,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الواو استئنافية
فعل أمر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
اتخذوا ا خ ذ | EḢZ̃ ETḢZ̃VE tteḣaƶū yerine koyan(ları) take
Elif,Te,Hı,Zel,Vav,Elif,
1,400,600,700,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
دينهم د ي ن | D̃YN D̃YNHM dīnehum dinlerini their religion
Dal,Ye,Nun,He,Mim,
4,10,50,5,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لعبا ل ع ب | LAB LABE leǐben oyun (as) a play
Lam,Ayn,Be,Elif,
30,70,2,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
ولهوا ل ه و | LHV VLHVE velehven ve eğlence and amusement
Vav,Lam,He,Vav,Elif,
6,30,5,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
وغرتهم غ ر ر | ĞRR VĞRTHM ve ğarrathumu ve aldattığı kimseleri and deluded them
Vav,Ğayn,Re,Te,He,Mim,
6,1000,200,400,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الحياة ح ي ي | ḪYY ELḪYET l-Hayātu hayatının the life
Elif,Lam,Ha,Ye,Elif,Te merbuta,
1,30,8,10,1,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
الدنيا د ن و | D̃NV ELD̃NYE d-dunyā dünya (of) the world.
Elif,Lam,Dal,Nun,Ye,Elif,
1,30,4,50,10,1,
ADJ – nominative feminine singular adjective
صفة مرفوعة
وذكر ذ ك ر | Z̃KR VZ̃KR veƶekkir ve öğüt ver But remind
Vav,Zel,Kef,Re,
6,700,20,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine singular (form II) imperative verb
الواو عاطفة
فعل أمر
به | BH bihi o (Kur'an) ile with it,
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
أن | ÊN en diye lest
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
تبسل ب س ل | BSL TBSL tubsele helake gider is given up to destruction
Te,Be,Sin,Lam,
400,2,60,30,
V – 3rd person feminine singular (form IV) passive imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع مبني للمجهول منصوب
نفس ن ف س | NFS NFS nefsun bir kişi a soul
Nun,Fe,Sin,
50,80,60,
N – nominative feminine singular indefinite noun
اسم مرفوع
بما | BME bimā dolayı for what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
كسبت ك س ب | KSB KSBT kesebet kazandığından it (has) earned,
Kef,Sin,Be,Te,
20,60,2,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
ليس ل ي س | LYS LYS leyse olmaz not
Lam,Ye,Sin,
30,10,60,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض من اخوات «كان»
لها | LHE lehā onun (is) for it
Lam,He,Elif,
30,5,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
جار ومجرور
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
دون د و ن | D̃VN D̃VN dūni başka besides
Dal,Vav,Nun,
4,6,50,
N – genitive noun
اسم مجرور
الله | ELLH llahi Allah'tan Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ولي و ل ي | VLY VLY veliyyun ne bir dostu any protector
Vav,Lam,Ye,
6,30,10,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ولا | VLE ve lā ne de and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
شفيع ش ف ع | ŞFA ŞFYA şefīǔn bir yardımcısı any intercessor.
Şın,Fe,Ye,Ayn,
300,80,10,70,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
وإن | VÎN ve in ve eğer And if
Vav,,Nun,
6,,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الواو استئنافية
حرف شرط
تعدل ع د ل | AD̃L TAD̃L teǎ'dil verse it offers ransom -
Te,Ayn,Dal,Lam,
400,70,4,30,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
كل ك ل ل | KLL KL kulle her türlü every
Kef,Lam,
20,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
عدل ع د ل | AD̃L AD̃L ǎdlin fidyeyi ransom,
Ayn,Dal,Lam,
70,4,30,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
لا | LE not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يؤخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙḢZ̃ yu'ḣaƶ kabul edilmez will it be taken
Ye,,Hı,Zel,
10,,600,700,
V – 3rd person masculine singular passive imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مبني للمجهول مجزوم
منها | MNHE minhā ondan from it.
