» 2 / Bakara  19:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 19
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. أَوْ (ÊV) = ev : ya da (onlar)
2. كَصَيِّبٍ (KṦYB) = keSayyibin : boşanan yağmur gibi
3. مِنَ (MN) = mine : -ten
4. السَّمَاءِ (ELSMEÙ) = s-semāi : gök
5. فِيهِ (FYH) = fīhi : içinde
6. ظُلُمَاتٌ (ƵLMET) = Zulumātun : karanlıklar
7. وَرَعْدٌ (VRAD̃) = ve raǎ'dun : ve gök gürlemesi
8. وَبَرْقٌ (VBRG) = ve berḳun : ve şimşek (ler)
9. يَجْعَلُونَ (YCALVN) = yec'ǎlūne : tıkarlar
10. أَصَابِعَهُمْ (ÊṦEBAHM) = eSābiǎhum : parmaklarını
11. فِي (FY) = fī : içine
12. اذَانِهِمْ ( ËZ̃ENHM) = āƶānihim : kulakları
13. مِنَ (MN) = mine : -nden
14. الصَّوَاعِقِ (ELṦVEAG) = S-Savāǐḳi : yıldırım sesleri
15. حَذَرَ (ḪZ̃R) = Haƶera : korkusuyla
16. الْمَوْتِ (ELMVT) = l-mevti : ölüm
17. وَاللَّهُ (VELLH) = vallahu : oysa Allah
18. مُحِيطٌ (MḪYŦ) = muHīTun : tamamen kuşatmıştır
19. بِالْكَافِرِينَ (BELKEFRYN) = bil-kāfirīne : inkarcıları
ya da (onlar) | boşanan yağmur gibi | -ten | gök | içinde | karanlıklar | ve gök gürlemesi | ve şimşek (ler) | tıkarlar | parmaklarını | içine | kulakları | -nden | yıldırım sesleri | korkusuyla | ölüm | oysa Allah | tamamen kuşatmıştır | inkarcıları |

[] [ṦVB] [] [SMV] [] [ƵLM] [RAD̃] [BRG] [CAL] [ṦBA] [] [EZ̃N] [] [ṦAG] [ḪZ̃R] [MVT] [] [ḪVŦ] [KFR]
ÊV KṦYB MN ELSMEÙ FYH ƵLMET VRAD̃ VBRG YCALVN ÊṦEBAHM FY ËZ̃ENHM MN ELṦVEAG ḪZ̃R ELMVT VELLH MḪYŦ BELKEFRYN

ev keSayyibin mine s-semāi fīhi Zulumātun ve raǎ'dun ve berḳun yec'ǎlūne eSābiǎhum āƶānihim mine S-Savāǐḳi Haƶera l-mevti vallahu muHīTun bil-kāfirīne
أو كصيب من السماء فيه ظلمات ورعد وبرق يجعلون أصابعهم في آذانهم من الصواعق حذر الموت والله محيط بالكافرين

 » 2 / Bakara  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أو | ÊV ev ya da (onlar) Or
كصيب ص و ب | ṦVB KṦYB keSayyibin boşanan yağmur gibi like a rainstorm
من | MN mine -ten from
السماء س م و | SMV ELSMEÙ s-semāi gök the sky
فيه | FYH fīhi içinde in it (are)
ظلمات ظ ل م | ƵLM ƵLMET Zulumātun karanlıklar darkness[es],
ورعد ر ع د | RAD̃ VRAD̃ ve raǎ'dun ve gök gürlemesi and thunder,
وبرق ب ر ق | BRG VBRG ve berḳun ve şimşek (ler) and lightning.
يجعلون ج ع ل | CAL YCALVN yec'ǎlūne tıkarlar They put
أصابعهم ص ب ع | ṦBA ÊṦEBAHM eSābiǎhum parmaklarını their fingers
في | FY içine in
آذانهم ا ذ ن | EZ̃N ËZ̃ENHM āƶānihim kulakları their ears
من | MN mine -nden from
الصواعق ص ع ق | ṦAG ELṦVEAG S-Savāǐḳi yıldırım sesleri the thunderclaps
حذر ح ذ ر | ḪZ̃R ḪZ̃R Haƶera korkusuyla (in) fear (of)
الموت م و ت | MVT ELMVT l-mevti ölüm [the] death.
