» 2 / Bakara  101:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 101
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَمَّا (VLME) = velemmā : ne zaman
2. جَاءَهُمْ (CEÙHM) = cā'ehum : onlara geldiyse
3. رَسُولٌ (RSVL) = rasūlun : bir elçi
4. مِنْ (MN) = min :
5. عِنْدِ (AND̃) = ǐndi : katından
6. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
7. مُصَدِّقٌ (MṦD̃G) = muSaddiḳun : doğrulayan
8. لِمَا (LME) = limā : şeyleri
9. مَعَهُمْ (MAHM) = meǎhum : yanlarındaki
10. نَبَذَ (NBZ̃) = nebeƶe : attılar
11. فَرِيقٌ (FRYG) = ferīḳun : bir gurup
12. مِنَ (MN) = mine :
13. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kendilerine
14. أُوتُوا (ÊVTVE) = ūtū : verilenlerden
15. الْكِتَابَ (ELKTEB) = l-kitābe : kitap
16. كِتَابَ (KTEB) = kitābe : kitabı
17. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
18. وَرَاءَ (VREÙ) = verā'e : arkasına
19. ظُهُورِهِمْ (ƵHVRHM) = Zuhūrihim : sırtlarının
20. كَأَنَّهُمْ (KÊNHM) = keennehum : sanki gibi
21. لَا (LE) = lā :
22. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : bilmiyorlarmış
ne zaman | onlara geldiyse | bir elçi | | katından | Allah'ın | doğrulayan | şeyleri | yanlarındaki | attılar | bir gurup | | kendilerine | verilenlerden | kitap | kitabı | Allah'ın | arkasına | sırtlarının | sanki gibi | | bilmiyorlarmış |

[] [CYE] [RSL] [] [AND̃] [] [ṦD̃G] [] [] [NBZ̃] [FRG] [] [] [ETY] [KTB] [KTB] [] [VRY] [ƵHR] [] [] [ALM]
VLME CEÙHM RSVL MN AND̃ ELLH MṦD̃G LME MAHM NBZ̃ FRYG MN ELZ̃YN ÊVTVE ELKTEB KTEB ELLH VREÙ ƵHVRHM KÊNHM LE YALMVN

velemmā cā'ehum rasūlun min ǐndi llahi muSaddiḳun limā meǎhum nebeƶe ferīḳun mine elleƶīne ūtū l-kitābe kitābe llahi verā'e Zuhūrihim keennehum yeǎ'lemūne
ولما جاءهم رسول من عند الله مصدق لما معهم نبذ فريق من الذين أوتوا الكتاب كتاب الله وراء ظهورهم كأنهم لا يعلمون

 » 2 / Bakara  Suresi: 101
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | VLME velemmā ne zaman And when
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum onlara geldiyse came to them
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlun bir elçi a Messenger
من | MN min (of)
عند ع ن د | AND̃ AND̃ ǐndi katından from
الله | ELLH llahi Allah'ın Allah
مصدق ص د ق | ṦD̃G MṦD̃G muSaddiḳun doğrulayan confirming
لما | LME limā şeyleri what
معهم | MAHM meǎhum yanlarındaki (was) with them,
نبذ ن ب ذ | NBZ̃ NBZ̃ nebeƶe attılar threw away
فريق ف ر ق | FRG FRYG ferīḳun bir gurup a party
من | MN mine of
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kendilerine those who
أوتوا ا ت ي | ETY ÊVTVE ūtū verilenlerden were given
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe kitap the Book
كتاب ك ت ب | KTB KTEB kitābe kitabı (the) Book
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
وراء و ر ي | VRY VREÙ verā'e arkasına behind
ظهورهم ظ ه ر | ƵHR ƵHVRHM Zuhūrihim sırtlarının their backs
كأنهم | KÊNHM keennehum sanki gibi as if they
لا | LE (do) not
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmiyorlarmış know.

