» 2 / Bakara  102:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 102
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَاتَّبَعُوا (VETBAVE) = vettebeǔ : ve uydular
2. مَا (ME) = mā : şeye
3. تَتْلُو (TTLV) = tetlū : uyduduğu
4. الشَّيَاطِينُ (ELŞYEŦYN) = ş-şeyāTīnu : şeytanların
5. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : hakkında
6. مُلْكِ (MLK) = mulki : mülkü
7. سُلَيْمَانَ (SLYMEN) = suleymāne : Süleyman'ın
8. وَمَا (VME) = ve mā :
9. كَفَرَ (KFR) = kefera : küfre girmedi
10. سُلَيْمَانُ (SLYMEN) = suleymānu : Süleyman
11. وَلَٰكِنَّ (VLKN) = velākinne : fakat
12. الشَّيَاطِينَ (ELŞYEŦYN) = ş-şeyāTīne : şeytanlar
13. كَفَرُوا (KFRVE) = keferū : küfre girdiler
14. يُعَلِّمُونَ (YALMVN) = yuǎllimūne : öğreterek
15. النَّاسَ (ELNES) = n-nāse : insanlara
16. السِّحْرَ (ELSḪR) = s-siHra : sihri
17. وَمَا (VME) = ve mā : ve şeyi
18. أُنْزِلَ (ÊNZL) = unzile : indirilen
19. عَلَى (AL) = ǎlā :
20. الْمَلَكَيْنِ (ELMLKYN) = l-melekeyni : iki meleğe
21. بِبَابِلَ (BBEBL) = bibābile : Babil'de
22. هَارُوتَ (HERVT) = hārūte : Harut
23. وَمَارُوتَ (VMERVT) = ve mārūte : ve Marut (isimli)
24. وَمَا (VME) = ve mā :
25. يُعَلِّمَانِ (YALMEN) = yuǎllimāni : onlar öğretmezlerdi
26. مِنْ (MN) = min :
27. أَحَدٍ (ÊḪD̃) = eHadin : hiç kimseye
28. حَتَّىٰ (ḪT) = Hattā :
29. يَقُولَا (YGVLE) = yeḳūlā : demedikçe
30. إِنَّمَا (ÎNME) = innemā : şüphesiz
31. نَحْنُ (NḪN) = neHnu : biz
32. فِتْنَةٌ (FTNT) = fitnetun : fitneyiz
33. فَلَا (FLE) = felā :
34. تَكْفُرْ (TKFR) = tekfur : sakın küfre girmeyin
35. فَيَتَعَلَّمُونَ (FYTALMVN) = feyeteǎllemūne : fakat öğreniyorlardı
36. مِنْهُمَا (MNHME) = minhumā : bunlardan
37. مَا (ME) = mā : şeyi
38. يُفَرِّقُونَ (YFRGVN) = yuferriḳūne : ayıran
39. بِهِ (BH) = bihi : onunla
40. بَيْنَ (BYN) = beyne : arasını
41. الْمَرْءِ (ELMRÙ) = l-mer'i : eşi
42. وَزَوْجِهِ (VZVCH) = ve zevcihi : ve karısının
43. وَمَا (VME) = ve mā : ve değildir
44. هُمْ (HM) = hum : ama onlar
45. بِضَارِّينَ (BŽERYN) = biDārrīne : zarar veriyor
46. بِهِ (BH) = bihi : onunla
47. مِنْ (MN) = min :
48. أَحَدٍ (ÊḪD̃) = eHadin : hiç kimseye
49. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka
50. بِإِذْنِ (BÎZ̃N) = biiƶni : izninden
51. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
52. وَيَتَعَلَّمُونَ (VYTALMVN) = ve yeteǎllemūne : onlar öğreniyorlardı
53. مَا (ME) = mā : şeyi
54. يَضُرُّهُمْ (YŽRHM) = yeDurruhum : zarar veren
55. وَلَا (VLE) = ve lā : değil
56. يَنْفَعُهُمْ (YNFAHM) = yenfeǔhum : yarar vereni
57. وَلَقَدْ (VLGD̃) = veleḳad : andolsun
58. عَلِمُوا (ALMVE) = ǎlimū : gayet iyi biliyorlardı ki
59. لَمَنِ (LMN) = lemeni : kimsenin
60. اشْتَرَاهُ (EŞTREH) = şterāhu : onu satın alan
61. مَا (ME) = mā : yoktur
62. لَهُ (LH) = lehu : onun
63. فِي (FY) = fī :
64. الْاخِرَةِ (EL ËḢRT) = l-āḣirati : ahirette
65. مِنْ (MN) = min :
66. خَلَاقٍ (ḢLEG) = ḣalāḳin : bir nasibi
67. وَلَبِئْسَ (VLBÙS) = velebi'se : ve ne kötüdür
68. مَا (ME) = mā : şey
69. شَرَوْا (ŞRVE) = şerav : sattıkları
70. بِهِ (BH) = bihi : onunla
71. أَنْفُسَهُمْ (ÊNFSHM) = enfusehum : kendilerini
72. لَوْ (LV) = lev : keşke
73. كَانُوا (KENVE) = kānū :
74. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : (bunu) bilselerdi!