Mim,Nun,He,Elif,
40,50,5,1,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
جار ومجرور
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte onlar Those
,Vav,Lam,,Kef,
,6,30,,20,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerdir (are) ones who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
أبسلوا ب س ل | BSL ÊBSLVE ubsilū helake uğrayan(lardır) are given to destruction
,Be,Sin,Lam,Vav,Elif,
,2,60,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
بما | BME bimā dolayı for what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
كسبوا ك س ب | KSB KSBVE kesebū kazandıklarından they earned.
Kef,Sin,Be,Vav,Elif,
20,60,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لهم | LHM lehum onlar için vardır For them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
شراب ش ر ب | ŞRB ŞREB şerābun bir içki (will be) a drink
Şın,Re,Elif,Be,
300,200,1,2,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
من | MN min -dan of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
حميم ح م م | ḪMM ḪMYM Hamīmin kaynar su- boiling water
Ha,Mim,Ye,Mim,
8,40,10,40,
N – genitive masculine singular indefinite noun
اسم مجرور
وعذاب ع ذ ب | AZ̃B VAZ̃EB ve ǎƶābun ve bir azab and a punishment
Vav,Ayn,Zel,Elif,Be,
6,70,700,1,2,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
أليم ا ل م | ELM ÊLYM elīmun acıklı painful
,Lam,Ye,Mim,
,30,10,40,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
بما | BME bimā dolayı because
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū olduklarından they used to
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يكفرون ك ف ر | KFR YKFRVN yekfurūne inkar ediyor disbelieve.
Ye,Kef,Fe,Re,Vav,Nun,
10,20,80,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَذَرِ: ve bırak | الَّذِينَ: kimseleri | اتَّخَذُوا: yerine koyan(ları) | دِينَهُمْ: dinlerini | لَعِبًا: oyun | وَلَهْوًا: ve eğlence | وَغَرَّتْهُمُ: ve aldattığı kimseleri | الْحَيَاةُ: hayatının | الدُّنْيَا: dünya | وَذَكِّرْ: ve öğüt ver | بِهِ: o (Kur'an) ile | أَنْ: diye | تُبْسَلَ: helake gider | نَفْسٌ: bir kişi | بِمَا: dolayı | كَسَبَتْ: kazandığından | لَيْسَ: olmaz | لَهَا: onun | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَلِيٌّ: ne bir dostu | وَلَا: ne de | شَفِيعٌ: bir yardımcısı | وَإِنْ: ve eğer | تَعْدِلْ: verse | كُلَّ: her türlü | عَدْلٍ: fidyeyi | لَا: | يُؤْخَذْ: kabul edilmez | مِنْهَا: ondan | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | أُبْسِلُوا: helake uğrayan(lardır) | بِمَا: dolayı | كَسَبُوا: kazandıklarından | لَهُمْ: onlar için vardır | شَرَابٌ: bir içki | مِنْ: -dan | حَمِيمٍ: kaynar su- | وَعَذَابٌ: ve bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | بِمَا: dolayı | كَانُوا: olduklarından | يَكْفُرُونَ: inkar ediyor |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وذر WZ̃R ve bırak | الذين ELZ̃YN kimseleri | اتخذوا ETḢZ̃WE yerine koyan(ları) | دينهم D̃YNHM dinlerini | لعبا LABE oyun | ولهوا WLHWE ve eğlence | وغرتهم WĞRTHM ve aldattığı kimseleri | الحياة ELḪYET hayatının | الدنيا ELD̃NYE dünya | وذكر WZ̃KR ve öğüt ver | به BH o (Kur'an) ile | أن