2:101 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ne zaman | onlara geldiyse | bir elçi | | katından | Allah'ın | doğrulayan | şeyleri | yanlarındaki | attılar | bir gurup | | kendilerine | verilenlerden | kitap | kitabı | Allah'ın | arkasına | sırtlarının | sanki gibi | | bilmiyorlarmış |

[] [CYE] [RSL] [] [AND̃] [] [ṦD̃G] [] [] [NBZ̃] [FRG] [] [] [ETY] [KTB] [KTB] [] [VRY] [ƵHR] [] [] [ALM]
VLME CEÙHM RSVL MN AND̃ ELLH MṦD̃G LME MAHM NBZ̃ FRYG MN ELZ̃YN ÊVTVE ELKTEB KTEB ELLH VREÙ ƵHVRHM KÊNHM LE YALMVN

velemmā cā'ehum rasūlun min ǐndi llahi muSaddiḳun limā meǎhum nebeƶe ferīḳun mine elleƶīne ūtū l-kitābe kitābe llahi verā'e Zuhūrihim keennehum yeǎ'lemūne
ولما جاءهم رسول من عند الله مصدق لما معهم نبذ فريق من الذين أوتوا الكتاب كتاب الله وراء ظهورهم كأنهم لا يعلمون

[] [ج ي ا] [ر س ل] [] [ع ن د] [] [ص د ق] [] [] [ن ب ذ ] [ف ر ق] [] [] [ا ت ي] [ك ت ب] [ك ت ب] [] [و ر ي] [ظ ه ر] [] [] [ع ل م]