ve uydular | şeye | uyduduğu | şeytanların | hakkında | mülkü | Süleyman'ın | | küfre girmedi | Süleyman | fakat | şeytanlar | küfre girdiler | öğreterek | insanlara | sihri | ve şeyi | indirilen | | iki meleğe | Babil'de | Harut | ve Marut (isimli) | | onlar öğretmezlerdi | | hiç kimseye | | demedikçe | şüphesiz | biz | fitneyiz | | sakın küfre girmeyin | fakat öğreniyorlardı | bunlardan | şeyi | ayıran | onunla | arasını | eşi | ve karısının | ve değildir | ama onlar | zarar veriyor | onunla | | hiç kimseye | başka | izninden | Allah'ın | onlar öğreniyorlardı | şeyi | zarar veren | değil | yarar vereni | andolsun | gayet iyi biliyorlardı ki | kimsenin | onu satın alan | yoktur | onun | | ahirette | | bir nasibi | ve ne kötüdür | şey | sattıkları | onunla | kendilerini | keşke | | (bunu) bilselerdi! |

[TBA] [] [TLV] [ŞŦN] [] [MLK] [] [] [KFR] [] [] [ŞŦN] [KFR] [ALM] [NVS] [SḪR] [] [NZL] [] [MLK] [] [] [] [] [ALM] [] [EḪD̃] [] [GVL] [] [] [FTN] [] [KFR] [ALM] [] [] [FRG] [] [BYN] [MRE] [ZVC] [] [] [ŽRR] [] [] [EḪD̃] [] [EZ̃N] [] [ALM] [] [ŽRR] [] [NFA] [] [ALM] [] [ŞRY] [] [] [] [EḢR] [] [ḢLG] [BES] [] [ŞRY] [] [NFS] [] [KVN] [ALM]
VETBAVE ME TTLV ELŞYEŦYN AL MLK SLYMEN VME KFR SLYMEN VLKN ELŞYEŦYN KFRVE YALMVN ELNES ELSḪR VME ÊNZL AL ELMLKYN BBEBL HERVT VMERVT VME YALMEN MN ÊḪD̃ ḪT YGVLE ÎNME NḪN FTNT FLE TKFR FYTALMVN MNHME ME YFRGVN BH BYN ELMRÙ VZVCH VME HM BŽERYN BH MN ÊḪD̃ ÎLE BÎZ̃N ELLH VYTALMVN ME YŽRHM VLE YNFAHM VLGD̃ ALMVE LMN EŞTREH ME LH FY EL ËḢRT MN ḢLEG VLBÙS ME ŞRVE BH ÊNFSHM LV KENVE YALMVN

vettebeǔ tetlū ş-şeyāTīnu ǎlā mulki suleymāne ve mā kefera suleymānu velākinne ş-şeyāTīne keferū yuǎllimūne n-nāse s-siHra ve mā unzile ǎlā l-melekeyni bibābile hārūte ve mārūte ve mā yuǎllimāni min eHadin Hattā yeḳūlā innemā neHnu fitnetun felā tekfur feyeteǎllemūne minhumā yuferriḳūne bihi beyne l-mer'i ve zevcihi ve mā hum biDārrīne bihi min eHadin illā biiƶni llahi ve yeteǎllemūne yeDurruhum ve lā yenfeǔhum veleḳad ǎlimū lemeni şterāhu lehu l-āḣirati min ḣalāḳin velebi'se şerav bihi enfusehum lev kānū yeǎ'lemūne
واتبعوا ما تتلو الشياطين على ملك سليمان وما كفر سليمان ولكن الشياطين كفروا يعلمون الناس السحر وما أنزل على الملكين ببابل هاروت وماروت وما يعلمان من أحد حتى يقولا إنما نحن فتنة فلا تكفر فيتعلمون منهما ما يفرقون به بين المرء وزوجه وما هم بضارين به من أحد إلا بإذن الله ويتعلمون ما يضرهم ولا ينفعهم ولقد علموا لمن اشتراه ما له في الآخرة من خلاق ولبئس ما شروا به أنفسهم لو كانوا يعلمون

 » 2 / Bakara  Suresi: 102
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
واتبعوا ت ب ع | TBA VETBAVE vettebeǔ ve uydular And they followed
ما | ME şeye what
تتلو ت ل و | TLV TTLV tetlū uyduduğu recite(d)
الشياطين ش ط ن | ŞŦN ELŞYEŦYN ş-şeyāTīnu şeytanların the devils
على | AL ǎlā hakkında over
ملك م ل ك | MLK MLK mulki mülkü (the) kingdom
سليمان | SLYMEN suleymāne Süleyman'ın (of) Sulaiman.
وما | VME ve mā And not
كفر ك ف ر | KFR KFR kefera küfre girmedi disbelieved
سليمان | SLYMEN suleymānu Süleyman Sulaiman
ولكن | VLKN velākinne fakat [and] but
الشياطين ش ط ن | ŞŦN ELŞYEŦYN ş-şeyāTīne şeytanlar the devils
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū küfre girdiler disbelieved,
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yuǎllimūne öğreterek they teach
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanlara the people
السحر س ح ر | SḪR ELSḪR s-siHra sihri [the] magic
وما | VME ve mā ve şeyi and what
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL unzile indirilen was sent down
على | AL ǎlā to
الملكين م ل ك | MLK ELMLKYN l-melekeyni iki meleğe the two angels
ببابل | BBEBL bibābile Babil'de in Babylon,
هاروت | HERVT hārūte Harut Harut
وماروت | VMERVT ve mārūte ve Marut (isimli) and Marut.
وما | VME ve mā And not
يعلمان ع ل م | ALM YALMEN yuǎllimāni onlar öğretmezlerdi they both teach
من | MN min any
أحد ا ح د | EḪD̃ ÊḪD̃ eHadin hiç kimseye one
حتى | ḪT Hattā unless
يقولا ق و ل | GVL YGVLE yeḳūlā demedikçe they [both] say,
إنما | ÎNME innemā şüphesiz """Only"
نحن | NḪN neHnu biz we
فتنة ف ت ن | FTN FTNT fitnetun fitneyiz (are) a trial,
فلا | FLE felā so (do) not
تكفر ك ف ر | KFR TKFR tekfur sakın küfre girmeyin "disbelieve."""
فيتعلمون ع ل م | ALM FYTALMVN feyeteǎllemūne fakat öğreniyorlardı But they learn
منهما | MNHME minhumā bunlardan from those two
ما | ME şeyi what
يفرقون ف ر ق | FRG YFRGVN yuferriḳūne ayıran [they] causes separation
به | BH bihi onunla with it
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasını between
المرء م ر ا | MRE ELMRÙ l-mer'i eşi the man
وزوجه ز و ج | ZVC VZVCH ve zevcihi ve karısının and his spouse.
وما | VME ve mā ve değildir And not
هم | HM hum ama onlar they (could)
بضارين ض ر ر | ŽRR BŽERYN biDārrīne zarar veriyor at all [be those who] harm
به | BH bihi onunla with it
من | MN min any
أحد ا ح د | EḪD̃ ÊḪD̃ eHadin hiç kimseye one
إلا | ÎLE illā başka except
بإذن ا ذ ن | EZ̃N BÎZ̃N biiƶni izninden by permission
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah.
ويتعلمون ع ل م | ALM VYTALMVN ve yeteǎllemūne onlar öğreniyorlardı And they learn
ما | ME şeyi what
يضرهم ض ر ر | ŽRR YŽRHM yeDurruhum zarar veren harms them
ولا | VLE ve lā değil and not
ينفعهم ن ف ع | NFA YNFAHM yenfeǔhum yarar vereni profits them.
ولقد | VLGD̃ veleḳad andolsun And indeed
علموا ع ل م | ALM ALMVE ǎlimū gayet iyi biliyorlardı ki they knew
لمن | LMN lemeni kimsenin that whoever
اشتراه ش ر ي | ŞRY EŞTREH şterāhu onu satın alan buys it,
ما | ME yoktur not
له | LH lehu onun for him
في | FY in
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣirati ahirette the Hereafter
من | MN min any
خلاق خ ل ق | ḢLG ḢLEG ḣalāḳin bir nasibi share.