ÊN diye | تبسل TBSL helake gider | نفس NFS bir kişi | بما BME dolayı | كسبت KSBT kazandığından | ليس LYS olmaz | لها LHE onun | من MN | دون D̃WN başka | الله ELLH Allah'tan | ولي WLY ne bir dostu | ولا WLE ne de | شفيع ŞFYA bir yardımcısı | وإن WÎN ve eğer | تعدل TAD̃L verse | كل KL her türlü | عدل AD̃L fidyeyi | لا LE | يؤخذ YÙḢZ̃ kabul edilmez | منها MNHE ondan | أولئك ÊWLÙK işte onlar | الذين ELZ̃YN kimselerdir | أبسلوا ÊBSLWE helake uğrayan(lardır) | بما BME dolayı | كسبوا KSBWE kazandıklarından | لهم LHM onlar için vardır | شراب ŞREB bir içki | من MN -dan | حميم ḪMYM kaynar su- | وعذاب WAZ̃EB ve bir azab | أليم ÊLYM acıklı | بما BME dolayı | كانوا KENWE olduklarından | يكفرون YKFRWN inkar ediyor |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve ƶeri: ve bırak | elleƶīne: kimseleri | tteḣaƶū: yerine koyan(ları) | dīnehum: dinlerini | leǐben: oyun | velehven: ve eğlence | ve ğarrathumu: ve aldattığı kimseleri | l-Hayātu: hayatının | d-dunyā: dünya | veƶekkir: ve öğüt ver | bihi: o (Kur'an) ile | en: diye | tubsele: helake gider | nefsun: bir kişi | bimā: dolayı | kesebet: kazandığından | leyse: olmaz | lehā: onun | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | veliyyun: ne bir dostu | ve lā: ne de | şefīǔn: bir yardımcısı | ve in: ve eğer | teǎ'dil: verse | kulle: her türlü | ǎdlin: fidyeyi | : | yu'ḣaƶ: kabul edilmez | minhā: ondan | ulāike: işte onlar | elleƶīne: kimselerdir | ubsilū: helake uğrayan(lardır) | bimā: dolayı | kesebū: kazandıklarından | lehum: onlar için vardır | şerābun: bir içki | min: -dan | Hamīmin: kaynar su- | ve ǎƶābun: ve bir azab | elīmun: acıklı | bimā: dolayı | kānū: olduklarından | yekfurūne: inkar ediyor |
Kırık Meal (Transcript) : |VZ̃R: ve bırak | ELZ̃YN: kimseleri | ETḢZ̃VE: yerine koyan(ları) | D̃YNHM: dinlerini | LABE: oyun | VLHVE: ve eğlence | VĞRTHM: ve aldattığı kimseleri | ELḪYET: hayatının | ELD̃NYE: dünya | VZ̃KR: ve öğüt ver | BH: o (Kur'an) ile | ÊN: diye | TBSL: helake gider | NFS: bir kişi | BME: dolayı | KSBT: kazandığından | LYS: olmaz | LHE: onun | MN: | D̃VN: başka | ELLH: Allah'tan | VLY: ne bir dostu | VLE: ne de | ŞFYA: bir yardımcısı | VÎN: ve eğer | TAD̃L: verse | KL: her türlü | AD̃L: fidyeyi | LE: | YÙḢZ̃: kabul edilmez | MNHE: ondan | ÊVLÙK: işte onlar | ELZ̃YN: kimselerdir | ÊBSLVE: helake uğrayan(lardır) | BME: dolayı | KSBVE: kazandıklarından | LHM: onlar için vardır | ŞREB: bir içki | MN: -dan | ḪMYM: kaynar su- | VAZ̃EB: ve bir azab | ÊLYM: acıklı | BME: dolayı | KENVE: olduklarından | YKFRVN: inkar ediyor |
Abdulbaki Gölpınarlı : Dinlerini bir oyundan, bir eğlenceden ibâret sayan ve dünyâ yaşayışına aldanan kişileri bırak kendi hallerine. Sen, ancak Kur'ân'la öğüt ver de hiç kimse, kazandığı suçlar yüzünden helâk olmasın. Ona, Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne bir şefaatçi. Suçlu, varını-yoğunu, kurtuluşu için fedâ etse kabul edilmez. Kazançları yüzünden helâk olanlar, inkârlarından dolayı kaynar su içeceklerdir ve pek acı bir azap vardır onlara.
Adem Uğur : Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.
