» 2 / Bakara  57:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 57
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَظَلَّلْنَا (VƵLLNE) = ve Zellelnā : ve gölgelendirdik
2. عَلَيْكُمُ (ALYKM) = ǎleykumu : üstünüze
3. الْغَمَامَ (ELĞMEM) = l-ğamāme : bulutu
4. وَأَنْزَلْنَا (VÊNZLNE) = ve enzelnā : ve indirdik
5. عَلَيْكُمُ (ALYKM) = ǎleykumu : size
6. الْمَنَّ (ELMN) = l-menne : kudret helvası
7. وَالسَّلْوَىٰ (VELSLV) = ve sselvā : ve bıldırcın
8. كُلُوا (KLVE) = kulū : yeyin
9. مِنْ (MN) = min : -den
10. طَيِّبَاتِ (ŦYBET) = Tayyibāti : güzellikler-
11. مَا (ME) = mā : şeyleri
12. رَزَقْنَاكُمْ (RZGNEKM) = razeḳnākum : rızık olarak verdiğimiz
13. وَمَا (VME) = ve mā : ve değildi
14. ظَلَمُونَا (ƵLMVNE) = Zelemūnā : bize zulmediyor
15. وَلَٰكِنْ (VLKN) = velākin : ama
16. كَانُوا (KENVE) = kānū : idiler
17. أَنْفُسَهُمْ (ÊNFSHM) = enfusehum : kendilerine
18. يَظْلِمُونَ (YƵLMVN) = yeZlimūne : zulmetmekteler
ve gölgelendirdik | üstünüze | bulutu | ve indirdik | size | kudret helvası | ve bıldırcın | yeyin | -den | güzellikler- | şeyleri | rızık olarak verdiğimiz | ve değildi | bize zulmediyor | ama | idiler | kendilerine | zulmetmekteler |

[ƵLL] [] [ĞMM] [NZL] [] [MNN] [SLV] [EKL] [] [ŦYB] [] [RZG] [] [ƵLM] [] [KVN] [NFS] [ƵLM]
VƵLLNE ALYKM ELĞMEM VÊNZLNE ALYKM ELMN VELSLV KLVE MN ŦYBET ME RZGNEKM VME ƵLMVNE VLKN KENVE ÊNFSHM YƵLMVN

ve Zellelnā ǎleykumu l-ğamāme ve enzelnā ǎleykumu l-menne ve sselvā kulū min Tayyibāti razeḳnākum ve mā Zelemūnā velākin kānū enfusehum yeZlimūne
وظللنا عليكم الغمام وأنزلنا عليكم المن والسلوى كلوا من طيبات ما رزقناكم وما ظلمونا ولكن كانوا أنفسهم يظلمون

 » 2 / Bakara  Suresi: 57
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وظللنا ظ ل ل | ƵLL VƵLLNE ve Zellelnā ve gölgelendirdik And We shaded
عليكم | ALYKM ǎleykumu üstünüze [over] you
الغمام غ م م | ĞMM ELĞMEM l-ğamāme bulutu (with) [the] clouds
وأنزلنا ن ز ل | NZL VÊNZLNE ve enzelnā ve indirdik and We sent down
عليكم | ALYKM ǎleykumu size to you
المن م ن ن | MNN ELMN l-menne kudret helvası [the] manna
والسلوى س ل و | SLV VELSLV ve sselvā ve bıldırcın and [the] quails,
كلوا ا ك ل | EKL KLVE kulū yeyin """Eat"
من | MN min -den from
طيبات ط ي ب | ŦYB ŦYBET Tayyibāti güzellikler- (the) good things
ما | ME şeyleri that
رزقناكم ر ز ق | RZG RZGNEKM razeḳnākum rızık olarak verdiğimiz "We have provided you."""
وما | VME ve mā ve değildi And not
ظلمونا ظ ل م | ƵLM ƵLMVNE Zelemūnā bize zulmediyor they wronged Us,
ولكن | VLKN velākin ama but
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū idiler they were
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerine (to) themselves
يظلمون ظ ل م | ƵLM YƵLMVN yeZlimūne zulmetmekteler doing wrong.