ولبئس ب ا س | BES VLBÙS velebi'se ve ne kötüdür And surely evil
ما | ME şey (is) what
شروا ش ر ي | ŞRY ŞRVE şerav sattıkları they sold
به | BH bihi onunla with it
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerini themselves,
لو | LV lev keşke if
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū they were
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne (bunu) bilselerdi! (to) know.

2:102 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve uydular | şeye | uyduduğu | şeytanların | hakkında | mülkü | Süleyman'ın | | küfre girmedi | Süleyman | fakat | şeytanlar | küfre girdiler | öğreterek | insanlara | sihri | ve şeyi | indirilen | | iki meleğe | Babil'de | Harut | ve Marut (isimli) | | onlar öğretmezlerdi | | hiç kimseye | | demedikçe | şüphesiz | biz | fitneyiz | | sakın küfre girmeyin | fakat öğreniyorlardı | bunlardan | şeyi | ayıran | onunla | arasını | eşi | ve karısının | ve değildir | ama onlar | zarar veriyor | onunla | | hiç kimseye | başka | izninden | Allah'ın | onlar öğreniyorlardı | şeyi | zarar veren | değil | yarar vereni | andolsun | gayet iyi biliyorlardı ki | kimsenin | onu satın alan | yoktur | onun | | ahirette | | bir nasibi | ve ne kötüdür | şey | sattıkları | onunla | kendilerini | keşke | | (bunu) bilselerdi! |

[TBA] [] [TLV] [ŞŦN] [] [MLK] [] [] [KFR] [] [] [ŞŦN] [KFR] [ALM] [NVS] [SḪR] [] [NZL] [] [MLK] [] [] [] [] [ALM] [] [EḪD̃] [] [GVL] [] [] [FTN] [] [KFR] [ALM] [] [] [FRG] [] [BYN] [MRE] [ZVC] [] [] [ŽRR] [] [] [EḪD̃] [] [EZ̃N] [] [ALM] [] [ŽRR] [] [NFA] [] [ALM] [] [ŞRY] [] [] [] [EḢR] [] [ḢLG] [BES] [] [ŞRY] [] [NFS] [] [KVN] [ALM]
VETBAVE ME TTLV ELŞYEŦYN AL MLK SLYMEN VME KFR SLYMEN VLKN ELŞYEŦYN KFRVE YALMVN ELNES ELSḪR VME ÊNZL AL ELMLKYN BBEBL HERVT VMERVT VME YALMEN MN ÊḪD̃ ḪT YGVLE ÎNME NḪN FTNT FLE TKFR FYTALMVN MNHME ME YFRGVN BH BYN ELMRÙ VZVCH VME HM BŽERYN BH MN ÊḪD̃ ÎLE BÎZ̃N ELLH VYTALMVN ME YŽRHM VLE YNFAHM VLGD̃ ALMVE LMN EŞTREH ME LH FY EL ËḢRT MN ḢLEG VLBÙS ME ŞRVE BH ÊNFSHM LV KENVE YALMVN

vettebeǔ tetlū ş-şeyāTīnu ǎlā mulki suleymāne ve mā kefera suleymānu velākinne ş-şeyāTīne keferū yuǎllimūne n-nāse s-siHra ve mā unzile ǎlā l-melekeyni bibābile hārūte ve mārūte ve mā yuǎllimāni min eHadin Hattā yeḳūlā innemā neHnu fitnetun felā tekfur feyeteǎllemūne minhumā yuferriḳūne bihi beyne l-mer'i ve zevcihi ve mā hum biDārrīne bihi min eHadin illā biiƶni llahi ve yeteǎllemūne yeDurruhum ve lā yenfeǔhum veleḳad ǎlimū lemeni şterāhu lehu l-āḣirati min ḣalāḳin velebi'se şerav bihi enfusehum lev kānū yeǎ'lemūne
واتبعوا ما تتلو الشياطين على ملك سليمان وما كفر سليمان ولكن الشياطين كفروا يعلمون الناس السحر وما أنزل على الملكين ببابل هاروت وماروت وما يعلمان من أحد حتى يقولا إنما نحن فتنة فلا تكفر فيتعلمون منهما ما يفرقون به بين المرء وزوجه وما هم بضارين به من أحد إلا بإذن الله ويتعلمون ما يضرهم ولا ينفعهم ولقد علموا لمن اشتراه ما له في الآخرة من خلاق ولبئس ما شروا به أنفسهم لو كانوا يعلمون

[ت ب ع] [] [ت ل و] [ش ط ن] [] [م ل ك] [] [] [ك ف ر] [] [] [ش ط ن] [ك ف ر] [ع ل م] [ن و س] [س ح ر] [] [ن ز ل] [] [م ل ك] [] [] [] [] [ع ل م] [] [ا ح د] [] [ق و ل] [] [] [ف ت ن] [] [ك ف ر] [ع ل م] [] [] [ف ر ق] [] [ب ي ن] [م ر ا] [ز و ج] [] [] [ض ر ر] [] [] [ا ح د] [] [ا ذ ن] [] [ع ل م] [] [ض ر ر] [] [ن ف ع] [] [ع ل م] [] [ش ر ي] [] [] [] [ا خ ر] [] [خ ل ق] [ب ا س] [] [ش ر ي] [] [ن ف س] [] [ك و ن] [ع ل م]

 » 2 / Bakara  Suresi: 102
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
واتبعوا ت ب ع | TBA VETBAVE vettebeǔ ve uydular And they followed
Vav,Elif,Te,Be,Ayn,Vav,Elif,
6,1,400,2,70,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME şeye what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
تتلو ت ل و | TLV TTLV tetlū uyduduğu recite(d)
Te,Te,Lam,Vav,
400,400,30,6,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb
فعل مضارع
الشياطين ش ط ن | ŞŦN ELŞYEŦYN ş-şeyāTīnu şeytanların the devils
Elif,Lam,Şın,Ye,Elif,Tı,Ye,Nun,
1,30,300,10,1,9,10,50,
"PN – nominative masculine plural proper noun → Satan"
اسم علم مرفوع
على | AL ǎlā hakkında over
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
ملك م ل ك | MLK MLK mulki mülkü (the) kingdom
Mim,Lam,Kef,
40,30,20,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
سليمان | SLYMEN suleymāne Süleyman'ın (of) Sulaiman.