والله | VELLH vallahu oysa Allah And Allah
محيط ح و ط | ḪVŦ MḪYŦ muHīTun tamamen kuşatmıştır (is) [the One Who] encompasses
بالكافرين ك ف ر | KFR BELKEFRYN bil-kāfirīne inkarcıları the disbelievers.

2:19 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ya da (onlar) | boşanan yağmur gibi | -ten | gök | içinde | karanlıklar | ve gök gürlemesi | ve şimşek (ler) | tıkarlar | parmaklarını | içine | kulakları | -nden | yıldırım sesleri | korkusuyla | ölüm | oysa Allah | tamamen kuşatmıştır | inkarcıları |

[] [ṦVB] [] [SMV] [] [ƵLM] [RAD̃] [BRG] [CAL] [ṦBA] [] [EZ̃N] [] [ṦAG] [ḪZ̃R] [MVT] [] [ḪVŦ] [KFR]
ÊV KṦYB MN ELSMEÙ FYH ƵLMET VRAD̃ VBRG YCALVN ÊṦEBAHM FY ËZ̃ENHM MN ELṦVEAG ḪZ̃R ELMVT VELLH MḪYŦ BELKEFRYN

ev keSayyibin mine s-semāi fīhi Zulumātun ve raǎ'dun ve berḳun yec'ǎlūne eSābiǎhum āƶānihim mine S-Savāǐḳi Haƶera l-mevti vallahu muHīTun bil-kāfirīne
أو كصيب من السماء فيه ظلمات ورعد وبرق يجعلون أصابعهم في آذانهم من الصواعق حذر الموت والله محيط بالكافرين

[] [ص و ب] [] [س م و] [] [ظ ل م] [ر ع د] [ب ر ق] [ج ع ل] [ص ب ع] [] [ا ذ ن] [] [ص ع ق] [ح ذ ر] [م و ت] [] [ح و ط] [ك ف ر]

 » 2 / Bakara  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أو | ÊV ev ya da (onlar) Or
,Vav,
,6,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
كصيب ص و ب | ṦVB KṦYB keSayyibin boşanan yağmur gibi like a rainstorm
Kef,Sad,Ye,Be,
20,90,10,2,
P – prefixed preposition ka
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
من | MN mine -ten from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
السماء س م و | SMV ELSMEÙ s-semāi gök the sky
Elif,Lam,Sin,Mim,Elif,,
1,30,60,40,1,,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
فيه | FYH fīhi içinde in it (are)
Fe,Ye,He,
80,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
ظلمات ظ ل م | ƵLM ƵLMET Zulumātun karanlıklar darkness[es],
Zı,Lam,Mim,Elif,Te,
900,30,40,1,400,
N – nominative feminine plural indefinite noun
اسم مرفوع
ورعد ر ع د | RAD̃ VRAD̃ ve raǎ'dun ve gök gürlemesi and thunder,
Vav,Re,Ayn,Dal,
6,200,70,4,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine indefinite noun → Thunder"
الواو عاطفة
اسم مرفوع
وبرق ب ر ق | BRG VBRG ve berḳun ve şimşek (ler) and lightning.