2:57 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve gölgelendirdik | üstünüze | bulutu | ve indirdik | size | kudret helvası | ve bıldırcın | yeyin | -den | güzellikler- | şeyleri | rızık olarak verdiğimiz | ve değildi | bize zulmediyor | ama | idiler | kendilerine | zulmetmekteler |

[ƵLL] [] [ĞMM] [NZL] [] [MNN] [SLV] [EKL] [] [ŦYB] [] [RZG] [] [ƵLM] [] [KVN] [NFS] [ƵLM]
VƵLLNE ALYKM ELĞMEM VÊNZLNE ALYKM ELMN VELSLV KLVE MN ŦYBET ME RZGNEKM VME ƵLMVNE VLKN KENVE ÊNFSHM YƵLMVN

ve Zellelnā ǎleykumu l-ğamāme ve enzelnā ǎleykumu l-menne ve sselvā kulū min Tayyibāti razeḳnākum ve mā Zelemūnā velākin kānū enfusehum yeZlimūne
وظللنا عليكم الغمام وأنزلنا عليكم المن والسلوى كلوا من طيبات ما رزقناكم وما ظلمونا ولكن كانوا أنفسهم يظلمون

[ظ ل ل] [] [غ م م] [ن ز ل] [] [م ن ن] [س ل و] [ا ك ل] [] [ط ي ب] [] [ر ز ق] [] [ظ ل م] [] [ك و ن] [ن ف س] [ظ ل م]