Sin,Lam,Ye,Mim,Elif,Nun,
60,30,10,40,1,50,
"PN – genitive proper noun → Solomon"
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
وما | VME ve mā And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
حرف نفي
كفر ك ف ر | KFR KFR kefera küfre girmedi disbelieved
Kef,Fe,Re,
20,80,200,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
سليمان | SLYMEN suleymānu Süleyman Sulaiman
Sin,Lam,Ye,Mim,Elif,Nun,
60,30,10,40,1,50,
"PN – nominative proper noun → Solomon"
اسم علم مرفوع
ولكن | VLKN velākinne fakat [and] but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
REM – prefixed resumption particle
ACC – accusative particle
الواو استئنافية
حرف نصب من اخوات «ان»
الشياطين ش ط ن | ŞŦN ELŞYEŦYN ş-şeyāTīne şeytanlar the devils
Elif,Lam,Şın,Ye,Elif,Tı,Ye,Nun,
1,30,300,10,1,9,10,50,
"PN – accusative masculine plural proper noun → Satan"
اسم علم منصوب
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū küfre girdiler disbelieved,
Kef,Fe,Re,Vav,Elif,
20,80,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yuǎllimūne öğreterek they teach
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form II) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanlara the people
Elif,Lam,Nun,Elif,Sin,
1,30,50,1,60,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
السحر س ح ر | SḪR ELSḪR s-siHra sihri [the] magic
Elif,Lam,Sin,Ha,Re,
1,30,60,8,200,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
وما | VME ve mā ve şeyi and what
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL unzile indirilen was sent down
,Nun,Ze,Lam,
,50,7,30,
V – 3rd person masculine singular (form IV) passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
على | AL ǎlā to
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
الملكين م ل ك | MLK ELMLKYN l-melekeyni iki meleğe the two angels
Elif,Lam,Mim,Lam,Kef,Ye,Nun,
1,30,40,30,20,10,50,
N – genitive masculine dual noun
اسم مجرور
ببابل | BBEBL bibābile Babil'de in Babylon,
Be,Be,Elif,Be,Lam,
2,2,1,2,30,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive proper noun → Babylon"
جار ومجرور
هاروت | HERVT hārūte Harut Harut
He,Elif,Re,Vav,Te,
5,1,200,6,400,
"PN – genitive masculine proper noun → Harut"
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
وماروت | VMERVT ve mārūte ve Marut (isimli) and Marut.
Vav,Mim,Elif,Re,Vav,Te,
6,40,1,200,6,400,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – genitive masculine proper noun → Marut"
الواو عاطفة
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
وما | VME ve mā And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
حرف نفي
يعلمان ع ل م | ALM YALMEN yuǎllimāni onlar öğretmezlerdi they both teach
Ye,Ayn,Lam,Mim,Elif,Nun,
10,70,30,40,1,50,
V – 3rd person masculine dual (form II) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والألف ضمير متصل في محل رفع فاعل
من | MN min any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
أحد ا ح د | EḪD̃ ÊḪD̃ eHadin hiç kimseye one
,Ha,Dal,
,8,4,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
حتى | ḪT Hattā unless
Ha,Te,,
8,400,,
P – preposition
حرف جر
يقولا ق و ل | GVL YGVLE yeḳūlā demedikçe they [both] say,
Ye,Gaf,Vav,Lam,Elif,
10,100,6,30,1,
V – 3rd person masculine dual imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع منصوب والألف ضمير متصل في محل رفع فاعل
إنما | ÎNME innemā şüphesiz """Only"
,Nun,Mim,Elif,
,50,40,1,
ACC – accusative particle
PREV – preventive particle
كافة ومكفوفة
نحن | NḪN neHnu biz we
Nun,Ha,Nun,
50,8,50,
PRON – 1st person plural personal pronoun
ضمير منفصل
فتنة ف ت ن | FTN FTNT fitnetun fitneyiz (are) a trial,
Fe,Te,Nun,Te merbuta,
80,400,50,400,
N – nominative feminine indefinite noun
اسم مرفوع
فلا | FLE felā so (do) not
Fe,Lam,Elif,
80,30,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
تكفر ك ف ر | KFR TKFR tekfur sakın küfre girmeyin "disbelieve."""
Te,Kef,Fe,Re,
400,20,80,200,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
فيتعلمون ع ل م | ALM FYTALMVN feyeteǎllemūne fakat öğreniyorlardı But they learn
Fe,Ye,Te,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
80,10,400,70,30,40,6,50,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
منهما | MNHME minhumā bunlardan from those two
Mim,Nun,He,Mim,Elif,
40,50,5,40,1,
P – preposition
PRON – 3rd person dual object pronoun
جار ومجرور
ما | ME şeyi what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يفرقون ف ر ق | FRG YFRGVN yuferriḳūne ayıran [they] causes separation
Ye,Fe,Re,Gaf,Vav,Nun,
10,80,200,100,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form II) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
به | BH bihi onunla with it
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasını between
Be,Ye,Nun,
2,10,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
المرء م ر ا | MRE ELMRÙ l-mer'i eşi the man
Elif,Lam,Mim,Re,,
1,30,40,200,,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وزوجه ز و ج | ZVC VZVCH ve zevcihi ve karısının and his spouse.
Vav,Ze,Vav,Cim,He,
6,7,6,3,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وما | VME ve mā ve değildir And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
نافية بمنزلة «ليس»
هم | HM hum ama onlar they (could)
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
بضارين ض ر ر | ŽRR BŽERYN biDārrīne zarar veriyor at all [be those who] harm
Be,Dad,Elif,Re,Ye,Nun,
2,800,1,200,10,50,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural active participle
جار ومجرور
به | BH bihi onunla with it
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
من | MN min any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
أحد ا ح د | EḪD̃ ÊḪD̃ eHadin hiç kimseye one
,Ha,Dal,
,8,4,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
إلا | ÎLE illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
EXP – exceptive particle
أداة استثناء
بإذن ا ذ ن | EZ̃N BÎZ̃N biiƶni izninden by permission
Be,,Zel,Nun,
2,,700,50,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah.
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ويتعلمون ع ل م | ALM VYTALMVN ve yeteǎllemūne onlar öğreniyorlardı And they learn
Vav,Ye,Te,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
6,10,400,70,30,40,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form V) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME şeyi what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يضرهم ض ر ر | ŽRR YŽRHM yeDurruhum zarar veren harms them
Ye,Dad,Re,He,Mim,
10,800,200,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ولا | VLE ve lā değil and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
ينفعهم ن ف ع | NFA YNFAHM yenfeǔhum yarar vereni profits them.