Vav,Be,Re,Gaf,
6,2,200,100,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine indefinite noun → Lightning"
الواو عاطفة
اسم مرفوع
يجعلون ج ع ل | CAL YCALVN yec'ǎlūne tıkarlar They put
Ye,Cim,Ayn,Lam,Vav,Nun,
10,3,70,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أصابعهم ص ب ع | ṦBA ÊṦEBAHM eSābiǎhum parmaklarını their fingers
,Sad,Elif,Be,Ayn,He,Mim,
,90,1,2,70,5,40,
"N – accusative masculine plural noun → Finger
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun"
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY içine in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
آذانهم ا ذ ن | EZ̃N ËZ̃ENHM āƶānihim kulakları their ears
,Zel,Elif,Nun,He,Mim,
,700,1,50,5,40,
"N – genitive feminine plural noun → Ear
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun"
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN mine -nden from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الصواعق ص ع ق | ṦAG ELṦVEAG S-Savāǐḳi yıldırım sesleri the thunderclaps
Elif,Lam,Sad,Vav,Elif,Ayn,Gaf,
1,30,90,6,1,70,100,
N – genitive feminine plural noun
اسم مجرور
حذر ح ذ ر | ḪZ̃R ḪZ̃R Haƶera korkusuyla (in) fear (of)
Ha,Zel,Re,
8,700,200,
N – accusative masculine verbal noun
اسم منصوب
الموت م و ت | MVT ELMVT l-mevti ölüm [the] death.
Elif,Lam,Mim,Vav,Te,
1,30,40,6,400,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
والله | VELLH vallahu oysa Allah And Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"REM – prefixed resumption particle
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو استئنافية
لفظ الجلالة مرفوع
محيط ح و ط | ḪVŦ MḪYŦ muHīTun tamamen kuşatmıştır (is) [the One Who] encompasses
Mim,Ha,Ye,Tı,
40,8,10,9,
N – nominative masculine indefinite (form IV) active participle
اسم مرفوع
بالكافرين ك ف ر | KFR BELKEFRYN bil-kāfirīne inkarcıları the disbelievers.
Be,Elif,Lam,Kef,Elif,Fe,Re,Ye,Nun,
2,1,30,20,1,80,200,10,50,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural active participle
جار ومجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |أَوْ: ya da (onlar) | كَصَيِّبٍ: boşanan yağmur gibi | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök | فِيهِ: içinde | ظُلُمَاتٌ: karanlıklar | وَرَعْدٌ: ve gök gürlemesi | وَبَرْقٌ: ve şimşek (ler) | يَجْعَلُونَ: tıkarlar | أَصَابِعَهُمْ: parmaklarını | فِي: içine | اذَانِهِمْ: kulakları | مِنَ: -nden | الصَّوَاعِقِ: yıldırım sesleri | حَذَرَ: korkusuyla | الْمَوْتِ: ölüm | وَاللَّهُ: oysa Allah | مُحِيطٌ: tamamen kuşatmıştır | بِالْكَافِرِينَ: inkarcıları |
Kırık Meal (Harekesiz) : |أو ÊW ya da (onlar) | كصيب KṦYB boşanan yağmur gibi | من MN -ten | السماء ELSMEÙ gök | فيه FYH içinde | ظلمات ƵLMET karanlıklar | ورعد WRAD̃ ve gök gürlemesi | وبرق WBRG ve şimşek (ler) | يجعلون YCALWN tıkarlar | أصابعهم ÊṦEBAHM parmaklarını | في FY içine | آذانهم ËZ̃ENHM kulakları | من MN -nden | الصواعق ELṦWEAG yıldırım sesleri | حذر ḪZ̃R korkusuyla | الموت ELMWT ölüm | والله WELLH oysa Allah | محيط MḪYŦ tamamen kuşatmıştır | بالكافرين BELKEFRYN inkarcıları |
Kırık Meal (Okunuş) : |ev: ya da (onlar) | keSayyibin: boşanan yağmur gibi | mine: -ten | s-semāi: gök | fīhi: içinde | Zulumātun: karanlıklar | ve raǎ'dun: ve gök gürlemesi | ve berḳun: ve şimşek (ler) | yec'ǎlūne: tıkarlar | eSābiǎhum: parmaklarını | : içine | āƶānihim: kulakları | mine: -nden | S-Savāǐḳi: yıldırım sesleri | Haƶera: korkusuyla | l-mevti: ölüm | vallahu: oysa Allah | muHīTun: tamamen kuşatmıştır | bil-kāfirīne: inkarcıları |
Kırık Meal (Transcript) : |ÊV: ya da (onlar) | KṦYB: boşanan yağmur gibi | MN: -ten | ELSMEÙ: gök | FYH: içinde | ƵLMET: karanlıklar | VRAD̃: ve gök gürlemesi | VBRG: ve şimşek (ler) | YCALVN: tıkarlar | ÊṦEBAHM: parmaklarını | FY: içine | ËZ̃ENHM: kulakları | MN: -nden | ELṦVEAG: yıldırım sesleri | ḪZ̃R: korkusuyla | ELMVT: ölüm | VELLH: oysa Allah | MḪYŦ: tamamen kuşatmıştır | BELKEFRYN: inkarcıları |
Abdulbaki Gölpınarlı : Yahut da gökten boşana boşana yağan yağmura tutulmuşa benzerler; orada karanlıklar var, gök gürlemede, şimşek çakmada. Ölüm korkusuyla yıldırımların sesini duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Allah'sa inanmayanları çepçevre kaplamış, kavramıştır.