 » 2 / Bakara  Suresi: 101
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | VLME velemmā ne zaman And when
Vav,Lam,Mim,Elif,
6,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الواو استئنافية
ظرف زمان
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum onlara geldiyse came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رسول ر س ل | RSL RSVL rasūlun bir elçi a Messenger
Re,Sin,Vav,Lam,
200,60,6,30,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
من | MN min (of)
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
عند ع ن د | AND̃ AND̃ ǐndi katından from
Ayn,Nun,Dal,
70,50,4,
N – genitive noun
اسم مجرور
الله | ELLH llahi Allah'ın Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
مصدق ص د ق | ṦD̃G MṦD̃G muSaddiḳun doğrulayan confirming
Mim,Sad,Dal,Gaf,
40,90,4,100,
ADJ – nominative masculine indefinite (form II) active participle
صفة مرفوعة
لما | LME limā şeyleri what
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
P – prefixed preposition lām
REL – relative pronoun
جار ومجرور
معهم | MAHM meǎhum yanlarındaki (was) with them,
Mim,Ayn,He,Mim,
40,70,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
نبذ ن ب ذ | NBZ̃ NBZ̃ nebeƶe attılar threw away
Nun,Be,Zel,
50,2,700,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
فريق ف ر ق | FRG FRYG ferīḳun bir gurup a party
Fe,Re,Ye,Gaf,
80,200,10,100,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kendilerine those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
أوتوا ا ت ي | ETY ÊVTVE ūtū verilenlerden were given
,Vav,Te,Vav,Elif,
,6,400,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe kitap the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
كتاب ك ت ب | KTB KTEB kitābe kitabı (the) Book
Kef,Te,Elif,Be,
20,400,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
وراء و ر ي | VRY VREÙ verā'e arkasına behind
Vav,Re,Elif,,
6,200,1,,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
ظهورهم ظ ه ر | ƵHR ƵHVRHM Zuhūrihim sırtlarının their backs
Zı,He,Vav,Re,He,Mim,
900,5,6,200,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
كأنهم | KÊNHM keennehum sanki gibi as if they
Kef,,Nun,He,Mim,
20,,50,5,40,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «كأن»
لا | LE (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmiyorlarmış know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَمَّا: ne zaman | جَاءَهُمْ: onlara geldiyse | رَسُولٌ: bir elçi | مِنْ: | عِنْدِ: katından | اللَّهِ: Allah'ın | مُصَدِّقٌ: doğrulayan | لِمَا: şeyleri | مَعَهُمْ: yanlarındaki | نَبَذَ: attılar | فَرِيقٌ: bir gurup | مِنَ: | الَّذِينَ: kendilerine | أُوتُوا: verilenlerden | الْكِتَابَ: kitap | كِتَابَ: kitabı | اللَّهِ: Allah'ın | وَرَاءَ: arkasına | ظُهُورِهِمْ: sırtlarının | كَأَنَّهُمْ: sanki gibi | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmiyorlarmış |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولما WLME ne zaman | جاءهم CEÙHM onlara geldiyse | رسول RSWL bir elçi | من MN | عند AND̃ katından | الله ELLH Allah'ın | مصدق MṦD̃G doğrulayan | لما LME şeyleri | معهم MAHM yanlarındaki | نبذ NBZ̃ attılar | فريق FRYG bir gurup | من MN | الذين ELZ̃YN kendilerine | أوتوا ÊWTWE verilenlerden | الكتاب ELKTEB kitap | كتاب KTEB kitabı | الله ELLH Allah'ın | وراء WREÙ arkasına | ظهورهم ƵHWRHM sırtlarının | كأنهم KÊNHM sanki gibi | لا LE | يعلمون YALMWN bilmiyorlarmış |
Kırık Meal (Okunuş) : |velemmā: ne zaman | cā'ehum: onlara geldiyse | rasūlun: bir elçi | min: | ǐndi: katından | llahi: Allah'ın | muSaddiḳun: doğrulayan | limā: şeyleri | meǎhum: yanlarındaki | nebeƶe: attılar | ferīḳun: bir gurup | mine: | elleƶīne: kendilerine | ūtū: verilenlerden | l-kitābe: kitap | kitābe: kitabı | llahi: Allah'ın | verā'e: arkasına | Zuhūrihim: sırtlarının | keennehum: sanki gibi | : | yeǎ'lemūne: bilmiyorlarmış |
Kırık Meal (Transcript) : |VLME: ne zaman | CEÙHM: onlara geldiyse | RSVL: bir elçi | MN: | AND̃: katından | ELLH: Allah'ın | MṦD̃G: doğrulayan | LME: şeyleri | MAHM: yanlarındaki | NBZ̃: attılar | FRYG: bir gurup | MN: | ELZ̃YN: kendilerine | ÊVTVE: verilenlerden | ELKTEB: kitap | KTEB: kitabı | ELLH: Allah'ın | VREÙ: arkasına | ƵHVRHM: sırtlarının | KÊNHM: sanki gibi | LE: | YALMVN: bilmiyorlarmış |
Abdulbaki Gölpınarlı : Allah tarafından onlarda bulunan kitabın doğruluğunu bildiren bir peygamber geldi mi kitap ehlinin bir kısmı, Allah'ın kitabını artlarına atarlar, sanki de bilmezler.
Adem Uğur : Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.
Ahmed Hulusi : Kendilerine Kitap (bilgi) verilenlerden bir grup, beraberlerinde olanı tasdik eden Allâh indînden bir Rasûl gelince (Yahudi olmadığı için), Kitabullahı (Hakikat bilgisini ve Sünnetullah'ı) arkalarına attılar, işin hakikatini bilmiyormuşçasına.
Ahmet Tekin : Allah tarafından onlara, ellerindeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik edici bir rasûl gelince, kendilerine verilen kutsal kitabın hükmünce sorumlu tutulanlardan bir kısmı, Allah’ın kitabını, sanki hiç tanımıyorlarmış, bilmiyorlarmış gibi, taahhütlerini bozarak, sorumluluklarını yerine getirmediler, Muhammed’in hak peygamberliği ile ilgili, Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini de, Kur’ân’ı da büsbütün kulak arkası ettiler.
Ahmet Varol : Onlara, Allah katından yanlarındakini doğrulayıcı bir peygamber gelince kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir topluluk sanki hiç bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