Ye,Nun,Fe,Ayn,He,Mim,
10,50,80,70,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ولقد | VLGD̃ veleḳad andolsun And indeed
Vav,Lam,Gaf,Dal,
6,30,100,4,
REM – prefixed resumption particle
EMPH – emphatic prefix lām
CERT – particle of certainty
الواو استئنافية
اللام لام التوكيد
حرف تحقيق
علموا ع ل م | ALM ALMVE ǎlimū gayet iyi biliyorlardı ki they knew
Ayn,Lam,Mim,Vav,Elif,
70,30,40,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لمن | LMN lemeni kimsenin that whoever
Lam,Mim,Nun,
30,40,50,
EMPH – emphatic prefix lām
COND – conditional noun
اللام لام التوكيد
اسم شرط
اشتراه ش ر ي | ŞRY EŞTREH şterāhu onu satın alan buys it,
Elif,Şın,Te,Re,Elif,He,
1,300,400,200,1,5,
V – 3rd person masculine singular (form VIII) perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ما | ME yoktur not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
له | LH lehu onun for him
Lam,He,
30,5,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣirati ahirette the Hereafter
Elif,Lam,,Hı,Re,Te merbuta,
1,30,,600,200,400,
N – genitive feminine singular noun
اسم مجرور
من | MN min any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
خلاق خ ل ق | ḢLG ḢLEG ḣalāḳin bir nasibi share.
Hı,Lam,Elif,Gaf,
600,30,1,100,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
ولبئس ب ا س | BES VLBÙS velebi'se ve ne kötüdür And surely evil
Vav,Lam,Be,,Sin,
6,30,2,,60,
REM – prefixed resumption particle
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو استئنافية
اللام لام التوكيد
فعل ماض
ما | ME şey (is) what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
شروا ش ر ي | ŞRY ŞRVE şerav sattıkları they sold
Şın,Re,Vav,Elif,
300,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
به | BH bihi onunla with it
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerini themselves,
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لو | LV lev keşke if
Lam,Vav,
30,6,
COND – conditional particle
حرف شرط
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū they were
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne (bunu) bilselerdi! (to) know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَاتَّبَعُوا: ve uydular | مَا: şeye | تَتْلُو: uyduduğu | الشَّيَاطِينُ: şeytanların | عَلَىٰ: hakkında | مُلْكِ: mülkü | سُلَيْمَانَ: Süleyman'ın | وَمَا: | كَفَرَ: küfre girmedi | سُلَيْمَانُ: Süleyman | وَلَٰكِنَّ: fakat | الشَّيَاطِينَ: şeytanlar | كَفَرُوا: küfre girdiler | يُعَلِّمُونَ: öğreterek | النَّاسَ: insanlara | السِّحْرَ: sihri | وَمَا: ve şeyi | أُنْزِلَ: indirilen | عَلَى: | الْمَلَكَيْنِ: iki meleğe | بِبَابِلَ: Babil'de | هَارُوتَ: Harut | وَمَارُوتَ: ve Marut (isimli) | وَمَا: | يُعَلِّمَانِ: onlar öğretmezlerdi | مِنْ: | أَحَدٍ: hiç kimseye | حَتَّىٰ: | يَقُولَا: demedikçe | إِنَّمَا: şüphesiz | نَحْنُ: biz | فِتْنَةٌ: fitneyiz | فَلَا: | تَكْفُرْ: sakın küfre girmeyin | فَيَتَعَلَّمُونَ: fakat öğreniyorlardı | مِنْهُمَا: bunlardan | مَا: şeyi | يُفَرِّقُونَ: ayıran | بِهِ: onunla | بَيْنَ: arasını | الْمَرْءِ: eşi | وَزَوْجِهِ: ve karısının | وَمَا: ve değildir | هُمْ: ama onlar | بِضَارِّينَ: zarar veriyor | بِهِ: onunla | مِنْ: | أَحَدٍ: hiç kimseye | إِلَّا: başka | بِإِذْنِ: izninden | اللَّهِ: Allah'ın | وَيَتَعَلَّمُونَ: onlar öğreniyorlardı | مَا: şeyi | يَضُرُّهُمْ: zarar veren | وَلَا: değil | يَنْفَعُهُمْ: yarar vereni | وَلَقَدْ: andolsun | عَلِمُوا: gayet iyi biliyorlardı ki | لَمَنِ: kimsenin | اشْتَرَاهُ: onu satın alan | مَا: yoktur | لَهُ: onun | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette | مِنْ: | خَلَاقٍ: bir nasibi | وَلَبِئْسَ: ve ne kötüdür | مَا: şey | شَرَوْا: sattıkları | بِهِ: onunla | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | لَوْ: keşke | كَانُوا: | يَعْلَمُونَ: (bunu) bilselerdi! |
Kırık Meal (Harekesiz) : |واتبعوا WETBAWE ve uydular | ما ME şeye | تتلو TTLW uyduduğu | الشياطين ELŞYEŦYN şeytanların | على AL hakkında | ملك MLK mülkü | سليمان SLYMEN Süleyman'ın | وما WME | كفر KFR küfre girmedi | سليمان SLYMEN Süleyman | ولكن WLKN fakat | الشياطين ELŞYEŦYN şeytanlar | كفروا KFRWE küfre girdiler | يعلمون YALMWN öğreterek | الناس ELNES insanlara | السحر ELSḪR sihri | وما WME ve şeyi | أنزل ÊNZL indirilen | على AL | الملكين ELMLKYN iki meleğe | ببابل BBEBL Babil'de | هاروت HERWT Harut | وماروت WMERWT ve Marut (isimli) | وما WME | يعلمان YALMEN onlar öğretmezlerdi | من MN | أحد ÊḪD̃ hiç kimseye | حتى ḪT | يقولا YGWLE demedikçe | إنما ÎNME şüphesiz | نحن NḪN biz | فتنة FTNT fitneyiz | فلا FLE | تكفر TKFR sakın küfre girmeyin | فيتعلمون FYTALMWN fakat öğreniyorlardı | منهما MNHME bunlardan | ما ME şeyi | يفرقون YFRGWN ayıran | به BH onunla | بين BYN arasını | المرء ELMRÙ eşi | وزوجه WZWCH ve karısının | وما WME ve değildir | هم HM ama onlar | بضارين BŽERYN zarar veriyor | به BH onunla | من MN | أحد ÊḪD̃ hiç kimseye | إلا ÎLE başka | بإذن BÎZ̃N izninden | الله ELLH Allah'ın | ويتعلمون WYTALMWN onlar öğreniyorlardı | ما ME şeyi | يضرهم YŽRHM zarar veren | ولا WLE değil | ينفعهم YNFAHM yarar vereni | ولقد WLGD̃ andolsun | علموا ALMWE gayet iyi biliyorlardı ki | لمن LMN kimsenin | اشتراه EŞTREH onu satın alan | ما ME yoktur | له LH onun | في FY | الآخرة EL ËḢRT ahirette | من MN | خلاق ḢLEG bir nasibi | ولبئس WLBÙS ve ne kötüdür | ما ME şey | شروا ŞRWE sattıkları | به BH onunla | أنفسهم ÊNFSHM kendilerini | لو LW keşke | كانوا KENWE | يعلمون YALMWN (bunu) bilselerdi! |