Adem Uğur : Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Ahmed Hulusi : Ya da semâdan (gökyüzü - düşünsel boyuttan) inen yağmur (fikirler), zulmet (karanlığın bilinmezliği) gökgürültüsü (doğru - yanlış çatışması) ve şimşek (bir an için akla düşen hakikat bilgisi) içindedirler! Yıldırımlara, ölüm korkusu (hakikatin açığa çıkmasıyla benliklerinin yok olması) düşüncesiyle kulaklarını tıkarlar (hakikat bilgisine kendilerini kapatırlar). Allâh, hakikati inkâr edenlerin de varlığını meydana getiren Muhiyt'tir (ihâta etmektedir).
Ahmet Tekin : Yahut münâfıklar, karanlıklar içinde, gök gürültüleri çıkararak, şimşekler çaktırarak yağan yağmura tutulanlar gibi, şüphe, nifak ve inkâr karanlıkları içinde, tehditler ve müjdelerle dolu Kur’ân âyetlerini getiren vahiy sağanağı ile karşılaşanlardır. Ölümden çekinerek gök gürlemeleri yüzünden parmaklarıyla kulaklarını tıkayan kimseler gibi, tehdit âyetlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenleri, kâfirleri ilmiyle ve kudretiyle her taraftan abluka altına almıştır.
Ahmet Varol : Yahut bunlar karanlıklarla, gök gürültüsü ve şimşeklerle gelen şiddetli bir yağmura tutulmuş gibidirler. Ölümden sakınmak için yıldırımlara karşı parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Ali Bulaç : Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
Ali Fikri Yavuz : Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuşların hâline benzetilmiştir. Şöyle ki: Yağmur, canlıların hayatına sebep olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim de kalblerin hayatına sebeptir. Kur’an-ı Kerimde küfrün anılışı yoğun karanlıklar gibidir. Kur’an-ı Kerimde kâfirleri azâb ve cehennem ile korkutmalar, gök gürültüsü gibidir. Kur’an-ı Kerim’in apaçık hidâyet delilleri ile cenneti anış da şimşek ve yıldırımlar gibidir. İşte, öyle bir şiddetli gecede yağmura tutulmuş olanların hâli, yâni gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar karşısında olanların takındıkları tavır gibi, münafıklar da küfür anılışını, cehennem ve cennet zikrini, kendilerini hakka meylettirmesin diye işitmemek için, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Onlarca bâtıl inançlarından hakka dönmek ölümdür. Halbuki Cenâb’ı Allah onları kudreti ile çevrelemiştir. Dışarı çıkıp kurtulamazlar.)
Bekir Sadak : Bir kismi da, karanliklarda, gok gurlemeleri ve simsek arasinda gokten bosanan saganaga tutulup, yildirimlardan olmek korkusu ile parmaklarini kulaklarina tikayan kimseye benzer.