 » 2 / Bakara  Suresi: 57
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وظللنا ظ ل ل | ƵLL VƵLLNE ve Zellelnā ve gölgelendirdik And We shaded
Vav,Zı,Lam,Lam,Nun,Elif,
6,900,30,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
عليكم | ALYKM ǎleykumu üstünüze [over] you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
الغمام غ م م | ĞMM ELĞMEM l-ğamāme bulutu (with) [the] clouds
Elif,Lam,Ğayn,Mim,Elif,Mim,
1,30,1000,40,1,40,
"N – accusative masculine noun → Cloud"
اسم منصوب
وأنزلنا ن ز ل | NZL VÊNZLNE ve enzelnā ve indirdik and We sent down
Vav,,Nun,Ze,Lam,Nun,Elif,
6,,50,7,30,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
عليكم | ALYKM ǎleykumu size to you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
المن م ن ن | MNN ELMN l-menne kudret helvası [the] manna
Elif,Lam,Mim,Nun,
1,30,40,50,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
والسلوى س ل و | SLV VELSLV ve sselvā ve bıldırcın and [the] quails,
Vav,Elif,Lam,Sin,Lam,Vav,,
6,1,30,60,30,6,,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun → Quail"
الواو عاطفة
اسم منصوب
كلوا ا ك ل | EKL KLVE kulū yeyin """Eat"
Kef,Lam,Vav,Elif,
20,30,6,1,
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
من | MN min -den from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
طيبات ط ي ب | ŦYB ŦYBET Tayyibāti güzellikler- (the) good things
Tı,Ye,Be,Elif,Te,
9,10,2,1,400,
N – genitive feminine plural noun
اسم مجرور
ما | ME şeyleri that
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
رزقناكم ر ز ق | RZG RZGNEKM razeḳnākum rızık olarak verdiğimiz "We have provided you."""
Re,Ze,Gaf,Nun,Elif,Kef,Mim,
200,7,100,50,1,20,40,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وما | VME ve mā ve değildi And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
حرف نفي
ظلمونا ظ ل م | ƵLM ƵLMVNE Zelemūnā bize zulmediyor they wronged Us,
Zı,Lam,Mim,Vav,Nun,Elif,
900,30,40,6,50,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ولكن | VLKN velākin ama but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
REM – prefixed resumption particle
AMD – amendment particle
الواو استئنافية
حرف استدراك
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū idiler they were
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerine (to) themselves
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يظلمون ظ ل م | ƵLM YƵLMVN yeZlimūne zulmetmekteler doing wrong.
Ye,Zı,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,900,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَظَلَّلْنَا: ve gölgelendirdik | عَلَيْكُمُ: üstünüze | الْغَمَامَ: bulutu | وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | عَلَيْكُمُ: size | الْمَنَّ: kudret helvası | وَالسَّلْوَىٰ: ve bıldırcın | كُلُوا: yeyin | مِنْ: -den | طَيِّبَاتِ: güzellikler- | مَا: şeyleri | رَزَقْنَاكُمْ: rızık olarak verdiğimiz | وَمَا: ve değildi | ظَلَمُونَا: bize zulmediyor | وَلَٰكِنْ: ama | كَانُوا: idiler | أَنْفُسَهُمْ: kendilerine | يَظْلِمُونَ: zulmetmekteler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وظللنا WƵLLNE ve gölgelendirdik | عليكم ALYKM üstünüze | الغمام ELĞMEM bulutu | وأنزلنا WÊNZLNE ve indirdik | عليكم ALYKM size | المن ELMN kudret helvası | والسلوى WELSLW ve bıldırcın | كلوا KLWE yeyin | من MN -den | طيبات ŦYBET güzellikler- | ما ME şeyleri | رزقناكم RZGNEKM rızık olarak verdiğimiz | وما WME ve değildi | ظلمونا ƵLMWNE bize zulmediyor | ولكن WLKN ama | كانوا KENWE idiler | أنفسهم ÊNFSHM kendilerine | يظلمون YƵLMWN zulmetmekteler |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve Zellelnā: ve gölgelendirdik | ǎleykumu: üstünüze | l-ğamāme: bulutu | ve enzelnā: ve indirdik | ǎleykumu: size | l-menne: kudret helvası | ve sselvā: ve bıldırcın | kulū: yeyin | min: -den | Tayyibāti: güzellikler- | : şeyleri | razeḳnākum: rızık olarak verdiğimiz | ve mā: ve değildi | Zelemūnā: bize zulmediyor | velākin: ama | kānū: idiler | enfusehum: kendilerine | yeZlimūne: zulmetmekteler |
Kırık Meal (Transcript) : |VƵLLNE: ve gölgelendirdik | ALYKM: üstünüze | ELĞMEM: bulutu | VÊNZLNE: ve indirdik | ALYKM: size | ELMN: kudret helvası | VELSLV: ve bıldırcın | KLVE: yeyin | MN: -den | ŦYBET: güzellikler- | ME: şeyleri | RZGNEKM: rızık olarak verdiğimiz | VME: ve değildi | ƵLMVNE: bize zulmediyor | VLKN: ama | KENVE: idiler | ÊNFSHM: kendilerine | YƵLMVN: zulmetmekteler |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bulutla gölgelendirmiştik sizi. Rızıklandırdığımız tertemiz şeylerden yiyin diye size kudret helvasıyla bıldırcın indirmiştik. Onlar, zulmü bize etmediler, kendilerine ettiler.
Adem Uğur : Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz" (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.
Ahmed Hulusi : Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )
Ahmet Tekin : Çölde geçirdiğiniz hayat sırasında, üstünüze o bulutu gölge yaptık. Size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden, helâlinden, sağlıklısında ve lezizinden yeyiniz, dedik. Onlar emrimize isyan etmekle, nimetlere nankörlük etmekle, bize zulmetmediler. Fakat onlar kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlardı, zulmediyorlardı.
Ahmet Varol : Üzerinize bulutları göndererek sizi gölgelendirdik. Size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. 'Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin.' Onlar (nankörlükleriyle) bize zulmetmediler ancak kendi kendilerine zulmettiler.
Ali Bulaç : Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.
Ali Fikri Yavuz : Tîh sahrâsında (güneşin ateşinden korunmak için) üstünüze bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik ve bu helâl rızkımızdan yeyin, dedik. Onlar itâat etmemekle bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmetmişlerdi.