Ali Bulaç : Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden bir takımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabını arkalarına attılar.
Ali Fikri Yavuz : Yahûdilere, kendileri ile olan Tevrat’ı tasdik edici, Allah tarafından bir peygamber geldiği zaman, kendilerine kitab verilenlerden bir topluluk, sanki onun Allah kitabı olduğunu bilmiyormuş gibi, Tevrat’ı arkalarına attılar ve ondan yüz çevirdiler.
Bekir Sadak : Ellerinde olani dogrulayan bir peygamber Allah katindan onlara gelince Kitab verilenlerden bir takimi, bilmiyorlarmis gibi, Allah'in Kitabi'ni arakalarina attilar.
Celal Yıldırım : Onlara Allah katından yanlarındaki şeyi (Kitab'ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir kısmı, sanki onu bilmiyorlarmış gibi. Allah'ın kitabını arkalarına attılar da.
Diyanet İşleri : Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
Diyanet İşleri (eski) : Yanlarındakini doğrulayan bir Peygamber, Allah katından onlara gelince Kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
Diyanet Vakfi : Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.
Edip Yüksel : Yanlarındakini doğrulayan bir elçi ALLAH tarafından görevli olarak kendilerine gelince, kitap verilenlerin bazısı, ALLAH'ın kitabını sırtlarının ardına attı. Bilmezlermiş gibi...
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlara Allah tarafından yanlarındaki kitabı doğrulayıcı bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki gerçeği bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına attılar.
Elmalılı Hamdi Yazır : hem Allah tarafından onlara beraberlerindekini tasdikleyici bir Peygamber gelince, eski kitab verilenlerden bir kısmı Allahın kitabını, omuzlarının arkasına attılar sanki bilmiyorlarmış gibi de
Fizilal-il Kuran : Onlara Allah katından önlerindeki kitabı onaylayan bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerin bir grubu, Allah'ın kitabını hiç bilmiyorlarmış gibi onu arkalarına attılar.
Gültekin Onan : Ne zaman onlara Tanrı katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerin bir bölümü (feriykun), sanki bilmiyorlarmış gibi Tanrı'nın kitabını arkalarına (keennehüm) attılar.
Hakkı Yılmaz : Ve ne zaman Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir elçi geldi, daha önce kendilerine Kitap verilen kimselerden bir grup, sanki bilmezlermiş gibi Allah'ın kitabını sırtlarının arkasına attılar.
Hasan Basri Çantay : Onlara ne zaman Allah katından nezdlerindeki (Kitabı) tasdik edici (ve doğrultucu) bir peygamber geldiyse kendilerine Kitab verilen (o kimse) lerden bir güruh sanki onlar (hakıykati) bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını sırtlarının arkasına atmış (ondan yüz çevirmişidir.
Hayrat Neşriyat : Hem onlara, Allah tarafından yanlarında olanı (Tevrât’ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir tâife, sanki kendileri bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitâbını sırtlarının gerisine attılar.
İbni Kesir : Onlara, ne zaman Allah tarafından yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber geldiyse, kendilerine kitab verilenlerden bir güruh, sanki bilmiyormuş gibi, Allah'ın kitabını arkalarına atıverdi.
İskender Evrenosoğlu : Ve onlara Allah'ın katından yanlarındaki (Kitab'ı) tasdik eden (doğrulayan) bir resûl geldiği zaman, kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitab'ını arkalarına attılar.
Muhammed Esed : Ve(şimdi bile), ne zaman Allah'tan onlara halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir elçi gelse, kendilerini önceki çağlarda vahyedilen kelama bağlı sayanlardan bazısı, (O'nun dediklerinin) farkında değillermiş gibi ilahi kelama sırtlarını dönerler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onlara Allah Teâlâ tarafından yanlarındaki kitabı musaddık olan bir resûl gelince o kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir gürûh sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına atıverdiler.
Ömer Öngüt : Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayan bir peygamber gelince, ehl-i kitaptan bir grup Allah'ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına attılar.
Şaban Piriş : Onlara ne zaman yanlarında olanı tasdik eden bir elçi gelse kendilerine kitap verilenlerden bir grup sanki Allah’ın kitabını bilmiyorlarmış gibi arkalarına atarlar.
Suat Yıldırım : Onlara, Allah katından, ellerinde ki Tevrat’ı tasdik eden bir Peygamber gelince, O Ehl-i kitaptan bir kısmı, güya gerçeği hiç bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirdiler de
Süleyman Ateş : Allâh tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir elçi gelince, Kitap verilmiş olanlardan bir grup, Allâh'ın Kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi, sırtlarının arkasına attılar.
Tefhim-ul Kuran : Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir peygamber gelse, kendilerine kitap verilenlerden bir takımı, sanki kendileri hiç bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabını arkalarına attılar...
Ümit Şimşek : Onlara ne zaman Allah katından, ellerindekini doğrulayan bir peygamber geldiyse, kendilerine kitap verilenlerden bir topluluk, Allah'ın kitabını, sanki hiç bilmiyormuş gibi arkasına atıverdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}