Kırık Meal (Okunuş) : |vettebeǔ: ve uydular | : şeye | tetlū: uyduduğu | ş-şeyāTīnu: şeytanların | ǎlā: hakkında | mulki: mülkü | suleymāne: Süleyman'ın | ve mā: | kefera: küfre girmedi | suleymānu: Süleyman | velākinne: fakat | ş-şeyāTīne: şeytanlar | keferū: küfre girdiler | yuǎllimūne: öğreterek | n-nāse: insanlara | s-siHra: sihri | ve mā: ve şeyi | unzile: indirilen | ǎlā: | l-melekeyni: iki meleğe | bibābile: Babil'de | hārūte: Harut | ve mārūte: ve Marut (isimli) | ve mā: | yuǎllimāni: onlar öğretmezlerdi | min: | eHadin: hiç kimseye | Hattā: | yeḳūlā: demedikçe | innemā: şüphesiz | neHnu: biz | fitnetun: fitneyiz | felā: | tekfur: sakın küfre girmeyin | feyeteǎllemūne: fakat öğreniyorlardı | minhumā: bunlardan | : şeyi | yuferriḳūne: ayıran | bihi: onunla | beyne: arasını | l-mer'i: eşi | ve zevcihi: ve karısının | ve mā: ve değildir | hum: ama onlar | biDārrīne: zarar veriyor | bihi: onunla | min: | eHadin: hiç kimseye | illā: başka | biiƶni: izninden | llahi: Allah'ın | ve yeteǎllemūne: onlar öğreniyorlardı | : şeyi | yeDurruhum: zarar veren | ve lā: değil | yenfeǔhum: yarar vereni | veleḳad: andolsun | ǎlimū: gayet iyi biliyorlardı ki | lemeni: kimsenin | şterāhu: onu satın alan | : yoktur | lehu: onun | : | l-āḣirati: ahirette | min: | ḣalāḳin: bir nasibi | velebi'se: ve ne kötüdür | : şey | şerav: sattıkları | bihi: onunla | enfusehum: kendilerini | lev: keşke | kānū: | yeǎ'lemūne: (bunu) bilselerdi! |
Kırık Meal (Transcript) : |VETBAVE: ve uydular | ME: şeye | TTLV: uyduduğu | ELŞYEŦYN: şeytanların | AL: hakkında | MLK: mülkü | SLYMEN: Süleyman'ın | VME: | KFR: küfre girmedi | SLYMEN: Süleyman | VLKN: fakat | ELŞYEŦYN: şeytanlar | KFRVE: küfre girdiler | YALMVN: öğreterek | ELNES: insanlara | ELSḪR: sihri | VME: ve şeyi | ÊNZL: indirilen | AL: | ELMLKYN: iki meleğe | BBEBL: Babil'de | HERVT: Harut | VMERVT: ve Marut (isimli) | VME: | YALMEN: onlar öğretmezlerdi | MN: | ÊḪD̃: hiç kimseye | ḪT: | YGVLE: demedikçe | ÎNME: şüphesiz | NḪN: biz | FTNT: fitneyiz | FLE: | TKFR: sakın küfre girmeyin | FYTALMVN: fakat öğreniyorlardı | MNHME: bunlardan | ME: şeyi | YFRGVN: ayıran | BH: onunla | BYN: arasını | ELMRÙ: eşi | VZVCH: ve karısının | VME: ve değildir | HM: ama onlar | BŽERYN: zarar veriyor | BH: onunla | MN: | ÊḪD̃: hiç kimseye | ÎLE: başka | BÎZ̃N: izninden | ELLH: Allah'ın | VYTALMVN: onlar öğreniyorlardı | ME: şeyi | YŽRHM: zarar veren | VLE: değil | YNFAHM: yarar vereni | VLGD̃: andolsun | ALMVE: gayet iyi biliyorlardı ki | LMN: kimsenin | EŞTREH: onu satın alan | ME: yoktur | LH: onun | FY: | EL ËḢRT: ahirette | MN: | ḢLEG: bir nasibi | VLBÙS: ve ne kötüdür | ME: şey | ŞRVE: sattıkları | BH: onunla | ÊNFSHM: kendilerini | LV: keşke | KENVE: | YALMVN: (bunu) bilselerdi! |
Abdulbaki Gölpınarlı : Tuttular da Süleyman'ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil'deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu. Onlardan, karıyla kocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Öğrenenler de Allah'ın izni olmaksızın hiçbir kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, fakat hiçbir faydası olmayacak şeyleri öğrenmekteydiler. Andolsun ki bu bilgiyi satın alanın âhiretten nasibi yoktur, bunu iyice bilmişlerdi de. Fakat bir de canları pahasına satın aldıkları o şeyin ne pis şey olduğunu bilselerdi.
Adem Uğur : Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!
Ahmed Hulusi : Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir yapıp) kâfir olmayın (hakikatinizdeki kuvveleri inkâr etmeyin)" demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Onlar karı-kocayı birbirinden ayıracak şeyleri öğretiyorlardı. Onlar Allâh'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine faydası olmayıp aksine zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu (sihri) satın alanların sonsuz gelecekte hiçbir nasibi olmayacaktır. Nefslerinin hakikatini ne kadar kötü bir şeye sattıklarını bir bilselerdi!
Ahmet Tekin : Yahudiler, Süleyman’ın devleti, iktidarı aleyhine şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin uydurup ortaya sürdükleri şeylerin, rüzgârın ve cinlerin Süleyman’a hizmetinin sihirle gerçekleştirildiği uydurmasının ardına düştüler. Süleyman sihirle uğraşarak inkâr edip kâfir olmamıştı. Fakat şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar iyice küfre saplandılar. İnsanlara sihri, büyüyü öğretiyorlardı. Babil’deki iki meleğe, Hârût ve Mârût’a, sihirle ilgili bir bilgi, bir emir ve hüküm indirilmemişti. Ayrıca bu iki melek herhangi bir kimseye: 'Biz, yalnızca itaatkâr ile âsiyi, mü’min ile münafığı ayıran imtihan için görevliyiz. Öğreteceğimiz şeylerin kötüye kullanılması, sihirde kullanılması küfürdür. Sakın, bunları kötüye kullanıp küfre girme' diye ikaz etmedikçe bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar bunlardan, kocanın karısı ile arasına geçimsizlik, ayrılık sokacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın ilmine, planına, iradesine uygun olmadıkça kimseye zarar veremediler. Kendilerine zarar veren, fayda sağlamayan şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki, sihri satın alanların âhiretten, ebedî yurttan nasiplerinin olmayacağını da biliyorlardı. Uğruna kendilerini sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bunu anlayabilselerdi.