Bekir Sadak : Bulutla sizi golgelendirdik, kudret helvasi ve bildircin indirdik, «Verdigimiz riziklarin iyi ve guzel olanlarindan yiyin» dedik. Onlar bize degil, fakat kendilerine yazik ediyorlardi.
Celal Yıldırım : Ve (Sina çölünde sizi güneşin yakıcı sıcaklığından korusun diye) üstünüze bulutu gölge yapmış, üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirmiş ve «Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yeyin,» demiştik. (Fakat onlar bu nimetlerin şükrünü yerine getirmeyip nankörlük etmekle) Bize zulmetmemişlerdi, ama kendilerine zulmetmişlerdi.
Diyanet İşleri : Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.
Diyanet İşleri (eski) : Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, 'Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin' dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.
Diyanet Vakfi : Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve «Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz» (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.
Edip Yüksel : Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için menna ve bıldırcın indirmiştik: 'Size verdiğimiz iyi rızıklardan yiyin.' Fakat onlar bize değil, sadece kendilerine zulmediyorlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve üstünüze o bulutu gölgelik yaptık ve size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin diye üzerinize hem kudret helvası, hem de bıldırcın indirdik. Bize zulmetmediler, belki kendilerine ediyorlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve üstünüze o bulutu gölgelik çekdik, ve «size kısmet ettiğimiz hoş rızıklardan yeyin» diye üzerinize hem kudret helvası, hem bıldırcın indirdik, zulmü, bize etmediler lâkin kendilerine ediyorlardı.
Fizilal-il Kuran : Üstünüze buluttan gölgelik çektik, size kudret helvası ile bıldırcın kuşu indirerek, «Bağışladığımız helâl yiyeceklerden istediğinizi yiyin» dedik. Ama onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı.
Gültekin Onan : Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için manna ve bıldırcın (selva) indirmiştik: "Sizi rızıklandırdıklarımızın temizlerinden (tayyib) yiyin (külu)" (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefslerine zulmetmişlerdi.
Hakkı Yılmaz : Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın/bal indirdik. –Ve size verdiğimiz rızıkların hoş olanlarından yiyin.– Onlar, Bize karşı haksızlık etmediler, lâkin onlar şirk koşmak sûretiyle kendi benliklerine haksızlık ediyorlardı. ***
Hasan Basri Çantay : Ve («Tîh» de güneşin sıcaklığından korunmanız için) üstünüze (ince bir) bulutu gölge yapmış, size (orada) kudret helvasiyle yelve kuşunu indirmiş, «Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden (en temiz ve halâl olanlarından) yeyin» (onları gizlice saklayıb ve biriktirib de nankörlük ve tama'kârlık etmeyin demişdik). Onlar (o nankörlükleriyle) bize zulmetmemişler, fakat kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
Hayrat Neşriyat : Hem (Tih çölünde) üzerinizi bulutlarla gölgeledik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Ve:) 'Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!' (dedik). Artık (onlar) bize zulmetmediler; fakat (aslında) kendilerine zulmediyorlardı.
İbni Kesir : Ve üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden yeyin. Onlar bize değil ancak kendi nefislerine zulmekteydiler.
İskender Evrenosoğlu : Ve bulutu sizin üstünüze gölgeledik. Size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin. Ve onlar, bize zulmetmediler, fakat onlar, kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Muhammed Esed : Ve bulutların sizi gölgeleri ile ferahlatmasını sağladık, ayrıca "Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yararlanın" (diyerek) kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. O soydaşlarınız (işledikleri günahlarla) bize hiçbir zarar vermediler, fakat (sadece) kendilerine zulmettiler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve üzerinize bulutları gölgelik kıldık. Ve üzerinize kudret helvası ile (Selva denilen) Yelve kuşunu indirdik. «Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin pâk helâl (olanlarını) yiyiniz!» dedik. Bize zulmetmiş olmadılar, ancak kendi nefislerine zulmeder oldular.
Ömer Öngüt : Üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve güzel olanlarından yiyin. ” dedik. Onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı.
Şaban Piriş : Bulutlarla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yiyin, dedik. Onlar bize değil ancak kendilerine zulmediyorlardı.
Suat Yıldırım : Üzerinize bulutları gölge yaptık. Size kısmet ettiğimiz helâl hoş rızıklardan yiyesiniz diye kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Fakat nankörlük etmekle onlar Biz’e değil, kendilerine yazık ediyorlardı.
Süleyman Ateş : bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin," (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Tefhim-ul Kuran : Bulutları üzerinize gölgelendirdik ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yiyin (dedik) . Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.
Ümit Şimşek : Bir de sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret helvası ile bıldırcın indirdik: size verdiğimiz güzel ve temiz rızıklardan yiyin diye. Aslında onlar Bize zulmetmiş olmadılar; kendi kendilerine kötülük edip duruyorlardı.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "rızk olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}