Ahmed Hulusi : Dinlerini bir oyun ve eğlence edinmiş, kendilerini dünya hayatının aldatmış olduğu kimseleri, kendi hâllerine bırak. Ancak bununla beraber hatırlat ki; bir nefs, yaptıkları sonucu helâke düşmesin! Onun Allâh dûnundan ne bir Veliyy'i ve ne de bir şefaatçisi olmaz. . . Her fidyeyi verse de, ondan alınmaz! İşte bunlar yaptıklarının getirisi yüzünden rehin tutulacak olanlardır. . . Onlar için yakıcı bir içecek ve hakikat bilgisini inkâr etmeleri nedeniyle de acı bir azap vardır.
Ahmet Tekin : Dinlerini, şeriatlarını, medeniyetlerini bir oyun ve bir eğlence konusu yapan; oyunları ve eğlenceleri dinleri haline getiren ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Kur’ân’ı onlara tebliğ et, Kur’ân ile onlara öğüt ver: Hiçbir kimse, işlediği ameller sebebiyle felâkete dûçar olmasın; Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden bir veli, bir koruyucu, bir otorite, bir dost ve şefaatçinin olmadığını herkes bilsin. O azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, fidye karşılığı azaptan kurtulamaz. Onlar işledikleri ameller, yüklendikleri günahlar yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda devam etmeleri, küfre saplanmaları sebebiyle kaynar bir içecek ve can yakıp inleten müthiş bir azap vardır.
Ahmet Varol : Dinlerini oyun ve eğlenceye alan ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Ancak onunla (Kur'an'la) uyar ki, bir kimse kazandığından dolayı helake gitmesin. Aksi halde Allah'tan başka ne bir dostu ne de bir şefaatçisi olur. Her türlü fidyeyi verse de kabul edilmez. İşte bu duruma düşenler kazandıklarından dolayı helake sürüklenenlerdir. Onlara inkar etmelerine karşılık kızgın bir içecek ve acıklı bir azap vardır.
Ali Bulaç : Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm), bırak o dinlerini bir oyuncak ve eğlence edinip de dünya hayatı kendilerini aldatmış bulunan kimseleri!... Kur’an’la hatırlat ki, bir nefis yaptığı günah yüzünden bir defa helâke düşmesin. O vakit Allah’dan başka, ona, ne bir dost, ne de bir şefaatçi yoktur. Azabı kaldırmak için ne kadar fidye verse alınmaz. Onlar, dünyada kazandıkları günahlar yüzünden helâke düşürülmüşlerdir. Yaptıkları küfür sebebiyle onlara kaynar su ve acıklı bir azab vardır.
Bekir Sadak : Dinlerini oyun ve eglenceye alanlari, dunya hayatinin aldattigi kimseleri birak. Kuran ile ogut ver ki, bir kimse kazandigiyla helake dusmeye gorsun, o takdirde Allah'dan baska ona ne bir yardimci, ne de bir kurtarici bulunur; her turlu fidyeyi de verse kabul olunmaz. KazandÙklarÙndan tr yok olanlar i_te bunlardÙr. kar etmelerinden dolayÙ kÙzgÙn i ecek ve can yakÙcÙ azap onlaradÙr. *
Celal Yıldırım : Dinlerini oyuncak ve eğlence edinenleri, dünya hayatının aldattığı kimseleri (kendi hallerine) bırak (da bocalayıp dursunlar). Ve Kur'ân ile şunu hatırlat ki, bir kimse kendi kazandığı ile kendini mahvetmeye görsün, (o takdirde) onun için Allah'tan başka ne bir yakın dost, ne de bir şefaatçi vardır. Her türlü fidyeyi de verse kendisinden alınmaz. Kazandıklarına karşılık mahvolanlar işte bunlardır. (Evet) bunlar için inkârlarına karşılık çok kaynar bir içki ve elem verici bir azâb vardır.
Diyanet İşleri : Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
Diyanet İşleri (eski) : Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kuran ile öğüt ver ki, bir kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkar etmelerinden dolayı kızgın içecek ve can yakıcı azab onlaradır.
Diyanet Vakfi : Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.