Ahmet Varol : Ve şeytanların Süleyman'ın yönetimi aleyhinde uydurmuş oldukları şeylerin peşine düştüler. Oysa Süleyman küfre düşmedi. Ama insanlara sihiri ve Babil'deki Harut ve Marut adını taşıyan iki meleğe indirilen şeyleri öğreten şeytanlar küfre düştüler. Bu iki melek: 'Biz ancak bir imtihan vesilesiyiz, sakın küfre düşme' demeden kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Onlar, o iki melekten bir adamla karısının arasını açmada yararlanacakları şeyleri öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadan kimseye bir zarar dokunduramazlardı. Onlar aslında kendilerine zarar verecek ve bir yarar sağlamayacak şeyleri öğreniyorlardı. Onu (sihri) satın alanların bundan dolayı ahirette bir nasib elde edemeyeceklerini biliyorlardı. Nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!
Ali Bulaç : Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
Ali Fikri Yavuz : (Yahûdi’ler Allah’ın kitabını bırakarak sihir yapmağa başladılar) ve Süleyman Aleyhisselâmın (devletini yıkmak için) saltanatı aleyhine şeytanların okudukları şeye (sihire) tâbi oldular. Hazreti Süleyman (nihayet onlara galib gelmekle) sihir edip kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihir öğrettiklerinden kâfir oldular; Bâbil (şehrin) deki Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirilen şeyleri (sihirleri) öğretiyorlardı. Halbuki, o iki melek: “- Biz ancak bir imtihan ve tecrübe için Allah tarafından gönderildik; sakın sihir yapmayı câiz görüpte kâfir olma!” demedikçe bir kimseye öğretmiyorlardı. İşte insanlar, karı ile koca arasını ayıracak şeyleri, o meleklerden öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça sihirbazların büyüsü ve sihri hiç bir kimseye zarar verici değildir. Onlar (Yahudiler ve Şeytanlar) ise, kendilerini zarara sokacak ve hiç bir fayda vermiyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar biliyorlar ki, sihri satın alan kimse için, ahirette bir nasîb yoktur. Onlar sihir yapmayı benimsemekle nefislerini ne kötü şeye satmış olduklarını eğer bir bilseler!...
Bekir Sadak : seytanlarin Suleyman'in hukumdarligi hakkinda soylediklerine uydular. Oysa Suleyman kafir degildi, ama insanlara sihri ogreten seytanlar kafir olmuslardi. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir sey indirilmemisti. Bu ikisi «Biz sadece imtihan ediyoruz, sakin inkar etme» demedikce kimseye bir sey ogretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karisinin arasini ayiracak seyler ogreniyorlardi. Oysa Allah'in izni olmadikca onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydali olmayacak seyler ogreniyorlardi. And olsun ki, onu satin alanin ahiretten bir nasibi olmadigini biliyorlardi. Kendilerini karsiliginda sattiklari seyin ne kotu oludugunu keske bilselerdi!
Celal Yıldırım : Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü hakkında uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (sihir ve büyü meraklıları ve bunları geçim vasıtası yapanlar) o ikisinden, koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Halbuki Allah'ın izni olmadıkça onlar bir kimseye zarar verici olamazlar. (Çünkü her olay, Allah'ın kâinattaki câri kanunlarına göre meydana gelir). Ve onlar kendilerine zarar verecek, fayda sağlamıyacak şeyleri öğrenmeye devam ediyorlardı. And olsun ki, onu (sihri, ona ait bilgileri) satın alan kimsenin âhirette bir nasîbi olmadığını biliyorlardı. Onlar kendilerini nasıl da âdi, önemsiz şey karşılığında sattıklarını bir bilselerdi!
Diyanet İşleri : "Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!
Diyanet İşleri (eski) : Şeytanların Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi, ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir şey indirilmemişti. Bu ikisi 'Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın inkar etme' demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı. And olsun ki, onu satın alanın ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi!
Diyanet Vakfi : Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!
Edip Yüksel : Süleyman'ın otoritesi hakkında şeytanların anlattığına uydular. Oysa Süleyman inkar etmedi; halka büyücülüğü ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni öğreten şeytanlar inkar etmişti. Bu ikisi: 'Bu bir sınavdır, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) nankör olmayın!,' demedikçe kimseye onu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden öğrendiklerini, koca ile karısının arasını açmak için kullandılar. Oysa ALLAH'ın izni olmadan onlar hiç kimseye bir zarar veremezdi. Kendilerine yarar vereni değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Üstelik, ona müşteri olanların ahirette bir payı olmadığını da iyi biliyorlardı. Karşılığında kişiliklerini sattıkları şey ne kötü. Bir bilselerdi!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi «biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!» demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Tuttular Süleyman'ın mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeylerin ardına düştüler. Oysa, Süleyman kafir olmadı, ama o şeytanlar kafir oldular; İnsanlara büyücülük ve Babil'de Harut, Marut adında iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi: «Biz ancak bir imtihan için gönderildik, sakın sihir yapıp kafir olma!» demedikçe bir kimseye büyü öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı-koca arasını ayıran şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek ve faydası olmayacak bir şey öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu her kim satın alırsa, onun ahirette bir nasibi olmadığını da çok iyi biliyorlardı. Keşke kendilerini ne kötü şey karşılığında sattıklarını bilselerdi!
Elmalılı Hamdi Yazır : tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takib etdikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lâkin o şeytanlar küfr ettiler, nasa sihir ta'lim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi «biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kâfir olma» demedikce bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allahın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilir değillerdi, kendilerine zarar verecek, menfaati olmıyacak bir şey öğreniyorlardı, kasem olsun onu her kim satın alsa her halde onun Ahırette bir nasibi yok, bunu muhakkak bilmişlerdi amma canlarını sattıkları o şey ne çirkin bir şeydi onu bilselerdi
Fizilal-il Kuran : Ve onlar şeytanların Süleyman’ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: “Biz ancak fitneyiz, sakın küfretme.” demedikçe kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değildiler. Onlarsa kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki onlar sihri satın alan kimse için ahirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar. Şayet bilmiş olsalardı?
Gültekin Onan : Ve onlar Süleyman'ın mülkü hakkında şeytanların anlattığına / okuduğuna (tetluşşeyatıynu) uydular. Süleyman küfretmedi ancak şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara büyücülüğü (sihr) ve Babil'deki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz bir fitneyiz, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) küfretmeyin?" demedikçe hiç kimseye onu / birşey öğretmezlerdi. Fakat onlardan koca (beynelmer) ile karısının (zevcihi) arasını açan şeyi öğrendiler / öğreniyorlardı. Oysa onunla Tanrı'nın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine yarar sağlayanı değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın ahirette bir payı olmadığını da biliyorlardı. Karşılığında nefslerini sattıkları şey ne kötü. Bir bilselerdi!