Celal Yıldırım : Veya gökten (sağnak halinde) boşanan, içinde karanlıklar, bir gürleme, bir şimşek bulunan şiddetli yağmura (tutulmuş şaşkın kimselerin perişan haline) benzerler ki yıldırımın (dehşetinden) ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah (in kudreti, ilmi ve hükümranlığı) kâfirleri (her tarafından) kuşatmıştır.
Diyanet İşleri : Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Diyanet İşleri (eski) : Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer.
Diyanet Vakfi : Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Edip Yüksel : Ya da, karanlık, gökgürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. ALLAH inkarcıları böyle kuşatır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Yahut bunların durumu karanlıklar, gürleme ve şimşekler içinde gökten boşanan bir yağmura tutulmuş kimsenin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah kafirleri kuşatmıştır.
Elmalılı Hamdi Yazır : yahut semadan boşanan bir yağmur hali gibidir ki onda karanlıklar var, bir gürleme, bir şimşek var, yıldırımlardan ölüm korkusiyle parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar, ve Allah kâfirleri kuşatmıştır
Fizilal-il Kuran : Ya da onların durumu koyu bulutlu, şimşekli ve gürültülü bir gökyüzünün yağmuruna tutulmuş, ölüm korkusu içinde yıldırımlara karşı parmakları ile kulaklarını tıkayan kimselere benzer. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatandır.
Gültekin Onan : Ya da, karanlık, gökgürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. Tanrı kafirleri böyle kuşatmıştır (muhiytun).
Hakkı Yılmaz : "Bazen de onların durumu; içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek olan, gökten boşanan bir yağmur gibidir. Onlar, ölüm korkusuyla yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. –Oysa Allah, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenleri çepeçevre kuşatandır.– "
Hasan Basri Çantay : Yahud (onların haali) gökden (bulutdan boşanan) yağmur (a tutulmuşun haali) gibidir ki onda (o yağmurda) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır. Ölüm korkusiyle yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepçevre kuşatandır.
Hayrat Neşriyat : Veya (onların misâli) gökten boşanan, (ve) kendisinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan bir yağmur(a tutulan kimselerin hâli) gibidir. Yıldırımlardan dolayı, ölümkorkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfirleri (ilim ve kudretiyle)çepeçevre kuşatıcıdır.
İbni Kesir : Yahut gökten inen sağnağa tutulmuş gibilerdir ki; onda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
İskender Evrenosoğlu : Veya (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek bulunan bir yağmura (tutulmuş) gibidirler. Yıldırımların (dehşetinden) ölüm korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Ve Allah, kâfirleri kuşatandır.
Muhammed Esed : Ya da (onların durumu) gökten zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli bir sağanağ(a benzer): Ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar, ama Allah hakikati inkar edenleri (kudreti ile) kuşatır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Yahut (onların meseli) gökten şiddetle boşanan bir yağmur gibidir ki onda karanlıklar vardır, dehşetli bir gök gürültüsü, bir şimşek vardır. Ölüm korkusundan dolayı yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Teâlâ ise kâfirleri kuşatmıştır.
Ömer Öngüt : Yahut onların hali, gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah o kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Şaban Piriş : Yahut, onlar gökten boşanan bir yağmura tutulmuş kimselere benzerler. O yağmurda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Onlar da yıldırımlardan ve ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Şüphesiz Allah kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Suat Yıldırım : Yahut onların durumu gökten sağanak halinde boşanan ve içinde yoğun karanlıklar, gök gürlemeleri ve şimşekler bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumuna benzer. Yıldırımların verdiği dehşetle, ölüm korkusundan, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Fakat Allah kâfirleri çepeçevre kuşatır.
Süleyman Ateş : Ya da (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek (ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler). Yıldırım seslerinden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allâh, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.
Tefhim-ul Kuran : Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler) le yüklü, gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Ama Allah kâfirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
Ümit Şimşek : Yahut gökten boşanan karanlık, gökgürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuş kimse gibidirler. Ölüm korkusuyla, yıldırımdan kulaklarını tıkarlar. Allah ise kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Yaşar Nuri Öztürk : Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'dir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}