Edip Yüksel : Dinlerini oyun eğlenceye alanları ve dünya hayatına aldananları bırak. Sen bununla (Kuran'la) hatırlat ki, bir kişi kazandığının felaketli sonucunu çekmesin. Onun ALLAH'tan başka bir Sahibi ve Şefaatçisi yoktur. Her türlü fidyeyi verse bile kendisinden kabul edilmez. Bunlar, kazandıklarından dolayı felaketli sonuca uğrayanlarlardır; inkarları yüzünden kaynar sudan bir içkiyi ve acı verici bir azabı hakketmişlerdir
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak! Bu vesile ile şunu da ihtar et ki: «Bir kimse yaptıkları yüzünden azabın pençesine düşmeye görsün, o zaman Allah'ın yüce huzurunda O'ndan başka ne bir koruyucu, ne de bir şefaatçi bulunur. Her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez. Onlar azabın pençesine düşmüş kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve gayet acı bir azap vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bırak o dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatı kendilerini aldatmış bulunan kimseleri de bu vesiyle ile şunu ıhtar et ki bir nefis kendi kesbiyle besalet kabzasına düşmeye görsün o vakıt Allahın huzurı celâlinde ona başka ne bir sahabet eden bulunur ne bir şefaat, her dürlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez, onlar azâbın kabzai besaletine teslim olunmuş kimselerdir, nankörlük ettiklerinden dolayı onlara sâde hamîmden bir şerab ve elîm bir azâb vardır
Fizilal-il Kuran : Dinlerini oyun- eğlence konusu yapan ve dünya hayatına aldanan kimseleri bırak da Kur'an aracılığı ile şunu hatırlat ki, eğri davranışlarının, günahlarının tutsağı olan kimse ne Allah dışında bir yardım edici ve ne de bir aracı bulabilir. Eğer o bütün varını fidye olarak ortaya koysa kabul edilmez.
Gültekin Onan : Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kuran'la) hatırlat ki, bir nefs kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Tanrı'dan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfretmelerinden dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır.
Hakkı Yılmaz : Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş/ oyun ve eğlenceyi kendilerine din edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olan kimseleri bırak ve Kur’ân ile hatırlat/öğüt ver: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla değişim ve yıkıma düşerse, onun için Allah'ın astlarından bir yardım eden, yol, gösteren koruyan bir yakın kimse ve destekçi, kayırıcı söz konusu olmaz. Suçuna karşı her türlü bedeli ödemeyi istese de ondan alınmaz. İşte bunlar, kazandıkları ile değişime/yıkıma uğrayan kimselerdir. İyilikbilmezlik ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.
Hasan Basri Çantay : Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen, kendilerini dünyâ hayaatı aldatmış bulunan kimseleri (öylece haaline) bırak. Sen yalınız onunla (Kur'an ile) va'z et ki hiç bir kimse kazandığı (günâh) yüzünden helake sürüklenib atılmasın. Ona Allahdan ne bir yâr, ne de bir şefaatçi yokdur. O, bütün varını fidye olarak verse yine ondan alın (ıb kabul olun) maz. Onlar (dünyâda) kazandıkları (günâhlar) yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfr-ü inkâr etmekde oldukları (hakıykatler) den dolayı kaynar su ve acıklı azâb onlar içindir.
Hayrat Neşriyat : O hâlde dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve dünya hayâtı kendilerini aldatan kimseleri bırak; hem (sen) onunla (o Kur’ân ile) nasîhat et ki, bir kimse kazandığı(günahlar) yüzünden helâke düşürülmesin! Ona Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır. (Azâbı kendinden men' etmek için) her türlü fidyeyi fedâ edecek de olsa, ondan alınmaz.
İbni Kesir : Bırak o dinlerini oyun ve eğlence edinenleri; dünya hayatının aldattığı kimseleri. Sen, onunla öğüy ver ki Allah'tan başka dostu ve şefaatçısı olmayan bir kimse; kazandığından ötürü yok olmasın. O, bütün varını fidye olarak verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıklarından ötürü yok olanlardır. Küfür edegeldiklerinden dolayı onlara, kaynar sudan içecek ve elim bir azab vardır.