Hakkı Yılmaz : "Ve kendilerine Kitap verilenler, Süleymân mülküne dair şeytânların okuyup durdukları şeylere uydular. Hâlbuki küfretmemişti; Süleymân Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmemişti, ama o şeytanlar küfretmişti; bilerek reddetmişlerdi; insanlara sihri ve Bâbil'de iki peygambere/ iki krala; Hârût ve Mârût'a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki Hârût ve Mârût, “Biz saflaşmanız için bir ateşten malzemeyiz, sakın küfretme; gerçeği bilerek reddetme!” demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi. Sonra herkes, o ikisinden erkekle eşinin arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. –Ne var ki onlar onunla Allah'ın bilgisi olmadan hiç kimseye zarar veremezler.– Herkes, kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Andolsun ki onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı. Ve o, benliklerini karşılığında sattıkları o şey, ne çirkin bir şeydi! Keşke biliyor olsalardı! "
Hasan Basri Çantay : Şeytanların; Süleymanın mülk (-ü saltanat ve nübüvvet) i aleyhine uydurub ta'kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki (sihirbazlar) Allahın izni olmadıkça onunla hiç bir kimseye zarar verici değillerdir. Onlar ise kendilerini zarara sokacak, onlara fâide vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onlar muhakkak biliyorlardı ki onu (sihri) satın alan (ona revac veren) kimsenin âhiretden hiç bir nasibi yokdur. Onların kendilerini cidden ne kötü şey mukaabilinde satdıklarını bilmiş olsalardı.
Hayrat Neşriyat : Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi' oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta'lîm ederek) ve Bâbil’deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğre terek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ikisinden, koca ile karısının arasını kendisiyle ayı racakları şeyleri öğreni yorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdi. Böylece kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Şânım hakkı için, (yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin âhirette hiçbir nasîbi olmadığını bilmişlerdi. Mukābilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ikisinden, koca ile karısının arasını kendisiyle ayı racakları şeyleri öğreni yorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça, onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdi. Böylece kendilerine zarar verecek ve fayda vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı.Şânım hakkı için, (yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin âhirette hiçbir nasîbi olmadığını bilmişlerdi. Mukābilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!
İbni Kesir : Ve onlar şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küfrettiler. Onlar, insanlara sihri ve Babil'de ki iki meleğe; Harut ile Marut a indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: «Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın küfretme. «demedikçe kimseye sihirden bir şey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değillerdi. Onlarsa kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki, onlar onu satın alan kimse için ahirette hiçbir olmayacağını biliyorlardı. Ne fena birşey karşılığında nefislerini sattılar. Şayet bilmiş olsalardı?
İskender Evrenosoğlu : Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.
Muhammed Esed : Ve (onun yerine) Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin ede geldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Harut ve Marut vasıtasıyla ihdas edilene (uyarlar)- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılar; sakın (Allah'ın vahyettiği) hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve onlar, bu ikiliden, karı koca arasında nasıl huzursuzluk çıkarılacağını öğreniyorlardır; ancak Allah'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremedikleri gibi sadece kendilerine zarar veren ve hiç faydası olmayan bir bilgi ediniyorlardı; oysa onlar, bu (bilgiyi) edinenin ahiret hayatının güzelliğinden nasipsiz kalacağını biliyorlardı. Doğrusu, karşılığında ruhlarını sattıkları o (sanat) ne kötüdür, keşke bunu bilselerdi!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onlar Süleyman aleyhisselâm mülkü aleyhine şeytanların uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman, asla küfretmedi, fakat o şeytanlar kâfir oldular. Onlar nâsa sihir ve Babil'deki iki meleğe, Harût ile Marût'a indirilmiş olan şeyleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise, «Biz ancak bir fitneyiz, sakın kâfir olma!» demedikçe bir kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. İşte birtakım kimseler bu iki melekten zevç ile zevcenin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat bunlar Allah Teâlâ'nın izni olmadıkça bu sihr ile bir kimseye bir zarar verebilir değildirler. Onlar kendilerine zarar verip fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Yemin olsun ki onlar, o sihri satın alan kimse için ahirette hiç bir nâsip olmayacağını muhakkak bilmişlerdir. Ne fena bir şey mukabilinde nefislerini satmış oldular, eğer bilecek olsalardı.
Ömer Öngüt : Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar kâfir olmuşlardı. Onlar insanlara sihri ve Bâbil'deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese: “Biz imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Büyücüler kendilerine zarar verip menfaat vermeyecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki onlar, sihri satın alan kimse için ahirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar! Keşke bilmiş olsalardı!
Şaban Piriş : Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı hakkında uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. Andolsun onlar o büyüyü satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Kendilerini sattıkları şeyin ne kadar kötü olduğunu keşke anlasalardı!
Suat Yıldırım : Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler. Halka sihiri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar kendilerine zarar getirip fayda vermeyen şeyler öğreniyorlardı. Büyüye müşteri olan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını pek iyi biliyorlardı. Karşılığında kendi varlıklarını sattıkları şey ne kötü! Keşke bunu anlasalardı!
Süleyman Ateş : Süleymân'ın hükümdarlığı hakkında onlar, şeytânların uydurdukları sözlere uydular (Süleymân'ın, büyü yaparak saltanatını kazandığını söyleyen şeytân ruhlu insanlara uyup, Süleymân'ın büyücü olduğuna inandılar). Oysa Süleymân (büyü yaparak) küfre gitmemişti. Fakat o şeytânlar küfre gittiler: İnsanlara büyü ve Bâbil'de Hârût ve Mârût adlı melekler(den ilham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. Halbuki onlar: "Biz bir fitneyiz (sizin için bir sınavız), sakın, küfre gitme(yin)!" demedikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat bunlar, onlardan, erkekle karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Ama, onlar, Allâh'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine yarar vereni değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun, onu sat(ıp onunla çıkar sağlay)anın, âhirette bir nasibi olmadığını gâyet iyi biliyorlardı. Vicdanlarını sattıkları şey ne kötüdür, keşke (bunu) bilselerdi!
Tefhim-ul Kuran : Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar ise, kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kadar kötü; bir bilselerdi.
Ümit Şimşek : Onlar, Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurduğu şeye uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Fakat insanlara büyüyü ve Babil'de Hârut ile Mârut'a indirileni öğreten şeytanlar kâfir oldular. Oysa o iki melek 'Biz imtihan için gönderildik; sakın kâfir olmayın' demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. Onlar ise, bu iki melekten, karı ile kocanın arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Gerçi Allah'ın izni olmadıkça onlar hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar, kendilerine yarar değil, zarar getirecek şeyleri öğreniyorlardı. And olsun, o büyüye müşteri olan kimsenin âhirette hiçbir nasibi olmadığını onlar da biliyordu. Ruhlarını ne kötü birşeye sattılar! Keşke bunu da bilselerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi...


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}