İskender Evrenosoğlu : Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs derecelerden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır.
Muhammed Esed : Dünya hayatının rahatına dalarak eğlenceyi ve geçici zevkleri dinleri haline getiren kimseleri kendi haline bırak; ama bu durumda (onlara) hatırlat ki (ahirette) her insan yaptığı yanlışlardan (ve haksızlıklardan) dolayı rehin tutulacak ve kendisini ne Allaha karşı koruyacak, ne de kayırıp kollayacak bir kimse bulunmayacaktır. Ve düşünülebilecek her türlü fidyeyi vermek istese bile bu kendisinden kabul edilmeyecektir. İşte yaptıkları yanlışlardan dolayı rehin tutulacak olanlar bu (gibi insan)lardır; onlar için (ahirette) yakıcı bir ümitsizlik iksiri vardır ve onları, hakikati inatla inkar ettikleri için şiddetli bir azap beklemektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence ittihaz eden ve kendilerini dünya hayatı mağrur etmiş bulunan kimseleri bırak. Ve onunla öğüt ver ki, hiçbir kimse kazandığı şey sebebiyle helâke düşmesin, onun için Allah Teâlâ'dan başka ne bir dost ve ne de bir şefaatcı yoktur. Ve o bütün fidyeyi feda edecek olsa ondan alınmaz. Onlar o kimselerdir ki, kazanmış oldukları şeyler sebebiyle azaba maruz kalmışlardır. Onlar için küfrettikleri şey sebebiyle pek sıcak sudan bir içki ve pek incitici bir azap vardır.
Ömer Öngüt : Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (Kur'an'la) öğüt ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helâke uğramasın. O kimse için Allah'tan başka ne bir dost, ne de şefaatçı vardır. O bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları yüzünden helâka sürüklenmiş kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
Şaban Piriş : Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak; sen Kur’an ile, kişinin, kendi kazancı yüzünden, Allah’tan başka bir dost ve şefaatçinin bulunmadığı ahirette tehlikeye düşmemesi için öğüt ver. Zira o kişi, bütün varlığını fidye olarak verse bile, kendisinden alınıp kabul edilmez. İşte bunlar, kendi kazandıkları yüzünden tehlikeye girmiş kimselerdir. Kafir olmaları dolayısıyla onlar için kaynar bir içecek ve acı bir azap vardır.
Suat Yıldırım : Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren, kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri kendi hallerine bırak!Sen yalnız Kur’ân ile va’z et ki, Allah’tan başka yardımcısı ve şefaatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günahlar yüzünden helâke teslim edilmesin. O, her türlü fidyeyi denkleştirse bile, yine ondan kabul edilmez. İşledikleri günahları yüzünden helâke sürüklenenler, mahvolanlar, işte bunlardır. İnkârlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve acı veren bir azap vardır.
Süleyman Ateş : Bırak o dinlerini oyun, eğlence yerine koyan ve dünyâ hayâtının aldattığı kimseleri de, sen o (Kur'ân) ile (şunu) hatırlat ki, bir kişi, yaptığı işin eline teslim edilmeye görsün, (yoksa) Allah'tan başka onun ne bir dostu, ne de bir yardımcısı olmaz. (Amelinin elinden kurtulmak için) her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte onlar, kazandıklarının eline teslim edilmişlerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acı bir azâb vardır!
Tefhim-ul Kuran : Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis,kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır.
Ümit Şimşek : Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatına aldanmış kimseleri bırak. Fakat sen Kur'ân ile öğüt ver ki, kimse kazandığı günahlarla helâke sürüklenmesin. O zaman kişinin Allah'tan başka ne bir dostu olur, ne bir şefaatçisi. Her türlü fidyeyi verse de yine kabul edilmez. İşte onlar, kazandıkları günahlarla helâke düşmüş olanlardır. İnkâr edip durmaları yüzünden onlara kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap vardır.
Yaşar Nuri Öztürk : Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}